English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | crinkle n. | kırışıklık | ||
His face was adorned with the gentle crinkle of age. Adamın yüzü, yaşının getirdiği tatlı kırışıklıkla bezenmişti. More Sentences |
||||
General | crinkle v. | kırışmak | ||
She smiled and crinkled her eyes with joy. Kadın gülümsedi ve gözleri sevinçten kırıştı. More Sentences |
||||
General | crinkle v. | buruş buruş olmak | ||
The paper crinkled as she unfolded it. Kadın onu açarken kağıt buruş buruş oldu. More Sentences |
||||
General | crinkle n. | kırışık | ||
General | crinkle n. | buruşukluk | ||
General | crinkle n. | kıvrım | ||
General | crinkle v. | kıvırmak | ||
General | crinkle v. | buruşmak | ||
General | crinkle v. | hışırdamak | ||
General | crinkle v. | hışırdatmak | ||
General | crinkle v. | büzüşmek | ||
General | crinkle v. | kırıştırmak | ||
General | crinkle v. | buruşturmak | ||
General | crinkle v. | katlamak | ||
General | crinkle v. | karıştırmak |
English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | crinkle cutting n. | tırtıklı kesim | ||
General | crinkle up v. | büzüşmek | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | crinkle up v. | buruşturmak | ||
Phrasals | crinkle up v. | kırıştırmak | ||
Phrasals | crinkle up v. | kıvırmak | ||
Textile | ||||
Textile | crinkle fabric n. | krinkle kumaş | ||
Automotive | ||||
Automotive | crinkle finish n. | krinkle boya | ||
Botanic | ||||
Botanic | crinkle root (cardamine diphylla) n. | dişli kökleri olan Kuzey Amerika bitkisi | ||
Botanic | crinkle-root n. | dişli kökleri olan bir kuzey amerikan otu |