|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
dört gözle beklemek |
look forward v.
|
|
I look forward now to your discussion of the report.
Şimdi raporu tartışmanızı dört gözle bekliyorum.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
dürbün (iki gözle bakılabilen) |
binoculars n.
|
|
Tom watched the race through binoculars.
Tom yarışı dürbünle izledi.
More Sentences
|
3 |
General |
dört gözle beklemek |
wait for v.
|
|
I can't wait for that day to come.
O günün gelmesini dört gözle bekliyorum.
More Sentences
|
4 |
General |
dört gözle beklemek |
look forward to v.
|
|
We, in this House, look forward to the fulfilment of Romania's European vocation.
Bizler bu Mecliste Romanya'nın Avrupa misyonunu yerine getirmesini dört gözle bekliyoruz.
More Sentences
|
5 |
General |
taramak (gözle) |
rake v.
|
|
I'm raking the leaves.
Yaprakları tarıyorum.
More Sentences
|
6 |
General |
gözle görülür |
visible adj.
|
|
We do not want perfection but visible progress towards an average level we have in the current EU.
Biz mükemmellik değil, mevcut AB'de sahip olduğumuz ortalama seviyeye doğru gözle görülür bir ilerleme istiyoruz.
More Sentences
|
7 |
General |
gözle görülür derecede |
noticeably adv.
|
|
Tom's appearance is noticeably different.
Tom'un görünüşü gözle görülür derecede farklıydı.
More Sentences
|
8 |
General |
dört gözle (bekleme) |
forward adv.
|
|
At least I have my birthday to look forward to.
En azından dört gözle beklediğim bir doğum günüm var.
More Sentences
|
Phrasals |
|
9 |
Phrasals |
dört gözle beklemek |
look forward to v.
|
|
We look forward to working closely with you.
Sizinle yakın çalışmayı dört gözle bekliyoruz.
More Sentences
|
Idioms |
|
10 |
Idioms |
dört gözle beklemek |
look forward to v.
|
|
Apart from that, we are really very happy with the way this is going forward and look forward to voting for it tomorrow.
Bunun dışında, bu sürecin gidişatından gerçekten çok memnunuz ve yarınki oylamayı dört gözle bekliyoruz.
More Sentences
|
General |
|
11 |
General |
iki gözle görme |
binocular vision n.
|
|
12 |
General |
tek gözle ihtiyacını karşılama |
eying n.
|
|
13 |
General |
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleme |
euphenics n.
|
|
14 |
General |
tek gözle ihtiyacını karşılama |
eyeing n.
|
|
15 |
General |
gözle inceleme |
visual inspection n.
|
|
16 |
General |
gözle görülür etki |
noticeable effect n.
|
|
17 |
General |
gözle görülür etki |
visible effect n.
|
|
|
18 |
General |
gözle görülür değişiklik |
noticeable change n.
|
|
19 |
General |
gözle denetim |
visual inspection n.
|
|
20 |
General |
gözle muayene |
visual inspection n.
|
|
21 |
General |
yan gözle bakma |
sidelong look n.
|
|
22 |
General |
gözle görülür değişim |
significant alteration n.
|
|
23 |
General |
nesneleri çıplak gözle inceleme |
macrography n.
|
|
24 |
General |
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar üzerine yazılmış bilimsel eser |
megafauna n.
|
|
25 |
General |
genç kadınlara alıcı gözle bakma |
girl-watching n.
|
|
26 |
General |
tek gözle bakma |
glee [scotland] n.
|
|
27 |
General |
bitmiş kağıdın şeklini bozan gözle görünür yabancı madde |
dirt n.
|
|
28 |
General |
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre |
field of regard n.
|
|
29 |
General |
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre |
field of view n.
|
|
30 |
General |
sabit gözle algılanabilen tüm fiziki çevre |
field of vision n.
|
|
31 |
General |
birinin kutsal ruh tarafından ele geçirildiğini gösteren gözle görülür belirtiler |
pneumatism n.
|
|
32 |
General |
yan gözle bakmak |
look hostilely v.
|
|
33 |
General |
dört gözle beklemek |
gardant v.
|
|
34 |
General |
bir şeye şüpheli bir gözle bakmak |
treat something with skepticism v.
|
|
35 |
General |
birisini son derece dikkatli bir gözle incelemek |
watch someone with an eagle eye v.
|
|
36 |
General |
farklı gözle bakmak |
see something from a different perspective v.
|
|
37 |
General |
farklı gözle görmek |
see something from a different perspective v.
|
|
|
38 |
General |
kötü gözle bakmak |
give someone an evil eye v.
|
|
39 |
General |
gözle görülür hale getirmek |
bare v.
|
|
40 |
General |
gözle flört etmek |
make eyes at v.
|
|
41 |
General |
iyi gözle bakmamak |
not to think much of v.
|
|
42 |
General |
gözle seçilmek |
be in sight v.
|
|
43 |
General |
dört gözle beklemek |
wait v.
|
|
44 |
General |
yan gözle bakmak |
look askance v.
|
|
45 |
General |
gözle taramak |
browse v.
|
|
46 |
General |
yan gözle bakmak |
look cross-eyed at v.
|
|
47 |
General |
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak |
get out of view v.
|
|
48 |
General |
gözle görülemeyecek kadar uzaklaşmak |
get out of sight v.
|
|
49 |
General |
yan gözle bakmak |
leer v.
|
|
50 |
General |
yapmayı dört gözle beklemek |
look forward to doing v.
|
|
51 |
General |
güneşe çıplak gözle bakmak |
look at the sun with bare eyes v.
|
|
52 |
General |
gözle görülür bir ilerleme kaydetmek |
show a marked improvement v.
|
|
53 |
General |
çalışmayı dört gözle beklemek |
look forward to working v.
|
|
54 |
General |
gelişini dört gözle beklemek |
look forward to his/her coming/arrival v.
|
|
55 |
General |
farklı gözle bakmak |
look at it with different eyes v.
|
|
56 |
General |
farklı gözle görmek |
see with different eyes v.
|
|
57 |
General |
-e iyi gözle bakmak |
look favourably on v.
|
|
58 |
General |
4 gözle beklemek |
look forward to v.
|
|
59 |
General |
kem gözle bakmak |
biseye v.
|
|
60 |
General |
kem gözle bakarak büyülemek |
blink [scotland] v.
|
|
61 |
General |
tek gözle bakmak |
glee [scotland] v.
|
|
62 |
General |
gözle takip etmek |
observe v.
|
|
63 |
General |
gözle görünür kanıtlarla ortaya koymak |
cipher [obsolete] v.
|
|
64 |
General |
dört gözle beklemek |
prelook v.
|
|
65 |
General |
gözle görülür |
in sight adj.
|
|
66 |
General |
gözle ilgili |
ocular adj.
|
|
67 |
General |
iki gözle kullanılan |
binocular adj.
|
|
68 |
General |
gözle görülür |
ocular adj.
|
|
69 |
General |
gözle görülür |
observable adj.
|
|
70 |
General |
gözle seçilemez |
invisible adj.
|
|
71 |
General |
gözle görülebilir |
visible adj.
|
|
72 |
General |
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini incelemeyle ilgili |
euphonical adj.
|
|
73 |
General |
dört gözle bekleyen |
guardant adj.
|
|
74 |
General |
çıplak gözle görülebilecek kadar belirgin |
macroscopical adj.
|
|
75 |
General |
gözle görünen |
apparent adj.
|
|
76 |
General |
gözle görünen |
obvious adj.
|
|
77 |
General |
gözle görünen |
visible adj.
|
|
|
78 |
General |
gözle görülemeyen |
invisible adj.
|
|
79 |
General |
gözle görülmeyen |
invisible adj.
|
|
80 |
General |
gözle görülmeyen |
unseeable adj.
|
|
81 |
General |
gözle görülemeyen |
unseeable adj.
|
|
82 |
General |
gözle görülüp elle tutulamayan |
aerial adj.
|
|
83 |
General |
gözle görülür düzeyde etkili/verimli |
transeunt adj.
|
|
84 |
General |
gözle görülür düzeyde etkili/verimli |
transient adj.
|
|
85 |
General |
tek gözle |
uniocular adj.
|
|
86 |
General |
gözle görülmeyen |
unbeholden adj.
|
|
87 |
General |
gözle farkına varılamayan |
unbeholden adj.
|
|
88 |
General |
çıplak gözle görülebilen |
megascopic adj.
|
|
89 |
General |
çıplak gözle yapılan gözlemlere dayanan |
megascopic adj.
|
|
90 |
General |
çıplak gözle yapılan gözlemler ile ilişkili |
megascopic adj.
|
|
91 |
General |
tek gözle kullanmaya uyarlanmış |
monocular adj.
|
|
92 |
General |
çıplak gözle görülebilen |
gross adj.
|
|
93 |
General |
gözle görülür |
ocular adj.
|
|
94 |
General |
gözle ilişkili |
ocular adj.
|
|
95 |
General |
gözle kullanılan |
ocular adj.
|
|
96 |
General |
gözle ifade edilen |
ocular adj.
|
|
97 |
General |
dört gözle bekleyen |
on-looking adj.
|
|
98 |
General |
gözle görülür |
optical adj.
|
|
99 |
General |
dört gözle beklenen (tarih, etkinlik) |
roll-on [uk] adj.
|
|
100 |
General |
gözle görülür |
conscious adj.
|
|
101 |
General |
gözle görülemeyen |
inconspicuous [obsolete] adj.
|
|
102 |
General |
gözle görülemez |
secret adj.
|
|
103 |
General |
gözle görülebilir |
seeable adj.
|
|
104 |
General |
gözle görülür derecede büyük |
sensible adj.
|
|
105 |
General |
çıplak gözle görülmeyen |
subgross adj.
|
|
106 |
General |
çıplak gözle görülmeyecek kadar küçük |
subgross adj.
|
|
107 |
General |
gözle görülmez elle tutulmaz |
supernatural adj.
|
|
108 |
General |
çıplak gözle |
by naked eye adv.
|
|
109 |
General |
gözle görülür biçimde |
visually adv.
|
|
110 |
General |
gözle görülür bir şekilde |
visibly adv.
|
|
111 |
General |
gözle görülemezcesine |
inapparently adv.
|
|
112 |
General |
insanın doğumdan sonra gözle görülebilen özelliklerini inceleyerek |
euphonically adv.
|
|
113 |
General |
gözle görülerek |
macroscopically adv.
|
|
114 |
General |
gözle görülecek şekilde |
perceptibly adv.
|
|
115 |
General |
gözle görülür derecede |
perceptibly adv.
|
|
116 |
General |
gözle görülür derecede |
appreciably adv.
|
|
117 |
General |
gözle görülerek |
megascopically adv.
|
|
118 |
General |
gözle görülerek |
sizeably adv.
|
|
119 |
General |
çıplak gözle tespit edilebilen |
meg- pref.
|
|
120 |
General |
çıplak gözle tespit edilebilen |
mega- pref.
|
|
121 |
General |
dört gözle bekliyorum! |
that will be the day expr.
|
|
Phrasals |
|
122 |
Phrasals |
gözle takip etmek |
wait on v.
|
|
123 |
Phrasals |
gözle görülür duruma gelmek |
come out v.
|
|
124 |
Phrasals |
(bir şeyi) dört gözle beklediği bilinmek |
live for (something) v.
|
|
125 |
Phrasals |
(bir şeyi) dört gözle beklemek |
look forward to (something) v.
|
|
Phrases |
|
126 |
Phrases |
bu gözle |
from this point of view expr.
|
|
127 |
Phrases |
cevabınızı dört gözle bekliyorum |
I look forward to hearing from you expr.
|
|
128 |
Phrases |
çıplak gözle |
with the naked eye expr.
|
|
129 |
Phrases |
cevabınızı dört gözle bekliyorum |
I look forward to your reply expr.
|
|
130 |
Phrases |
çıplak gözle |
with the unaided eye expr.
|
|
131 |
Phrases |
esas olan gözle görülmez |
what is essential is invisible to the eye expr.
|
|
132 |
Phrases |
gerçeğin mayası gözle görülmez |
what is essential is invisible to the eye expr.
|
|
Proverb |
|
133 |
Proverb |
dört gözle beklenen tatlı gelir |
desires are nourished by delays
|
|
Colloquial |
|
134 |
Colloquial |
dört gözle |
all eyes expr.
|
|
135 |
Colloquial |
gözle görülür bir fark yok/değil |
not much in it [uk] expr.
|
|
136 |
Colloquial |
gözle görülür/kayda değer bir fark yok |
nothing in it expr.
|
|
137 |
Colloquial |
gözle görülür/kayda değer bir fark yok |
(there's) nothing in it expr.
|
|
Idioms |
|
138 |
Idioms |
gözle ikaz |
the big eye n.
|
|
139 |
Idioms |
(gözle) inceleme |
a look-see n.
|
|
140 |
Idioms |
gözle işaret etme |
big eye n.
|
|
141 |
Idioms |
gözle ikaz etme |
big eye n.
|
|
142 |
Idioms |
gözle yemek |
(one's) eyes are out on stalks v.
|
|
143 |
Idioms |
dört gözle beklemek |
be keen about v.
|
|
144 |
Idioms |
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak |
see something in a new light v.
|
|
145 |
Idioms |
birine alıcı gözle bakmak |
give someone the once-over v.
|
|
146 |
Idioms |
birine alıcı gözle bakmak |
give someone the eye v.
|
|
147 |
Idioms |
birisine yan gözle bakmak |
look at someone cross-eyed v.
|
|
148 |
Idioms |
çıplak gözle görmek |
see with naked eye v.
|
|
149 |
Idioms |
çıplak gözle bakmak |
look to naked eye v.
|
|
150 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think a lot of someone v.
|
|
151 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think much of someone v.
|
|
152 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think highly of someone v.
|
|
153 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think a great deal of someone v.
|
|
154 |
Idioms |
iyi gözle bakmamak |
take a dim view v.
|
|
155 |
Idioms |
(birinin) ölümünü dört gözle beklemek |
wait for a dead man's shoes v.
|
|
156 |
Idioms |
(bir şeyi) yeni bir gözle incelemek |
plumb new depths (of something) v.
|
|
157 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak |
take a poor view of (someone or something) [uk] v.
|
|
158 |
Idioms |
bir şeye iyi gözle bakmamak |
take a poor view of something [uk] v.
|
|
159 |
Idioms |
gözle seçilmek |
be in sight v.
|
|
160 |
Idioms |
gözle seçilmek |
be within sight v.
|
|
161 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek |
be keen about (someone or something) v.
|
|
162 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) dört gözle beklemek |
be keen on (someone or something) v.
|
|
163 |
Idioms |
eleştirel gözle bakmak |
give the eye v.
|
|
164 |
Idioms |
eleştirel gözle bakmak |
give the once over v.
|
|
165 |
Idioms |
(birine) alıcı gözle bakmak |
give (one) the once-over v.
|
|
166 |
Idioms |
(birine) yan gözle bakmak |
look at (one) cross-eyed v.
|
|
167 |
Idioms |
yan gözle bakmak |
look at cross-eyed v.
|
|
168 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak |
not think much of (someone or something) v.
|
|
169 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) başka bir gözle görmeye başlamak |
see (someone or something) in a new light v.
|
|
170 |
Idioms |
başka bir gözle bakmaya/görmeye başlamak |
see in a new light v.
|
|
171 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmamak |
take a dim view (of someone or something) v.
|
|
172 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak |
think a great deal of (someone or something) v.
|
|
173 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think a lot of v.
|
|
174 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think highly of v.
|
|
175 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think well of v.
|
|
176 |
Idioms |
iyi gözle bakmak |
think the world of v.
|
|
177 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak |
think a lot of (someone or something) v.
|
|
178 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak |
think highly of (someone or something) v.
|
|
179 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak |
think much of (someone or something) v.
|
|
180 |
Idioms |
(birine/bir şeye) iyi gözle bakmak |
think well of (someone or something) v.
|
|
181 |
Idioms |
(birini/bir şeyi) dört gözle bekleyen |
keen about (someone or something) adj.
|
|
182 |
Idioms |
gözle görülebilen |
in evidence adj.
|
|
183 |
Idioms |
çıplak gözle |
with the naked eye expr.
|
|
184 |
Idioms |
gözle görülür bir başarıyla |
with flying colours expr.
|
|
185 |
Idioms |
gözle görülür elle tutulur durumda |
in evidence expr.
|
|
186 |
Idioms |
kem gözle (bakmak) |
(look on) with a jaundiced eye expr.
|
|
187 |
Idioms |
gözle görülür bir fark yok/değil |
very little in it [uk] expr.
|
|
188 |
Idioms |
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar yoğun |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
189 |
Idioms |
(bir şey) neredeyse elle tutulacak/gözle görülecek kadar belirgin |
you could cut (something) with a knife expr.
|
|
190 |
Idioms |
dört gözle |
in the worst way expr.
|
|
191 |
Idioms |
bu (birinin/bir şeyin) sadece gözle görünen kısmı |
there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
|
|
192 |
Idioms |
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var |
there is more to (someone or something) than meets the eye expr.
|
|
193 |
Idioms |
bu sadece gözle görünen kısmı |
there's more than meets the eye expr.
|
|
194 |
Idioms |
gözle görülenden/göz önünde olandan daha fazlası var |
there's more than meets the eye expr.
|
|
Speaking |
|
195 |
Speaking |
cevabınızı dört gözle bekliyoruz |
we are looking forward to hearing from you expr.
|
|
196 |
Speaking |
çıplak gözle göremeyiz |
we can't see with bare eyes expr.
|
|
197 |
Speaking |
cevabınızı dört gözle bekliyorum |
I am looking forward to hearing from you (soon) expr.
|
|
198 |
Speaking |
erkekler bana o gözle bakmıyor |
guys don't look at me like that expr.
|
|
Trade/Economic |
|
199 |
Trade/Economic |
gözle görülen hasar |
apparent damage n.
|
|
Law |
|
200 |
Law |
çıplak gözle tespit edilemeyip ancak toz veya dumanla görünür hale gelen, kimlik tespiti için kullanılan parmak izi |
latent n.
|
|
Technical |
|
201 |
Technical |
çıplak gözle üç boyutlu görüntü izleme |
autostereoscopy n.
|
|
202 |
Technical |
çıplak gözle görülebilir |
macroscopical n.
|
|
203 |
Technical |
gözle yapılan dış muayene |
external visual examination n.
|
|
204 |
Technical |
gözle muayene |
visual testing n.
|
|
205 |
Technical |
gözle muayene |
visual inspection n.
|
|
206 |
Technical |
gözle inceleme |
visual inspection n.
|
|
207 |
Technical |
gözle değerlendirme metodu |
visual method n.
|
|
208 |
Technical |
gözle kontrol |
inspection n.
|
|
209 |
Technical |
gözenekliliği gözle değerlendirme metodu |
visual method for assessing the porosity n.
|
|
210 |
Technical |
gözle delik denetim |
sight checking n.
|
|
211 |
Technical |
gözle mukayese |
visual comparison n.
|
|
212 |
Technical |
gözle ön inceleme |
preliminary visual examination n.
|
|
213 |
Technical |
gözle mukavemet sınıflandırması |
visual strength grading n.
|
|
214 |
Technical |
gözle denetim |
sight checking n.
|
|
215 |
Technical |
gözle muayene |
visual examination n.
|
|
216 |
Technical |
gözle karşılaştırma metodu |
visual comparison method n.
|
|
217 |
Technical |
gözle sınıflandırma |
visual grading n.
|
|
218 |
Technical |
gözle muayene kodlama sistemi |
visual inspection coding system n.
|
|
219 |
Technical |
gözle görülen kusurların tayini |
determination of visible defects n.
|
|
220 |
Technical |
gözle denetim |
visual control n.
|
|
221 |
Technical |
harici gözle muayene |
external visual inspection n.
|
|
222 |
Technical |
iki gözle görüş |
binnocular vision n.
|
|
223 |
Technical |
kusurların gözle değerlendirilmesi |
visual assessment of defects n.
|
|
224 |
Technical |
uzaktan gözle inceleme |
remote visual inspection n.
|
|
225 |
Technical |
yüzey temizliğinin gözle muayenesi |
visual assessment of surface cleanliness n.
|
|
226 |
Technical |
yüzey süreksizliklerinin gözle muayenesi |
visual examination of surface discontinuities n.
|
|
227 |
Technical |
gözle görülmeyen buhar veya gaz salınımı |
effluvium n.
|
|
228 |
Technical |
çıplak gözle görülebilen |
macroscopic adj.
|
|
229 |
Technical |
çıplak gözle görülebilir |
visible to the naked eye adj.
|
|
230 |
Technical |
gözle veya ışık vasıtasıyla işleyen |
optical adj.
|
|
231 |
Technical |
gözle görülebilen |
visible adj.
|
|
Computer |
|
232 |
Computer |
gözle taramak |
browse v.
|
|
Informatics |
|
233 |
Informatics |
gözle denetim |
visual inspection n.
|
|
Mechanic |
|
234 |
Mechanic |
gözle kontrol |
inspection n.
|
|
Construction |
|
235 |
Construction |
çıplak gözle görülebilen |
macroscopic adj.
|
|
Dyeing |
|
236 |
Dyeing |
(boya) gözle görülür viskozite |
body n.
|
|
Medical |
|
237 |
Medical |
gözle görülebilen lezyon |
gross lesion n.
|
|
238 |
Medical |
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi |
grossing n.
|
|
239 |
Medical |
numunelerin gözle yapılan patolojik muayenesi |
gross examination n.
|
|
240 |
Medical |
gözle ilgili |
ophthalmic adj.
|
|
241 |
Medical |
gözle ilgili bir yapıya tesir eden |
optic adj.
|
|
Anatomy |
|
242 |
Anatomy |
kalbur kemiğinde ve gözle burnun üst kısmı arasında bulunan hava odaları kümesi |
labyrinth n.
|
|
Psychology |
|
243 |
Psychology |
gözle görülür fiziksel sinyaller olmadan iletişim kuran |
telepathic adj.
|
|
Optics |
|
244 |
Optics |
iki gözle görme alanı |
binocular visual field n.
|
|
245 |
Optics |
tek gözle görülen bir cismin bariz şekilde yer değiştirmesi |
optical parallax n.
|
|
246 |
Optics |
gözle açık ve net olarak görülebilen alan |
focus n.
|
|
Physics |
|
247 |
Physics |
gözle görülür uzaklık |
visual range n.
|
|
248 |
Physics |
görüntünün optik cihaz vasıtasıyla göze geldiği açıyla çıplak gözle göründüğü açının oranı |
angular magnification n.
|
|
249 |
Physics |
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimlere ait |
optical adj.
|
|
250 |
Physics |
yaydığı ışık gözle görülebilir frekans aralığında bulunan cisimler ile ilişkili |
optical adj.
|
|
Biology |
|
251 |
Biology |
belirli bir alandaki çıplak gözle görülebilen canlı |
macrobiota n.
|
|
252 |
Biology |
çıplak gözle görülebilen hayvan |
macrofauna n.
|
|
253 |
Biology |
belirli bir bölgede veya dönemde yaşamış, özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde bulunup çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlar ile ilişkili |
megafaunal adj.
|
|
Marine Biology |
|
254 |
Marine Biology |
tatlı ve acı sularda yaşayan, gözle görülebilen bir alg sınıfı |
charales n.
|
|
255 |
Marine Biology |
deniz veya göl tabanı faunasının kurt veya ufak kabuklu hayvanlar gibi çıplak gözle görülebilen küçük canlıları |
meiofauna n.
|
|
Astronomy |
|
256 |
Astronomy |
andromeda takımyıldızında bulunan çıplak gözle görülebilen sarmal bir galaksi |
andromeda galaxy n.
|
|
257 |
Astronomy |
ülker takımyıldızı'nın çıplak gözle görünmesi zor olan yıldızı |
merope n.
|
|
258 |
Astronomy |
(gerçek veya doğal ufkun altında kalan) gözle görülür açısal ufuk çöküntüsü |
depression of the visible horizon n.
|
|
259 |
Astronomy |
birden fazla gök cisminin gözle görünen kesişimi |
concourse n.
|
|
Zoology |
|
260 |
Zoology |
özellikle toprağın içinde, toprak üstünde veya denizin dibinde yaşayıp çıplak gözle görülebilen ve genellikle 2 mm'den uzun olan hayvanlara verilen ad |
megafauna n.
|
|
261 |
Zoology |
çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük hayvanlar |
microfauna n.
|
|
Botanic |
|
262 |
Botanic |
çıplak gözle görülebilen bitki |
macroflora n.
|
|
263 |
Botanic |
çıplak gözle görülebilen bitki |
macrophyte n.
|
|
264 |
Botanic |
çıplak gözle görülebilen deniz bitkisi |
macrophyte n.
|
|
265 |
Botanic |
çıplak gözle görülebilecek büyüklükteki bitkiler |
megaflora n.
|
|
Environment |
|
266 |
Environment |
gözle görünür radyasyon |
visible radiation n.
|
|
Geology |
|
267 |
Geology |
çıplak gözle görülemeyecek kadar ince bileşenlere sahip yoğun, homojen kaya |
aphanite n.
|
|
268 |
Geology |
kaya dokusunun çıplak gözle görülemeyecek kadar ince olması |
aphanitism n.
|
|
269 |
Geology |
çıplak gözle görülebilen fosil |
macrofossil n.
|
|
270 |
Geology |
(kayaç) gözle görülemeyecek kristallerden oluşan |
cryptocrystalline adj.
|
|
Military |
|
271 |
Military |
gözle keşif |
visual reconnaissance n.
|
|
272 |
Military |
uçakların dıştan ve gözle denetim istemi |
visual inspection system for airplanes n.
|
|
Photography |
|
273 |
Photography |
çıplak gözle |
with the naked eye expr.
|
|
Archaic |
|
274 |
Archaic |
gözle görülebilir şey |
visibility n.
|
|
275 |
Archaic |
dört gözle beklemek |
abide v.
|
|
Engineering |
|
276 |
Engineering |
optik bir girdinin elektriksel bir çıktı üretmesini veya elektriksel bir uyarımın gözle görünen veya kızılötesi bir çıktı üretmesini sağlayan cihazların incelenmesi veya kullanımı |
optronics n.
|
|
Entomology |
|
277 |
Entomology |
kabuklu hayvan, yumuşakça ve su böceği gibi çıplak gözle görülebilen omurgasız |
macroinvertebrate n.
|
|
Slang |
|
278 |
Slang |
(tavada altın elerken) gözle görülebilen küçük altın parçası |
picker n.
|
|
279 |
Slang |
karşı cinse alıcı gözle bakmak |
perve v.
|
|
280 |
Slang |
(birine) yan gözle bakmak |
holla at (one) v.
|
|