Turkish | English | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ayakkabı bağcıkları | shoelaces n. | ||
My shoelace got caught in the escalator. Benim ayakkabı bağcığım yürüyen merdivene takıldı. More Sentences |
||||
General | ayakkabı bağcıkları | shoe laces n. | ||
Tom tied his shoe laces. Tom ayakkabılarının bağcıklarını bağladı. More Sentences |
||||
General | ayakkabı bağcıkları | shoe-strings n. | ||
Laura adored him, and he was ready to kiss her shoe-strings. Laura ona tapıyordu ve o da Laura'nın ayakkabı bağlarını öpmeye hazırdı. More Sentences |
Turkish | English | |
---|---|---|
General | ||
General | süslü bağcıkları olan bileksiz ayakkabı | gillie n. |
General | bağcıkları halkadan geçirilmek yerine ayak bileğine dolanan ayakkabı | gillie n. |
General | bağcıkları ayak bileğine dolanan bir tür ayakkabı | ghillie n. |