English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | gullible adj. | ahmak | ||
I was pretty gullible. Oldukça ahmaktım. More Sentences |
||||
General | gullible adj. | kolayca aldatılabilen | ||
I am not a gullible person. Kolayca aldatılabilen bir insan değilim. More Sentences |
||||
General | gullible adj. | enayi | ||
Tom is naive and gullible. Tom saf ve enayi. More Sentences |
||||
General | gullible adj. | salak | ||
I think Tom is gullible. Sanırım Tom salak. More Sentences |
||||
General | gullible adj. | saf | ||
Do you really think we're that gullible? Gerçekten de bu kadar saf olduğumuzu mu düşünüyorsun? More Sentences |
||||
General | gullible adj. | kolay kandırılır | ||
I'm not as gullible as you think I am. Düşündüğün kadar kolay kandırılır değilim. More Sentences |
||||
General | gullible adj. | kolay aldatılabilir | ||
General | gullible adj. | avanak | ||
General | gullible adj. | keriz | ||
General | gullible adj. | kolay aldanan |
English | Turkish | |
---|---|---|
Speaking | ||
Speaking | don't be so gullible expr. | bu kadar saf olma |