|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
başka bir yerde |
else where adv.
|
|
This is somewhere else where we must help.
Burası yardım etmemiz gereken başka bir yer.
More Sentences
|
2 |
General |
başka bir yerde |
anywhere else adv.
|
|
I don't want to be anywhere else.
Başka bir yerde olmak istemiyorum.
More Sentences
|
3 |
General |
özellikle tipi nedeniyle havada ve yerde kardan başka hiçbir şey görememe hali |
white out n.
|
|
4 |
General |
başka yerde iskan |
relocation n.
|
|
5 |
General |
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan |
takeaway n.
|
|
6 |
General |
suç mahallinden başka yerde |
alibi n.
|
|
7 |
General |
suç anında başka yerde olduğu iddiası |
alibi n.
|
|
8 |
General |
terkedilip sokakta veya başka bir yerde bulunan bebek |
foundling n.
|
|
9 |
General |
suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama |
alibi n.
|
|
10 |
General |
başka yerde yenilmek üzere sıcak yemekleri paketlenmiş olarak satan dükkan |
take-away n.
|
|
11 |
General |
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması |
cannibalization n.
|
|
12 |
General |
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımının yasaklanması |
cannibalisation n.
|
|
13 |
General |
bir yerde kalıp başka bir yerde yemek yiyen kimse |
mealer n.
|
|
14 |
General |
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme |
outmigration n.
|
|
15 |
General |
başka yerde yaşamak için kendi yerinden göç etme |
out-migration n.
|
|
|
16 |
General |
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak |
cannibalize v.
|
|
17 |
General |
herhangi bir ekipmanın başka bir yerde kullanımını yasaklamak |
cannibalise v.
|
|
18 |
General |
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkmak |
proxy v.
|
|
19 |
General |
başka yerde sınıflandırılmamış |
not elsewhere classified adj.
|
|
20 |
General |
başka yerde olan |
off-site adj.
|
|
21 |
General |
aklı başka yerde olan |
distrait adj.
|
|
22 |
General |
başka bir mineralin beklendiği yerde çıkan |
proxy adj.
|
|
23 |
General |
oradan başka her yerde |
anywhere but there adv.
|
|
24 |
General |
başka yere başka yerde |
elsewhere adv.
|
|
25 |
General |
başka bir yerde |
at someplace else adv.
|
|
26 |
General |
başka bir yerde |
at somewhere else adv.
|
|
27 |
General |
başka bir yerde |
in some other place adv.
|
|
28 |
General |
başka bir yerde |
in a different place adv.
|
|
29 |
General |
başka bir yerde |
in other place adv.
|
|
30 |
General |
başka bir yerde |
in a different location adv.
|
|
Phrasals |
|
31 |
Phrasals |
başka bir düzemden gelip bir yerde belirmek |
phase into (something) v.
|
|
32 |
Phrasals |
restorandan başka yerde tüketmek üzere paket almak |
take away v.
|
|
33 |
Phrasals |
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek |
take away v.
|
|
34 |
Phrasals |
restorandan başka yerde tüketmek üzere paket almak |
take out v.
|
|
35 |
Phrasals |
restorandan paket yiyecek alıp götürüp başka yerde yemek |
take out v.
|
|
|
36 |
Phrasals |
emekli olup başka bir yerde yaşamak |
retire to (something or some place) v.
|
|
37 |
Phrasals |
emekliliğini/emeklilik yıllarını başka bir yerde geçirmek |
retire to (something or some place) v.
|
|
38 |
Phrasals |
emekli olup başka bir yerde yaşamak |
retire to v.
|
|
39 |
Phrasals |
emekliliğini/emeklilik yıllarını başka bir yerde geçirmek |
retire to v.
|
|
Phrases |
|
40 |
Phrases |
yemeği alıp başka bir yerde yeme |
to go adv.
|
|
41 |
Phrases |
başka bir kısımda/bölümde/yerde aksi belirtilmedikçe/verilmedikçe |
except as provided elsewhere expr.
|
|
42 |
Phrases |
başka yerde geçmeyen |
not elsewhere specified (n.e.s.) expr.
|
|
Proverb |
|
43 |
Proverb |
kendi burada ama aklı başka yerde |
the lights are on but nobody's/no-one's home
|
|
44 |
Proverb |
bir peygamber, kendi memleketinden, akraba çevresinden ve kendi evinden başka yerde hor görülmez |
a prophet is not without honor save in his own country
|
|
Colloquial |
|
45 |
Colloquial |
(daha iyi şartlar sunarak) başka yerde çalışmaya ikna etmek |
headhunt v.
|
|
Idioms |
|
46 |
Idioms |
başka bir yerde (biriyle) aynı işi yapan kimse |
(one's) opposite number n.
|
|
47 |
Idioms |
kafası başka yerde olmak |
not with it v.
|
|
48 |
Idioms |
(başka bir yerde) kalmak |
board with (someone) v.
|
|
49 |
Idioms |
(geçici olarak başka bir yerde) konaklamak |
board with (someone) v.
|
|
50 |
Idioms |
(başka bir yerde) kalmak |
board with someone v.
|
|
51 |
Idioms |
(geçici olarak başka bir yerde) konaklamak |
board with someone v.
|
|
52 |
Idioms |
aklı başka yerde olmak |
be million miles away v.
|
|
53 |
Idioms |
aklı başka yerde olmak |
one's heart is not in v.
|
|
54 |
Idioms |
aklı başka yerde olmak |
be miles away v.
|
|
55 |
Idioms |
bir kulağı başka yerde olmak |
have half an ear on something v.
|
|
56 |
Idioms |
dikkati başka yerde olmak |
have half an ear on something v.
|
|
57 |
Idioms |
kafası başka yerde olmak |
be miles away v.
|
|
58 |
Idioms |
(yemeği) paket olarak alıp başka bir yerde yemek |
have (something) to go v.
|
|
59 |
Idioms |
aklı başka yerde |
otl (out to lunch) adj.
|
|
60 |
Idioms |
başka bir yerde saat beş nasıl olsa |
it's five o'clock somewhere expr.
|
|
61 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
if (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
62 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
if (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
63 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when (something) catches a cold, (something else) gets pneumonia expr.
|
|
64 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when (something) sneezes, (something else) catches a cold expr.
|
|
65 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when the US/UK/China, etc. sneezes, Japan/Germany, etc. catches cold expr.
|
|
66 |
Idioms |
bir yerde yaşanan kötü bir durumun başka bir yerde daha büyük sorunlara yol açması |
when a sneezes, b catches a cold expr.
|
|
67 |
Idioms |
kendi burada aklı başka yerde |
the lights are on but no-one's home expr.
|
|
68 |
Idioms |
kendisi burada aklı başka yerde |
the lights are on but nobody's home expr.
|
|
69 |
Idioms |
kendi burada aklı başka yerde |
the lights are on but nobody's home expr.
|
|
70 |
Idioms |
kendisi burada aklı başka yerde |
the lights are on but no-one's home expr.
|
|
71 |
Idioms |
kendi burada ama aklı başka yerde |
the lights are on but nobody's home expr.
|
|
72 |
Idioms |
kendi burada ama aklı başka yerde |
the lights are on but no-one's home expr.
|
|
73 |
Idioms |
kafası/aklı başka yerde |
a million miles away expr.
|
|
74 |
Idioms |
kafası/aklı başka yerde |
miles away expr.
|
|
75 |
Idioms |
kendi burada aklı başka yerde |
the lights are on but no one is at home expr.
|
|
|
Informal |
|
76 |
Informal |
aklı başka yerde olmak |
be out to lunch v.
|
|
Speaking |
|
77 |
Speaking |
aklın başka bir yerde |
your mind is somewhere else expr.
|
|
78 |
Speaking |
aklın başka yerde gibi |
you seem a little off expr.
|
|
79 |
Speaking |
başka bir yerde iş bul |
get a job somewhere else expr.
|
|
80 |
Speaking |
başka bir yerde kalabiliriz |
we can stay somewhere else expr.
|
|
81 |
Speaking |
başka bir yerde buluşalım |
meet somewhere else expr.
|
|
82 |
Speaking |
başka hiç bir yerde yaşamayı düşünmem |
I wouldn't think of living anywhere else expr.
|
|
83 |
Speaking |
başka bir yerde olmam gerekiyor |
I have to be somewhere else expr.
|
|
84 |
Speaking |
kafan başka bir yerde |
your mind is somewhere else expr.
|
|
Law |
|
85 |
Law |
bir başka yerde fiili koruma |
factual protection elsewhere n.
|
|
86 |
Law |
suçun işlenmesi anında başka yerde olma |
alibi n.
|
|
87 |
Law |
(suç işlediği zamanda başka yerde olduğunu gösteren) güçlü/sağlam gerekçe |
cast iron alibi n.
|
|
88 |
Law |
(sanığın) suçun işlendiği sırada başka yerde bulunduğunu belirten iddia |
alibi n.
|
|
Technical |
|
89 |
Technical |
bir yerde daha erken başlayıp başka bir yerde daha geç biten |
time-transgressive adj.
|
|
Telecom |
|
90 |
Telecom |
başka bir yerde olan çocukların görüntülerini izlenmek üzere bilgisayara aktaran kamera |
nanny cam n.
|
|
Medical |
|
91 |
Medical |
organ veya uzvun bulunması gereken yerden başka bir yerde bulunması |
ectopia n.
|
|
92 |
Medical |
organ veya uzvun bulunması gereken yerden başka bir yerde bulunması |
ectopy n.
|
|
Marine Biology |
|
93 |
Marine Biology |
başka yerde üreyen (plankton) |
allogenetic adj.
|
|
Religious |
|
94 |
Religious |
(ruhlar vasıtasıyla) nesnelerin bir yerde ortadan kaybolup başka yerde ortaya çıkması |
asport n.
|
|
95 |
Religious |
bir yerde ortadan kaybolup başka yerde ortaya çıkan nesneler |
asport n.
|
|
Geology |
|
96 |
Geology |
başka yerde oluşmuş |
allothigenous adj.
|
|
97 |
Geology |
başka yerde oluşmuş |
allothogenic adj.
|
|
98 |
Geology |
bir yerde daha erken başlayıp başka bir yerde daha geç biten |
time-transgressive adj.
|
|
Military |
|
99 |
Military |
siperden çıkıp başka bir yerde siper alma |
leaping from cover and taking cover n.
|
|
Latin |
|
100 |
Latin |
ve başka yerde |
et alibi adv.
|
|
Archaic |
|
101 |
Archaic |
başka bir yerde |
elles adv.
|
|
Slang |
|
102 |
Slang |
evinden başka bir yerde tuvalete girmeyen pimpirikli tip |
shitbreak n.
|
|
103 |
Slang |
feneri başka yerde söndürmek |
walk of shame v.
|
|
104 |
Slang |
kıvrılıp yatmak (kendi yatağından başka yerde) |
pad down some place v.
|
|