| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | hesitate v. | duraksamak | ||
|
He hesitated before answering. O cevap vermeden önce duraksadı. More Sentences |
||||
| Common Usage | hesitate v. | tereddüt etmek | ||
|
After hesitating for a moment, she told me the secret ingredient. Bir an tereddüt etmesinin ardından bana tarifteki gizli malzemeyi söyledi. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | hesitate v. | çekinmek | ||
|
So you know that my praise is genuine because sometimes I do not hesitate to criticise. Yani övgülerimin samimi olduğunu biliyorsunuz çünkü bazen eleştirmekten de çekinmiyorum. More Sentences |
||||
| General | hesitate v. | tereddüt etmek | ||
|
You must not hesitate in this area, gentlemen. Bu konuda tereddüt etmemelisiniz beyler. More Sentences |
||||
| Technical | ||||
| Technical | hesitate v. | tereddüt etmek | ||
|
The United States does not wish to make the necessary concessions, and the EU is hesitating. ABD gerekli tavizleri vermek istemiyor ve AB tereddüt ediyor. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | hesitate v. | ikirciklenmek | ||
| General | hesitate v. | duraklamak | ||
| General | hesitate v. | duralamak | ||
| General | hesitate v. | teklemek | ||
| General | hesitate v. | tereddütte olmak | ||
| General | hesitate v. | tereddütte bulunmak | ||
| General | hesitate v. | tereddütte kalmak | ||
| General | hesitate v. | bocalamak | ||
| General | hesitate v. | kekelemek | ||
| General | hesitate v. | çekinerek anlatmak | ||
| General | hesitate v. | isteksiz olmak | ||
| General | hesitate v. | şüpheli olmak | ||
| General | hesitate v. | arada kalmak | ||
| Politics | ||||
| Politics | hesitate v. | şüpheye düşmek | ||
| Technical | ||||
| Technical | hesitate v. | duraksamak | ||
