|
- Providing a comprehensive overview of the report in just one minute now is impossible.
- Raporun kapsamlı bir özetini şu anda sadece bir dakika içinde sunmak mümkün değil.
- Mr Ortuondo has the floor for one minute for a point of order.
- Bay Ortuondo'nun bir dakika süreyle söz hakkı var.
- Lastly, pursuant to Rule 121(a) of our Rules of Procedure, I was also entitled to speak for one minute.
- Son olarak, İç Tüzüğümüzün 121(a) sayılı kuralı uyarınca, benim de bir dakika konuşma hakkım vardı.
- With just one minute, I must be absolutely specific.
- Sadece bir dakika ile, kesinlikle spesifik olmalıyım.
- As I have only one minute I shall be very brief.
- Sadece bir dakikam olduğu için çok kısa konuşacağım.
- Having been promised adequate speaking time, it is thus that I am left with just one minute.
- Yeterli konuşma süresi sözü verilmiş olmasına rağmen bana sadece bir dakika kaldı.
- Since I only have one minute in which to speak, I shall be very forthright.
- Konuşmak için sadece bir dakikam olduğu için çok açık sözlü olacağım.
- I shall devote my one minute of speaking time to this topic.
- Bir dakikalık konuşma süremi bu konuya ayıracağım.
- I should like to remind colleagues that these speeches should be limited to one minute.
- Meslektaşlarıma bu konuşmaların bir dakika ile sınırlı olması gerektiğini hatırlatmak isterim.
- Nobody needs to cut down the current weekend driving bans by even one minute.
- Hiç kimsenin mevcut hafta sonu sürüş yasaklarını bir dakika bile azaltmasına gerek yok.
- In one minute nobody should confuse attitude with platitude.
- Bir dakika içinde kimse bu tutumu basmakalıp sözlerle karıştırmamalıdır.
- You have the floor for one minute.
- Bir dakika süreyle söz hakkınız var.
- You, too, have gone one minute over your time.
- Siz de sürenizi bir dakika aştınız.
- In one minute, nobody should confuse attitude with a platitude.
- Bir dakika içinde kimse tavrı basmakalıp sözlerle karıştırmasın.
- Providing a comprehensive overview of the report in just one minute now is impossible.
- Raporun kapsamlı bir özetini sadece bir dakika içinde sunmak şu anda mümkün değil.
- That clock is one minute fast.
- O saat bir dakika ileri.
- I missed the train by only one minute.
- Treni sadece bir dakika ile kaçırdım.
- I'll be with you in just one minute.
- Sadece bir dakika içinde seninle olacağım.
- Will you excuse me for just one minute?
- Bana bir dakika izin verir misiniz?
- Give me one minute.
- Bana bir dakika ver.
- Just give me one minute.
- Bana sadece bir dakika ver.
- Wait just one minute.
- Sadece bir dakika bekle.
- Wait one minute.
- Bir dakika bekle.
- He says he's busy one minute, and then says that he has nothing to do the next.
- Bir dakika meşgul olduğunu söylüyor, bir dakika sonra yapacak bir şeyi olmadığını söylüyor.
- One minute earlier, and we could have seen the Queen.
- Bir dakika daha erken gelseydik, Kraliçe'yi görebilirdik.
- Just give me one minute.
- Bana yalnızca bir dakika ver.
- He missed the train by one minute.
- Bir dakika ile treni kaçırdı.
- One minute has sixty seconds.
- Bir dakikada altmış saniye vardır.
- My watch gains one minute a day.
- Saatim günde bir dakika ileri gidiyor.
- You have one minute.
- Bir dakikan var.
- Disconnect the power cable from the modem, wait for approximately one minute, then reconnect the cable.
- Güç kablosunu modemden çıkarın, yaklaşık bir dakika bekleyin, sonra kabloyu yeniden bağlayın.
- One minute has sixty seconds.
- Bir dakikanın altmış saniyesi vardır.
- Give me just one minute.
- Bana yalnızca bir dakika ver.
- Give me just one minute.
- Bana sadece bir dakika ver.
- You've got one minute left.
- Bir dakikan kaldı.
- This clock gains one minute a day.
- Bu saat günde bir dakika ileri gider.
- Tom held his breath for one minute.
- Tom bir dakika boyunca nefesini tuttu.
- You have one minute to decide.
- Karar vermek için bir dakikan var.
- This alarm clock gains one minute a day.
- Bu çalar saat, günde bir dakika ileri gidiyor.
- This clock gains one minute a day.
- Bu saat günde bir dakika ileri gidiyor.
- He missed the train by one minute.
- Treni bir dakika ile kaçırdı.
- I missed the train by only one minute.
- Ben, sadece bir dakika ile treni kaçırdım.
- Will you excuse me for just one minute?
- Bana sadece bir dakika izin verir misiniz?
- I'll be with you in just one minute.
- Bir dakika içinde seninle olacağım.
- You've got one minute left.
- Bir dakikanız kaldı.
Show More (42)
|