Turkish | English | |
---|---|---|
Idioms | ||
Idioms | çok dolu | flat chat adj. |
Idioms | çok dolu | full to the scuppers expr. |
Turkish | English | |
---|---|---|
General | ||
General | ile dolu (çok) | abounding in n. |
General | gereğinden çok işçi dolu | overmanned adj. |
General | dolu yağışı çok olan | grandinous adj. |
Colloquial | ||
Colloquial | çok iyi oyuncularla dolu | loaded [us] adj. |
Idioms | ||
Idioms | kafası çok dolu/meşgul olmak | have a lot on one's mind v. |
Idioms | kafası çok dolu/meşgul olmak | have a lot on mind v. |
Idioms | bir sürü/bir dolu/dünya kadar/çok sayıda | all over the board adv. |
Idioms | hem çok yakın/yaklaşmış, hem çok uzak/zorluklarla dolu | so close (and) yet so far expr. |
Technical | ||
Technical | çok sayıda içi dolu torba veya kutuyu sıkıştırmadan içine alan büyük çuval | baler bag n. |
Technical | çok sayıda içi dolu torba veya kutuyu sıkıştırmadan içine alan büyük çuval | baler sack n. |
Computer | ||
Computer | bellek çok dolu | memory is very full expr. |
Parasitology | ||
Parasitology | daha çok keneyle dolu | tickier adj. |
Parasitology | en çok keneyle dolu | tickiest adj. |
Botanic | ||
Botanic | çok küçük saçaklarla dolu olan (bitki) | laciniolate adj. |