Turkish - English
Turkish - English
German - English
French - English
Spanish - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Synonyms
Sentences
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
Turn off the lights
Türkçe
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyms
Tools
Resources
About Us
Contact
Login / Register
EN-TR
Turkish - English
German - English
Spanish - English
French - English
English Synonyms
Turkish - English Sentences
Turkish - English
German - English
Hide
Details
Clear
History :
a living
a living
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
History
Sentences
Meanings of
"a living"
in Turkish English Dictionary : 1 result(s)
Category
English
Turkish
General
1
General
a living
n.
geçim
Lastly, sport is also a profession and a means of earning
a living.
Son olarak spor aynı zamanda bir meslek ve
geçim
kaynağıdır.
More Sentences
Meanings of
"a living"
with other terms in English Turkish Dictionary : 122 result(s)
Category
English
Turkish
General
1
General
make a living
v.
geçinmek
How does Tom
make a living?
Tom nasıl
geçiniyor?
More Sentences
2
General
earn a living
v.
geçinmek
A job is not merely a means to
earn a living.
Bir iş sadece
geçinmek
için bir araç değildir.
More Sentences
3
General
earn a living
v.
hayatını kazanmak
We have to live and
earn a living
in these places.
Bu yerlerde yaşamak ve
hayatımızı kazanmak
zorundayız.
More Sentences
4
General
make a living
v.
hayatını kazanmak
Tom
makes a living
as a salesman.
Tom satış elemanı olarak
hayatını kazanıyor.
More Sentences
Colloquial
5
Colloquial
for a living
expr.
geçinmek için
Tom knew what Mary did
for a living.
Tom Mary'nin
geçinmek için
ne yaptığını biliyordu.
More Sentences
6
Colloquial
for a living
expr.
geçimini sağlamak için
This is what Tom does
for a living.
Tom'un
geçimini sağlamak için
yaptığı şey budur.
More Sentences
Idioms
7
Idioms
a living legend
n.
yaşayan efsane
Tom is
a living legend.
Tom bir
yaşayan efsanedir.
More Sentences
General
8
General
the problem of earning a living
n.
boğaz derdi
9
General
struggle to earn a living
n.
geçim derdi
10
General
the struggle to make a living
n.
geçim derdi
11
General
living in a foreign country
n.
yabancı bir ülkede yaşama
12
General
a rational person living in the real world
n.
gerçek dünyada yaşayan aklı başında bir insan
13
General
living quarters (in a house)
n.
yaşama alanı
14
General
scrape a living
v.
zar zor geçinmek
15
General
eke out a living
v.
kıt kanaat geçinmek
16
General
eke out a living
v.
kıtı kıtına idare etmek
17
General
struggle to make a living
v.
geçim derdine düşmek
18
General
scramble for a living
v.
yaşam savaşı vermek
19
General
depend on somebody for a living
v.
eline bakmak
20
General
scratch a living and pay one's bills
v.
geçim derdine düşmek
21
General
make a living the hard way
v.
ekmeğini taştan çıkarmak
22
General
make life a living hell for
v.
dünyayı haram etmek
23
General
maintain a standard of living
v.
hayat standardı tutturmak
24
General
maintain a standard of living
v.
yaşam standardı tutturmak
25
General
provide a comfortable living for someone
v.
gül gibi bakmak
26
General
depend on somebody for a living
v.
(geçinmek için) eline bakmak
27
General
provide a comfortable living for someone
v.
birisine rahat bir hayat sağlamak
Proverb
28
Proverb
a living dog is better than a dead lion
aslanın ölüsünden tilkinin dirisi yeğdir
Colloquial
29
Colloquial
a living death
n.
cehennem hayatı
30
Colloquial
a living death
n.
çekilmez hayat
31
Colloquial
a living hell
n.
gerçek cehennem
32
Colloquial
a living death
n.
ölümden beter bir yaşam
33
Colloquial
a living hell
n.
tam bir cehennem
34
Colloquial
a living hell
n.
yaşanılmayacak kötü bir yer veya durum
35
Colloquial
paint houses for a living
v.
evleri boyayarak geçimini sağlamak
36
Colloquial
paint houses for a living
v.
geçinmek için evleri boyamak
Idioms
37
Idioms
a living death
n.
acı dolu bir hayat
38
Idioms
struggle for a living
n.
boğaz kavgası
39
Idioms
a living doll
n.
çok iyi kimse
40
Idioms
a living doll
n.
çok tatlı/cana yakın kimse
41
Idioms
a living doll
n.
dost canlısı kimse
42
Idioms
a living doll
n.
cömert kimse
43
Idioms
a living doll
n.
asil kimse
44
Idioms
a living soul
n.
(hayattaki) bir kişi
45
Idioms
a living soul
n.
(yaşayan) bir şahıs
46
Idioms
a living soul
n.
(bu dünyadaki) bir kimse/insan
47
Idioms
turn someone's life into a living hell
v.
birinin hayatını cehenneme çevirmek
48
Idioms
make someone’s life a living hell
v.
birinin hayatımı cehenneme çevirmek
49
Idioms
make a living by doing something
v.
geçimini bir şeyden çıkarmak
50
Idioms
earn a living for the family
v.
evine ekmek götürmek
51
Idioms
earn a living for the family
v.
evi geçindirmek
52
Idioms
make a living from something
v.
geçimini bir şeyden çıkarmak
53
Idioms
earn a living for the family
v.
eve ekmek götürmek
54
Idioms
earn a living for the family
v.
evini geçindirmek
55
Idioms
make a living by doing something
v.
ile geçinmek
56
Idioms
make a living from something
v.
ile geçinmek
57
Idioms
make a living by writing
v.
kalemiyle yaşamak
58
Idioms
not tell a (living) soul
v.
kimseye söylememek
59
Idioms
make a living from something
v.
-den geçimini sağlamak
60
Idioms
make a living by doing something
v.
-den geçimini sağlamak
61
Idioms
make a living out of (doing) (something)
v.
geçimini (bir şeyden/bir şey yaparak) sağlamak
62
Idioms
make a living out of (doing) (something)
v.
(bir şeyden/bir şey yaparak) geçinmek
63
Idioms
make a living out of (doing) (something)
v.
(bir şey yaparak) yaşamak
64
Idioms
make a living out of (doing) (something)
v.
ekmeğini (bir şeyden/bir şey yaparak) kazanmak
65
Idioms
think the world owes (one) a living
v.
ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak
66
Idioms
think the world owes (one) a living
v.
çalışmadan hayatını sürdürebileceğini düşünmek
67
Idioms
think the world owes (one) a living
v.
hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabileceğini düşünmek
68
Idioms
think the world owes (one) a living
v.
çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek
69
Idioms
think the world owes (one) a living
v.
çalışmadan/emek vermeden kazanabileceğini düşünmek
70
Idioms
think the world owes (one) a living
v.
emek vermeden yemek olabileceğini sanmak
71
Idioms
think the world owes (one) a living
v.
çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebileceğini düşünmek
72
Idioms
think the world owes you a living
v.
ekmek elden su gölden devam edeceğini sanmak
73
Idioms
think the world owes you a living
v.
çalışmadan hayatını sürdürebileceğini düşünmek
74
Idioms
think the world owes you a living
v.
hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabileceğini düşünmek
75
Idioms
think the world owes you a living
v.
çalışmadan rahat ve refah içinde bir yaşamın hakkı olduğunu düşünmek
76
Idioms
think the world owes you a living
v.
çalışmadan/emek vermeden kazanabileceğini düşünmek
77
Idioms
think the world owes you a living
v.
emek vermeden yemek olabileceğini sanmak
78
Idioms
think the world owes you a living
v.
çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebileceğini düşünmek
79
Idioms
think something/someone owes you a living
v.
birinin/bir şeyin sana bakmakla yükümlü olduğunu düşünmek
80
Idioms
think something/someone owes you a living
v.
birinin/bir şeyin sana bakmak zorunda olduğunu düşünmek
81
Idioms
think something/someone owes you a living
v.
çalışmadan birinin/bir şeyin üzerinden geçinebileceğini düşünmek
82
Idioms
be living in a fool's paradise
v.
hayal dünyasında yaşamak
83
Idioms
be living in a fool's paradise
v.
rüyalar aleminde yaşamak
84
Idioms
make a living from
v.
geçimini (bir şeyden) çıkarmak
85
Idioms
make a living from
v.
ile geçinmek
86
Idioms
make a living from
v.
'-den geçimini sağlamak
87
Idioms
make a living from (doing) (something)
v.
geçimini (bir şeyden/bir şey yaparak) sağlamak
88
Idioms
make a living from (doing) (something)
v.
kendini (bir şey yaparak) geçindirmek
89
Idioms
make a living from (doing) (something)
v.
(bir şeyle/bir şey yaparak) geçinmek
90
Idioms
make a living from (doing) (something)
v.
(bir şey yaparak) yaşamak
91
Idioms
make a living from (doing) (something)
v.
ekmeğini (bir şeyden/bir şey yaparak) kazanmak
92
Idioms
living a life of ease
expr.
ekmek elden su gölden
93
Idioms
someone or something owes you a living
expr.
birinin/bir şeyin üzerinden geçinme
94
Idioms
someone or something owes you a living
expr.
birinin/bir şeyin sırtından geçinme
95
Idioms
someone or something owes you a living
expr.
ekmek elden su gölden geçinme
96
Idioms
not a living soul in sight
expr.
yakınlarda/etrafta kimsecikler yok
97
Idioms
not a living soul in sight
expr.
görünürde kimsecikler yok
98
Idioms
not a living soul in sight
expr.
yakınlarda/görünürde hiç kimse yok
99
Idioms
not a living soul in sight
expr.
etrafta/görünürde bir allah'ın kulu yok
100
Idioms
(think) the world owes you a living
expr.
emek vermeden yemek olur (sanmak)
101
Idioms
(think) the world owes you a living
expr.
hiçbir şey yapmadan rahatça yaşayabilirim (sanmak)
102
Idioms
(think) the world owes you a living
expr.
ekmek elden su gölden devam edebilirim (sanmak)
103
Idioms
(think) the world owes you a living
expr.
çalışıp çabalamadan birilerinin üzerinden geçinip gidebilirim (sanmak)
Speaking
104
Speaking
what do your parents do (for a living)?
expr.
ailen ne iş yapıyor?
105
Speaking
what do your parents do (for a living)?
expr.
aileniz ne iş yapıyor?
106
Speaking
what do your parents do (for a living)?
expr.
annen baban ne iş yapıyor?
107
Speaking
what do your parents do (for a living)?
expr.
anneniz babanız ne iş yapıyor?
108
Speaking
not a living soul
expr.
bir allah'ın kulu (yok vb)
109
Speaking
what does your father do for a living?
expr.
baban ne iş yapıyor?
110
Speaking
what does your father do for a living?
expr.
baban ne işle uğraşıyor?
111
Speaking
I make a living at this
expr.
hayatımı bu işten kazanıyorum
112
Speaking
not a living soul
expr.
hiç kimse
113
Speaking
what do you do for a living?
expr.
geçiminizi sağlamak için ne iş yapıyorsunuz?
114
Speaking
not a living soul in the house
expr.
evde kimsecikler yok
115
Speaking
have I been living under a rock or something?
expr.
mağaradan yeni çıkmış falan değilim
116
Speaking
have you been living under a rock?
expr.
mağaradan yeni mi çıktın sen?
117
Speaking
what do you do for a living?
expr.
ne işle meşgulsün?
118
Speaking
have you been living under a rock?
expr.
mağaradan yeni mi çıktın?
119
Speaking
what do you do for a living?
hayatını idame ettirmek için ne yapıyorsun?
120
Speaking
what do you do for a living?
işin ne?
121
Speaking
what do you do for a living?
ne işle meşgulsünüz?
122
Speaking
what do you do for a living?
ne iş yapıyorsun?
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of a living
×
Term Options
Correct / Suggest
French English Dictionary
Spanish English Dictionary
German English Dictionary
English Synonyms Dictionary
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy