|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
bir ses duymak |
hear a noise v.
|
|
Tom heard a noise.
Tom bir ses duydu.
More Sentences
|
Colloquial |
|
2 |
Colloquial |
içimden bir ses |
something tells me expr.
|
|
You will certainly have to work hard, but something tells me that you are not afraid of hard work.
Kesinlikle çok çalışmanız gerekecek ama içimden bir ses sizin çok çalışmaktan korkmadığınızı söylüyor.
More Sentences
|
Idioms |
|
3 |
Idioms |
içimden bir ses |
gut feeling expr.
|
|
My gut feeling is that Tom won't show up tomorrow.
İçimden bir ses Tom'un yarın gelmeyeceğini söylüyor.
More Sentences
|
General |
|
4 |
General |
ağır bir vuruşun çıkardığı ses |
thump n.
|
|
5 |
General |
hızla geçen bir şeyin çıkardığı ses |
whiz n.
|
|
6 |
General |
suya düşen ağır bir cismin çıkardığı ses |
plop n.
|
|
7 |
General |
çok tiz bir ses |
squeal n.
|
|
8 |
General |
hoş bir iniş çıkış (ses tonunda) |
lilt n.
|
|
9 |
General |
bir tür kuşdili birinci ses kelimenin sonuna getirilir ve ay eklenir |
pig latin n.
|
|
10 |
General |
ses hızı cinsinden bir hız ölçüsü |
mach number n.
|
|
11 |
General |
ses duvarını aşan bir uçağın yol açtığı patlama sesi |
sonic boom n.
|
|
12 |
General |
tiz bir ses |
screech n.
|
|
13 |
General |
ıslık gibi keskin bir ses |
swish n.
|
|
14 |
General |
büyük bir ses |
a great voice n.
|
|
15 |
General |
video veya ses sinyallerinin düzenlenmemiş formatta doğrudan bir ağ veya stüdyoya genellikle uydu ile iletilmesi |
backhaul n.
|
|
16 |
General |
eskiden özellikle tiyatrolarda oyuncuları yuhalamak amacıyla kullanılan ötürüldüğünde kedi çığlığına benzer bir ses çıkaran düdük |
catcall n.
|
|
17 |
General |
dost canlısı bir ses |
a friendly voice n.
|
|
18 |
General |
ritmik ve değişmeyen bir ses tonuyla söylenen ilahiler, tilavetler, şarkılar |
chants n.
|
|
19 |
General |
kulakta oluşan ses duymayla ilgili bir bozulma |
aural harmonic n.
|
|
|
20 |
General |
ritmik, genellikle tekrarlanan bir ses |
clippity-clop n.
|
|
21 |
General |
keskin ve hızlı bir darbenin çıkardığı ses |
whack n.
|
|
22 |
General |
(havada veya suda) ani ve yüksek bir ses |
whoosh n.
|
|
23 |
General |
titrek bir ses |
chirl n.
|
|
24 |
General |
(cırcır böceklerinin çıkardığı sese benzeyen) sert ve titrek bir ses |
chirr n.
|
|
25 |
General |
(atı dehlerken olduğu gibi) dudakları kullanarak çıkarılan cıvıltı benzeri bir ses |
chirrup n.
|
|
26 |
General |
dişe karşı yerleştirilerek işitme sinirine ses ileten bir alet |
dentiphone n.
|
|
27 |
General |
ani ve keskin bir ses |
cracking n.
|
|
28 |
General |
ortaçağ latince nesrinde kullanılan bir ses uyumu modeli |
cursus n.
|
|
29 |
General |
yazılı veya basılı sembollerle temsil edilen eksiksiz bir ses dizisi |
orthography n.
|
|
30 |
General |
son ses veya harfin bir sonraki sözcüğe aktarımı |
provection n.
|
|
31 |
General |
dinamik hoparlörün ses bobinini mıknatısa göre düzgün bir şekilde konumlandıran ve genellikle esnek bir fiber halkadan oluşan parçası |
spider n.
|
|
32 |
General |
bir ses ile çevrelenme etkisi |
surround sound n.
|
|
33 |
General |
şap diye ses çıkarmak (sert bir rüzgarda dalgalanan bayrak gibi) |
snap v.
|
|
34 |
General |
kulak tırmalayıcı bir ses çıkarmak |
jar v.
|
|
35 |
General |
hırıltılı bir ses çıkarmak |
wheeze v.
|
|
36 |
General |
çıkarmak (belirli bir ses) |
go v.
|
|
37 |
General |
çok tiz bir ses çıkarmak |
squeal v.
|
|
38 |
General |
tiz bir ses çıkarmak |
screech v.
|
|
39 |
General |
belirli bir ses vermek |
intone v.
|
|
|
40 |
General |
ses çıkarmayacak bir şekilde örtmek veya sarmak |
muffle v.
|
|
41 |
General |
bir ses algılamak |
perceive a sound v.
|
|
42 |
General |
bir olaya/baskıya/haksızlığa tepki olarak ses getirmek |
set off a reaction v.
|
|
43 |
General |
donuk bir ses yapmak |
thutter v.
|
|
44 |
General |
tiz bir ses çıkarmak |
zing v.
|
|
45 |
General |
ağır bir nesnenin suya düşüşü gibi ses çıkararak düşmek |
kerplunk v.
|
|
46 |
General |
acıklı bir ses çıkarmak |
knell v.
|
|
47 |
General |
uğursuz bir ses çıkarmak |
knell v.
|
|
48 |
General |
yükselen bir ses tonuyla konuşmak |
upspeak v.
|
|
49 |
General |
tiz ve neşeli bir ses çıkararak harekete geçirmek |
cherup v.
|
|
50 |
General |
matemli bir ses çıkarmak (çan) |
knoll v.
|
|
51 |
General |
gürültülü ve sert bir ses çıkarmak |
blare (out) v.
|
|
52 |
General |
yüksek ve sert bir ses çıkarmak |
blast v.
|
|
53 |
General |
yüksek ve yankılanan bir ses çıkarmak |
whang v.
|
|
54 |
General |
ani ve gürültülü bir ses çıkarmak |
bounce [obsolete] v.
|
|
55 |
General |
daimi ve pes bir ses yaymak |
hum v.
|
|
56 |
General |
belirli bir ses çıkarmak |
go v.
|
|
57 |
General |
tiz bir ses çıkarmak |
chirk v.
|
|
58 |
General |
(özellikle cırcır böceği gibi bazı böcekler) sert ve titrek bir ses çıkarmak |
chirre v.
|
|
59 |
General |
(böcekler) sert ve titrek bir ses çıkarmak |
churr v.
|
|
60 |
General |
(atı dehlerken) dudakları kullanarak cıvıltı benzeri bir ses çıkarmak |
chirrup v.
|
|
61 |
General |
(bir şeye karşı) cıvıltı benzeri bir ses çıkarmak |
chirrup v.
|
|
62 |
General |
(aniden) sert bir ses çıkarmak |
claik [scotland] v.
|
|
63 |
General |
şişeden su dökülmesi sesine benzer bir ses çıkarmak |
guggle v.
|
|
64 |
General |
güçlü bir ıslıklı ses çıkarmak |
hizz [dialect] v.
|
|
65 |
General |
yankılı alçak bir ses gibi yayılmak |
rumble v.
|
|
66 |
General |
bir dizi metalik ses çıkarmak |
drill v.
|
|
67 |
General |
kulak tırmalayan bir ses çıkarmak |
poop v.
|
|
68 |
General |
(bir şeyle) beraber ses vermek |
consonate v.
|
|
69 |
General |
art arda boğuk ve gurultulu bir ses çıkarmak |
crool v.
|
|
70 |
General |
rahatsız edici bir ses çıkarmak |
screak v.
|
|
71 |
General |
sert bir ses çıkarmak |
screak v.
|
|
72 |
General |
rahatsız edici bir ses çıkarmak |
screek v.
|
|
73 |
General |
sert bir ses çıkarmak |
screek v.
|
|
74 |
General |
sert bir ses çıkarmak |
screigh [scotland] v.
|
|
75 |
General |
burun çekmeye benzer bir ses çıkarmak |
snuffle v.
|
|
76 |
General |
net bir ses çıkaran |
tinnient [obsolete] adj.
|
|
77 |
General |
yüksek bir ses gibi son derece dikkat çekici ve bariz |
blaring adj.
|
|
78 |
General |
içi boş bir şeye çarpıyormuş gibi ses çıkaran |
hollow adj.
|
|
79 |
General |
devamlı belli belirsiz bir ses çıkaran |
murmuring adj.
|
|
|
80 |
General |
tiz bir ses çıkaran |
squealing adj.
|
|
81 |
General |
ahenkli bir şekilde (ses) |
euphonically adv.
|
|
82 |
General |
rahatsız edici bir şekilde (ses) |
jangly adv.
|
|
83 |
General |
ahenkli bir şekilde (ses) |
euphoniously adv.
|
|
84 |
General |
canlı bir biçimde (ses) |
vibrantly adv.
|
|
85 |
General |
tok bir ses çıkararak |
kerplunk adv.
|
|
86 |
General |
tiz bir ses çıkararak |
squeakingly adv.
|
|
87 |
General |
tiz ve yankılanan bir ses anlamına gelen ünlem |
whack interj.
|
|
88 |
General |
bir konuşmayı taklit etmeye çalışan bebeğin çıkardığı ses |
gaga interj.
|
|
Phrasals |
|
89 |
Phrasals |
birdenbire/aniden yüksek sesle bir ses çıkarmak |
burst out with (something) v.
|
|
90 |
Phrasals |
birdenbire/aniden yüksek sesle bir ses çıkarmak |
burst out with something v.
|
|
91 |
Phrasals |
(bir şeye) karşı ses çıkarmak |
clamor against (something) v.
|
|
92 |
Phrasals |
bir şeye ya da birine karşı ses çıkarmak |
clamor against someone or something v.
|
|
93 |
Phrasals |
(bir ses) ile çınlamak/çın çın ötmek |
ring with v.
|
|
94 |
Phrasals |
bir şeyi düzenlemek (müzik, ses) |
mix (something) down v.
|
|
95 |
Phrasals |
bir düzenlemede bir enstrümanın ses düzeyini diğerlerinin seviyesine indirmek |
mix down v.
|
|
96 |
Phrasals |
var olan bir kayda sonradan ses eklemek |
dub something in v.
|
|
97 |
Phrasals |
(bir şeyde/yerde) kayıt almak (video, ses) |
record in (something) v.
|
|
98 |
Phrasals |
(bir şeyde/yerde) kayıt yapmak (video, ses) |
record in (something) v.
|
|
99 |
Phrasals |
(bir şeye) karşı ses yükseltmek |
clamor against (something) v.
|
|
100 |
Phrasals |
bir şeye karşı ses yükseltmek |
clamor against someone or something v.
|
|
101 |
Phrasals |
(bir şeyin/yerin) her yerinde ses getirmek |
resound through (something or some place) v.
|
|
102 |
Phrasals |
(bir şeyde/yerde) ses getirmek |
resound throughout (something or some place) v.
|
|
103 |
Phrasals |
(bir şeyleri) alıp koyarken çok ses çıkartmak |
clatter around v.
|
|
104 |
Phrasals |
(bir şey, ses, karmaşa) arasından fark edilir, duyulur olmak |
cut through (something) v.
|
|
105 |
Phrasals |
(bir ses vs.) ile yankılanmak |
echo with v.
|
|
106 |
Phrasals |
çınlayan yüksek bir ses yaymak |
ring out v.
|
|
107 |
Phrasals |
bir aletin ses çıkış kalitesini düşürmek |
fold down v.
|
|
108 |
Phrasals |
(bir ses) çıkarmak |
let out (some sound) v.
|
|
109 |
Phrasals |
yüksek (bir ses) çıkarmak |
let out (some sound) v.
|
|
110 |
Phrasals |
(bir şeyin içinde) ses yapmak |
rattle around (something or some place) v.
|
|
111 |
Phrasals |
(bir yerde) tıkır tıkır ses yapmak |
rattle around (something or some place) v.
|
|
112 |
Phrasals |
(bir yerde) tangır tungur/takır tukur ses çıkarmak |
rattle around (something or some place) v.
|
|
113 |
Phrasals |
(bir yerde) ses/video kaydı almak |
record from (something) v.
|
|
114 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak |
reverberate through (something or some place) v.
|
|
115 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her tarafına dolmak |
reverberate throughout (something or some place) v.
|
|
116 |
Phrasals |
(ses) (bir şeyin/bir yerin) her yanına yayılmak |
reverberate throughout (something or some place) v.
|
|
117 |
Phrasals |
(birinden/bir şeyden) hoşlanmadığını/tiksindiğini belirten bir ses çıkarmak |
snort at (someone or something) v.
|
|
118 |
Phrasals |
(bir notayı, akordu, parçayı bir anahtardan/ses perdesinden) değiştirmek/taşımak |
transpose (something) from (something) v.
|
|
119 |
Phrasals |
(bir notayı, akordu, parçayı bir anahtardan/ses perdesinden başka bir anahtara/ses perdesine) değiştirmek/taşımak |
transpose (something) from (something) (in)to (something) v.
|
|
120 |
Phrasals |
(bir notayı, akordu, parçayı başka bir anahtara/ses perdesine) değiştirmek/taşımak |
transpose (something) to (something) v.
|
|
121 |
Phrasals |
(bir dizi ayrı ses kanalını) daha az sayıda ses kanalı oluşturmak için birleştirmek |
fold down v.
|
|
Phrases |
|
122 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
my gut tells me that expr.
|
|
123 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
i have a feeling in my guts that expr.
|
|
124 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
I have a hunch (that) expr.
|
|
125 |
Phrases |
içimden bir ses diyor ki |
my gut tells me expr.
|
|
Proverb |
|
126 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkınca verim alınmaz |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
127 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkınca işler karışır |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
128 |
Proverb |
her kafadan bir ses çıkan kalabalık bir grubun yaptığı işten hayır gelmez |
a camel is a horse designed by a committee
|
|
Colloquial |
|
129 |
Colloquial |
herhangi bir ses |
boo n.
|
|
130 |
Colloquial |
karşılığında para alınmasına rağmen samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışma |
shilling n.
|
|
131 |
Colloquial |
halka açık forumlarda samimiymiş gibi görünüp bir ürünü destekleyerek ve tanıtarak ürün hakkında ses getirmeye çalışan, ama aslında hizmetleri karşılığında para alan gizli reklamcı |
shill n.
|
|
132 |
Colloquial |
yüksek bir ses çıkarmak |
sound out v.
|
|
133 |
Colloquial |
gök gürültüsüne benzeyen bir ses çıkarmak |
upthunder v.
|
|
134 |
Colloquial |
başarıl bir mali işlemin ya da satışın ardından çıkarılan ses |
ching expr.
|
|
135 |
Colloquial |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
below one's breath expr.
|
|
136 |
Colloquial |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
under one's breath expr.
|
|
137 |
Colloquial |
bir ses geliyor |
a noise is coming expr.
|
|
138 |
Colloquial |
buz gibi bir ses |
with an icy voice expr.
|
|
139 |
Colloquial |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
below one's breath expr.
|
|
140 |
Colloquial |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
under one's breath expr.
|
|
141 |
Colloquial |
içimden bir ses diyor (ki) |
something tells me (that) expr.
|
|
142 |
Colloquial |
birinden bir şey aşırırken çıkarılan bir ses/kullanılan bir yansıma sözcük |
yoink expr.
|
|
Idioms |
|
143 |
Idioms |
içimden bir ses |
gut response n.
|
|
144 |
Idioms |
içimden bir ses |
gut reaction n.
|
|
145 |
Idioms |
içinden bir ses |
a gut feeling n.
|
|
146 |
Idioms |
harika bir ses |
the voice of an angel n.
|
|
147 |
Idioms |
çok güzel bir ses |
the voice of an angel n.
|
|
148 |
Idioms |
sinir bozucu bir ses çıkartmak |
grate on v.
|
|
149 |
Idioms |
(bir yer) bir ses vs. ile yankılanmak |
echo with something v.
|
|
150 |
Idioms |
(acaip bir) ses çıkarmak |
let out some kind of sound v.
|
|
151 |
Idioms |
(birinden) bir ses çıkmak |
hear a peep from (someone) v.
|
|
152 |
Idioms |
(birinden) bir ses çıkmak |
hear a peep out of (someone) v.
|
|
153 |
Idioms |
çok yüksek bir ses çıkarmak/gürültü yapmak |
make the welkin ring v.
|
|
154 |
Idioms |
ağzıyla (birini) umursamadığını belirten bir ses çıkarmak |
give (one) the raspberry v.
|
|
155 |
Idioms |
içimden bir ses diyor ki… |
have a hunch that is the case v.
|
|
156 |
Idioms |
-den bir ses duymak |
hear a peep out of v.
|
|
157 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı ses/sesini çıkarmak |
raise a voice against (someone or something) v.
|
|
158 |
Idioms |
(birine/bir şeye) karşı ses/sesini çıkarmak |
raise one's voice against (someone or something) v.
|
|
159 |
Idioms |
içimden bir ses |
a pricking in (one's) thumbs [old-fashioned] expr.
|
|
160 |
Idioms |
her kafadan bir ses çıkıyor |
all knowledge is contained in fandom expr.
|
|
161 |
Idioms |
her kafadan bir ses çıkıyor |
all knowledge is contained in fanzines expr.
|
|
162 |
Idioms |
içimden bir ses... |
have a hunch about something expr.
|
|
163 |
Idioms |
içimden bir ses... |
have a hunch that something is the case expr.
|
|
164 |
Idioms |
her kafadan ayrı bir ses çıkması |
a dialogue of the deaf expr.
|
|
165 |
Idioms |
(birinden) herhangi bir ses |
another peep out of (one) expr.
|
|
166 |
Idioms |
(birinden) başka bir laf/ses |
another peep out of (one) expr.
|
|
167 |
Idioms |
(senden) başka bir ses/laf |
another peep (out of you) expr.
|
|
168 |
Idioms |
başka bir laf/ses |
another peep expr.
|
|
169 |
Idioms |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
under breath expr.
|
|
170 |
Idioms |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
under breath expr.
|
|
171 |
Idioms |
anlaşılmayan bir ses tonuyla |
under your breath expr.
|
|
172 |
Idioms |
duyulmayacak bir ses tonuyla |
under your breath expr.
|
|
Speaking |
|
173 |
Speaking |
bir ses duydum |
I heard something expr.
|
|
174 |
Speaking |
içimden bir ses |
my gut tells me that expr.
|
|
175 |
Speaking |
içimden bir ses |
I got a feeling expr.
|
|
176 |
Speaking |
içinden bir ses |
deep inside you expr.
|
|
177 |
Speaking |
içimden bir ses |
my gut tells me expr.
|
|
Media |
|
178 |
Media |
senkronize edilmiş bir görüntü üzerinde ses efektleri, rastgele diyaloglar içeren bir film müziği |
wild track n.
|
|
179 |
Media |
bir ses veya görüntüden diğerine ani geçiş |
cut n.
|
|
180 |
Media |
(ses veya görüntü) başka bir ses veya görüntü yok olurken ortaya çıkma |
cross-fade n.
|
|
181 |
Media |
bir ses veya görüntü yok olurken diğerini başlatma tekniği |
cross-fade n.
|
|
182 |
Media |
(ses veya görüntüyü) başka bir ses veya görüntü yok olurken başlatmak |
cross-fade v.
|
|
183 |
Media |
(kamera veya ses aleti) bir diğer alet ortadan kaybolurken ortaya çıkmak |
cross-fade v.
|
|
Technical |
|
184 |
Technical |
bir yayını ayırt edici mesaj, ses veya kod |
call sign n.
|
|
185 |
Technical |
bir yayını ayırt edici mesaj, ses veya kod |
call signal n.
|
|
186 |
Technical |
bir minber ya da kürsü üzerinde yer alan ses yansıtıcı platform |
abatvoix n.
|
|
187 |
Technical |
bir ses dalgasının geçişindeki azalma |
acoustic rarefaction n.
|
|
188 |
Technical |
bir kanalda yayılan fanlardan kaynaklanan ses gücü |
sound power radiated into a duct by fans n.
|
|
189 |
Technical |
ince bir hava akımının bir köşeye çarpması sonrasında meydana gelen ses |
edge tone n.
|
|
190 |
Technical |
mekanik steteskopu (mekanik arızaları ses ile bulmaya yarayan bir aparat) |
mechanics sonarscope n.
|
|
191 |
Technical |
ses dalgalarının bir yüzeyden yansıması ile oluşan ses tekrarı |
echo n.
|
|
192 |
Technical |
ses duvarını aşan bir uçağın çıkardığı ses |
sonic boom n.
|
|
193 |
Technical |
üçte bir oktav bant ses basınç seviyesi |
one-third-octave band sound pressure level n.
|
|
194 |
Technical |
bir nesne veya olayı ifade eden kısa ve düzenli ses dizini |
earcon n.
|
|
195 |
Technical |
ses dalgalarını görselleştirmeye yarayan bir alet |
kaleidophon n.
|
|
196 |
Technical |
ses ve görüntüyü yansıtan bir aygıt |
kinetophone n.
|
|
197 |
Technical |
bir cihazın çalışmaya başlaması veya düzensiz bir şekilde hareket etmesi ile, hareketli aksamlarının arasındaki boşluk veya gevşeklik kaynaklı ortaya çıkan gıcırtılı ses veya sarsıntı |
lash n.
|
|
198 |
Technical |
(ses kaydında) çok kanallı bir ana karışımın iki kanallı stereo teybe aktarılması |
mixdown n.
|
|
199 |
Technical |
(ses kayıt veya yayın sisteminde) birçok kaynaktan gelen sinyalleri istenen bir oranda birleştirmek için kullanılan elektrik devresi |
mixer n.
|
|
200 |
Technical |
ses sinyallerine öncelik veren bir cihaz |
override n.
|
|
201 |
Technical |
belirli bir frekansı aşan frekans aralığının yükselmesi veya düşürülmesi ile ses kayıt sisteminin iletim verimliliğinde kademeli düşüş |
roll off n.
|
|
202 |
Technical |
elektronik bir sistemin giriş sinyalinin ses veya görüntüsünü doğru şekilde çoğaltma derecesi |
fidelity n.
|
|
203 |
Technical |
insandaki ses organlarının faaliyetlerini görselleştiren bir cihaz |
flame manometer n.
|
|
204 |
Technical |
elektrik arkının ses nedeniyle değişimlerinin bir dizi fotoğrafını çeken bir cihaz |
photographone n.
|
|
205 |
Technical |
üst üste kayıt yapmayı sağlayan bir ses kayıt işlemi |
selective synchronization n.
|
|
206 |
Technical |
üst üste kayıt yapmayı sağlayan bir ses kayıt işlemi |
selective synchronisation n.
|
|
207 |
Technical |
üst üste kayıt yapmayı sağlayan bir ses kayıt işlemi |
sel-sync n.
|
|
208 |
Technical |
dinleyicinin kendi eşiğinin 40 desibel üzerinde şiddete sahip göreceli bir ses yüksekliği birimi |
sone n.
|
|
209 |
Technical |
bir hoparlörden ses yönlendirmek |
beam v.
|
|
210 |
Technical |
(ses) bir yükselip bir alçalmak |
ripple v.
|
|
211 |
Technical |
tek bir iletim yolu sağlayan tekniklerle yapılan ses iletimi, kayıt veya çoğaltmaya ait |
monophonous adj.
|
|
212 |
Technical |
tek bir iletim yolu sağlayan tekniklerle yapılan ses iletimi, kayıt veya çoğaltma ile ilişkili |
monophonous adj.
|
|
Computer |
|
213 |
Computer |
eş zamanlı oynatma amacıyla ses ve görüntü verilerini birleştiren bir dosya formatı |
avi n.
|
|
214 |
Computer |
ses, video veya bilgisayar verisi depolamak için kullanılan bir optik disk |
vcd (video compact disc) n.
|
|
215 |
Computer |
son teknoloji yüksek ses kalitesine sahip ses sistemi cihazlarını üreten bir firma |
mcintosh n.
|
|
216 |
Computer |
elektronik sinyalleri ses dalgalarına ve ses dalgalarını elektronik sinyallere dönüştüren, bilgisayarlar arasında bilgi iletimi sağlayan bir elektronik cihaz |
modulator-demodulator n.
|
|
217 |
Computer |
dijital video ve ses verilerinin sıkıştırılıp saklanması için kullanılan bir bilgisayar dosya formatı |
mpeg n.
|
|
218 |
Computer |
internette genelde animasyon yayınlamak için kullanılan, grafik, ses ve video bilgisi içeren bir dosya formatı markası |
flash® n.
|
|
219 |
Computer |
bir ses dosyası seçin |
select a sound file expr.
|
|
220 |
Computer |
bir ses seçin |
select a sound expr.
|
|
221 |
Computer |
ses, video ve alt yazı içeren dijital bir dosya biçimi |
mcf (multimedia container format) abrev.
|
|
Informatics |
|
222 |
Informatics |
ses ve video sinyallerini ölçen bir tür dalga formu monitörü |
vectorscope n.
|
|
Telecom |
|
223 |
Telecom |
belirli bir ses frekansını ileten telefon |
monotelephone n.
|
|
Mechanic |
|
224 |
Mechanic |
(ses kaydeden veya ses üreten bir mekanizmada) kauçuk yüzeyli silindir |
idle wheel n.
|
|
Television |
|
225 |
Television |
renk aydınlık ses ve eş zamanlama işaretlerinin sıkıştırılarak bir satır boyunca ayrı ayrı zamanlarda gönderildiği yayın sistemi |
multiplexed analog components n.
|
|
226 |
Television |
ses mikseri üzerinde sağ-sol kanallardaki göreli seviyeleri ayarlamaya yarayan bir düğme |
pan potentiometer n.
|
|
227 |
Television |
ses mikseri üzerinde sağ-sol kanallardaki göreli seviyeleri ayarlamaya yarayan bir düğme |
pan pot n.
|
|
Radio |
|
228 |
Radio |
anlatımı diyalogdan ayırt etmek için konuşmacının ses kalitesinde yapılan bir değişiklik |
down n.
|
|
229 |
Radio |
avrupa'daki am radyo için geliştirilmiş bir sayısal ses yayını sistemi |
drm (digital radio mondiale) abrev.
|
|
Marine |
|
230 |
Marine |
ses dalgalarının yankı süresini ölçerek deniz derinliğini tespit eden bir alet |
fathometer ® n.
|
|
Medical |
|
231 |
Medical |
sesi gençleştirmek için ses tellerinde yapılan bir kozmetik cerrahi işlem |
voice-lift n.
|
|
232 |
Medical |
hava geçiş boşluklarında hem hava hem de sıvı bulunan göğüsten duyulan bir ses |
metallic tinking n.
|
|
233 |
Medical |
belirli bir duyuya (koku, ses) aşırı duyarlılık |
hyperesthesia n.
|
|
234 |
Medical |
tek bir sesi farklı perdelere ait iki ses olarak duyma |
diplacusis n.
|
|
Anatomy |
|
235 |
Anatomy |
ses teli anlamına gelen bir ön ek |
chord- pref.
|
|
236 |
Anatomy |
ses teli anlamına gelen bir ön ek |
chordo- pref.
|
|
Psychology |
|
237 |
Psychology |
dans terapisi, drama terapisi, müzik terapisi ve ses terapisinden oluşan bir grup terapi |
art therapies n.
|
|
Pathology |
|
238 |
Pathology |
ses tellerinde spazma neden olan bir hastalık |
childcrowing n.
|
|
239 |
Pathology |
ses telleri spazmlı bir çocuğun çıkardığı ses |
childcrowing n.
|
|
Gastronomy |
|
240 |
Gastronomy |
tavada pişirildiğinde ses çıkartan frenk üzümlü bir kek |
singing hinny n.
|
|
Physics |
|
241 |
Physics |
aktinik ışınlarla ses üretmeye yarayan bir cihaz |
actinophone n.
|
|
242 |
Physics |
dinleyiciyi yanıltıp geniş bir odadaymış hissi verecek şekilde ses çıkarılması |
ambiophony n.
|
|
243 |
Physics |
ses dalgalarını görselleştirmeye yarayan bir alet |
kaleidophone n.
|
|
244 |
Physics |
ses çıkaran bir cismin etkisi |
verberation n.
|
|
245 |
Physics |
kırılan ses dalgalarını inceleyen bir fizik dalı |
diacoustics n.
|
|
Marine Biology |
|
246 |
Marine Biology |
crangonidae familyasından, keskin bir ses çıkaran çeşitli küçük karideslere verilen ad |
nipper n.
|
|
Zoology |
|
247 |
Zoology |
homurtulu bir ses çıkaran çeşitli balıklara verilen ad |
grunter n.
|
|
248 |
Zoology |
yarım halkalara bağlanan bir ses borusuna sahip |
mesomyodous adj.
|
|
Education |
|
249 |
Education |
önce seslerin daha sonra ise bu ses birleşimlerinin okutulduğu bir dil öğretme yöntemi |
synthetic phonics n.
|
|
Literature |
|
250 |
Literature |
sözcük grupları arasında ses uyumu sağlamak için sözcüklerin belirli bir ölçüde derlenmesi |
rhythm n.
|
|
Linguistics |
|
251 |
Linguistics |
kafiye veya ses ahengi için bir ses veya hecenin düşmesi ya da gizlenmesi |
elison n.
|
|
252 |
Linguistics |
etimolojik temele dayanmaksızın bir kelimede araya giren ses |
excrescent n.
|
|
253 |
Linguistics |
vurgusuz bir hecede iki ünsüz arasında oluşan kısa ve belirsiz bir ses |
voice glide n.
|
|
254 |
Linguistics |
belirli bir dile ait ses biçimbilgisi |
morphophonemic system n.
|
|
255 |
Linguistics |
rotasizm sebebiyle r sesinin yerine başka bir ses telaffuz etme |
rhotacism n.
|
|
256 |
Linguistics |
rotasizm sebebiyle r sesinin yerine başka bir ses telaffuz etme |
rhoticism n.
|
|
257 |
Linguistics |
ses yolunun tamamen kapatılmadan daraltılmasıyla damaktan çıkartılan bir sessiz harf |
yod n.
|
|
258 |
Linguistics |
ses yolunun tamamen kapatılmadan daraltılmasıyla damaktan çıkartılan bir sessiz harf |
yodh n.
|
|
259 |
Linguistics |
ses değişiminde görülüp "o" sesli harfiyle karakterize edilen bir kök aşaması |
o grade n.
|
|
260 |
Linguistics |
ses değişiminde görülüp "o" sesli harfiyle karakterize edilen bir ek aşaması |
o grade n.
|
|
261 |
Linguistics |
sanskritçede bir ses değişimi |
guna n.
|
|
262 |
Linguistics |
bir dilin ses sistemine uyarlanmış dilsel biçim |
corruption n.
|
|
263 |
Linguistics |
(ses bilgisinde) telaffuzun tümünde veya bir kısmında görülen ve anlama katkıda bulunan perde, vurgu ve tondaki belirgin değişim |
contour n.
|
|
264 |
Linguistics |
sesi daralmış bir ses yolundan geçirerek çıkarılan ünsüz |
fricative n.
|
|
265 |
Linguistics |
sesi daralmış bir ses yolundan geçirerek çıkarılan ünsüz |
fricative consonant n.
|
|
266 |
Linguistics |
(sesbilimde bir ifadeyi) birleşik bir ses dizisi olarak telaffuz etmek |
blend v.
|
|
267 |
Linguistics |
dilin bir veya iki yanından üflenen hava ile çıkarılan (ses) |
lateral adj.
|
|
268 |
Linguistics |
tek bir ünlü ses olarak telaffuz edilen (ünlü) |
monophthongal adj.
|
|
269 |
Linguistics |
r benzeri bir ses içeren (konuşma sesi) |
rhotic adj.
|
|
270 |
Linguistics |
(lehçede) ilgili lehçede benzer fakat fonetik olarak farklı bir sese karşılık gelen bir ses birimi |
diaphone adj.
|
|
271 |
Linguistics |
dilde belirli bir ses biriminin fonetik olarak farklı diyalektik türlerini içeren ses grubu |
diaphone adj.
|
|
272 |
Linguistics |
vurgulu bir ünlüden önce gelen bir dizi ünsüzden birinin hemen öncesinde yer alan (ses) |
pretonic adj.
|
|
273 |
Linguistics |
vurgulu bir ünlüden önce gelen bir dizi ünsüzden birini oluşturan (ses) |
pretonic adj.
|
|
Geography |
|
274 |
Geography |
bazı sahillerde duyulan sonik patlamayı andıran açıklanamayan bir ses |
mistpouffer n.
|
|
Geology |
|
275 |
Geology |
vurulduğunda metalik ses çıkaran bir fonolit çeşidi |
clinkstone n.
|
|
Hunting |
|
276 |
Hunting |
geçmişte av köpeklerini çağırmak için çıkarılan bir ses |
alew [obsolete] n.
|
|
277 |
Hunting |
bir tür ses mermisi |
flobert n.
|
|
278 |
Hunting |
flobert ses kapsüllerine uygun bir tüfek türü |
flobert rifle n.
|
|
Music |
|
279 |
Music |
ses ve görüntü olarak mandoline benzeyen bir balkan enstrümanı |
tamburitza n.
|
|
280 |
Music |
piyanoya bağlanan ve ses düzeyini artıran bir tür cihaz |
aeolian attachment n.
|
|
281 |
Music |
normal ses perdesi aralığında ton veren bir org düğmesi |
tierce n.
|
|
282 |
Music |
bir olayı canlandırmayıp sadece ses ve harmoniye dayanan müzik |
absolute music n.
|
|
283 |
Music |
ses tellerinin çok az bir şekilde birleşmesiyle ortaya çıkan ses |
falsetto n.
|
|
284 |
Music |
bastan yüksek tenörden alçak bir ses bölümü |
baritone n.
|
|
285 |
Music |
hindistan menşeli bir tür klasik ses müziği |
khayal n.
|
|
286 |
Music |
(orta çağ müziğinde) tekrar eden ses tonlarını belirtmek için kullanılan bir hatırlatıcı |
euouae n.
|
|
287 |
Music |
tubaya benzeyen ancak daha yüksek perdeli ses veren bir pirinç enstrüman |
euphonium n.
|
|
288 |
Music |
(orta çağ müziğinde) tekrar eden ses tonlarını belirtmek için kullanılan bir hatırlatıcı |
evovae n.
|
|
289 |
Music |
(orta çağ müziğinde) tekrar eden ses tonlarını belirtmek için kullanılan bir hatırlatıcı |
euouae n.
|
|
290 |
Music |
16. yüzyılda italya'da ortaya çıkmış yerel dille 4-6 ses için yazılan çok sesli bir şarkı |
madrigal n.
|
|
291 |
Music |
tonları bir adımın perdesinin farkına eşit olan aradaki ikinci ses |
major second n.
|
|
292 |
Music |
insan sesine benzer ses çıkaran bir tür üflemeli çalgı |
vocalion n.
|
|
293 |
Music |
yumuşak ses çıkaran bir org düğmesi |
voix céleste n.
|
|
294 |
Music |
yumuşak ses çıkaran bir org düğmesi |
vox angelica n.
|
|
295 |
Music |
geniş ses aralıklı ksilofon biçiminde bir vurmalı çalgı |
xylorimba n.
|
|
296 |
Music |
(elektro gitar'da, bateri'de) pedalla çalıştırılan elektronik parça aracılığıyla üretilen bir ses |
wah-wah n.
|
|
297 |
Music |
her notanın komşu notalarından tam ses aralığıyla ayrıldığı bir gam |
whole-tone scale n.
|
|
298 |
Music |
müzik aleti olarak kullanılıp esnetildiğinde kendine özgü bir ses çıkaran lif levha parçası |
wobble board [australia] n.
|
|
299 |
Music |
müzik aleti olarak kullanılıp esnetildiğinde kendine özgü bir ses çıkaran lif levha parçası |
wokka board [australia] n.
|
|
300 |
Music |
belirli bir ses aralığındaki müzik gibi seslere orantısız ve anormal bir hassasiyeti olan insan veya köpek |
melomaniac n.
|
|
301 |
Music |
ritimden ayırt edilen karakteristik bir ses silsilesi |
melos n.
|
|
302 |
Music |
yarım sesten daha küçük bir ses aralığı |
microtone n.
|
|
303 |
Music |
telli bir enstrümanın titreşen teline dokunarak elde edilen flüt benzeri ses |
harmonic n.
|
|
304 |
Music |
telli bir enstrümanın titreşen teline dokunarak temel sesten elde edilen armonik ses |
harmonics n.
|
|
305 |
Music |
telli bir enstrümanın tellerinin titreşmesiyle elde edilen flüt benzeri ses |
harmonics n.
|
|
306 |
Music |
üfleme borusu ve klavyesi olan, obua benzeri ses çıkaran eski bir enstrüman |
harmoniphon n.
|
|
307 |
Music |
standart diyatonik derecede yarım ses aralığına denk bir aralık |
hemitone n.
|
|
308 |
Music |
(on sekizinci yüzyıl italyan operasında) özellikle bas ses tonda okunan komik bir parça |
buffo n.
|
|
309 |
Music |
çana vurulduğunda sesin bir oktav veya 6-7 ses altında çıkan nota |
hum tone n.
|
|
310 |
Music |
kulağın algılayamayacağı aralıkta kalan bir tür ses tonu |
missing fundamental n.
|
|
311 |
Music |
bir notanın kendisinden bir derece düşük nota ile hızlıca değiştirilmesiyle oluşturulan melodik ses |
lower mordent n.
|
|
312 |
Music |
tam sesin bir veya birkaç oktav üstünde veya altında yer alıp tekrar edilen tam ses |
replicate n.
|
|
313 |
Music |
şarkı söylerken ses perdesinin göğüs sesinden falsetoya aniden değiştirilmesiyle üretilen bir etki |
yodel n.
|
|
314 |
Music |
şarkı söylerken ses perdesinin göğüs sesinden falsetoya aniden değiştirilmesiyle üretilen bir etki |
yodle n.
|
|
315 |
Music |
ses bozuklukları ve kusurların kasten kayıt altına alındığı bir rock müziği tarzı |
low-fi n.
|
|
316 |
Music |
bir tondan diğerine geçerken ses, trombon veya yaylı çalgı ile verilen kayma efekti |
glide n.
|
|
317 |
Music |
notaları veya oktavları ile belirtilen tuşlardan farklı olarak ses perdelerini çıkaran bir borulu org tuşu |
mutation n.
|
|
318 |
Music |
bir şeye eşlik eden ses |
obbligato n.
|
|
319 |
Music |
birden fazla ses efekti yaratan elektronik bir cihaz |
chorus pedal n.
|
|
320 |
Music |
orgda özel bir ses |
clarino n.
|
|
321 |
Music |
belirli bir sesin sekiz diyatonik derece üstünde veya altında olan ses |
octave n.
|
|
322 |
Music |
ses aralığı bas olan tuşlu ve üflemeli bir müzik aleti |
ophicleide n.
|
|
323 |
Music |
mevcut bir kaydın üzerine ses veya müzik ekleme |
overdub n.
|
|
324 |
Music |
mevcut bir kaydın üzerine kaydedilmiş ses |
overdub n.
|
|
325 |
Music |
tekrarlanan bir ses |
ruba-dub n.
|
|
326 |
Music |
aynı çizgide ilerleyen tek bir ses veya melodi |
monophony n.
|
|
327 |
Music |
tam ve derin bir ses patlaması |
diapason n.
|
|
328 |
Music |
bir ses perdesi standardı |
diapason n.
|
|
329 |
Music |
antik yunan müziğinde iki ses arasındaki bir perde farkı |
diastem n.
|
|
330 |
Music |
bastan tiz tenörden pes olan bir ses bölümü |
baritone n.
|
|
331 |
Music |
(orglarda) basılmamış bir tuştan ses gelmesi |
cipher n.
|
|
332 |
Music |
(orglarda) basılmamış bir tuştan ses gelmesi |
cypher n.
|
|
333 |
Music |
kesintisiz tek bir ses çıkaracak şekilde ayarlanmış gayda üfleme borusu |
drone pipe n.
|
|
334 |
Music |
yumuşak ses çıkaran bir org düğmesi |
dulciana n.
|
|
335 |
Music |
(fügde) konu anlatımına bir başka ses üzerinden eşlik eden tema |
countersubject n.
|
|
336 |
Music |
ses kaydının bir şarkıdan alınıp başka şarkıda kullanılması |
sample n.
|
|
337 |
Music |
bir armoni dizisinde çalınan en düşük ses |
first harmonic n.
|
|
338 |
Music |
bir armoni dizisinde çalınan en düşük ses |
fundamental frequency n.
|
|
339 |
Music |
bir armoni dizisinde çalınan en düşük ses |
fundamental n.
|
|
340 |
Music |
müzik aletlerinin üstünde bulunup bazen marka olarak kullanılan dekoratif bir yuvarlak ses deliği |
rose n.
|
|
341 |
Music |
bir nota veya ses efektinden diğerine geçiş |
segue n.
|
|
342 |
Music |
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi |
sesquialtera n.
|
|
343 |
Music |
diğer borulardan daha yüksek ses çıkartmaya yarayan bir org düğmesi |
sesquialter n.
|
|
344 |
Music |
(orgda) sesi kontrol eden kutu bölümünde ses geçişine izin veren bir mekanizma |
shade n.
|
|
345 |
Music |
iki oktav ve bir saniyelik ses aralığı |
sixteenth n.
|
|
346 |
Music |
bir saniyeden uzun süren ses aralığı |
skip n.
|
|
347 |
Music |
bir ses süsleme yöntemi |
pneuma n.
|
|
348 |
Music |
sopranodan bir perde daha yüksek ses çıkaran bir müzik aleti |
sopranino n.
|
|
349 |
Music |
(org, harmonyumda) alt notadan ses çıkarmaya yarayan bir bağlantı elemanı |
suboctave n.
|
|
350 |
Music |
bir majör gamı yarım ses ile geçen aralık |
superfluous interval n.
|
|
351 |
Music |
pirinçten yapılmış bir enstrümanda hırıltılı ses oluşturan bir müzik aleti |
growling v.
|
|
352 |
Music |
mevcut bir kaydın üzerine ses veya müzik eklemek |
overdub v.
|
|
353 |
Music |
önceden kaydedilmiş bir parçaya ses efektleri eklemek |
toast v.
|
|
354 |
Music |
(yaylı çalgıda) ahenksiz bir ses çıkarmak |
scrape v.
|
|
355 |
Music |
(melodiye) belirli bir ses vermek |
set v.
|
|
356 |
Music |
değişmeyen bir ses tonuyla söylenen (şarkı, ilahi vb.) |
chantlike adj.
|
|
357 |
Music |
zil çalma tonunun bir oktav üstündeki (ses dalgası) |
nominal adj.
|
|
358 |
Music |
normal bas/ses aralığının bir oktav altında olan |
double-bass adj.
|
|
359 |
Music |
(aynı enstrüman ailesi içinde) kalın sesli bir müzik aletinden daha pes ses veren |
contrabass adj.
|
|
360 |
Music |
(ses kaydı) en az bir milyon adet satmış olan |
platinum adj.
|
|
361 |
Music |
ses aralığı anlamına gelen bir son ek |
-chord suf.
|
|
Theatre |
|
362 |
Theatre |
gök gürültüsüne benzer bir ses oluşturmak için sallanan büyük metal levha |
thunder sheet n.
|
|
363 |
Theatre |
ünlü bir lokasyonda gece sahnelenen ses ve ışık efektli hikaye anlatımı gösterisi |
son et lumière n.
|
|
Cinema |
|
364 |
Cinema |
sinemalarda seyirciyi filmin içine çekmek için düşük frekanslı seslerin kullanıldığı bir ses sitemi markası |
sensurround® n.
|
|
365 |
Cinema |
ses efektler için oyunlarda ve sinemada yaygın olarak kullanılan bir terim |
sfx n.
|
|
Engineering |
|
366 |
Engineering |
titreşen çubuk yardımıyla ses çıkaran bir tür frekansölçer |
vibrating reed n.
|
|
367 |
Engineering |
sesin erken duyulduğu bir ses kayıt arızası |
pre-echo n.
|
|
368 |
Engineering |
bir ses kayıt ve mesafe tespit sistemi |
sofar n.
|
|
369 |
Engineering |
buharın küçük bir açıklıktan çıkmasıyla tiz ses çıkarmak |
whistle v.
|
|
370 |
Engineering |
aynı anda hem radyo hem de ses frekans amplifikatörü olarak çalışan bir amplifikatör tüpüne sahip (aygıt) |
reflex adj.
|
|
Ornithology |
|
371 |
Ornithology |
balta gibi ses çıkaran bir çobanaldatan |
axebird [australia] n.
|
|
372 |
Ornithology |
(basit ses sistemleri ve düşük ötme güçleri bulunan) ötücü kuşları içeren bir alt takım |
clamatores n.
|
|
373 |
Ornithology |
(basit ses sistemleri ve düşük ötme güçleri bulunan) ötücü kuşları içeren bir alt takım |
suborder clamatores n.
|
|
Slang |
|
374 |
Slang |
tüyler ürperten bir ses |
a fricking voice n.
|
|
375 |
Slang |
(köpek vb) bir ses duyup kulaklarını dikmek |
have an ear boner v.
|
|
376 |
Slang |
en ufak bir ses duymamak/çıkmamak |
not hear a dicky bird v.
|
|
377 |
Slang |
genzinden/boğazından gelen bir ses çıkarmak |
snork v.
|
|
378 |
Slang |
içimden bir ses yanlış/ters giden bir şeyler var diyor |
my spider-sense is tingling expr.
|
|
379 |
Slang |
içimden bir ses yanlış/ters giden bir şeyler var diyor |
my spidey-sense is tingling expr.
|
|