| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | aspire v. | can atmak | ||
|
Everyone aspires to have a better life. Herkes daha iyi bir hayata sahip olmak için can atıyor. More Sentences |
||||
| General | aspire v. | arzulamak | ||
|
Moreover, the community of values which, after all, the EU aspires to achieve, will definitely be at risk. Ayrıca her şeyden önce AB'nin ulaşmayı arzuladığı değerler topluluğu kesinlikle risk altında olacaktır. More Sentences |
||||
| General | aspire v. | heveslenmek | ||
| General | aspire v. | talip olmak | ||
| General | aspire v. | sahip olmak istemek | ||
| General | aspire v. | çok istemek | ||
| General | aspire v. | arzu etmek | ||
| General | aspire v. | göz dikmek | ||
| General | aspire v. | peşinde olmak | ||
| General | aspire v. | özenmek | ||
| Archaic | ||||
| Archaic | aspire v. | yükselmek | ||
| Archaic | aspire v. | yukarı doğru hareket etmek | ||
| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | aspire to v. | istemek | ||
|
Tom aspires to be a teacher. Tom öğretmen olmak istiyor. More Sentences |
||||
| General | aspire to v. | arzu etmek | ||
|
I aspire to be like Tom. Tom gibi olmayı arzu ediyorum. More Sentences |
||||
| General | aspire to v. | amaçlamak | ||
|
It aspires to improving a situation that is indeed common. Gerçekten de yaygın olan bir durumu iyileştirmeyi amaçlıyor. More Sentences |
||||
| General | aspire to v. | amaç edinmek | ||
| General | aspire after v. | amaçlamak | ||
| General | aspire after v. | amaç edinmek | ||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | aspire to something v. | bir şeye heves etmek/heveslenmek | ||
| Phrasals | aspire to something v. | bir şeyi çok istemek | ||
| Phrasals | aspire to something v. | bir şeyi arzulamak | ||
| Phrasals | aspire to something v. | bir şey peşinde olmak | ||
| Phrasals | aspire to something v. | bir şeye özenmek | ||
| Phrasals | aspire to something v. | bir şeye göz dikmek | ||
