|
- The Commission does not want to create a specific working group on alcohol as part of the wine management committee.
- Komisyon, şarap yönetim komitesinin bir parçası olarak alkol konusunda özel bir çalışma grubu oluşturmak istememektedir.
- Processing aids have been in use for decades, including in the production of wine and beer.
- İşleme yardımcıları, şarap ve bira üretimi de dahil olmak üzere onlarca yıldır kullanılmaktadır.
- Wine and beer, however, do not contain such allergy-triggering ingredients.
- Ancak şarap ve bira, alerjiyi tetikleyen bu tür maddeler içermemektedir.
- We can, of course, recognise the legitimacy of wine produced from organically grown grapes.
- Elbette organik olarak yetiştirilen üzümlerden üretilen şarabın meşruiyetini tanıyabiliriz.
- It is true that egg- or fish-based glues are used to eliminate suspensions in wine during production.
- Üretim sırasında şaraptaki süspansiyonları gidermek için yumurta veya balık bazlı tutkalların kullanıldığı doğrudur.
- I believe that is important and something which has been strenuously resisted over the years by the wine lobby.
- Bunun önemli olduğuna ve şarap lobisi tarafından yıllardır şiddetle karşı çıkılan bir husus olduğuna inanıyorum.
- It has meat, honey, milk and wine - all of it of the highest quality and available in abundance.
- Et, bal, süt ve şarap bulunmaktadır; hepsi en yüksek kalitede ve bol miktarda mevcuttur.
- If the free market strikes, cheese, wine, mustard, vinegar and cake will soon no longer come from the region of origin.
- Eğer serbest piyasa başlarsa, peynir, şarap, hardal, sirke ve kek artık menşe bölgesinden gelmeyecek.
- The same scenario or worse can be seen, incidentally, in the wine, dairy and most livestock product sectors.
- Aynı senaryo ya da daha kötüsü, tesadüfen, şarap, süt ürünleri ve çoğu hayvansal ürün sektörlerinde de görülebilir.
- Hurrah for beer, hurrah for wine and hurrah for Martini!
- Yaşasın bira, yaşasın şarap ve yaşasın Martini!
- I thank the rapporteur for having added some water to his wine, if I might use that expression.
- Raportöre şarabına biraz su kattığı için teşekkür ediyorum, eğer bu ifadeyi kullanabilirsem.
- Wine is a pure and clear product of nature, clear and golden in the glass.
- Şarap doğanın saf ve berrak bir ürünüdür, kadehte berrak ve altın rengindedir.
- Certain alcoholic drinks, such as wine, must obey specific rules on labelling.
- Şarap gibi bazı alkollü içecekler, etiketleme konusunda belirli kurallara uymak zorundadır.
- These include chives, non-woven textiles, wine, snack foods and so on.
- Bunlar arasında frenk soğanı, dokuma olmayan tekstil ürünleri, şarap, atıştırmalık gıdalar ve benzerleri yer almaktadır.
- But I don't think this wine's from France.
- Ama bu şarabın Fransa'dan olduğunu sanmıyorum.
- But I don't think this wine's from France.
- Ama sanırım Fransız şarabı değil bu.
- They talked for a few moments, and then the wine arrived.
- Birkaç dakika konuştular ve sonra şarap geldi.
- Would you like me to get you a glass of wine?
- Size bir kadeh şarap getirmemi ister misiniz?
- Pass me the wine.
- Bana şarabı uzat.
- Would you like me to get you a glass of wine?
- Sana bir kadeh şarap getirmemi ister misin?
- Are you sure one bottle of wine is going to be enough?
- Bir şişe şarabın yeterli olacağından emin misin?
- Tom sipped wine.
- Tom şarabını yudumladı.
- I'd like some wine.
- Biraz şarap isterim.
- I wish we'd bought another bottle of wine.
- Keşke bir şişe daha şarap alsaydık.
- Pass me the wine.
- Şarabı uzatsana.
- Tom is a wine critic.
- Tom bir şarap eleştirmeni.
- The wine is in the glass.
- Şarap, bardakta.
- If you like beer, you might like wine.
- Bira seviyorsan, şarap da sevebilirsin.
- Tom poured a glass of wine for himself.
- Tom kendisi için bir bardak şarap doldurdu.
- There was a cheese and wine reception.
- Bir peynir ve şarap resepsiyonu vardı.
- There were seven cases of unsold wine in the cellar.
- Mahzende yedi kasa satılmamış şarap vardı.
- Tom sipped the wine that Mary had poured for him.
- Tom, Mary'nin onun için doldurduğu şarabı yudumladı.
- Tom took a drink from a bottle of wine.
- Tom şarap şişesinden bir yudum aldı.
- Wine is made from grape juice.
- Şarap üzüm suyundan yapılır.
- Yes, this is a wine.
- Evet, bu bir şarap.
- Don't spill your wine on the upholstery.
- Şarabını döşemeye dökme.
- I uncorked the wine.
- Şarabın mantarını açtım.
- Tom can't taste the difference between expensive wine and cheap wine.
- Tom pahalı şarap ve ucuz şarap arasındaki farkı tadamaz.
- Please bring me a half-bottle of wine.
- Lütfen bana yarım şişe şarap getirin.
- This is my wine.
- Bu benim şarabım.
- Tom asked Mary which wine she liked better.
- Tom, Mary'ye hangi şarabı daha çok sevdiğini sordu.
- I tasted the wine.
- Şarabın tadına baktım.
- I thought you might be lonely, so I came over with a bottle of wine.
- Yalnız olabileceğini düşündüm, bu yüzden bir şişe şarapla geldim.
- He filled the glass with wine.
- O, bardağı şarapla doldurdu.
- Neither wine, nor opium, nor tobacco are necessary for people’s lives.
- Ne şarap, ne afyon, ne de tütün insanların yaşamları için gereklidir.
- Why don't you have some wine?
- Neden biraz şarap almıyorsun?
- Which wine would you recommend?
- Hangi şarabı tavsiye edersin?
- Ken bought a fine wine for his father on his birthday.
- Ken doğum gününde babasına güzel bir şarap aldı.
- Tell me where the wine is.
- Bana şarabın nerede olduğunu söyle.
- King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avcılık, şarap, kadınlar ve ziyafetleri severdi.
- Tom was holding a bottle of wine.
- Tom bir şişe şarap tutuyordu.
- Tom uncorked the wine.
- Tom şarabın mantarını açtı.
- There is little wine left.
- Çok az şarap kaldı.
- I spilled my wine.
- Şarabımı döktüm.
- Sell wine?
- Şarap satmak mı?
- Pass me the wine, please.
- Bana şarabı uzat, lütfen.
- I would like a little wine.
- Biraz şarap istiyorum.
- If you want any more wine, go to the cellar and get some.
- Daha şarap istiyorsan kilere git ve biraz al.
- What kind of wine should I bring?
- Ne tür şarap getirmeliyim?
- Do you need to drink wine?
- Şarap mı içmeniz lazım?
- How did you get interested in wine?
- Şarapla nasıl ilgilenmeye başladın?
- Would you like some more wine?
- Biraz daha şarap ister misiniz?
- The wine and beer are good.
- Şarap ve bira güzel.
- Go easy on the wine.
- Şarap çarpmasın.
- I'll get you some wine.
- Sana şarap getireceğim.
- That wine wasn't as good as I thought it would be.
- Bu şarap olacağını düşündüğüm kadar iyi değildi.
- I'll get the wine.
- Şarabı alacağım.
- Do they like wine?
- Onlar şarap sever mi?
- Please bring me a half-bottle of wine.
- Lütfen bana yarım şişe şarap getir.
- This wine is very expensive.
- Bu şarap çok pahalı.
- Unless they have a good wine list, I don't want to eat here.
- İyi bir şarap listesi yoksa, burada yemek istemiyorum.
- What's your most expensive wine?
- En pahalı şarabın nedir?
- The wine was red.
- Şarap kırmızıydı.
- Let's start with this bottle of wine.
- Bu şarap şişesiyle başlayalım.
- I think a glass of wine would help me calm my nerves.
- Bir kadeh şarabın sinirlerimi sakinleştirmeme yardımcı olacağını düşünüyorum.
- He who loves not wine, woman and songs, remains a fool his whole life long.
- Şarabı, kadınları ve şarkıları sevmeyen, hayatı boyunca bir aptal olarak kalır.
- A new tax was imposed on wine.
- Şaraba yeni bir vergi konuldu.
- That's a real strongman, bestow upon him a goblet of wine!
- Bu gerçekten güçlü bir adam, ona bir kadeh şarap bahşedin!
- He enjoys wine sometimes, but mostly he drinks whisky.
- O bazen şaraptan hoşlanır ama çoğunlukla viski içer.
- Will you have another glass of wine?
- Bir bardak şarap daha içer misin?
- I've forgotten whether you drink wine or not.
- Ben senin şarap içip içmediğini unuttum.
- Tom and Mary split a bottle of wine.
- Tom ve Mary bir şişe şarabı paylaştılar.
- I finished the wine and set down the glass.
- Şarabı bitirdim ve bardağı koydum.
- I didn't send Tom any wine.
- Tom'a hiç şarap göndermedim.
- He has wine.
- Onun şarabı var.
- A few glasses of wine can loosen the tongue.
- Birkaç kadeh şarap dili gevşetebilir.
- Tom told Mary where she could buy imported wine.
- Tom, Mary'ye nereden ithal şarap alabileceğini anlattı.
- Do they like wine?
- Şarap severler mi?
- She filled the glass with wine.
- Bardağı şarapla doldurdu.
- Get me some wine.
- Bana biraz şarap getir.
- Tom poured himself a glass of wine.
- Tom kendine bir kadeh şarap doldurdu.
- What kind of wine do you have?
- Ne tür bir şarabınız var?
- Where's that bottle of wine I asked you to buy?
- Almanı istediğim o şarap şişesi nerede?
- We'd like another bottle of wine.
- Bir şişe şarap daha istiyoruz.
- What kind of wine do you recommend?
- Ne tür şarap önerirsiniz?
- Milk is more nourishing than wine.
- Süt şaraptan daha besleyicidir.
- Would you like another glass of wine?
- Bir bardak daha şarap ister misiniz?
- Wine is not to my taste.
- Şarap, benim damak tadıma uymuyor.
- Tom sat alone at the table with a half-empty bottle of wine.
- Tom yarısı boş bir şarap şişesiyle masada tek başına oturdu.
- Tom handed a glass of wine to Mary.
- Tom, Mary'ye bir kadeh şarap uzattı.
- Wine helps digest food.
- Şarap yemeği sindirmeye yardımcı olur.
- Tom drank the whole bottle of wine by himself.
- Tom bütün şarap şişesini tek başına içti.
- We should bring another bottle of wine.
- Bir şişe şarap daha getirmeliyiz.
- Tom held a glass filled with wine in his left hand.
- Tom sol elinde şarap dolu bir bardak tutuyordu.
- Tom gave Mary a bottle of wine.
- Tom Mary'ye bir şişe şarap verdi.
- What wine goes well with Brie?
- Brie peyniriyle hangi şarap iyi gider?
- You didn't drink all the wine that I bought, did you?
- Aldığım şarabın hepsini içmedin, değil mi?
- If you're really in love, water tastes like expensive wine.
- Gerçekten aşıksanız, su pahalı şarap gibi tad verir.
- The store has a large stock of wines.
- Mağazanın büyük bir şarap stoğu var.
- Would you like me to get you a glass of wine?
- Sana bir kadeh şarap getireyim ister misin?
- Is the wine red?
- Şarap kırmızı mı?
- Tom uncorked a bottle of wine.
- Tom bir şişe şarabın mantarını açtı.
- Could I see the menu and wine list?
- Menü ve şarap listesini görebilir miyim?
- This is an excellent wine.
- Bu mükemmel bir şarap.
- Neither wine, nor opium, nor tobacco are necessary for people’s lives.
- Ne şarap, ne afyon, ne de tütün insanların yaşamları için gerekli değildir.
- We'd like to have some wine.
- Biraz şarap istiyoruz.
- We had a couple glasses of wine.
- İki bardak şarabımız vardı.
- I poured myself another glass of wine.
- Kendime bir bardak şarap daha doldurdum.
- Leave the wine here with us.
- Şarabı burada bizimle bırak.
- Tom went over to Mary's with a bottle of wine.
- Tom bir şişe şarapla Mary'nin evine gitti.
- Why don't we open a bottle of wine?
- Neden bir şişe şarap açmıyoruz?
- There is little wine left in the bottle.
- Şişede biraz şarap kalmış.
- Do you prefer beer, vodka, wine, or soda?
- Bira mı, votka mı, şarap mı, yoksa soda mı tercih edersin?
- I filled both glasses with wine.
- Her iki bardağı da şarapla doldurdum.
- Tom bought a thirty dollar bottle of wine.
- Tom otuz dolarlık bir şişe şarap aldı.
- There is little wine left in the bottle.
- Şişede kalmış biraz şarap var.
- I drank the wine.
- Şarabı ben içtim.
- Tom ordered a bottle of wine.
- Tom bir şişe şarap sipariş etti.
- Tom sat alone with a half-empty bottle of wine.
- Tom, yarısı boşalmış bir şarap şişesiyle tek başına oturuyordu.
- The wine is good.
- Şarap iyidir.
- I have a bottle of very good wine that I've been saving for a special occasion.
- Özel bir gün için sakladığım çok iyi bir şişe şarabım var.
- Tom poured some wine into a glass.
- Tom bir bardağa biraz şarap doldurdu.
- Tom told Mary where she could buy imported wine.
- Tom, Mary'ye ithal şarabı nereden alabileceğini söyledi.
- A very well known wine is produced in that region.
- O bölgede, çok iyi tanınmış bir şarap üretilir.
- Like good wine, women mellow when they age.
- İyi bir şarap gibi, kadınlar da yıllandıkça olgunlaşır.
- I think a glass of wine would help me calm my nerves.
- Sanırım bir kadeh şarap sinirlerimi yatıştırmama yardımcı olur.
- I'm bringing wine.
- Şarap getiriyorum.
- I'll get us some more wine.
- Bize biraz daha şarap getireyim.
- I'll bring the wine.
- Şarabı getireceğim.
- I didn't send Tom any wine.
- Tom'a şarap göndermedim.
- It really doesn't matter to me where the water flows, as long as it is not in my wine.
- Şarabımın içinde olmadığı sürece suyun nereden aktığı benim için gerçekten önemli değil.
- You can pour the wine into the glass.
- Şarabı bardağa dökebilirsin.
- Which wine goes best with red meat?
- Kırmızı etle en iyi hangi şarap gider?
- Taste this wine to see if you like it.
- Hoşunuza gidip gitmeyeceğini anlamak için bu şarabı tadın.
- I would like a little wine.
- Ben biraz şarap istiyorum.
- Tom got the corkscrew out of the drawer and opened the bottle of wine that Mary had brought.
- Tom çekmeceden tirbuşonu çıkardı ve Mary'nin getirdiği şarap şişesini açtı.
- Are you drinking wine?
- Şarap mı içiyorsun?
- Tom doesn't like either beer or wine.
- Tom ne birayı ne de şarabı sever.
- I did not like wine in the past, but now I am addicted to it.
- Eskiden şarap sevmezdim ama şimdi bağımlısı oldum.
- We're out of wine.
- Şarabımız bitti.
- I brought wine.
- Şarap getirdim.
- I attribute it to the superior quality of the wine, sir.
- Bunu şarabın üstün kalitesine bağlıyorum, efendim.
- How much wine did you buy?
- Ne kadar şarap aldın?
- I don't like wine.
- Ben şaraptan hoşlanmam.
- Tom poured Mary a glass of wine.
- Tom, Mary'ye bir kadeh şarap doldurdu.
- Let's split a bottle of wine.
- Bir şişe şarabı paylaşalım.
- There were seven cases of unsold wine in the cellar.
- Mahzende satılmamış yedi kasa şarap vardı.
- Milk is more nutritious than wine.
- Süt şaraptan daha besleyicidir.
- Tom was celebrating the victory with wine.
- Tom zaferi şarapla kutluyor.
- She prefers beer to wine.
- O, birayı şaraba tercih eder.
- Go and get me some wine.
- Git ve bana biraz şarap getir.
- Tom drinks orange juice and coffee at night and wine or beer in the morning.
- Tom geceleri portakal suyu ve kahve, sabahları da şarap ya da bira içer.
- This wine is over a year old.
- Bu şarap bir yıldan daha eski.
- Tom likes neither beer nor wine.
- Tom ne bira ne de şarap sever.
- Let me get you some wine.
- Sana biraz şarap getireyim.
- Europeans love wine.
- Avrupalılar şarabı seviyor.
- A man is bringing wine.
- Bir adam şarap getiriyor.
- Could I have a glass of wine?
- Bir kadeh şarap alabilir miyim?
- Tom poured me a glass of wine.
- Tom bana bir bardak şarap koydu.
- Tom took another swig of wine.
- Tom şaraptan bir yudum daha aldı.
- What wine would you recommend?
- Hangi şarabı önerirsiniz?
- This wine's very intoxicating.
- Bu şarap çok sarhoş edici.
- Wine helps with digestion.
- Şarap sindirime yardımcı olur.
- I took a sip of wine.
- Şaraptan bir yudum aldım.
- When it comes to good quality wine, no country can rival France.
- İyi kaliteli şarap söz konusu olduğunda hiçbir ülke Fransa'ya rakip olamaz.
- Would you like some more wine?
- Biraz daha şarap ister misin?
- Do you sell wine?
- Şarap satıyor musun?
- Tom held up the bottle to see how much wine was left.
- Tom ne kadar şarap kaldığını görmek için şişeyi kaldırdı.
- Tom was celebrating the victory with wine.
- Tom zaferi şarapla kutluyordu.
- I'll open some more wine.
- Biraz daha şarap açacağım.
- Tom uncorked a bottle of wine.
- Tom bir şişe şarabını tıpasını çıkardı.
- Another bottle of wine, please.
- Bir şişe şarap daha, lütfen.
- Wine is the milk of old men.
- Şarap, yaşlı erkeklerin sütüdür.
- We make grapes into wine.
- Üzümden şarap yapıyoruz.
- This soup tastes of wine.
- Bu çorbanda şarap tadı var.
- Is this your wine?
- Bu senin şarabın mı?
- One more bottle of wine, please.
- Bir şişe daha şarap, lütfen.
- Wine is not to my taste.
- Şarap, bana göre değil.
- It's the same wine.
- O aynı şarap.
- How about another glass of wine?
- Bir kadeh şaraba daha ne dersin?
- Come have a glass of wine with me.
- Gel benimle bir kadeh şarap iç.
- I didn't want to drink any wine, but Tom made me drink a little.
- Şarap içmek istemedim ama Tom bana biraz içirdi.
- I want to chill the wine more.
- Ben şarabı daha çok soğutmak istiyorum.
- Tom consumes a lot of wine.
- Tom çok şarap tüketir.
- Be like me and have a glass of wine.
- Benim gibi ol ve bir kadeh şarap iç.
- Tom opened the bottle of wine and sniffed it.
- Tom şarap şişesini açtı ve kokladı.
- I'll bring the wine.
- Şarap getireceğim.
- How much more wine should I buy?
- Ne kadar daha şarap almalıyım?
- All I want to do is sit here and drink this bottle of wine with you.
- Tek yapmak istediğim burada oturup seninle bu şarap şişesini içmek.
- Tom can't taste the difference between expensive wine and cheap wine.
- Tom pahalı şarap ile ucuz şarap arasındaki farkı tadamaz.
- Another bottle of wine, please.
- Bir şişe daha şarap, lütfen.
- The glass is full of wine.
- Kadeh şarapla dolu.
- Are you sure one bottle of wine is going to be enough?
- Bir şişe şarabın yeterli olacağına emin misin?
- Would you like more wine?
- Biraz daha şarap ister misiniz?
- Which bottle of wine do you want to drink first?
- Önce hangi şişe şarabı içmek istersin?
- This vintage wine is excellent.
- Bu yıllanmış şarap mükemmel.
- How about getting me another glass of wine?
- Bana bir bardak daha şarap getirmeye ne dersin?
- A very well known wine is produced in that region.
- O bölgede çok iyi bilinen bir şarap üretiliyor.
- There was a bottle of wine left.
- Bir şişe şarap kalmıştı.
- Tom and Mary clinked glasses and sipped their wine.
- Tom ve Mary kadehlerini tokuşturup şaraplarını yudumladılar.
- We should have bought another bottle of wine.
- Bir şişe daha şarap satın almalıydık.
- Tom can't tell the difference between expensive wine and cheap wine.
- Tom pahalı şarap ile ucuz şarap arasındaki farkı anlayamıyor.
- Is this wine from Argentina?
- Bu şarap Arjantin'den mi?
- A glass of wine in the evening helps me to unwind after a busy day.
- Akşamları bir kadeh şarap, yoğun bir günün ardından gevşememe yardımcı oluyor.
- There's no wine left in that bottle.
- O şişede hiç şarap kalmadı.
- Tom didn't know who Mary wanted to give the bottle of wine to.
- Tom, Mary'nin şarap şişesini kime vermek istediğini bilmiyordu.
- Tom finished the bottle of wine by himself.
- Tom bir şişe şarabı tek başına bitirdi.
- Let's start with this wine.
- Bu şarapla başlayalım.
- Unless they have a good wine list, I don't want to eat here.
- İyi bir şarap listeleri yoksa, burada yemek yemek istemiyorum.
- Tom came into the room carrying three bottles of wine.
- Tom üç şişe şarap taşıyarak odaya geldi.
- They have no more wine.
- Hiç şarapları kalmamış.
- If you're really in love, water tastes like expensive wine.
- Eğer gerçekten aşıksan, suyun tadı pahalı şarap gibi gelir.
- I think that wine is good.
- Bence bu şarap güzel.
- If I go to the party, I'll take some bottles of wine.
- Partiye gidersem, birkaç şişe şarap götüreceğim.
- Wine is the milk of old men.
- İhtiyar adamların sütü şaraptır.
- They bottled the wine.
- Şarabı şişelediler.
- I wanted some wine, but there was none left.
- Biraz şarap istedim ama hiç kalmamıştı.
- Let's drink one more bottle of wine.
- Hadi bir şişe şarap daha içelim.
- Europeans love wine.
- Avrupalılar şarabı sever.
- King Frederick loved hunting, wine, women and feasts.
- Kral Frederick avlanmayı, şarabı, kadınları ve ziyafetleri severdi.
- The wine was excellent.
- Şarap mükemmeldi.
- Wine is a poem in a bottle.
- Şarap, şişedeki bir şiirdir.
- Do you want wine?
- Şarap ister misin?
- Tom drank the whole bottle of wine all by himself.
- Tom bütün bir şişe şarabın tümünü tek başına içti.
- Tom bought three bottles of wine.
- Tom üç şişe şarap aldı.
- Tom poured me a glass of wine.
- Tom bana bir bardak şarap doldurdu.
- They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
- Let's split a bottle of wine.
- Bir şişe şarabı bölüşelim.
- Pour a little wine in my glass.
- Bardağıma biraz şarap dök.
- Tom finished the bottle of wine by himself.
- Tom şarap şişesini tek başına bitirdi.
- They have wine.
- Onların şarabı var.
- Give me the wine.
- Şarabı ver.
- You have wine.
- Şarabın var.
- Let's open a bottle of wine.
- Bir şişe şarap açalım.
- Does Tom like wine?
- Tom şarap sever mi?
- We should've brought another bottle of wine.
- Bir şişe daha şarap getirmeliydik.
- They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
- Tom filled both glasses with wine.
- Tom iki kadehi de şarapla doldurdu.
- I had another glass of wine.
- Bir kadeh şarap daha içtim.
- Grapes are made into wine.
- Üzümler, şarap haline getirilir.
- I chose the wine.
- Şarabı ben seçtim.
- He can't go without wine for even a day.
- Bir gün bile şarapsız duramaz.
- Tom can't tell which wine is more expensive.
- Tom hangi şarabın daha pahalı olduğunu anlayamıyor.
- A glass of wine, a beer, an orange juice, and a coffee with milk.
- Bir bardak şarap, bir bira, bir portakal suyu ve bir sütlü kahve.
- There's no wine in that bottle.
- O şişede şarap yok.
- I'm going to open the wine and let it breathe.
- Şarabı açıp nefes almasına izin vereceğim.
- Tom was glad that he'd bought a bottle of wine with a screw cap, since he couldn't find his corkscrew.
- Tom tirbuşonunu bulamadığı için vida kapaklı bir şarap şişesi getirdiğine memnun oldu.
- Good wine never hurts.
- İyi şaraptan zarar gelmez.
- Tom certainly enjoys his wine.
- Tom kesinlikle şarabını seviyor.
- Is this my wine?
- Bu benim şarabım mı?
- Tom ordered wine for us.
- Tom bizim için şarap sipariş etti.
- There is no wine in that bottle.
- O şişede şarap yok.
- I'm saving this bottle of wine for a special occasion.
- Bu şarap şişesini özel bir gün için saklıyorum.
- Tom enjoyed a glass of wine.
- Tom bir kadeh şarabın tadını çıkardı.
- Wine is a poem in a bottle.
- Şarap şişedeki bir şiirdir.
- When it comes to good quality wine, no country can rival France.
- Kaliteli şarap söz konusu olduğunda, hiçbir ülke Fransa'ya rakip olamaz.
- Tom likes wine.
- Tom şarap sever.
- Are we gonna get some wine, dude?
- Şarap alacak mıyız, dostum?
- Is there wine?
- Şarap var mı?
- I bought three bottles of wine.
- Üç şişe şarap aldım.
- Tom drank the whole bottle of wine all by himself.
- Tom bir şişe şarabın tamamını kendi başına içmiş.
- Why have you kept such an excellent wine back till now?
- Neden bugüne kadar böyle mükemmel bir şarabı sakladın?
- I brought a bottle of wine.
- Bir şişe şarap getirdim.
- They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- Başarısını bir şişe şarap açarak kutladılar.
- I attribute it to the superior quality of the wine, sir.
- Bunu şarabın üstün kalitesine bağlıyorum efendim.
- What kind of wine should I bring?
- Ne tür bir şarap getirmeliyim?
- He was a fan of wine.
- O bir şarap hayranıydı.
- Tom likes neither beer nor wine.
- Tom ne birayı ne de şarabı seviyor.
- Whose wine is this?
- Kimin şarabı bu?
- What's your favorite domestic wine?
- En sevdiğiniz yerli şarap hangisi?
- Wine is made from grape juice.
- Şarap, üzüm suyundan yapılır.
- I really like this wine a lot.
- Bu şarabı gerçekten çok seviyorum.
- This wine is made from grapes.
- Bu şarap üzümlerden yapılmıştır.
- I bought several bottles of wine.
- Birkaç şişe şarap satın aldım.
- Why have you kept such an excellent wine back till now?
- Neden böyle mükemmel bir şarabı şimdiye kadar sakladınız?
- Tom and Mary each took a sip of wine.
- Tom ve Mary birer yudum şarap aldılar.
- The wine is good.
- Şarap güzelmiş.
- I brought three bottles of wine.
- Üç şişe şarap getirdim.
- I sipped my wine.
- Şarabımı yudumladım.
- Do you want some wine?
- Şarap ister misin?
- I was amazed that she had drunk all of the wine.
- Şarabın hepsini içtiğine şaşırdım.
- I'd like some wine.
- Biraz şarap istiyorum.
- I think that wine is good.
- O şarabın iyi olduğunu düşünüyorum.
- Tom downed the glass of wine.
- Tom bir bardak şarabı hızla içti.
- We have enough money to buy one more bottle of wine.
- Bir şişe daha şarap alacak kadar paramız var.
- Where's that bottle of wine I asked you to buy?
- Senden almanı istediğim bir şişe şarap nerede?
- If you like beer, you might like wine.
- Biradan hoşlanıyorsan, şaraptan da hoşlanabilirsin.
- Tom sipped his wine slowly.
- Tom şarabını yavaşça yudumladı.
- We use only the best brand of wine.
- Sadece en iyi marka şarabı kullanırız.
- He never touched wine.
- Şaraba hiç dokunmadı.
- The wine and beer are good.
- Şarap ve bira iyidir.
- He enjoys wine sometimes, but mostly he drinks whisky.
- Bazen şaraptan hoşlanır ama çoğunlukla viski içer.
- How about a glass of wine?
- Bir kadeh şaraba ne dersin?
- You have wine.
- Şarabınız var.
- The government has imposed a new tax on wine.
- Hükümet şaraba yeni bir vergi koydu.
- This wine is made from grapes.
- Bu şarap üzümden yapılıyor.
- Tom knows wines.
- Tom şarapları biliyor.
- He filled the glasses with wine.
- Bardakları şarapla doldurdu.
- Even if they have a good wine menu, I will not want to dine here.
- İyi bir şarap menüsü olsa bile, burada yemek istemem.
- Like a good wine, he improves with age.
- İyi bir şarap gibi, yaşlandıkça güzelleşiyor.
- Is this a wine?
- Bu bir şarap mı?
- There is no wine in that bottle.
- O şişede hiç şarap yok.
- How did you get interested in wine?
- Şaraba nasıl ilgi duydunuz?
- Could I see the menu and wine list?
- Menüyü ve şarap listesini görebilir miyim?
- I bought a bottle of wine to take to the party.
- Partiye götürmek için bir şişe şarap satın aldım.
- Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine.
- Tom, Mary'nin sabah sekizin bir şişe şarap açmak için çok erken olduğunu düşünüp düşünmeyeceğini merak etti.
- She has wine.
- Onun şarabı var.
- Let's drink one more bottle of wine.
- Bir şişe şarap daha içelim.
- Tom poured some wine into Mary's glass.
- Tom, Mary'nin bardağına biraz şarap doldurdu.
- Tom can't tell which wine is more expensive.
- Tom hangi şarabın daha pahalı olduğunu anlayamaz.
- In France, a great amount of wine is consumed.
- Fransa'da çok miktarda şarap tüketilir.
- I've been saving this bottle of wine for a special occasion.
- Bu şarap şişesini özel bir gün için saklıyordum.
- Tom spilled wine on his shirt.
- Tom gömleğinin üzerine şarap döktü.
- A bottle of the wine was left.
- Bir şişe şarap bırakıldı.
- Tom opened a bottle of wine.
- Tom bir şişe şarap açtı.
- Tom probably thought I liked wine.
- Tom muhtemelen şarap sevdiğimi sandı.
- Wine helps digest food.
- Şarap yiyeceği sindirmeye yardımcı olur.
- Will you have another glass of wine?
- Bir bardak daha şarap alır mısın?
- I'll open some more wine.
- Bir şarap daha açacağım.
- Wine can make the meal.
- Şarap yemeği güzelleştirebilir.
- Tom handed Mary a glass of wine.
- Tom Mary'ye bir bardak şarap uzattı.
- I don't like wine.
- Şarap sevmem.
- This wine is red.
- Bu şarap kırmızı.
- I'm saving this bottle of wine for a special occasion.
- Bu şarap şişesini özel bir durum için saklıyorum.
- All I want to do is sit here and drink this bottle of wine with you.
- Tek yapmak istediğim burada oturmak ve bu bir şişe şarabı seninle içmek.
- Half of the bottles of wine in the case that Tom bought were corked.
- Tom'un aldığı şarap şişelerinin yarısı mantarlıydı.
- We use only the best brand of wine.
- Sadece en iyi marka şarap kullanırız.
- There is a little wine left in the bottom of the glass.
- Bardağın dibinde kalmış biraz şarap var.
- I've got wine.
- Şarabım var.
- Can I get you another glass of wine?
- Bir bardak daha şarap alabilir miyim?
- What's your favorite domestic wine?
- Favori yerli şarabın nedir?
- Tom picked up his glass and took a big sip of wine.
- Tom kadehini kaldırdı ve şaraptan büyük bir yudum aldı.
- I did not like wine in the past, but now I am addicted to it.
- Geçmişte şarabı sevmezdim ama şimdi ona bağımlıyım.
- We should've bought another bottle of wine.
- Bir şişe daha şarap almalıydık.
- We should've bought three bottles of wine.
- Üç şişe şarap almalıydık.
- Wine is poetry put into a bottle.
- Şarap, şiirin şişeye konmuş halidir.
- Buy some bread, some ham, and a bottle of wine too.
- Biraz ekmek, biraz jambon ve bir şişe de şarap alın.
- Where is the wine that you like from?
- Sevdiğin şarap nereden geliyor?
- Go easy on the wine.
- Şarabı ölçülü için.
- Here's our wine list.
- İşte şarap listemiz.
- Will you drink wine instead of milk?
- Süt yerine şarap mı içeceksiniz?
- Here's our wine list.
- İşte bizim şarap listemiz.
- He makes wine from grapes.
- O üzümlerden şarap yapar.
- They bottled the wine.
- Onlar şarabı şişeledi.
- We'd like another bottle of wine.
- Bir şişe daha şarap istiyoruz.
- I brought a couple of bottles of wine.
- Birkaç şişe şarap getirdim.
- This is excellent wine.
- Bu mükemmel bir şarap.
- I took another sip of wine.
- Şaraptan bir yudum daha aldım.
- He never touched wine.
- O asla şaraba dokunmadı.
- How about a little wine?
- Biraz şaraba ne dersin?
- Truth is in wine.
- Hakikat şaraptadır.
- Tom chose the wine.
- Tom şarap seçti.
- She prefers beer to wine.
- Birayı şaraba tercih ediyor.
- Give me a bottle of wine.
- Bana bir şişe şarap ver.
- Tom consumes a lot of wine.
- Tom çok fazla şarap tüketiyor.
- Tom opened a new organic wine and wrote a scathing review about it online.
- Tom yeni bir organik şarap açtı ve internette hakkında sert bir eleştiri yazdı.
- Pass me the wine, please.
- Şarabı uzatır mısın, lütfen?
- What wine goes well with Brie?
- Brie ile hangi şarap iyi gider?
- I want to chill the wine more.
- Şarabı biraz daha soğutmak istiyorum.
- I ordered a glass of wine.
- Bir kadeh şarap sipariş ettim.
- I'm bringing wine.
- Ben şarap getiriyorum.
- Do you drink beer or wine?
- Bira mı içersiniz, şarap mı?
- Let’s drink wine or beer.
- Şarap ya da bira içelim.
- I brought some wine.
- Biraz şarap getirdim.
- Tell me where the wine is.
- Şarabın nerede olduğunu söyle.
- Tom had another glass of wine.
- Tom bir kadeh şarap daha içti.
- Tom took a drink from a bottle of wine.
- Tom bir şişe şaraptan bir yudum aldı.
- I tasted the wine.
- Ben şarabın tadına baktım.
- I uncorked the wine.
- Şarabın tıpasını açtım.
- Is this wine?
- Bu şarap mı?
- We have plenty of wine.
- Bir sürü şarabımız var.
- I just uncorked a bottle of wine.
- Az önce bir şişe şarabın mantarını açtım.
- How much wine should I buy?
- Ne kadar şarap almalıyım?
- Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine.
- Tom Mary'nin sabah sekizde onun bir şişe şarap açmasının çok erken olduğunu düşünüp düşünmediğini merak etti.
- This wine is pleasing to the palate.
- Bu şarap damağa hoş geliyor.
- I bought half a bottle of wine.
- Yarım şişe şarap aldım.
- Tom chose the wine.
- Tom şarabı seçti.
- Which do you usually drink, wine or beer?
- Genelde hangisini içersin, şarap mı bira mı?
- Give me the wine.
- Bana şarap ver.
- Milk is more nutritious than wine.
- Süt, şaraptan daha besleyicidir.
- Leave the wine here with us.
- Şarabı bize bırak.
- One more bottle of wine, please.
- Bir şişe şarap daha, lütfen.
- Madeira is the name of a wine.
- Madeira bir şarap adı.
- Eat a lot of bread, drink a little wine!
- Çok ekmek ye, az şarap iç!
- This wine is extremely delicious.
- Bu şarap son derece lezzetli.
- We have some local wine.
- Biraz yerel şarabımız var.
- May I have a glass of wine, please?
- Bir bardak şarap alabilir miyim, lütfen?
- Would you like a glass of wine?
- Bir bardak şarap ister misiniz?
- Do you sell wine?
- Şarap satıyor musunuz?
- Could I have a glass of wine?
- Bir bardak şarap alabilir miyim?
- I'd like a glass of wine.
- Bir kadeh şarap istiyorum.
- I've decided to serve only imported wine.
- Sadece ithal şarap servis etmeye karar verdim.
- He makes wine from grapes.
- Üzümden şarap yapıyor.
- I didn't use to like wine, but now I like it a lot.
- Eskiden şarabı sevmezdim ama şimdi çok seviyorum.
- The doctor has ordered the patient to abstain from wine.
- Doktor hastaya şaraptan uzak durmasını emretti.
- Would you like more wine?
- Biraz daha şarap ister misin?
- Tom was holding a bottle of wine.
- Tom'un elinde bir şişe şarap vardı.
- Let's open the wine.
- Şarabı açalım.
- Tell me where you keep your wine.
- Şarabını nerede sakladığını söyle.
- We should've brought another bottle of wine.
- Bir şişe şarap daha getirmeliydik.
- Tom filled his glass with wine.
- Tom bardağını şarapla doldurdu.
- Tom doesn't like beer or wine.
- Tom bira ya da şarap sevmez.
- Tom handed a glass of wine to Mary.
- Tom, Mary'ye bir bardak şarap verdi.
- This soup tastes of wine.
- Bu çorbanın tadı şarap gibi.
- Grapes are made into wine.
- Üzümden şarap yapılır.
- What's your most expensive wine?
- En pahalı şarabınız hangisi?
- Can I get you another glass of wine?
- Sana bir kadeh şarap daha getireyim mi?
- Tom opened another bottle of wine.
- Tom bir şişe daha şarap açtı.
- I've forgotten whether you drink wine or not.
- Şarap içip içmediğini unuttum.
- I didn't use to like wine, but now I like it a lot.
- Şarabı sevmezdim fakat şimdi çok seviyorum.
- The wine was excellent.
- Şarap harikaydı.
- We should have bought another bottle of wine.
- Bir şişe daha şarap almalıydık.
- I took a sip of wine.
- Bir yudum şarap aldım.
- Tom probably thought I liked wine.
- Tom muhtemelen şarap sevdiğimi düşünmüştür.
- Tom thanked Mary for the bottle of wine she gave him.
- Tom, Mary'ye ona verdiği bir şişe şarap için teşekkür etti.
- Tom was glad that he'd bought a bottle of wine with a screw cap, since he couldn't find his corkscrew.
- Tom, tirbuşonunu bulamadığı için vidalı kapaklı bir şişe şarap aldığı için memnundu.
- Would you like some wine?
- Şarap ister misiniz?
- He filled the glass with wine.
- Kadehi şarapla doldurdu.
- I have wine.
- Şarabım var.
- Tom gave both of us this bottle of wine.
- Tom ikimize de bu şarap şişesini verdi.
- There is a half empty bottle of wine in the fridge.
- Buzdolabında yarım şişe şarap var.
- You must be careful with the wine glass.
- Şarap bardağına dikkat etmelisin.
- Who loves not women, wine and song remains a fool his whole life long.
- Kadınları, şarabı ve şarkıları sevmeyen, hayatı boyunca bir aptal olarak kalır.
- Tom knew who Mary wanted to give the bottle of wine to.
- Tom, Mary'nin şarap şişesini kime vermek istediğini biliyordu.
- Tom came into the room carrying three bottles of wine.
- Tom elinde üç şişe şarapla odaya girdi.
- Tom ordered wine.
- Tom şarap sipariş etti.
- That's an excellent wine.
- Bu mükemmel bir şarap.
- Tom doesn't know who Mary wants to give the bottle of wine to.
- Tom, Mary'nin şarap şişesini kime vermek istediğini bilmiyor.
- We'd like to see a wine list.
- Bir şarap listesi görmek isteriz.
- This vintage wine is excellent.
- Bu yıllanmış şarap şahane.
- Is there enough money to get a bottle of wine?
- Bir şişe şarap almak için yeterli para var mı?
- Is this wine good?
- Bu şarap iyi mi?
- Do you want some wine?
- Biraz şarap ister misin?
- Do you have some wine?
- Biraz şarabın var mı?
- Tom handed Mary a glass of wine.
- Tom, Mary'e bir bardak şarap uzattı.
- Would you care for a little wine?
- Biraz şarap ister misin?
- Do you want wine?
- Şarap istiyor musun?
- Tom tasted the wine.
- Tom şarabın tadına baktı.
- I think this wine is good.
- Bence bu şarap güzel.
- I poured myself a glass of wine.
- Kendime bir kadeh şarap doldurdum.
- I didn't use to like wine, but now I like it a lot.
- Şaraptan hoşlanmazdım fakat şimdi çok hoşlanıyorum.
- Tom sipped the wine that Mary had poured for him.
- Tom Mary'nin onun için doldurduğu şarabı yudumladı.
- Tom spilled some wine on his shirt.
- Tom gömleğine biraz şarap döktü.
- It's the same wine.
- Aynı şarap.
- Would you like some wine?
- Biraz şarap ister misiniz?
- Do you prefer wine or beer?
- Şarap mı yoksa bira mı tercih edersin?
- Who drank all the wine?
- Bütün şarabı kim içti?
- I bought several bottles of wine.
- Birkaç şişe şarap aldım.
- Tom can't tell the difference between expensive wine and cheap wine.
- Tom, pahalı şarap ve ucuz şarap arasındaki farkı söyleyemez.
- That wine wasn't as good as I thought it would be.
- Şarap düşündüğüm kadar iyi değildi.
- A meal without wine is like a day without sunshine.
- Şarapsız bir yemek güneşsiz bir gün gibidir.
- I filled both glasses with wine.
- İki kadehi de şarapla doldurdum.
- Tom took a sip of his wine.
- Tom şarabından bir yudum aldı.
- I met Tom at a wine auction a few years ago.
- Tom'la birkaç yıl önce bir şarap müzayedesinde tanışmıştım.
- How much more wine should I buy?
- Daha ne kadar şarap almalıyım?
- After the second glass of wine, Tom became talkative.
- İkinci kadeh şaraptan sonra Tom konuşkan oldu.
- Tom opened a new organic wine and wrote a scathing review about it online.
- Tom yeni bir organik şarap açtı ve internette onun hakkında iğneli bir eleştiri yazdı.
- This is excellent wine.
- Bu, mükemmel bir şaraptır.
- I'll bring wine.
- Şarap getireceğim.
- We still have half a bottle of wine left.
- Hâlâ yarım şişe şarabımız var.
- Sangiovese is a wine.
- Sangiovese bir şaraptır.
- We make grapes into wine.
- Üzümleri şarap yapıyoruz.
- She likes wine.
- Şarap sever.
- Is this wine?
- Şarap mı bu?
- Tom gave both of us this bottle of wine.
- Tom ikimize bu şarap şişesini verdi.
- I'm going to open the wine.
- Şarabı açacağım.
- Wine made here is very famous.
- Burada yapılan şarap çok ünlüdür.
- I believe there's a little cork in that wine.
- Sanırım o şarapta biraz mantar var.
- If you want any more wine, go to the cellar and get some.
- Biraz daha şarap istiyorsan, mahzene git ve biraz al.
- I poured myself some wine.
- Kendime biraz şarap koydum.
- What wine would you recommend?
- Ne şarap önerirsin?
- I didn't use to like wine, but now I like it a lot.
- Eskiden şarap sevmezdim ama şimdi çok seviyorum.
- Tom spilled a little wine on his shirt.
- Tom gömleğine biraz şarap döktü.
- I've been saving this bottle of wine for a special occasion.
- Bu şarabı özel bir gün için saklıyordum.
- There's no wine in the bottle.
- Şişede hiç şarap yok.
- Tom sat alone at the table with a half-empty bottle of wine.
- Tom, yarısı boş bir şarap şişesiyle masada tek başına oturuyordu.
- I didn't want to drink any wine, but Tom made me drink a little.
- Hiç şarap içmek istemedim, ama Tom bana biraz içirdi.
- Tom took another gulp of wine.
- Tom bir yudum şarap daha aldı.
- Which wine would you recommend?
- Hangi şarabı önerirsiniz?
- The glass is full of wine.
- Bardak şarap dolu.
- He says he can't go without wine even for a day.
- Bir gün bile şarapsız kalamayacağını söylüyor.
- I'll get you some wine.
- Sana biraz şarap getireyim.
- Tom knows wines.
- Tom şarapları bilir.
- I drank another glass of wine.
- Bir bardak şarap daha içtim.
- Jesus turned water into wine.
- İsa suyu şaraba çevirdi.
- Wine is poetry put into a bottle.
- Şarap şişeye konulan şiirdir.
- There is little, if any, wine left in the bottle.
- Eğer varsa, şişede çok az bir şarap vardır.
- We'd like to see a wine list.
- Biz bir şarap listesi görmek istiyoruz.
- The wine made her cranky.
- Şarap onu huysuzlaştırdı.
- Jesus turned water into wine.
- İsa suyu şaraba dönüştürdü.
- There isn't much wine left.
- Çok şarap kalmadı.
- Tom uncorked the wine.
- Tom şarabın tıpasını açtı.
- There is a bottle of wine on the table.
- Masanın üstünde bir şişe şarap var.
- Tom bought three bottles of wine.
- Tom üç şişe şarap satın aldı.
- A large cask of wine had been dropped and broken, in the street.
- Büyük bir şarap fıçısı sokağa düşmüş ve kırılmıştı.
- There's no wine in the bottle.
- Şişede şarap yok.
- Whose wine is this?
- Bu kimin şarabı?
- Wine is made from grapes.
- Şarap üzümden yapılır.
- Do you think Tom really intends to drink that whole bottle of wine by himself?
- Sence Tom gerçekten o bir şişe şarabı tek başına içmeye niyetli mi?
- There is a little wine left in the bottom of the glass.
- Bardağın dibinde biraz şarap kalmış.
- Age is not important, unless you are either cheese or wine.
- Peynir ya da şarap değilseniz, yaş önemli değildir.
- Tom switched the wine glasses without my knowing.
- Tom benden habersiz şarap bardaklarını değiştirdi.
- That wine is good.
- Bu şarap iyidir.
- Tom tasted the wine.
- Tom şarabı tattı.
- The wine left a permanent stain on the carpet.
- Şarap halıda kalıcı bir leke bıraktı.
- The store has a large stock of wines.
- Mağazada geniş bir şarap stoğu var.
- I wish I had a couple of bottles of good wine.
- Keşke birkaç şişe iyi şarabım olsaydı.
- He who loves not wine, woman and songs, remains a fool his whole life long.
- Şarabı, kadını ve şarkıyı sevmeyen bütün ömrü boyunca bir aptal kalır.
- A meal without wine is like a day without sunshine.
- Şarapsız bir yemek, güneşsiz bir gün gibidir.
- We still have half a bottle of wine left.
- Hâlâ kalan yarım şişe şarabımız var.
- What's your favorite wine?
- En sevdiğiniz şarap hangisi?
- The wine left a permanent stain on the carpet.
- Şarap halı üzerinde kalıcı bir leke bıraktı.
- Tom switched the wine glasses without my knowing.
- Tom benim bilgim olmadan şarap bardaklarını değiştirdi.
- I forgot I was supposed to bring a bottle of wine.
- Bir şişe şarap getirmem gerektiğini unuttum.
- Tell me where you keep your wine.
- Bana şarabını nerede sakladığını söyle.
- Tom appreciates good wine.
- Tom, iyi bir şaraptan anlar.
- We should bring another bottle of wine.
- Bir şişe daha şarap getirmeliyiz.
- I bought half a bottle of wine.
- Yarım şişe şarap satın aldım.
- How much wine do you want me to buy?
- Ne kadar şarap almamı istiyorsun?
- Tom poured some wine into Mary's glass.
- Tom, Mary'nin bardağına biraz şarap döktü.
- And the master of the banquet tested the water that had been turned into wine.
- Ve ziyafet ustası şaraba dönüştürülen suyu test etti.
- Tom took another swig of wine.
- Tom bir yudum daha şarap aldı.
- Tom poured some wine into a glass.
- Tom bir bardağa biraz şarap koydu.
- I was amazed that she had drunk all of the wine.
- Şarabın hepsini içmiş olmasına şaşırmıştım.
- Tom sipped his wine.
- Tom şarabını yudumladı.
- I chose the wine.
- Şarabı seçtim.
- You have wine.
- Senin şarabın var.
- Tom and Mary clinked glasses and sipped their wine.
- Tom ve Mary kadeh tokuşturup şaraplarını yudumladılar.
- I believe there's a little cork in that wine.
- O şarabın içinde küçük bir mantar olduğuna inanıyorum.
- What kind of wine do you recommend?
- Ne tür şarap tavsiye edersiniz?
- Which do you usually drink, wine or beer?
- Genellikle hangisini içersin, şarap mı yoksa bira mı?
- Truth is in wine.
- Gerçek şarabın içinde.
- This is a good bottle of wine.
- Bu iyi bir şişe şarap.
- This is a good wine.
- Bu iyi bir şarap.
- He can't go without wine for even a day.
- Bir gün bile şarapsız yapamaz.
- Let me get you some wine.
- Dur sana biraz şarap getireyim.
- I like wine.
- Şarabı severim.
- How much wine is left?
- Ne kadar şarap kaldı?
- A bottle of the wine was left.
- Bir şişe şarap kaldı.
- Tom asked Mary which wine she liked better.
- Tom Mary'ye hangi şarabı daha çok sevdiğini sordu.
- I don't want any wine.
- Hiç şarap istemiyorum.
- Do not put new wine into old bottles.
- Eski şişelere yeni şarap koymayın.
- Tom appreciates good wine.
- Tom iyi şarabı sever.
- Tom asked me to buy some wine.
- Tom benden biraz şarap almamı istedi.
- I think this wine is good.
- Bu şarabın iyi olduğunu düşünüyorum.
- I like wine.
- Şarap severim.
- It really doesn't matter to me where the water flows, as long as it is not in my wine.
- Benim şarabımın içinde olmadığı sürece suyun nereye aktığı benim için gerçekten önemli değil.
- Tom doesn't like beer or wine.
- Tom bira ya da şaraptan hoşlanmıyor.
- Do you like wine?
- Şarap sever misin?
- Taste this wine to see if you like it.
- Beğenip beğenmediğinizi görmek için bu şarabı tadın.
- Wine is wont to show the mind of man.
- Şarap insanın zihnini göstermeye alışkındır.
- Tom poured Mary some more wine.
- Tom, Mary'ye biraz daha şarap doldurdu.
- This wine is red.
- Bu şarap kırmızıdır.
- I don't want any wine.
- Şarap istemiyorum.
- Tom poured Mary a glass of wine.
- Tom Mary'ye bir bardak şarap doldurdu.
- We have wine.
- Şarabımız var.
- I like wine.
- Şarap seviyorum.
- She filled the glass with wine.
- O, bardağı şarapla doldurdu.
- Old friends and old wine are best.
- Eski dostlar ve eski şarap en iyisidir.
- Tom bought a bottle of wine.
- Tom bir şişe şarap aldı.
- Boxed wine isn't usually very good.
- Kutu şaraplar genelde pek iyi değildir.
- I'm going to buy a few bottles of wine for dinner.
- Akşam yemeği için birkaç şişe şarap alacağım.
- I'll get us some more wine.
- Bize biraz daha şarap getireceğim.
- He filled the glasses with wine.
- O bardakları şarapla doldurdu.
- Do you have some wine?
- Şarabın var mı?
- He says he can't go without wine even for a day.
- O, bir gün bile şarapsız kalamayacağını söylüyor.
- How much wine do we have left?
- Ne kadar şarabımız kaldı?
- What's your favorite wine?
- Favori şarabın hangisidir?
- There is a bottle of wine on the table.
- Masanın üzerinde bir şişe şarap var.
- Buy some bread, some ham, and a bottle of wine too.
- Biraz ekmek, biraz jambon ve bir şişe de şarap al.
- Would you like a glass of wine?
- Bir kadeh şarap ister misiniz?
- That wine is good.
- Şarap güzelmiş.
- Age is immaterial, unless you're a bottle of wine.
- Bir şişe şarap olmadıkça, yaşın önemi yoktur.
- I poured myself a glass of wine.
- Kendime bir bardak şarap doldurdum.
- She likes wine.
- O şarap sever.
- There isn't much wine left.
- Fazla şarap kalmamış.
- Don't spill your wine on the upholstery.
- Şarabınızı döşemeye dökmeyin.
- I wish I had a couple of bottles of good wine.
- Keşke birkaç şişe iyi şarabım olsa.
- Tom took another gulp of wine.
- Tom şaraptan bir yudum daha aldı.
- I brought wine.
- Ben şarap getirdim.
- I'll get the wine.
- Ben şarabı getireyim.
- There is a half empty bottle of wine in the fridge.
- Buzdolabında yarısı boş bir şişe şarap var.
- This is your wine.
- Bu senin şarabın.
- Tom doesn't like either beer or wine.
- Tom bira ya da şarap sevmez.
- Tom spilled wine on his shirt.
- Tom gömleğine şarap döktü.
- I took another sip of wine.
- Bir yudum daha şarap aldım.
- Age is not important, unless you are either cheese or wine.
- Peynir ya da şarap değilseniz yaşın bir önemi yoktur.
- Do you drink beer or wine?
- Bira mı yoksa şarap mı içersin?
- For being such an expensive wine, it really should taste better than this.
- Bu kadar pahalı bir şarap için tadı bundan daha iyi olmalı.
- I wonder where Tom keeps his wine.
- Tom'un şarabını nerede sakladığını merak ediyorum.
- I finished the wine and set down the glass.
- Şarabı bitirdim ve kadehi yere bıraktım.
- I'll bring wine.
- Ben şarap getireceğim.
- Good wine never hurts.
- İyi şarap asla canını yakmaz.
Show More (602)
|