görevi - Turkish English Dictionary

görevi

Meanings of "görevi" in English Turkish Dictionary : 2 result(s)

Turkish English
General
görevi position n.
He aspired to the position of Prime Minister.
Başbakanlık görevine talip oldu.

More Sentences
görevi title n.

Meanings of "görevi" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
görevi kötüye kullanma malpractice n.
Malpractice necessitates bringing charges against the authority or authorities concerned.
Görevi kötüye kullanma, ilgili makam ya da makamlara karşı suç duyurusunda bulunulmasını gerektirir.

More Sentences
General
görevi kötüye kullanma misconduct n.
He is not ashamed of his misconduct.
Görevini kötüye kullanmaktan çekinmez.

More Sentences
vatandaşlık görevi civic duty n.
I'm just doing my civic duty.
Ben sadece vatandaşlık görevimi yapıyorum.

More Sentences
yerine getirme (görevi) discharge n.
We must exploit this potential in order to discharge our responsibility for sustainable development.
Sürdürülebilir kalkınma sorumluluğumuzu yerine getirmek için bu potansiyelden yararlanmalıyız.

More Sentences
askerlik görevi military service n.
I had my military service in Ankara.
Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

More Sentences
kamu hizmeti/görevi civil service n.
Also, too much money is being poured into the grossly distended bureaucracy of the civil service.
Ayrıca, kamu hizmetinin aşırı derecede şişmiş bürokrasisine çok fazla para akıtılmaktadır.

More Sentences
kurtarma görevi rescue mission n.
We're on a rescue mission.
Biz bir kurtarma görevindeyiz.

More Sentences
üstlenmek (resmi bir görevi) assume v.
It is now evident that the European Union has come to assume a pivotal role in pursuing peace within the Middle East.
Avrupa Birliği'nin Orta Doğu'da barışın sağlanmasında çok önemli bir rol üstlenmeye başladığı artık aşikârdır.

More Sentences
görevi görmek act as a v.
In addition, the agreements with the EU will act as an anchor.
Ayrıca AB ile yapılan anlaşmalar da bir çıpa görevi görecektir.

More Sentences
Trade/Economic
başkanlık görevi presidency n.
I believe we must wish the Danish Presidency luck in its task since this is a very important moment.
Bu çok önemli bir an olduğu için Danimarka Dönem Başkanlığına görevinde başarılar dilememiz gerektiğine inanıyorum.

More Sentences
Law
görevi ihmal dereliction of duty n.
We are dealing here with derelictions of duty by individuals.
Burada bireylerin görevlerini ihmal etmeleriyle karşı karşıyayız.

More Sentences
görevi ihmal neglect of duty n.
He was blamed for neglect of duty.
Görevini ihmal etmekle suçlandı.

More Sentences
jüri görevi jury duty n.
I have jury duty.
Jüri görevim var.

More Sentences
Politics
vatandaşlık görevi civic duty n.
I'm just doing my civic duty.
Sadece vatandaşlık görevimi yapıyorum.

More Sentences
Common Usage
görevi kötüye kullanma suçlaması impeachment n.
General
elzem acil durum görevi essential emergency function n.
görevi nedeniyle kendini birşey sanan memur panjandrum n.
görevi kötüye kullanma abuse n.
özel görevi olan memur envoi n.
bağlaç görevi gören kip conjunctive n.
herhangi bir görevi masa başında yapıp değerlendirmeye tabi tutan kişi desk officer n.
acil durum destek görevi emergency support function n.
araştırma görevi search mission n.
görevi yapmama breach of duty n.
evlatlık görevi filial duty n.
fren görevi yapan şey check n.
danışmanlık görevi consultancy n.
görevi ihmal etme delinquency n.
hizmetli görevi yapan kimse servitorship n.
görevi kötüye kullanma misprision n.
bildirme görevi duty to disclose n.
askerlik görevi military duty n.
askerlik görevi duty in the armed forces n.
(tartışma vb'yi) yatıştırma görevi gören kimse reliever n.
görevi hükümet hakkında olumlu yazılar yazmak olan yandaş gazeteci spin-doctor n.
kamu görevi welfare work n.
görevi kötüye kullanma wrongdoing n.
görevi kötüye kullanma wrongful conduct n.
öğretmenlik görevi teaching post n.
görevi suistimal misconduct n.
görevi suistimal wrongdoing n.
görevi suistimal wrongful conduct n.
görevi sofrayı hazırlamak/toplamak ve kapıya bakmak olan hizmetçi parlormaid n.
görevi sofrayı hazırlamak/toplamak ve kapıya bakmak olan hizmetçi parlourmaid n.
insanlığı hastalıktan kurtarma görevi mission of freeing humankind from disease n.
havarilik görevi apostolate n.
görevi kötüye kullanma malpractise n.
yurtdışı görevi foreign mission n.
insanlık görevi the human duty n.
belli bir görevi yerine getirmek için gerekli beceriler skillset n.
görevi baraj kapağının kontrolünü yapıp bakımını yürütmek olan kimse lock operator n.
görevi baraj kapağının kontrolünü yapıp bakımını yürütmek olan kimse lock tender n.
görevi baraj kapağının kontrolünü yapıp bakımını yürütmek olan kimse lock keeper n.
görevi siyasi doktrinin uygulanmasını sağlamak olan ve bu amaçla doktrinden ayrılanları belirleyip ilgili makamlara bildiren görevli commissar n.
zor bir görevi yerine getirmek için kurulmuş ekip hit squad n.
aynı görevi önceden yapmış kimse predecessor n.
görevi mum yakmak olan kişi candlelighter n.
kanal görevi görme channelization n.
kanal görevi görme channelisation n.
sembol görevi gören şey totem n.
kilisede yardım dağıtma görevi almonership n.
çeviri görevi translation task n.
görevi ihmal unservice n.
yüz görevi gören şey facer n.
görevi kötüye kullanma malepractice n.
şişirildiğinde döşek görevi gören, kullanılmayıp katlandığında az hacim kaplayan hava geçirmez şişme yatak mattress n.
gerçeklerin kaydı görevi gören şey book n.
olay kaydı görevi gören şey book n.
görevi belirli sözcükleri veya harfleri kırmızı ile yazmak olan sanatçı miniaturist [obsolete] n.
baskın renkler arasında geçiş görevi gören renk alanı bridge n.
bir görevi açıklamak için verilen talimatlar briefs [uk] n.
görevi gece kulübü veya dans salonunda müşteriler ile dans etmek olan kadın hostess n.
içinde ağızlık görevi gören bir deliğin bulunduğu hindistan cevizine takılmış kaseden oluşan iptidai bir nargile hubble-bubble n.
görevi kötüye kullanma misgovernance [obsolete] n.
sığınak görevi gören şey oasis n.
sığınak görevi bulunan veya sığınağa benzer küçük ve loş yer den n.
ayırma görevi gören aşılamaz veya bağlantı yapılamaz boşluk gulf n.
görevi yerine getiren kimse officiator n.
araç görevi üstlenen kimse implement n.
ceza görevi impot n.
(kötü davranışa karşı ceza olarak verilen) yazma görevi impot n.
görevi suiistimal disorder n.
görevi kötüye kullanma disorder n.
bir yerde vizesinden uzun kalanları geri getirme görevi picket n.
görevi gereği gezici çalışan bir grup insan itinerancy n.
embriyo gelişiminde indüktör görevi gören bileşen organizer n.
embriyo gelişiminde indüktör görevi gören bileşen organiser n.
son derece tehlikeli bir görevi olan asker perdu [obsolete] n.
son derece tehlikeli görevi olan asker perdue [obsolete] n.
(kare bulmacada) ipucu içerisinde yer alıp gösterge görevi olan ifade signpost n.
askeri polisin sahili kaçakçılık faaliyetlerinden koruma görevi preventive service n.
(çanta görevi üstlenen) deri tulum skin n.
perde görevi üstlenen şey smoke screen n.
kap görevi gören rulo veya koni şeklindeki kağıt spill n.
kendine düşen görevi yerine getirmek keep one's end up v.
görevi kötüye kullanmak misconduct v.
kötüye kullanmak (yetkiyi/görevi) abuse v.
resmi bir görevi yerine getirmek officiate v.
fren görevi görmek act as a brake v.
yerine getirmek (görevi) discharge v.
görevi yerine getirmek officiate v.
yüklenmek (bir işi/bir görevi) shoulder v.
bitirilmeyi bekleyen çok sayıda görevi olmak have a lot on one's plate v.
görevi yapmakta kusur işlemek default v.
aynı görevi görmek have the same function v.
aynı görevi görmek serve the same purpose v.
hakem görevi görmek act as referee v.
fren görevi görmek serve as a brake on v.
görevi sona ermek (one's commission) to expire v.
üzerine düşen görevi yapmak do one's part v.
kendi üzerine düşen görevi yapmak do one's part v.
kendine düşen görevi yapmak pull one's weight v.
görevi yerine getirmek fulfil a duty v.
bir görevi ifa etmek fulfil a duty v.
görevi başında öldürülmek be killed in line of duty v.
görevi gerçekleştirmek fulfil a duty v.
görevi yapmak fulfil a duty v.
görevi sırasında öldürülmek be killed in the line of duty v.
görevi esnasında öldürülmek be killed in the line of duty v.
bir görevi gerçekleştirmek perform a task v.
bir görevi yerine getirmek perform a task v.
uyarı görevi görmek serve as a warning v.
görevi görmek act as v.
devriye görevi yapmak work patrol v.
aynı anda birkaç görevi yerine getirmek multitask v.
kalkan görevi görmek serve as a shield v.
görevi bırakmak leave the office v.
kanal görevi görmek channel v.
kanal görevi görmek channelize v.
kanal görevi görmek channelise v.
görevi yerine getirmek için gayret etmek endeavor one's self v.
payanda görevi görmek anchor v.
görevi görmek make v.
görevi suistimal etmek job v.
bir şeyin başı ve sonu görevi görmek bookend v.
tampon görevi görmek buff v.
(görevi) savsaklamak hold v.
tek bir görevi yerine getirmek monotask v.
irtibat görevi görmek liaison v.
astar veya kaplama görevi görmek line v.
halk için gerekli bir görevi yerine getirmek give v.
eldiven görevi görmek glove v.
araç görevi görmek go v.
(vakum tüpü boşaltmada) alıcı görevi görmek getter v.
(video oyunlarında) kademe atlamak veya bir şey kazanmak için görevi tekrar yapmak grind v.
sosyal görevi yerine getirmek officiate v.
sosyal görevi gerçekleştirmek officiate v.
(görevi) daha düşük rütbeli birine atamak download [canada] v.
yastık görevi görmek pillow v.
(görevi, makamı) bırakmak discontinue [obsolete] v.
süs görevi görmek ornament v.
görevi üstünkörü tamamlamak scuffle v.
taban görevi üstlenmek sole v.
odak noktası görevi görmek polarise [uk] v.
odak noktası görevi görmek polarize [us] v.
destek görevi görmek aid v.
görevi olan incumbent on adj.
çatı görevi gören tectorial adj.
görevi başında bulunmayan absentee adj.
görevi olan incumbent upon adj.
görevi bitmiş off duty adj.
bağlaç görevi yapan conjunctive adj.
gece görevi yapan night adj.
şemsiye görevi gören umbrella adj.
özel görevi olan extraordinary adj.
taban görevi gören base adj.
araç görevi gören vehicular adj.
araç görevi gören vehiculary adj.
araç görevi gören vehiculatory adj.
işaret görevi gören witness adj.
ölçümde referans noktası görevi gören witness adj.
kraliyet görevi üstlenen royal adj.
imparatorluk görevi ile ilgili imperatorial adj.
telafi görevi gören compensating adj.
yan sonuç görevi gören consequential adj.
ön ek görevi gören prepositive adj.
sporcuk görevi üstlenen sporular adj.
görevi bırakan stickit adj.
zincir görevi gören straplike adj.
kayış görevi gören straplike adj.
keşif görevi yapmakta on the scout adv.
genellikle görevi kötüye kullanma içeren siyasi skandal anlamı katan son ek -gate suf.
bağlaç görevi gören kip conj (conjunction) abrev.
bağlaç görevi gören kip conj (conjunctive) abrev.
bağlaç görevi gören kip conj. (conjunction) abrev.
bağlaç görevi gören kip conj. (conjunctive) abrev.
Phrasals
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak fall behind on (something) v.
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek fall behind on (something) v.
bir düzenli ödemeyi/görevi vaktinde/zamanında yapamamak get behind on (something) v.
bir düzenli ödemeyi/görevi geç yapabilmek get behind on (something) v.
(bir görevi) üstlenmek come in v.
bir görevi veya işi kararlı bir şekilde sürdürmek press ahead v.
bir şeyi (yapma/söyleme) görevi düşmek incumbent upon someone to do something v.
(birinin) sorumluluğu/görevi olmak fall on (someone or something) v.
(birinin) sorumluluğu/görevi olmak fall upon (someone) v.
(bir şeyi/görevi) yüklenerek zahmete girmek trouble (someone or oneself) with (something) v.
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak wiggle (one's) way out (of something) v.
(bir işi, görevi, eylemi) sürdürmek keep with (something) v.
(bir işi, görevi, eylemi) sürdürmek keep with (something) v.
(bir işi, görevi, eylemi) yapmaya devam etmek keep with (something) v.
(bir işi, görevi, eylemi) bırakmamak keep with (something) v.
bir görevi tamamlayacak küçük/son ayrıntıları yerine getirmek mop up v.
bir işi/görevi toparlamak mop up v.
bir görevi son dokunuşları yaparak bitirmek/sonlandırmak mop up v.
bir görevi sürdürmek remain on v.
(bir şeyin) üzerinde köprü görevi görmek bridge over (something) v.
bir görevi son kez yapmak bow out v.
başka bir şey görevi de yapmak double as v.
birinin görevi/sorumluluğu olmak fall upon someone v.
birinin görevi/sorumluluğu olmak fall on someone v.
(birinin) görevi/sorumluluğu olmak fall onto (someone) v.
(birinin) görevi/sorumluluğu olmak fall on (someone) v.
birinin sorumluluğu/görevi olmak fall to someone v.
birinin sorumluluğu/görevi olmak fall to (one) v.
evlenip çocuk sahibi olmayı kadının görevi olarak görmek lash back (at someone or something) v.
(bir şey) görevi görmek serve as (something) v.
görevi/işlevi görmek work as v.
(bir şey) görevi/işlevi görmek work as (something) v.
(görevi) hemen yapmak fire off v.
Phrases
(roma katolik kilisesi'nde) görevi azizleştirme veya kutsallaştırmaya karşı çıkmak olan kilise yetkilisi devils advocate n.
görevi başında in line of duty expr.
Colloquial
yedek görevi gören kimse nineteenth man n.
birinin yerine bir görevi yerine getiren program (bot) droid n.
bir görevi üzerine almak take care of v.
görevi yerine getirmek do the deed v.
(birinin) görevi olmak be down to (one) v.
(birinin) görevi olmamak be not (one's) problem v.
(birinin) görevi olmak be up to (one) v.
birinin görevi olmak be up to somebody v.
görevi başkasına paslamak buck v.
(bir şeyi) yapma/söyleme görevi düşmek incumbent to do v.
görev/görevi sırasında in the line of duty expr.
görev/görevi esnasında in the line of duty expr.
(birinin) görevi up to (one) expr.
Idioms
(eski zamanlarda) asıl görevi gemideki toplara barut taşımak olan delikanlı veya genç erkek powder boy n.
görevi/sorumluluğu/ üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) a part to play n.
görevi başında uyuyan asleep at the wheel n.
görevi gereği as part of one's job n.
truva atı görevi gören şey stalking horse n.
görevi/makamı devralmak/üstlenmek assume the mantle v.
görevi/makamı devralmak/üstlenmek assume the position v.
sorumluluğu/görevi yüklenmek assume the mantle v.
sorumluluğu/görevi yüklenmek assume the position v.
sorumluluğu/görevi üzerine almak assume the mantle v.
sorumluluğu/görevi üzerine almak assume the position v.
bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak make (one's) bow v.
bir sorumluluğu/zorlu bir görevi üstlenmek belly up to the bar v.
(işi, görevi başka bir şey için) ertelemek clear the decks v.
(işi, görevi başka bir şey için) ertelemek clear the deck v.
deneme tahtası görevi görmek serve as a guinea pig v.
görevi terk etmek jump ship v.
görevi bırakmak lay down one's office v.
ev sahibi görevi yapmak do the honours v.
görevi bırakmak jump ship v.
köprü görevi görmek function as a bridge v.
köprü görevi görmek serve as a bridge v.
sorumluluğu/görevi başkasına devretmek hand over the baton v.
sorumluluğu/görevi başkasına devretmek pass the baton v.
(projeyi/görevi) birinin ellerine/birilerinin eline teslim etmek leave something in one's hands v.
zor bir görevi olmak have one's work cut out v.
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak work up a head of steam v.
(görevi esnasında) uyuyakalmak fall asleep at the switch v.
(görevi/işi) başkasının üzerine yıkmak push something off on someone v.
(görevi/işi) başkasının üstüne yıkmak push something off on someone v.
(görevi esnasında) uyuyakalmak be asleep at the switch v.
(görevi/işi) başkasının üstüne yıkmak push something off on to someone v.
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak build up a head of steam v.
(görevi/işi) başkasının üzerine yıkmak push something off on to someone v.
işi/görevi yüklenmek do the deed v.
işi/görevi üzerine almak do the deed v.
aynı anda başka bir rolü/görevi daha olmak wear another hat v.
görevi devretmek hand on the baton v.
görevi devretmek pass on the baton v.
(bir şeyi yapmayı) görevi olarak görmek feel duty bound to (do something) [us] v.
birden fazla görevi/rolü olmak wear several hats v.
birkaç rolü/görevi birden olmak wear several hats v.
aynı anda bir çok görevi/rolü üstlenmek wear too many hats v.
(bir işi, görevi, durumu) savuşturmak wriggle (one's) way out (of something) v.
görevi kötüye kullandığı için avukatlık mesleğini/hukuki görevini yapmaktan men edilmek strike someone off the rolls v.
sahtekarlık/görevi kötüye kullanma nedeniyle hukuki görevinden atılmak strike someone off the rolls v.
görevi kötüye kullandığı için avukatlık mesleğini/hukuki görevini yapmaktan men edilmek strike someone off the roll v.
sahtekarlık/görevi kötüye kullanma nedeniyle hukuki görevinden atılmak strike someone off the roll v.
görevi olmak be duty bound v.
(a ile b arasında) köprü görevi görmek bridge the gap (between a and b) v.
(a ile b arasında) köprü görevi görmek bridge the gulf (between a and b) v.
(bir işi/görevi yapmak için) enerjisi/isteği/arzusu olmak build up/work up a head of steam v.
(bir şey) olarak iki işi/görevi aynı anda yapmak do double duty as (something) v.
(bir şey) olarak iki işi/görevi eş zamanlı olarak yürütmek do double duty as (something) v.
(bir şey) olarak iki işi/görevi birden yapmak do double duty as (something) v.
(birine/bir şeye) bakmak/hizmet etmek görevi olan be duty bound to (someone or something) v.
(birine/bir şeye) bakma/hizmet etme görevi üstüne düşen be duty bound to (someone or something) v.
(birinin) sorumluluğu/görevi olmak fall to (one's) lot v.
birinin sorumluluğu/görevi olmak fall to someone's lot v.
zor bir görevi olmak have one's work cut out for (one) v.
görevi/sorumluluğu/ üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) have a part to play v.
(bir şeyde) görevi/sorumluluğu/üstüne düşen bir rol/işlev (olmak) have a part to play (in something) v.
birinin işi/görevi zor olmak have one's work cut out for one v.
üzerine düşen görevi yerine getirmek keep your end up [uk] v.
üzerine düşen görevi yerine getirmek hold your end up [uk] v.
bir görevi ya da işi ilk kez yapıyor olmak make your bow v.
birinin yapmak istemediği zor/hoş olmayan/tehlikeli bir görevi üstlenmek pull (one's) chestnuts out of the fire v.
kendine düşen görevi yapmak pull weight v.
kendine düşen görevi yapmak pull your weight v.
aynı görevi görmek do duty as v.
görevi yerine getirmemek shirk duty v.
görevi yerine getirememek shirk duty v.
yapmak görevi olan duty bound adj.
yapma görevi üstüne düşen duty bound adj.
kendi görevi bilmiş honor bound adj.
kendi görevi bilmiş honour bound adj.
görevi gereği in the line of duty expr.
görevi başında uyuyan asleep at the switch expr.
üzerine düşen görevi yerine getir keep your end up [uk] expr.
üzerine düşen görevi yerine getir hold your end up [uk] expr.
görevi değil not one's place expr.
bu, bir görevi yapmak veya bir durumla başa çıkmak için yeterli olmayacaktır. that won't cut it expr.
Formal
belirli bir görevi olan kimse post-holder n.
Speaking
sana bu görevi kim verdi? who gave you this mission? expr.
Trade/Economic
başkanlık görevi presidentship n.
belirli denetim görevi audit task n.
bir görevi gerçekleştirmek amacıyla kısa süreliğine göreve getirilmiş yönetici bungee boss n.
denetim yetkisi ve görevi audit mandate n.
eurodolar kredilerinde önderlik görevi yapan mali kurum managing bank n.
görevi suistimal riski misconduct risk n.
görevi ihlal etme laches n.
görevi aksatma negligence n.
görevi başında bulunmayan absentee n.
jüri görevi izni jury duty leave n.
icrada görevi olmayan yönetici outside director n.
icrada görevi olmayan yönetici non-executive director n.
ilişkilendirme görevi linking pin n.
kamu görevi civil service n.
kayyum görevi gören şirket corporation acting as trustee n.
mahkemenin görevi jurisdiction n.
örnekleme görevi yapan sampler n.
şirket yöneticisinin şirketteki görevi sona erdiğinde kendisine yüklü bir para ödenmesi durumu golden handshake n.
türkiye avrupa birliği ilişkilerinde yürütme görevi yapan kuruluş association committee n.
tanık görevi izni witness duty leave n.
yürütme görevi executive function n.
yöneltme (bir görevi) directing n.
görevi karı maksimize etmek ve işletmeyi daha verimli hale getirmek olan kimse optimizer n.
Law
barometre görevi gören hisse senedi barometer stock n.
bilerek isteyerek görevi kötüye kullanma willful misconduct n.
bilerek isteyerek görevi kötüye kullanma reckless misconduct n.
bilerek isteyerek görevi kötüye kullanma wanton misconduct n.
görevi kötüye kullanma gross misconduct n.
görevi suistimal misfeasance n.
görevi kötüye kullanma misconduct n.
görevi kötüye kullanma misfeasance in public office n.
görevi kötüye kullanma misfeasance in office n.
görevi kötüye kullanma corruption n.
görevi suistimal misconduct n.
görevi kötüye kullanma misconduct in office n.
görevi kötüye kullanma actus reus n.
görevi kötüye kullanma professional misconduct n.
görevi kötüye kullanma misfeasance n.
görevi suistimal actus reus n.
görevi ihmal nedeniyle kanuni müeyyideye maruz kalan kimse cessor n.
görevi suistimal professional misconduct n.
görevi kötüye kullanma nedeniyle hazırlanmış ithamname articles of impeachment n.
görevi suistimal suçu malfeasance n.
görevi suistimal misconduct in office n.
ihmal ve görevi kötüye kullanma negligence and misconduct n.
jüri görevi için çağrılma jury summons n.
kamu davasını açmak görevi duty of initiating public prosecution n.
kazai bir görevi olan sivil memur magistrate n.
kuruluş amacını yerine getirdiği ya da görev süresi dolduğu için görevi sona eren yetkili functus officio n.
mahkemenin görevi jurisdiction of court n.
memurun görevi suistimal suçu misprision n.
memurun görevi suistimali misprision n.
olağan yargı görevi ordinary jurisdiction n.
resmi bir görevde görevi kötüye kullanma official misconduct n.
suça muttali olan cumhuriyet savcısının görevi duty of public prosecutor informed of crime n.
tasfiye görevi receivership n.
zorunlu askerlik görevi mandatory military duty n.
zararı azaltma görevi duty to mitigate the loss n.
(iskoçya) görevi mahkemece alınan kararları uygulamak olan mahkeme görevlisi macer n.
yürütme görevi executive function n.
(ispanyol hukukunda) hak sahibine hakkının korunması amacıyla verilen, bir nevi geçici tapu görevi gören sertifika amparo n.
görevi kötüye kullanma malfaisance n.
devlet memuriyetinde görevi kötüye kullanma malversation n.
devlet dairesinde görevi suiistimal etme malversation n.
eski ingiliz hukukuna göre hükümdarın tebaasının bir faaliyeti veya görevi yerine getirmesini emredebilme yetkisi mandamus n.
(roma hukuku'nda) bir kimsenin başka birine karşılıksız olarak vekalet verdiği ve karşı tarafın da bu görevi kabul ettiği sözleşme mandate n.
görevi kötüye kullanma malfeasance in office n.
görevi kötüye kullanma suçunu işlemiş kimse misfeasor n.
görevi kötüye kullanma suçlaması impeach [obsolete] n.
görevi bitmiş yönetimin halefi gelmeden önce apar topar çıkardığı yasa midnight regulation n.
bir görevi yapmamak make default v.
görevi ihmal etmek malpractise v.
görevi ihmal etmek malpractice v.
görevi suistimal etmek malpractice v.
görevi suistimal etmek malpractise v.
görevi kötüye kullanmak malpractise v.
hakem görevi görmek act as referee/arbitrator v.
görevi kötüye kullanmak malpractice v.
fermanla bir görevi yapmaya zorlamak mandamus v.
(avukatı veya vekili) görevi suistimal gerekçesiyle ihraç etmek forejudge v.
hakimlik görevi hakkında juridical adj.
görevi kötüye kullanmaya ait malfeasant adj.
görevi kötüye kullanma ile ilgili malfeasant adj.
hakimin görevi ile ilgili juridic adj.
Politics
çalışma dairesi'nde sekreterlik görevi yapan kişi labor secretary n.
çalışma dairesi'nde başkanlık görevi yapan kişi labor secretary n.
çalışma dairesi'nde sekreterlik görevi yapan kişi labour secretary n.
çalışma dairesi'nde başkanlık görevi yapan kişi labour secretary n.
bolivya'da pek çok yerel bölücü grup için şemsiye görevi gören bir terör örgütü national liberation army n.
bolivya'daki çok sayıda küçük, yerel ve yıkıcı grup için şemsiye görevi gören bir terör örgütü nestor paz zamora commission n.
abd başkanı, başkan yardımcısı veya başkanın olmadığı anlarda o görevi üstlenen üst düzeylinin aynı yerde toplandığında, başkanın başına bir aksilik gelmesi durumunda, birleşik devletler başkanı olsun diye gizli bir yere saklanıp korunan kabine üyesi designated successor n.
bakanlık görevi ministerial duty n.
dışişleri görevi diplomatic service n.
denetim görevi task of inspection n.
diplomatik görevi olan kimse holder of diplomatic bag n.
görevi kötüye kullanma soruşturması impeachment inquiry n.
icra görevi executive function n.
insani yardım görevi humanitarian mission n.
kanun koyma görevi legislative function n.
kamu görevi civil service n.
kamu görevi public service n.
teftiş görevi task of inspection n.
vekillik görevi ministerial duty n.
valilik görevi governorship n.
vatandaşlık görevi civic responsibility n.
zorunlu askerlik görevi compulsory military service n.
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü ss (secret service) n.
lordlar kamarası başkanlığı görevi kiliseye bağlıyken verilen bir unvan keeper of the king's conscience n.
temsil görevi fiduciary duty n.
ana görevi lordlar kamarasına ulaklık yapmak olan şövalye gentleman usher of the black rod n.
daha büyük bir zümre içinde itici güç görevi yapan unsur ginger group [uk] n.
baş memurun dini görevi officiality n.
memurun görevi officialty n.
danışman görevi bulunan yasama organı yetkilisi parliamentarian n.
bir görevi yerine getirmek perform a task v.
görevi devralmak take over the portfolio of v.
Institutes
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü united states secret service n.
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü us secret service n.
abd kamu güvenlik teşkilatının başlıca görevi abd başkanlarını ve ailelerini korumak olan bir bölümü usss (united states secret service) n.
Industry
çalışanları birden fazla görevi yürütme konusunda eğitime tabi tutma multiskilling n.
(görevi) kurum dışından olan çalışanlara atamak outtask v.
görevi sırasında alınan on-the-job adj.
Tourism
bazı büyük restoranlarda görevi sadece şarap ve diğer içeceklerin servisini yapan garson wine waiter n.
Technical
ince işlerde masaya sabitleme görevi gören 3 ila 6 cm uzunluğunda çelik çubuk toe dog n.
tornada dayanak görevi gören destek turning rest n.
aktivatörün görevi actuator duty n.
başlıca görevi ikinci derece elektronlar yaymak olan elektrot dynode n.
enerji yönetim görevi energy management function n.
görevi demiryolu raylarını denetlemek olan işçi lineman n.
pervane çevirme görevi propulsion duty n.
yastık görevi gören silindir cushion cylinder n.
ek veya destek görevi gören, dışbükey bir yüzeye oturması için oyulmuş flanş benzeri aksam saddle n.
sütun desteği görevi gören beton üzeri demir levha billet n.
çerçeveyi veya kirişi üçgen parçalara bölen ve bozulmayı önleyici payanda görevi gören malzeme parçası brace n.
binayı güçlendirmek için dikme ve kirişlere uygulanan ve soğuk geçirmez dış cephe için altyapı görevi gören koruyucu kaplama overlayer n.
girişim veya polarizasyon özellikleri sebebiyle bazı dalga boyunlarındaki ışınları daha iyi ileterek bir çeşit süzgeç görevi gören şeffaf malzeme filter n.
görevi konteynerleri veya cihazları kapatmak olan kişi sealer n.
ağartıcı görevi görmek bleach v.
rüzgargülü görevi görmek weathercock v.
görevi yerine getirmeyen delinquent adj.
Computer
ağaç öğesi görevi tree item task n.
başlat menüsü görevi start menu task n.
görevi başlat start task n.
gezinti görevi navigation task n.
katıştırmada kaynak görevi gören uygulama embedding server application n.
masaüstü görevi desktop task n.
makinenin görevi machine role n.
takım görevi team task n.
toplu iş görevi batch job n.
zayıflatma görevi fade task n.
kullanıcıyı karmaşık bir görevi tamamlarken yönlendiren bilgisayar programı wizard n.
bir programın içindeki belirli bir görevi gerçekleştiren yürütme birimi worker n.
devredilen görevi gerçekleştiren nesne delegate n.
(internet üzerindeki oyunlarda) puan kazanmak için tekrar tekrar aynı görevi yapma grinding n.
manyetik disk üzerindeki verileri yazıp okumada kılavuz görevi gören dairesel manyetik yol data track n.
görevi iptal et cancel task expr.
görevi yeniden dene retry the task expr.
görevi düzenle edit task expr.
görevi sil delete task expr.
görevi yinele repeat task expr.
görevi tut hold job expr.
görevi sonlandır end task expr.
seçili görevi iptal et cancel selected task expr.
Informatics
belirli bir görevi yerine getiren yazılım rutini handler n.
asıl görevi veri tabanı oluşturup sürdürmek olan kurum data bank n.
Telecom
uçbirim görevi terminal job n.
Electric
çoğunluk taşıyıcısı oyukların iletim görevi gördüğü (yarı iletken) p-type adj.
Architecture
şöminenin üzerindeki duvarı destekleyerek lento görevi gören hatıl manteltree n.
dış mekana açılan kapı görevi gören kanatlı pencere çifti french doors [us] [canada] n.
Construction
açık bir kazının kenarlarında istinat duvarı görevi gören destek bracer n.
açık bir kazının kenarlarında istinat duvarı görevi gören destek shorer n.
açık bir kazının kenarlarında istinat duvarı görevi gören destek cribber n.
(asansör kuyusunda) makara gibi kaldırma görevi gören düzenekleri destekleyen kiriş ile asansörün çıktığı en son kat arasındaki mesafe overhead n.
Furniture
açıldığında şövale görevi gören katlanabilir saat traveling clock n.
Automotive
şasi çerçevesi görevi yapan otomobil gövdesi unit body n.
Transportation
at arabasının önünden arkasına uzanan ve arabayı destekleyip yay görevi gören deri bantlardan her biri thorough brace n.
at arabasının önünden arkasına uzanan ve arabayı destekleyip yay görevi gören deri bantlardan her biri thoroughbrace n.
at arabasının önünden arkasına uzanan ve arabayı destekleyip yay görevi gören deri bantlardan her biri thorough-brace n.
Railway
(balast) sırt görevi görecek şekilde doldurmak shoulder v.
Aeronautic
hava hakimiyeti görevi air sovereignty mission n.
bir uçağın bir uçuş koridorunda yaptığı devriye görevi combat air patrol n.
çağrı görevi call mission n.