entirely - Turkish English Dictionary

entirely

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "entirely" in Turkish English Dictionary : 22 result(s)

English Turkish
General
entirely adv. tamamıyla
No codecision that gets to that stage is ever entirely straightforward.
Bu aşamaya gelen hiçbir ortak karar asla tamamıyla masum değildir.

More Sentences
entirely adv. baştan sona
The title, 'Women and Sport', might itself have been confusing, but the content is entirely beyond comprehension!
Kadınlar ve Spor başlığının kendisi kafa karıştırıcı olduğu gibi içeriği de baştan sona anlaşılır gibi değil!

More Sentences
entirely adv. bütünüyle
I agree with him to a certain extent, but not entirely.
Ona bir dereceye kadar katılıyorum ama bütünüyle değil.

More Sentences
entirely adv. tamamen
Secondly, we have an entirely ideological question.
İkinci olarak, tamamen ideolojik bir sorunumuz var.

More Sentences
entirely adv. tam olarak
We also believe that the draft resolution is not entirely correct.
Ayrıca karar taslağının tam olarak doğru olmadığına inanıyoruz.

More Sentences
entirely adv. tam anlamıyla
We cannot be entirely satisfied, but then that may have been inevitable.
Tam anlamıyla tatmin olamayız, ancak o zaman bu kaçınılmaz olabilirdi.

More Sentences
Technical
entirely adv. tamamen
That is entirely possible at a purely technical level, but there is a lack of political will.
Bu tamamen teknik düzeyde mümkündür, ancak siyasi irade eksikliği söz konusudur.

More Sentences
Common Usage
entirely adv. tümüyle
entirely adv. büsbütün
General
entirely adv. hepten
entirely adv. tümden
entirely adv. baştan aşağı
entirely adv. baştan başa
entirely adv. külliyen
entirely adv. tümlük
entirely adv. bütün
entirely adv. bütünlük
entirely adv. bütün yanlarıyla
entirely adv. bütün yönleriyle
entirely adv. yalnız
entirely adv. sırf
entirely adv. sadece

Meanings of "entirely" with other terms in English Turkish Dictionary : 20 result(s)

English Turkish
General
entirely independent adj. tamamen bağımsız
Thus a declaration by them is also entirely independent.
Dolayısıyla onların yaptığı bir açıklama da tamamen bağımsızdır.

More Sentences
entirely new adj. tamamen yeni
He argues that terrorism raises an entirely new issue for nation-states.
Terörizmin ulus devletler için tamamen yeni bir sorun yarattığını savunuyor.

More Sentences
entirely new adj. yepyeni
This also opens up entirely new perspectives for the coming year.
Bu aynı zamanda önümüzdeki yıl için yepyeni perspektiflerin de kapısını açar.

More Sentences
not entirely adv. kısmen
I agree with him to a certain extent, but not entirely.
Onunla kısmen aynı fikirdeyim ama tamamen değil.

More Sentences
deal with a (subject/matter) entirely v. bütün olarak ele almak
entirely naked adj. tamamen çıplak
entirely independent adj. büsbütün bağımsız
entirely naked adj. çırılçıplak
not entirely adv. bir dereceye kadar
Phrases
something else entirely v. tamamen farklı bir durum/olay
something else entirely v. tamamen başka bir şey
something else entirely v. o başka o başka
something else entirely v. o başka bir şey, o başka bir şey
something else entirely v. … başka, … başka
something else entirely v. … başka bir şey, … başka bir şey
something else entirely v. asla kabul edilemez
something else entirely v. kabul edilmez bir şey
Speaking
that's not entirely true expr. bu tamamen doğru değil
it's entirely up to you expr. tamamen kendi takdirinize kalmış
Medical
hearing aid equipment not entirely worn on the listener n. kullanıcı tarafından kulağa tamamıyla takılmayan işitme ekipmanları