Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | başarısızlıkla sonuçlanmak | fail v. | ||
The failed reform of the common fisheries policy highlighted this unfortunate situation. Ortak balıkçılık politikasının başarısızlıkla sonuçlanan reformu bu talihsiz durumun altını çizmiştir. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | başarısızlıkla sonuçlanmak | fail v. | ||
Every failed summit does more harm than good, as it brings on a mood of resignation. Başarısızlıkla sonuçlanan her zirve, bir yılgınlık havasına yol açtığı için yarardan çok zarar getirir. More Sentences |
||||
General | ||||
General | başarısızlıkla sonuçlanmak | abort v. | ||
General | başarısızlıkla sonuçlanmak | come to grief v. | ||
General | başarısızlıkla sonuçlanmak | miswend [obsolete] v. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | başarısızlıkla sonuçlanmak | brick v. | ||
Colloquial | başarısızlıkla sonuçlanmak | become unglued v. | ||
Idioms | ||||
Idioms | başarısızlıkla sonuçlanmak | go badly v. | ||
Idioms | başarısızlıkla sonuçlanmak | come unglued v. |
Turkish | English | |
---|---|---|
Colloquial | ||
Colloquial | fiyasko ile/başarısızlıkla sonuçlanmak | go bung [australia/new zealand] v. |