Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | dayatılan | imposed adj. | ||
But even if I did not, I would still object to any method being imposed by the EU. Ama öyle olmasaydı bile, AB tarafından dayatılan herhangi bir yönteme yine de itiraz ederdim. More Sentences |
||||
General | dayatılan | feather-bed adj. | ||
General | dayatılan | featherbed adj. |
Turkish | English | |
---|---|---|
General | ||
General | birine dayatılan tevazu | humble pie n. |
General | önceden dayatılan | preimposed adj. |
Law | ||
Law | hukuki olarak dayatılan örf | consuetude n. |
Law | yerel olarak dayatılan ve yerel olarak uygulanan | locally imposed and locally enforced adj. |
Law | yasalarca dayatılan | positive adj. |
Philosophy | ||
Philosophy | dışarıdan dayatılan | heteronomous adj. |