English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | describe v. | tanımlamak | ||
School books still use terms such as 'unbelievers' to describe both Jews and Christians. Okul kitaplarında hem Yahudileri hem de Hıristiyanları tanımlamak için hâlâ 'kâfirler' gibi terimler kullanılıyor. More Sentences |
||||
Common Usage | describe v. | tarif etmek | ||
I believe that this will help to resolve the problem you describe. Bunun tarif ettiğiniz sorunu çözmeye yardımcı olacağına inanıyorum. More Sentences |
||||
General | ||||
General | describe v. | nitelendirmek | ||
To describe storing animal feed in a former chemical works as carelessness is to put it mildly. Hayvan yemlerinin eski bir kimya fabrikasında depolanmasını dikkatsizlik olarak nitelendirmek en hafif tabiridir. More Sentences |
||||
General | describe v. | tasvir etmek | ||
He described institutions in ruin, an economy in dire straits. Harabeye dönmüş kurumları ve zor durumdaki bir ekonomiyi tasvir etmiştir. More Sentences |
||||
General | describe v. | tarif etmek | ||
The future I am describing is just three years away from us. Tarif ettiğim gelecek bizden sadece üç yıl uzakta. More Sentences |
||||
General | describe v. | anlatmak | ||
In my report, I have described at length the advantages and positive aspects for the various fields of application. Raporumda çeşitli uygulama alanları için avantajları ve olumlu yönleri uzun uzun anlattım. More Sentences |
||||
General | describe v. | tanımlamak | ||
We cannot, then, describe this as a fair compromise; it is more like kow-towing to the Council. O halde bunu adil bir uzlaşma olarak tanımlayamayız; bu daha çok Konsey'e boyun eğmek gibi bir şey. More Sentences |
||||
General | describe v. | nitelemek | ||
The CPT has however described the content of this law as an “important step in the right direction”. İÖK, bu yasanın içeriğini, yine de, “doğru yönde bir adım” olarak nitelemiştir. More Sentences |
||||
General | describe v. | ifade etmek | ||
I cannot describe my feelings. Duygularımı ifade edemem. More Sentences |
||||
General | describe v. | izah etmek | ||
Can you describe how Tom died? Tom'un nasıl öldüğünü izah edebilir misin? More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | describe v. | betimlemek | ||
General | ||||
General | describe v. | vasıflandırmak | ||
General | describe v. | resmetmek | ||
General | describe v. | çizmek | ||
General | describe v. | betimleme yapmak | ||
General | describe v. | betimlemek | ||
General | describe v. | ayrıntılarını vermek | ||
General | describe v. | (yayın sırasında) olayı veya hareketleri izleyip aynı anda anlatmak | ||
General | describe v. | (şeklin dış çizgilerini) yansıtacak şekilde hareket etmek | ||
General | describe v. | (şeklin ana hatlarını) havada çizmek | ||
General | describe v. | tariflemek | ||
Computer | ||||
Computer | describe v. | betimlemek | ||
Computer | describe adj. | tanıt | ||
Geometry | ||||
Geometry | describe v. | ana hatlarını çizmek | ||
Geometry | describe v. | ana hatlarını izlemek | ||
Geometry | describe v. | geometrik bir yapı oluşturmak | ||
Geometry | describe v. | geometrik şekil meydana getirmek | ||
Biology | ||||
Biology | describe v. | özelliklerini ve diğer türlerden nasıl ayrıştığını bilimsel olarak izah ederek yeni bir türün varlığını ortaya koymak | ||
Archaic | ||||
Archaic | describe v. | gözlemle keşfetmek | ||
Archaic | describe v. | gözüne çarpmak | ||
Archaic | describe v. | idrak etmek |