|
Category |
English |
Turkish |
|
| Common Usage |
|
| 1 |
Common Usage |
touch v.
|
ellemek |
|
Don't touch your face.
Yüzünü elleme.
More Sentences
|
| 2 |
Common Usage |
touch v.
|
dokunmak |
|
This, in fact, touches the very core of this proposal.
Bu, aslında bu teklifin özüne dokunuyor.
More Sentences
|
| 3 |
Common Usage |
touch v.
|
değmek |
|
Perhaps the Convention has raised the European banner so high that its feet do not touch the ground.
Belki de Sözleşme Avrupa bayrağını o kadar yükseğe kaldırmıştır ki ayakları yere değmemektedir.
More Sentences
|
| 4 |
Common Usage |
touch v.
|
temas etmek |
|
He went on a quest to find the point where the sky touches the Earth.
Gökyüzünün Dünya'ya temas ettiği noktayı bulmak için bir arayışa girdi.
More Sentences
|
| General |
|
| 5 |
General |
touch n.
|
dokunuş |
|
We do not need the heavy regulatory touch of the past.
Geçmişin ağır düzenleyici dokunuşlarına ihtiyacımız yok.
More Sentences
|
| 6 |
General |
touch n.
|
iletişim |
|
Keep in touch with friends on the web at an Internet café.
Bir internet kafede arkadaşlarınızla iletişim halinde olun.
More Sentences
|
| 7 |
General |
touch n.
|
yetenek |
|
I see you haven't lost your touch.
Görüyorum ki yeteneğinizi kaybetmemişsiniz.
More Sentences
|
| 8 |
General |
touch n.
|
temas |
|
Do you guys still keep in touch?
Siz çocuklar hâlâ temas halinde misiniz?
More Sentences
|
| 9 |
General |
close touch n.
|
yakın temas |
|
We are in close touch with the family.
Aile ile yakın temas halindeyiz.
More Sentences
|
| 10 |
General |
touch-up n.
|
rötuş |
|
The landscape painter made some touch-ups to the painting.
Manzara ressamı tabloda bazı rötuşlar yaptı.
More Sentences
|
| 11 |
General |
finishing touch n.
|
son dokunuş |
|
That plan still needed some finishing touches.
Planın hala bazı son dokunuşlara ihtiyacı var.
More Sentences
|
| 12 |
General |
touch v.
|
etkilemek |
|
His kindness touched me.
Onun nezaketi beni etkiledi.
More Sentences
|
| 13 |
General |
get in touch v.
|
temasa geçmek |
|
However, vehicle manufacturers have got in touch with me and said that this is not the case.
Ancak araç üreticileri benimle temasa geçerek durumun böyle olmadığını söylediler.
More Sentences
|
| 14 |
General |
touch v.
|
duygulandırmak |
|
This event has touched me.
Bu olay beni çok duygulandırdı.
More Sentences
|
| 15 |
General |
touch on v.
|
değinmek |
|
The debate we are conducting today touches on the fundamental questions of human existence.
Bugün yürüttüğümüz tartışma, insan varoluşunun temel sorularına değinmektedir.
More Sentences
|
| 16 |
General |
touch on v.
|
bahsetmek |
|
We didn't touch on it in our conversation.
Görüşmemizde bundan bahsetmedik.
More Sentences
|
| 17 |
General |
touch v.
|
ilgilendirmek |
|
It is an issue which horizontally touches all European Union policies.
Bu, yatay olarak tüm Avrupa Birliği politikalarını ilgilendiren bir konudur.
More Sentences
|
| 18 |
General |
touch v.
|
el sürmek |
|
Don't touch the computer.
Bilgisayara elini sürme.
More Sentences
|
| 19 |
General |
touch upon v.
|
değinmek |
|
The subject of the Global AIDS and Health Fund was touched upon by many speakers.
Küresel AIDS ve Sağlık Fonu konusuna birçok konuşmacı tarafından değinildi.
More Sentences
|
|
|
| 20 |
General |
touch on v.
|
konuya değinmek |
|
I think it very sensible that discussions have touched on this.
Görüşmelerde bu konuya değinilmiş olmasını çok mantıklı buluyorum.
More Sentences
|
| 21 |
General |
keep in touch v.
|
görüşmek |
|
I still keep in touch with Tom.
Tom'la hâlâ görüşüyorum.
More Sentences
|
| 22 |
General |
keep in touch v.
|
iletişimi koparmamak |
|
Let's keep in touch.
İletişimi koparmayalım.
More Sentences
|
| 23 |
General |
touch v.
|
dokunmak |
|
We do not wish to touch the Director’s decision-making powers, but we need a stronger counterbalance.
Direktörün karar alma yetkilerine dokunmak istemiyoruz, ancak daha güçlü bir karşı dengeye ihtiyacımız var.
More Sentences
|
| 24 |
General |
keep in touch v.
|
irtibat halinde olmak |
|
You should keep in touch with Mr Smith.
Bay Smith ile irtibat halinde olmalısınız.
More Sentences
|
| 25 |
General |
keep in touch v.
|
irtibatta olmak |
|
You must not keep in touch with him.
Onunla irtibatta olmamalısın.
More Sentences
|
| 26 |
General |
get in touch (with) v.
|
bağlantı kurmak |
|
How can I get in touch with you?
Seninle nasıl bağlantı kurabilirim?
More Sentences
|
| 27 |
General |
touch v.
|
değmek |
|
He never touches alcoholic drinks.
Alkollü içeceklere elini değdirmez.
More Sentences
|
| 28 |
General |
touch v.
|
elini sürmek |
|
You barely touched your food.
Yemeğine neredeyse hiç elini sürmedin.
More Sentences
|
| 29 |
General |
touch wood v.
|
(nazar değmesin diye) tahtaya vurmak |
|
That has never happened to me, touch wood.
O benim hiç başıma gelmedi, aman tahtaya vur.
More Sentences
|
| 30 |
General |
stay in touch v.
|
iletişimde kalmak |
|
Stay in touch with the most important people in your life.
Hayatınızdaki en önemli insanlarla iletişimde kalın.
More Sentences
|
| 31 |
General |
be in touch v.
|
temas halinde olmak |
|
He confessed in court that he was in touch with racist groups.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
More Sentences
|
| 32 |
General |
keep in touch v.
|
temas halinde olmak |
|
We keep in touch.
Temas halinde olalım.
More Sentences
|
| 33 |
General |
keep in touch v.
|
temas halinde olmak |
|
Tom and Mary agreed to keep in touch.
Tom ve Mary temas halinde olmayı kabul etti.
More Sentences
|
| 34 |
General |
by touch adv.
|
dokunarak |
|
Tom claims he can read an object's history by touching it.
Tom bir nesneye dokunarak onun geçmişini okuyabildiğini iddia ediyor.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 35 |
Phrasals |
touch with (something) v.
|
(bir şeyle) dokunmak |
|
We see with our eyes, we hear with our ears, we touch with our skin, we smell with our nose, and we taste with our tongue.
Gözlerimizle görüyoruz, kulaklarımızla duyuyoruz, tenimizle dokunuyoruz, burnumuzla kokluyoruz ve dilimizle tadıyoruz.
More Sentences
|
| 36 |
Phrasals |
touch with (something) v.
|
(bir şeyle) temas etmek |
|
We see with our eyes, we hear with our ears, we touch with our skin, we smell with our nose, and we taste with our tongue.
Biz gözlerimizle görürüz, kulaklarımız ile duyarız, derimiz ile temas ederiz, burnumuz ile koklarız ve dilimizle tadarız.
More Sentences
|
| 37 |
Phrasals |
touch of expr.
|
hafif |
|
I have a touch of a cold today.
Bugün hafif bir soğuk algınlığım var.
More Sentences
|
| 38 |
Phrasals |
touch of expr.
|
biraz |
|
How about adding a touch of pepper?
Biraz biber eklemeye ne dersin?
More Sentences
|
| Phrases |
|
| 39 |
Phrases |
in touch with (someone) expr.
|
(biriyle) temas halinde |
|
I'm in touch with her.
Onunla temas halindeyim.
More Sentences
|
|
|
| 40 |
Phrases |
in touch with (someone) expr.
|
(biriyle) bağlantıda |
|
We're not in touch with Tom.
Tom'la bağlantıda değiliz.
More Sentences
|
| 41 |
Phrases |
in touch with (someone) expr.
|
(biriyle) irtibat halinde |
|
I wish I'd stayed in touch with Tom.
Keşke Tom'la irtibat halinde kalsaydım.
More Sentences
|
| 42 |
Phrases |
in touch with (someone) expr.
|
(biriyle) temasta |
|
Are you in touch with Tom?
Tom'la temasta mısın?
More Sentences
|
| Colloquial |
|
| 43 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
bir tutam (bir şey) |
|
How about adding a touch of pepper?
Bir tutam biber eklemeye ne dersin?
More Sentences
|
| 44 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
birazcık (bir şey) |
|
This soup needs just a touch of salt.
Bu çorbanın birazcık tuza ihtiyacı var.
More Sentences
|
| General |
|
| 45 |
General |
final touch n.
|
son rötuş |
|
| 46 |
General |
touch n.
|
çeşni |
|
| 47 |
General |
touch n.
|
iz |
|
| 48 |
General |
master touch n.
|
usta eli |
|
| 49 |
General |
touch n.
|
dokunum |
|
| 50 |
General |
touch n.
|
hafif vuruş |
|
| 51 |
General |
master touch n.
|
yerinde söz |
|
| 52 |
General |
light touch n.
|
hafif dokunma |
|
| 53 |
General |
touch n.
|
fırça darbesi |
|
| 54 |
General |
touch n.
|
duyarlılık |
|
| 55 |
General |
touch n.
|
para sızdırma |
|
| 56 |
General |
touch n.
|
üslup |
|
| 57 |
General |
touch n.
|
detay |
|
| 58 |
General |
touch n.
|
hafifçe vurma |
|
| 59 |
General |
touch n.
|
yolunacak kaz |
|
| 60 |
General |
touch n.
|
az bir derece/miktar |
|
| 61 |
General |
touch n.
|
değme |
|
| 62 |
General |
touch n.
|
ilmek |
|
| 63 |
General |
touch sensation n.
|
dokunma duyusu |
|
| 64 |
General |
common touch n.
|
sempatiklik |
|
| 65 |
General |
touch n.
|
zerre |
|
| 66 |
General |
touch n.
|
(birine) özgü davranış tarzı |
|
| 67 |
General |
touch of the sun n.
|
güneş çarpması |
|
| 68 |
General |
touch n.
|
yakalamaca |
|
| 69 |
General |
touch n.
|
yaklaşım |
|
| 70 |
General |
touch of the sun n.
|
güneşe fazla maruz kalmaktan kaynaklanan hastalık ve halsizlik hissi |
|
| 71 |
General |
touch n.
|
işaret |
|
| 72 |
General |
sense of touch n.
|
dokunum |
|
| 73 |
General |
touch n.
|
koku |
|
| 74 |
General |
touch n.
|
elim sende oyunu |
|
| 75 |
General |
touch n.
|
deneme |
|
| 76 |
General |
touch n.
|
ayrıntı |
|
| 77 |
General |
midas touch n.
|
midas dokunuşu |
|
| 78 |
General |
the sense of touch n.
|
lamise |
|
| 79 |
General |
touch n.
|
incelik |
|
|
|
| 80 |
General |
touch n.
|
rötuş |
|
| 81 |
General |
touch n.
|
dokunma |
|
| 82 |
General |
sense of touch n.
|
dokunma duyusu |
|
| 83 |
General |
touch-type n.
|
tuşlara bakmadan yazma |
|
| 84 |
General |
touch-type n.
|
on parmak daktilo yazma |
|
| 85 |
General |
touch-me-not n.
|
kınaçiçeği |
|
| 86 |
General |
one touch control n.
|
tek dokunma ile kontrol |
|
| 87 |
General |
one touch control n.
|
tek tuş kontrol |
|
| 88 |
General |
touch n.
|
dokunma duyusu |
|
| 89 |
General |
touch n.
|
az miktar |
|
| 90 |
General |
touch n.
|
elden geçirme |
|
| 91 |
General |
touch n.
|
elleme |
|
| 92 |
General |
a touch of hope for low-incomers n.
|
dar gelirliye umut kapısı |
|
| 93 |
General |
close touch n.
|
yakından temas |
|
| 94 |
General |
touch tone phone n.
|
tuşlu telefon |
|
| 95 |
General |
touch tone dialling n.
|
tuşlu arama |
|
| 96 |
General |
finishing touch n.
|
son rötuşlar |
|
| 97 |
General |
touch phone n.
|
dokunmatik telefon |
|
| 98 |
General |
death touch n.
|
ölüm dokunuşu |
|
| 99 |
General |
staying in touch n.
|
bağlantıda kalma |
|
| 100 |
General |
root dye/touch-up n.
|
dip boya |
|
| 101 |
General |
touch-up n.
|
yenileme |
|
| 102 |
General |
touch-up n.
|
canlandırma |
|
| 103 |
General |
touch-up n.
|
düzeltme |
|
| 104 |
General |
gentle touch n.
|
yumuşak dokunuş |
|
| 105 |
General |
gentle touch n.
|
hafifçe dokunuş |
|
| 106 |
General |
touch of my tongue n.
|
dilimin dokunuşu |
|
| 107 |
General |
first touch n.
|
ilk karşılaşma |
|
| 108 |
General |
personal touch n.
|
kişisel dokunuş |
|
| 109 |
General |
personal touch n.
|
insanlara özel hissettirecek ek hizmetler |
|
| 110 |
General |
touch n.
|
ima |
|
| 111 |
General |
touch n.
|
ödünç alma |
|
| 112 |
General |
touch n.
|
araklama |
|
| 113 |
General |
touch n.
|
üçkağıtçılık mağduru |
|
| 114 |
General |
touch n.
|
dolandırıcılık kurbanı |
|
| 115 |
General |
touch [obsolete] n.
|
mihenk taşı |
|
| 116 |
General |
touch-up n.
|
yenileme |
|
| 117 |
General |
touch-up n.
|
renovasyon |
|
| 118 |
General |
touch-up n.
|
rötuşlama |
|
| 119 |
General |
touch-up n.
|
kamçı vuruşu |
|
| 120 |
General |
touch-up n.
|
ipucu |
|
| 121 |
General |
touch-box n.
|
içinde kibrit yakmaya yarayan kav olan kutu |
|
| 122 |
General |
touch n.
|
test |
|
| 123 |
General |
touch n.
|
deneme |
|
| 124 |
General |
touch n.
|
zayıflık |
|
| 125 |
General |
touch n.
|
güçsüzlük |
|
| 126 |
General |
touch n.
|
kusur |
|
| 127 |
General |
touch n.
|
geçici duygu |
|
| 128 |
General |
touch n.
|
kıl payı |
|
| 129 |
General |
touch reader n.
|
braille okuyabilen kör kimse |
|
| 130 |
General |
touch-me-not n.
|
burnu havada kimse |
|
| 131 |
General |
midas touch n.
|
zorlanmadan büyük kazançlar elde etme becerisi |
|
| 132 |
General |
midas touch n.
|
içinde bulunduğu her alanı çok başarılı kılma yeteneği |
|
| 133 |
General |
first touch n.
|
ilk dokunuş |
|
| 134 |
General |
finishing touch n.
|
son değişiklik |
|
| 135 |
General |
finishing touch n.
|
son ekleme |
|
| 136 |
General |
finishing touch n.
|
küçük değişiklik |
|
| 137 |
General |
finishing touch n.
|
ufak ekleme |
|
| 138 |
General |
finishing touch n.
|
son süsleme |
|
| 139 |
General |
touch of madness n.
|
delilik dokunuşu |
|
| 140 |
General |
touch up v.
|
rötuş yapmak |
|
| 141 |
General |
get into touch v.
|
görüşmek |
|
| 142 |
General |
touch v.
|
teğet geçmek |
|
| 143 |
General |
touch in v.
|
hafif dokunuşlarla çizmek (bir resimdeki detayı) |
|
| 144 |
General |
touch at v.
|
uğramak (gemi bir yere) |
|
| 145 |
General |
touch v.
|
para sızdırmak |
|
| 146 |
General |
touch v.
|
elle karıştırmak |
|
| 147 |
General |
be out of touch v.
|
dünyada olup bitenlerden haberi olmamak |
|
| 148 |
General |
touch something up v.
|
bir şeyi boyayla rötuş etmek |
|
| 149 |
General |
touch v.
|
kavuşmak |
|
| 150 |
General |
touch v.
|
incitmek |
|
| 151 |
General |
give a magic touch v.
|
renk katmak |
|
| 152 |
General |
touch v.
|
kullanmak (içki/sigara/uyuşturucu) |
|
| 153 |
General |
let touch v.
|
dokundurmak |
|
| 154 |
General |
touch v.
|
düzeltmek |
|
| 155 |
General |
stay in touch with v.
|
iletişim halinde bulunmak |
|
| 156 |
General |
be out of touch with v.
|
iletişim içinde olmamak |
|
| 157 |
General |
be out of touch with v.
|
habersiz olmak |
|
| 158 |
General |
touch base with v.
|
konuşmak |
|
| 159 |
General |
touch briefly v.
|
kısaca değinmek |
|
| 160 |
General |
touch v.
|
bahsetmek |
|
| 161 |
General |
touch v.
|
eline su dökmek |
|
| 162 |
General |
get in touch v.
|
temasta olmak |
|
| 163 |
General |
touch something off v.
|
bir şeye sebep olmak |
|
| 164 |
General |
touch v.
|
temas etmek |
|
| 165 |
General |
touch bottom v.
|
en alt düzeye inmek (fiyat) |
|
| 166 |
General |
touch down v.
|
inmek |
|
| 167 |
General |
get in touch with v.
|
irtibat kurmak |
|
| 168 |
General |
touch off v.
|
çıkarmak |
|
| 169 |
General |
touch something up v.
|
bir şeyi rötuş etmek |
|
| 170 |
General |
get in touch with v.
|
temasa geçmek |
|
| 171 |
General |
touch v.
|
ile meşgul olmak |
|
| 172 |
General |
keep in touch v.
|
temas halinde bulunmak |
|
| 173 |
General |
touch for v.
|
istemek (birinden belirli bir miktar para) |
|
| 174 |
General |
keep in touch v.
|
iletişim halinde bulunmak |
|
| 175 |
General |
touch v.
|
hafifçe vurmak |
|
| 176 |
General |
touch v.
|
istifade etmek |
|
| 177 |
General |
touch down v.
|
yere inmek |
|
| 178 |
General |
not to touch v.
|
el sürmemek |
|
| 179 |
General |
touch somebody deeply v.
|
içine işlemek |
|
| 180 |
General |
get in touch with v.
|
ilişki kurmak |
|
| 181 |
General |
perceive by touch v.
|
dokunarak anlamak |
|
| 182 |
General |
touch v.
|
bitişik olmak |
|
| 183 |
General |
touch v.
|
değdirmek |
|
| 184 |
General |
touch up v.
|
yenilemek |
|
| 185 |
General |
put to the touch v.
|
denemek |
|
| 186 |
General |
get in touch with v.
|
bağlantı kurmak |
|
| 187 |
General |
touch v.
|
yemek |
|
| 188 |
General |
be in touch with v.
|
temasta bulunmak |
|
| 189 |
General |
touch bottom v.
|
ayaklarını suyun dibine değdirmek |
|
| 190 |
General |
touch off v.
|
neden olmak |
|
| 191 |
General |
touch v.
|
yetmek |
|
| 192 |
General |
touch base with v.
|
biriyle görüşmek |
|
| 193 |
General |
touch something up v.
|
sadece gereken yerlere boya vurarak bir şeyin görünümünü düzeltmek |
|
| 194 |
General |
touch v.
|
kırmak |
|
| 195 |
General |
touch v.
|
ile ilgilenmek |
|
| 196 |
General |
make touch v.
|
dokundurmak |
|
| 197 |
General |
not to touch a hair of someone's head v.
|
kılına dokunmamak |
|
| 198 |
General |
not to touch v.
|
ağzına sürmemek (yiyecek vb) |
|
| 199 |
General |
touch v.
|
ilişmek |
|
| 200 |
General |
touch something off v.
|
bir şeyi başlatmak |
|
| 201 |
General |
touch up v.
|
canlandırmak |
|
| 202 |
General |
touch somebody on the raw v.
|
can damarına basmak |
|
| 203 |
General |
give a magic touch v.
|
renk getirmek |
|
| 204 |
General |
touch off v.
|
patlatmak |
|
| 205 |
General |
touch bottom v.
|
en kötü aşamaya gelmek |
|
| 206 |
General |
touch v.
|
boy ölçüşmek |
|
| 207 |
General |
get in touch v.
|
bağlantıda olmak |
|
| 208 |
General |
keep touch with v.
|
ile ilişkiyi sürdürmek |
|
| 209 |
General |
touch v.
|
kıyaslanmak |
|
| 210 |
General |
touch v.
|
elleşmek |
|
| 211 |
General |
touch one's heart with sorrow v.
|
içine işlemek |
|
| 212 |
General |
touch v.
|
yemek içmek |
|
| 213 |
General |
touch v.
|
elle temas etmek |
|
| 214 |
General |
touch v.
|
erişmek |
|
| 215 |
General |
touch somebody up v.
|
ellemek |
|
| 216 |
General |
touch somebody on the raw v.
|
bamteline basmak |
|
| 217 |
General |
touch v.
|
yaklaşmak |
|
| 218 |
General |
get in touch with v.
|
temas etmek |
|
| 219 |
General |
be out of touch with v.
|
ile temasta bulunmamak |
|
| 220 |
General |
be in touch with v.
|
bağlantıyı koparmamak |
|
| 221 |
General |
keep in touch with v.
|
bağlantıyı koparmamak |
|
| 222 |
General |
be in touch with v.
|
ile ilişkiyi koparmamak |
|
| 223 |
General |
keep in touch with v.
|
ile ilişkiyi koparmamak |
|
| 224 |
General |
be in touch with v.
|
ile teması sürdürmek |
|
| 225 |
General |
keep in touch with v.
|
ile teması sürdürmek |
|
| 226 |
General |
get in touch with v.
|
bağlantıya geçmek |
|
| 227 |
General |
touch base v.
|
konuşmak |
|
| 228 |
General |
get in touch with v.
|
ile temasa geçmek |
|
| 229 |
General |
touch base v.
|
görüşmek |
|
| 230 |
General |
touch somebody on the raw v.
|
yarasına parmak basmak |
|
| 231 |
General |
keep in touch v.
|
ilişkiyi kesmemek |
|
| 232 |
General |
touch a sore spot v.
|
hassas bir konuya temas etmek |
|
| 233 |
General |
touch a sore spot v.
|
bamteline basmak |
|
| 234 |
General |
be in touch with v.
|
irtibat halinde olmak |
|
| 235 |
General |
not touch v.
|
el sürmemek |
|
| 236 |
General |
touch up v.
|
onarmak |
|
| 237 |
General |
touch up v.
|
son onarımını yapmak |
|
| 238 |
General |
give a novel touch to v.
|
renk vermek |
|
| 239 |
General |
give a novel touch to v.
|
renk katmak |
|
| 240 |
General |
lose touch with life v.
|
dünyadan el çekmek |
|
| 241 |
General |
lose touch with life v.
|
dünyadan geçmek |
|
| 242 |
General |
be tinged with a touch of blue v.
|
maviye çalmak |
|
| 243 |
General |
touch on the raw v.
|
can evinden vurmak |
|
| 244 |
General |
touch a sore point v.
|
bam teline basmak |
|
| 245 |
General |
touch a sore spot v.
|
bam teline basmak |
|
| 246 |
General |
touch on v.
|
-e temas etmek |
|
| 247 |
General |
touch on v.
|
-e değinmek |
|
| 248 |
General |
touch upon v.
|
-e değinmek |
|
| 249 |
General |
not touch something with a ten-foot pole v.
|
karışmak istememek (bir olaya vb) |
|
| 250 |
General |
touch on v.
|
-e dokunmak |
|
| 251 |
General |
touch upon v.
|
-e dokunmak |
|
| 252 |
General |
get in touch (with) v.
|
başvurmak |
|
| 253 |
General |
get in touch (with) v.
|
ilişki kurmak |
|
| 254 |
General |
get in touch (with) v.
|
temasa geçmek |
|
| 255 |
General |
be out of touch with v.
|
yeni gelişmeler hakkında bilgisi olmamak |
|
| 256 |
General |
touch upon v.
|
-e temas etmek |
|
| 257 |
General |
keep in touch v.
|
münasebette bulunmak |
|
| 258 |
General |
keep in touch with v.
|
sürekli temasta olmak |
|
| 259 |
General |
keep in touch with v.
|
bilgi almak |
|
| 260 |
General |
touch on v.
|
(konuya) değinmek |
|
| 261 |
General |
touch down v.
|
(uçak) yere inmek |
|
| 262 |
General |
get in touch v.
|
ilişki kurmak |
|
| 263 |
General |
lose touch with v.
|
birisiyle olan bağlantısını kaybetmek |
|
| 264 |
General |
lose touch with v.
|
birisiyle olan temasını kaybetmek |
|
| 265 |
General |
be put in touch with someone v.
|
birilerine yönlendirilmek |
|
| 266 |
General |
be put in touch with someone v.
|
birisine yönlendirilmek |
|
| 267 |
General |
touch on the significance of something v.
|
önemine değinmek |
|
| 268 |
General |
touch upon the significance of something v.
|
önemine değinmek |
|
| 269 |
General |
touch slightly v.
|
teğet geçmek |
|
| 270 |
General |
be in touch with v.
|
iletişim içinde olmak |
|
| 271 |
General |
be in touch with v.
|
iletişim halinde olmak |
|
| 272 |
General |
be in touch with v.
|
iletişim içerisinde olmak |
|
| 273 |
General |
be in touch with v.
|
iletişimde olmak |
|
| 274 |
General |
touch upon a subject v.
|
birşeye dokunmak |
|
| 275 |
General |
touch at a port v.
|
bir limana uğramak |
|
| 276 |
General |
not to touch alcohol v.
|
ağzına içki sürmemek |
|
| 277 |
General |
not to touch alcohol v.
|
ağzına içki koymamak |
|
| 278 |
General |
touch the bottom v.
|
boy vermek (denizde vb) |
|
| 279 |
General |
keep in touch v.
|
temas içinde olmak |
|
| 280 |
General |
be in touch v.
|
temas içinde olmak |
|
| 281 |
General |
touch briefly on the subject v.
|
konuya kısaca değinmek |
|
| 282 |
General |
get in touch with someone v.
|
birisiyle temasa geçmek |
|
| 283 |
General |
not touch on v.
|
değinmemek |
|
| 284 |
General |
fall out of touch with v.
|
-ile irtibatı kaybetmek |
|
| 285 |
General |
fall out of touch with v.
|
-ile irtibatı yitirmek |
|
| 286 |
General |
touch slightly v.
|
hafifçe dokunmak |
|
| 287 |
General |
touch slightly v.
|
hafifçe değmek |
|
| 288 |
General |
not touch any food v.
|
yemeğe dokunmamak |
|
| 289 |
General |
want to get in touch v.
|
irtibata geçmek istemek |
|
| 290 |
General |
keep in touch with v.
|
iletişimde kalmak |
|
| 291 |
General |
stay in touch with v.
|
temas halinde olmak |
|
| 292 |
General |
stay in touch with v.
|
bağlantı halinde olmak/bulunmak |
|
| 293 |
General |
touch on an important matter v.
|
önemli bir noktaya temas etmek |
|
| 294 |
General |
touch up her make-up v.
|
makyajını tazelemek |
|
| 295 |
General |
need to dye/touch-up the roots v.
|
saçının dip boyası gelmek |
|
| 296 |
General |
remain within touch distance of somebody v.
|
birinin temas mesafesinde kalmak |
|
| 297 |
General |
stay in touch with one's friends v.
|
arkadaşlarıyla iletişimde olmak |
|
| 298 |
General |
lose touch with v.
|
görüşememek |
|
| 299 |
General |
stop getting/keeping in touch (with) v.
|
iletişimi kesmek |
|
| 300 |
General |
keep in touch v.
|
biriyle iletişim halinde olmak |
|
| 301 |
General |
keep touch [obsolete] v.
|
usulüne uygun bir şekilde işlevi yerine getirmek |
|
| 302 |
General |
keep touch [obsolete] v.
|
verilen söze sadık olmak |
|
| 303 |
General |
touch v.
|
yan yana olmak |
|
| 304 |
General |
touch v.
|
zarar görmek |
|
| 305 |
General |
touch v.
|
hasar görmek |
|
| 306 |
General |
touch v.
|
renk vermek |
|
| 307 |
General |
touch v.
|
selam işareti olarak (şapkaya, perçeme) parmakları dokundurmak |
|
| 308 |
General |
touch v.
|
elde etmek |
|
| 309 |
General |
touch v.
|
dolandırmak |
|
| 310 |
General |
touch v.
|
cebinden (bir şey) çalmak |
|
| 311 |
General |
touch v.
|
(ilacı, kremi) nazikçe uygulamak |
|
| 312 |
General |
touch v.
|
şöyle bir değinmek |
|
| 313 |
General |
touch v.
|
idrak etmek |
|
| 314 |
General |
touch v.
|
utandırmak |
|
| 315 |
General |
touch v.
|
ufak rötuşlar yapmak |
|
| 316 |
General |
touch [obsolete] v.
|
kanuna aykırı olarak değiştirmek |
|
| 317 |
General |
touch [obsolete] v.
|
rüşvetle kandırmak |
|
| 318 |
General |
touch [obsolete] v.
|
cezbetmek |
|
| 319 |
General |
touch v.
|
ilgili olmak |
|
| 320 |
General |
touch v.
|
ilişkili olmak |
|
| 321 |
General |
touch v.
|
kıyısında olmak |
|
| 322 |
General |
touch v.
|
sınırında olmak |
|
| 323 |
General |
touch v.
|
iz bırakmak |
|
| 324 |
General |
touch v.
|
izlenim bırakmak |
|
| 325 |
General |
touch upon a subject v.
|
bir konuya değinmek |
|
| 326 |
General |
touch and go adj.
|
tehlikeli iş |
|
| 327 |
General |
touch adj.
|
dokunmatik |
|
| 328 |
General |
out of touch adj.
|
bilgisi yok |
|
| 329 |
General |
touch-and-go adj.
|
sonucu belli olmayan |
|
| 330 |
General |
touch-and-go adj.
|
tehlikeli |
|
| 331 |
General |
touch-and-go adj.
|
riskli |
|
| 332 |
General |
touch-and-go adj.
|
belirsiz |
|
| 333 |
General |
touch-operated adj.
|
dokunmatik |
|
| 334 |
General |
touch-and-go adj.
|
meçhul |
|
| 335 |
General |
touch-and-go adj.
|
durumu belirsiz |
|
| 336 |
General |
out of touch adj.
|
başkalarının endişelerini anlayamayan |
|
| 337 |
General |
out of touch adj.
|
başkalarının çektiği zorlukları anlayamayan |
|
| 338 |
General |
out of touch adj.
|
ulaşılamayan |
|
| 339 |
General |
touch-and-go adj.
|
kırılgan |
|
| 340 |
General |
touch-and-go adj.
|
nazik |
|
| 341 |
General |
touch-and-go adj.
|
aşırı dar |
|
| 342 |
General |
touch-and-go adj.
|
ayaküstü |
|
| 343 |
General |
touch-and-go adj.
|
aceleyle yapılan |
|
| 344 |
General |
touch-me-not-ish adj.
|
itici |
|
| 345 |
General |
touch-me-not-ish adj.
|
soğuk |
|
| 346 |
General |
touch-me-not-ish adj.
|
mesafeli |
|
| 347 |
General |
hot to the touch adj.
|
dokununca sıcak hissedilen |
|
| 348 |
General |
one-touch adj.
|
tek tuşlu |
|
| 349 |
General |
one-touch adj.
|
tek dokunuşla çalışan |
|
| 350 |
General |
out-of-touch adj.
|
son gelişmelerden habersiz olan |
|
| 351 |
General |
out-of-touch adj.
|
tuzu kuru olan |
|
| 352 |
General |
out-of-touch adj.
|
halden anlamayan |
|
| 353 |
General |
in touch with nature adv.
|
doğayla iç içe |
|
| 354 |
General |
by touch adv.
|
hissederek |
|
| 355 |
General |
in touch with prep.
|
-den haberdar |
|
| 356 |
General |
touch wood! interj.
|
şeytan kulağına kurşun! |
|
| 357 |
General |
touch wood! interj.
|
şeytan kulağına |
|
| 358 |
General |
touch wood interj.
|
şeytan kulağına kurşun |
|
| 359 |
General |
in touch expr.
|
son gelişmeleri takip eden |
|
| 360 |
General |
in touch expr.
|
başkalarının sorunlarını anlayabilen |
|
| 361 |
General |
in touch expr.
|
iletişim araçlarıyla ulaşılabilen |
|
| Phrasals |
|
| 362 |
Phrasals |
touch up v.
|
düzeltme yapmak |
|
| 363 |
Phrasals |
touch up v.
|
değişiklik yapmak |
|
| 364 |
Phrasals |
touch off v.
|
ince detaylarıyla tasvir etmek |
|
| 365 |
Phrasals |
touch bases v.
|
tekrar iletişime geçmek |
|
| 366 |
Phrasals |
touch down v.
|
(ragbide) topu rakip takımın kale çizgisinin ötesine atarak gol atmak |
|
| 367 |
Phrasals |
touch in v.
|
kurşun kalem veya fırça darbeleriyle (detay) eklemek |
|
| 368 |
Phrasals |
touch on v.
|
ilgili olmak |
|
| 369 |
Phrasals |
touch on v.
|
tamir etmek |
|
| 370 |
Phrasals |
touch on v.
|
etkilemek |
|
| 371 |
Phrasals |
touch up v.
|
ufak dokunuşlarla uyarmak |
|
| 372 |
Phrasals |
touch up v.
|
kamçılamak |
|
| 373 |
Phrasals |
touch off v.
|
kışkırtmak |
|
| 374 |
Phrasals |
touch off v.
|
provoke etmek |
|
| 375 |
Phrasals |
touch off v.
|
infilak ettirmek |
|
| 376 |
Phrasals |
touch off v.
|
ince ayrıntısına kadar tanımlamak |
|
| 377 |
Phrasals |
touch off v.
|
(bayrak yarışçısının) uzattığı eline dokunarak yarışa başlamak |
|
| 378 |
Phrasals |
touch someone (up) for something v.
|
bir şey istemek amacıyla birine yanaşmak |
|
| 379 |
Phrasals |
put someone into touch with v.
|
görüştürmek |
|
| 380 |
Phrasals |
get someone in touch with someone v.
|
görüştürmek |
|
| 381 |
Phrasals |
touch (one) for (something) v.
|
(bir şey) için (birine) yanaşmak |
|
| 382 |
Phrasals |
touch (one) for (something) v.
|
(bir şey) için (birine) yaltaklanmak |
|
| 383 |
Phrasals |
touch (one) for (something) v.
|
(bir şey) için (birine) yalvarmak |
|
| 384 |
Phrasals |
touch (one) for (something) v.
|
(birinden para, yiyecek) dilenmek/koparmaya çalışmak |
|
| 385 |
Phrasals |
touch at (some place) v.
|
(bir yere) demir atmak |
|
| 386 |
Phrasals |
touch at (some place) v.
|
(bir yere) demirlemek |
|
| 387 |
Phrasals |
touch at (some place) v.
|
(bir limana) uğramak |
|
| 388 |
Phrasals |
touch on (something) v.
|
(bir şeyden) bahsetmek |
|
| 389 |
Phrasals |
touch on (something) v.
|
(bir konuya) değinmek |
|
| 390 |
Phrasals |
touch on (something) v.
|
(bir şeye) değinmek |
|
| 391 |
Phrasals |
touch on (something) v.
|
(bir konuya) temas etmek/dokunmak |
|
| 392 |
Phrasals |
touch to (something) v.
|
(bir şeye) dokundurmak |
|
| 393 |
Phrasals |
touch to (something) v.
|
(bir şeye) temas ettirmek |
|
| 394 |
Phrasals |
touch to (something) v.
|
(bir şeyle) birleştirmek |
|
| 395 |
Phrasals |
touch to (something) v.
|
(bir şeye) değdirmek |
|
| 396 |
Phrasals |
touch to (something) v.
|
(bir şeye) dokunmak |
|
| 397 |
Phrasals |
touch to (something) v.
|
(bir şeye) eliyle temas etmek/dokunmak |
|
| 398 |
Phrasals |
touch to (someone) v.
|
(birini) duygulandırmak |
|
| 399 |
Phrasals |
touch to (someone) v.
|
(birini) can evinden vurmak |
|
| 400 |
Phrasals |
touch to (someone) v.
|
(birinin) içine işlemek |
|
| 401 |
Phrasals |
touch to (someone) v.
|
(birinin) ruhuna dokunmak |
|
| 402 |
Phrasals |
touch to (someone) v.
|
(birini) derinden etkilemek |
|
| 403 |
Phrasals |
touch upon (something) v.
|
(bir şeye) değinmek |
|
| 404 |
Phrasals |
touch upon (something) v.
|
(bir şeyi) tartışmak |
|
| 405 |
Phrasals |
touch upon (something) v.
|
(bir konu)/(bir şeyden) bahsetmek |
|
| 406 |
Phrasals |
touch upon (something) v.
|
(bir konuya) değinmek |
|
| 407 |
Phrasals |
touch upon (something) v.
|
(bir konuya) temas etmek/dokunmak |
|
| 408 |
Phrasals |
touch with (something) v.
|
(bir şeyle) etkilemek |
|
| 409 |
Phrasals |
touch with (something) v.
|
(bir şeyle) can evinden vurmak |
|
| 410 |
Phrasals |
touch with (something) v.
|
(bir şeyle) duygulandırmak |
|
| 411 |
Phrasals |
touch with (something) v.
|
(bir şeyle) ruhuna dokunmak |
|
| 412 |
Phrasals |
touch with (something) v.
|
(bir şeyle) derinden etkilemek |
|
| 413 |
Phrasals |
touch of expr.
|
az |
|
| 414 |
Phrasals |
touch of expr.
|
azıcık |
|
| Phrases |
|
| 415 |
Phrases |
zero-touch adj.
|
el değmeden |
|
| 416 |
Phrases |
at the touch of a button adv.
|
bir tuşa/düğmeye basarak yapılacak kadar kolay |
|
| 417 |
Phrases |
at the touch of a button adv.
|
(sadece) bir tuşa/düğmeye basarak/tıklayarak |
|
| 418 |
Phrases |
zero-touch expr.
|
dokunmadan |
|
| 419 |
Phrases |
the touch of my tongue expr.
|
dilimin dokunuşu |
|
| 420 |
Phrases |
keep in touch expr.
|
irtibatımızı koparmayalım |
|
| 421 |
Phrases |
in touch with (someone) expr.
|
(biriyle) iletişim içinde/halinde |
|
| 422 |
Phrases |
in touch with (someone) expr.
|
(biriyle) haberleşme içinde/halinde |
|
| 423 |
Phrases |
in touch with (someone) expr.
|
(biriyle) kopmamış |
|
| 424 |
Phrases |
in touch with (something) expr.
|
(bir şeyden) haberdar |
|
| 425 |
Phrases |
in touch with (something) expr.
|
(bir şeyin) farkında |
|
| 426 |
Phrases |
in touch with (something) expr.
|
(bir şeyi) takipte |
|
| 427 |
Phrases |
in touch with (something) expr.
|
(bir şeye) duyarlı |
|
| Colloquial |
|
| 428 |
Colloquial |
touch of god n.
|
tanrı'nın dokunuşu |
|
| 429 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
azıcık (bir şey) |
|
| 430 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
az miktarda (bir şey) |
|
| 431 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
ufacık/küçücük (bir şey) |
|
| 432 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
bir parça (bir şey) |
|
| 433 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
bir nebze (bir şey) |
|
| 434 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
hafif (bir şey/hastalık, kırgınlık) |
|
| 435 |
Colloquial |
a touch of (something) n.
|
ciddi olmayan (bir şey/hastalık, kırgınlık) |
|
| 436 |
Colloquial |
touch of something n.
|
hafif bir hastalık, kırgınlık, rahatsızlık |
|
| 437 |
Colloquial |
touch of something n.
|
ciddi olmayan bir hastalık, kırgınlık, rahatsızlık |
|
| 438 |
Colloquial |
touch of something n.
|
azıcık bir şey |
|
| 439 |
Colloquial |
touch of something n.
|
birazcık bir şey |
|
| 440 |
Colloquial |
touch of something n.
|
bir parça bir şey |
|
| 441 |
Colloquial |
touch of something n.
|
küçük bir parça bir şey |
|
| 442 |
Colloquial |
touch v.
|
kadar iyi olmak |
|
| 443 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
iletişimi yok |
|
| 444 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
iletişimi olmayan |
|
| 445 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
irtibatı yok |
|
| 446 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
irtibatı olmayan |
|
| 447 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
irtibatı/iletişimi kopmuş |
|
| 448 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
haberdar olmayan |
|
| 449 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
bağlantısı yok |
|
| 450 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
bağlantısı olmayan |
|
| 451 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
teması yok |
|
| 452 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
temasta olmayan |
|
| 453 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
görüşmeyen |
|
| 454 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel trendlere/tarzlara/tavırlara uymayan |
|
| 455 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
mevcut trendlerden/tarzlardan/yaklaşımlardan haberdar olmayan |
|
| 456 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
günümüz trendleriyle/tarzlarıyla/tutumlarıyla alakası olmayan |
|
| 457 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel trendlerden/tarzlardan/yaklaşımlardan uzak olan |
|
| 458 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel trendleri/tarzları/yaklaşımları kabul etmeyen |
|
| 459 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel trendlerle/tarzlarla/tutumlarla ilgisi olmayan |
|
| 460 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel trendleri/tarzları/tutumları yakalayamayan |
|
| 461 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel trendlerle/tarzlarla/tutumlarla bağlantısı olmayan |
|
| 462 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel trendleri/tarzları/yaklaşımları takip etmeyen |
|
| 463 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
uzun süredir yapmadığı için unutmuş |
|
| 464 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
hamlamış |
|
| 465 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
becerisini/yeteneğini kaybetmiş |
|
| 466 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
ustalığını kaybetmiş |
|
| 467 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
uzak kalmış |
|
| 468 |
Colloquial |
out of touch adj.
|
güncel olanın gerisinde kalan |
|
| 469 |
Colloquial |
with one touch expr.
|
tek dokunuş ile |
|
| Idioms |
|
| 470 |
Idioms |
the midas touch n.
|
içinde bulunduğu her alanı çok başarılı kılma yeteneği |
|
| 471 |
Idioms |
light touch n.
|
dikkatli adım |
|
| 472 |
Idioms |
a light touch n.
|
yumuşak bir dokunuş |
|
| 473 |
Idioms |
a soft touch n.
|
yumuşak başlı/huylu kişi |
|
| 474 |
Idioms |
soft touch n.
|
yumuşak/hassas yaklaşım |
|
| 475 |
Idioms |
light touch n.
|
hassas bir yaklaşım |
|
| 476 |
Idioms |
a light touch n.
|
hassas bir yaklaşım |
|
| 477 |
Idioms |
a soft touch n.
|
uysal/mülayim kişi |
|
| 478 |
Idioms |
soft touch n.
|
incelik |
|
| 479 |
Idioms |
light touch n.
|
yumuşak bir dokunuş |
|
| 480 |
Idioms |
a soft touch n.
|
saftirik |
|
| 481 |
Idioms |
soft touch n.
|
saftirik |
|
| 482 |
Idioms |
a soft touch n.
|
safdil |
|
| 483 |
Idioms |
soft touch n.
|
safdil |
|
| 484 |
Idioms |
a soft touch n.
|
kolay kandırılan kişi |
|
| 485 |
Idioms |
soft touch n.
|
kolay kandırılan kişi |
|
| 486 |
Idioms |
a soft touch n.
|
avanak |
|
| 487 |
Idioms |
soft touch n.
|
avanak |
|
| 488 |
Idioms |
a soft touch n.
|
keriz |
|
| 489 |
Idioms |
soft touch n.
|
keriz |
|
| 490 |
Idioms |
a soft touch n.
|
kolay lokma |
|
| 491 |
Idioms |
soft touch n.
|
kolay lokma |
|
| 492 |
Idioms |
a soft touch n.
|
enayi |
|
| 493 |
Idioms |
soft touch n.
|
enayi |
|
| 494 |
Idioms |
crowning touch n.
|
en önemli kısım/parça/nokta |
|
| 495 |
Idioms |
soft touch n.
|
kolayca aldatılabilen kimse |
|
| 496 |
Idioms |
soft touch n.
|
saf kimse |
|
| 497 |
Idioms |
a magic touch n.
|
sihirli dokunuş |
|
| 498 |
Idioms |
crowning touch n.
|
tepe/doruk noktası |
|
| 499 |
Idioms |
the common touch n.
|
(bir liderin/önemli bir kişinin) halk ile iletişim becerisi |
|
| 500 |
Idioms |
crowning touch n.
|
zirve |
|
