|
- Unfortunately, we have heard of examples showing that this is not the case.
- Ne yazık ki durumun böyle olmadığını gösteren örnekler duyduk.
- With regard to the introduction of democratic wishes, we hear of quite a few positive developments.
- Demokratik isteklerin yerine getirilmesiyle ilgili olarak, pek çok olumlu gelişme duyuyoruz.
- I too was disappointed at what I read and heard of events in Bali.
- Bali'deki olaylarla ilgili okuduklarım ve duyduklarım beni de hayal kırıklığına uğrattı.
- However, today we have heard of the presidency's enthusiasm for developing European defence.
- Ancak bugün dönem başkanlığının Avrupa savunmasını geliştirme konusundaki hevesini duyduk.
- You have heard of ‘Dying for Danzig’; now, the Poles have brought us ‘Dying for Poland’.
- "Danzig için Ölmek"i duymuşsunuzdur; şimdi de Polonyalılar bize "Polonya için Ölmek"i getirdiler.
- I assume, though, that you have heard of its two stars, Hugh Grant and Andy McDowell.
- Yine de, filmin iki yıldızı Hugh Grant ve Andy McDowell'ı duyduğunuzu varsayıyorum.
- It is very sad to hear of this horrific accident after so much recent bad news in Spain.
- İspanya'da son dönemde yaşanan onca kötü haberin ardından bu korkunç kazayı duymak çok üzücü.
- You have heard of ‘Dying for Danzig’; now, the Poles have brought us ‘Dying for Poland’.
- Danzig için Ölmek'i duymuşsunuzdur; şimdi de Polonyalılar bize Polonya için Ölmek'i getirdiler.
- Every week we hear of more police officers and civilians murdered.
- Her hafta daha fazla polis memurunun ve sivilin öldürüldüğünü duyuyoruz.
- I too was disappointed at what I read and heard of events in Bali.
- Bali'deki olaylarla ilgili olarak okuduklarım ve duyduklarım beni de hayal kırıklığına uğrattı.
- We have already heard of the unfair nature of the election system.
- Seçim sisteminin adil olmadığını daha önce de duyduk.
- Rob can tick off many bands I've never heard of.
- Rob adını hiç duymadığım birçok grubu sayabilir.
- I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
- Birçok kişiye mağazayı sordum ama kimse duymamıştı.
- I've never heard of that city.
- Bu şehri hiç duymamıştım.
- How did you come to hear of it?
- Nasıl oldu da onu duydun?
- Have you ever heard of a man named Tom Jackson?
- Sen hiç Tom Jackson adında bir adamı duydun mu?
- I've never heard of her.
- Ben de onu hiç duymadım.
- Have you ever heard of it?
- Hiç onu duydun mu?
- I've heard of Tom's marriage to a rich woman.
- Tom'un zengin bir kadınla evliliğini duydum.
- Have you ever heard of something similar?
- Hiç benzer bir şey duydun mu?
- Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka kimse duymadı.
- Have you ever heard of such a thing?
- Hiç böyle bir şey duydunuz mu?
- You might have heard of it.
- Belki duymuşsundur.
- I have never heard of Tatoeba.
- Tatoeba'yı hiç duymadım.
- Tom said he'd never heard of me.
- Tom beni hiç duymadığını söyledi.
- Why have I never heard of Tom?
- Neden Tom'u hiç duymadım?
- Have you ever heard of it?
- Hiç bunu duydun mu?
- Tom told me that he often drinks root beer, but he'd not only never drunk spruce beer, he'd never even heard of it.
- Tom bana sık sık kök birası içtiğini ama ladin birasını hiç içmediğini, hatta adını bile duymadığını söyledi.
- Have you ever heard of Nessie?
- Nessie'yi hiç duydunuz mu?
- I have heard of it before.
- Daha önce de duymuştum.
- You've probably heard of us.
- Muhtemelen bizi duymuşsundur.
- You have, no doubt, heard of our company.
- Şüphesiz, şirketimizi duymuşsunuzdur.
- I've heard of Tom's marriage to a rich woman.
- Tom'un zengin bir kadınla evlendiğini duydum.
- Tom wouldn't hear of it.
- Tom onu duymadı.
- I've never heard of that.
- Onu hiç duymadım.
- I've actually heard of this.
- Ben aslında bunu duydum.
- I've never heard of such a thing.
- Hiç böyle şey duymadım.
- I've never heard of such a thing.
- Ben böyle bir şeyi hiç duymadım.
- You may have heard of the term.
- Bu terimi duymuş olabilirsiniz.
- I've never heard of Tom.
- Tom'u hiç duymadım.
- I have never heard of this actor.
- Bu aktörün adını hiç duymadım.
- I've never heard of that stereotype!
- O genellemeyi hiç duymadım!
- I was deeply affected when I heard of his death.
- Öldüğünü duyduğumda derinden etkilendim.
- I never heard of such a machine before.
- Daha önce hiç böyle bir makine duymadım.
- I've never heard of that.
- Bunu hiç duymadım.
- Have you ever heard of a poet by the name of Tom?
- Hiç Tom adında bir şair duydun mu?
- Have you ever heard of such a thing?
- Hiç böyle bir şey duydun mu?
- Did you ever hear of such a strange custom?
- Hiç böyle garip bir alışkanlık duydunuz mu?
- After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
- Büyükbabasının ölümünü duymanın ilk şokundan sonra kız ağlamaya başladı.
- I don't remember having heard of her.
- Onu duyduğumu hatırlamıyorum.
- Have you ever heard of him?
- Onla ilgili bir şey duydun mu?
- I've never heard of it.
- Hiç duymadım.
- Haven't you ever heard of Rio de Janeiro?
- Rio de Janeiro'yu hiç duymadın mı?
- Have you ever heard of Nessie?
- Sen hiç Nessie'yi duydun mu?
- We have heard of your success in the exam.
- Sınavdaki başarınızı duyduk.
- Sami never heard of that cult.
- Sami o tarikatı hiç duymadı.
- I am very pleased to hear of your success.
- Başarınızı duyduğuma çok memnun oldum.
- I've heard of you.
- Seni duymuştum.
- I am very pleased to hear of your success.
- Başarınızı duyduğuma çok sevindim.
- Have you ever heard of a poet by the name of Tom?
- Tom adında bir şair duydun mu hiç?
- I've actually heard of this.
- Aslında bunu duymuştum.
- I've heard of worse things.
- Ben daha kötü şeyler duydum.
- How did you come to hear of it?
- Bunu nasıl duydun?
- If you happen to hear of anybody that wants to buy a house, please let me know.
- Ev almak isteyen birini duyarsan, lütfen bana bildir.
- I haven't heard of it.
- Hiç duymadım.
- Have you ever heard of a Canadian guitarist named Tom Jackson?
- Tom Jackson adında Kanadalı bir gitarist duydun mu hiç?
- I've never heard of you.
- Seni hiç duymadım.
- He did nothing but weep when he heard of his mother's death.
- Annesinin ölümünü duyduğunda ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
- You might have heard of it.
- Bunu duymuş olabilirsin.
- You've probably heard of me.
- Muhtemelen duymuşsundur beni.
- I have neither seen nor heard of such a thing.
- Böyle bir şeyi ne gördüm ne de duydum.
- I asked many persons about the store, but no one had heard of it.
- Mağazayı pek çok kişiye sordum, ancak kimse onu duymamıştı.
- Don't tell me you've never heard of Tom Jackson.
- Tom Jackson'u hiç duymadığını bana söyleme.
- I've never heard of him.
- Onu hiç duymadım.
- I've never heard of that city.
- O şehri asla duymadım.
- Have you ever heard of a custom as strange as this?
- Hiç bu kadar garip bir gelenek duydunuz mu?
- They have not yet heard of it.
- Henüz duymamışlar.
- I was deeply affected when I heard of his death.
- Ölümünü duyduğumda derinden etkilendim.
- I've never heard of it until now.
- Şimdiye kadar bunu hiç duymamıştım.
- I can't believe you've never heard of us.
- Bizi hiç duymadığına inanamıyorum.
- Why have I never heard of her?
- Neden onu hiç duymadım?
- I've never heard of that stereotype!
- Bu klişeyi hiç duymamıştım!
- Have you ever heard of the Loch Ness monster?
- Hiç Loch Ness canavarını duydunuz mu?
- Have you ever heard of Tom Jackson?
- Hiç Tom Jackson'ı duydun mu?
- Did you ever hear of such a strange custom?
- Hiç böyle garip bir gelenek duydun mu?
- I've heard of it.
- Onu duydum.
- Have you ever heard of the Loch Ness monster?
- Loch Ness canavarını hiç duydun mu?
- If you happen to hear of anybody that wants to buy a house, please let me know.
- Eğer ev almak isteyen birini duyarsan, lütfen bana haber ver.
- I've heard of it.
- Duydum.
- Sami was furious when he heard of Layla's affair.
- Sami, Layla'nın ilişkisini duyduğunda çok öfkelendi.
- Have you ever heard of that before?
- Hiç onu daha önce duydun mu?
- When his wife heard of his violent death, she was beside herself with grief.
- Karısı onun vahşi ölümünü duyduğunda, kederden kendini kaybetmişti.
- We were delighted to hear of his success.
- Onun başarısını duymaktan mutlu olduk.
- I have heard of this song some time ago.
- Bu şarkıyı bir süre önce duymuştum.
- I've never heard of them.
- Onlarla ilgili bir şey duymadım.
- I don't think I've ever heard of anyone named Tom.
- Tom adında birini duyduğumu hiç sanmıyorum.
- The mother will not be at ease until she hears of her son's safe arrival.
- Anne, oğlunun sağ salim vardığını duyana kadar rahat etmez.
- I've never heard of it.
- Onu hiç duymadım.
- He broke down completely on hearing of his daughter's death.
- Kızının ölümünü duyunca tamamen yere yığıldı.
- Tom wouldn't hear of it.
- Tom bunu duymak istemez.
- Nobody's ever heard of him.
- Onu kimse duymadı.
- I've heard of worse things.
- Daha kötü şeyler de duydum.
- To be honest, I've never heard of this place before.
- Dürüst olmak gerekirse, burayı daha önce hiç duymamıştım.
- I hadn't heard of it.
- Ben bunu duymamıştım.
- It's a tiny country that most people have never heard of.
- Çoğu insanın adını bile duymadığı küçük bir ülke.
- We were delighted to hear of your success.
- Başarınızı duyduğumuza çok sevindik.
- I haven't heard of it.
- Bunu duymadım.
- I have heard of it before.
- Onu daha önce duydum.
- I guess you've heard of me.
- Beni duyduğunu sanıyorum.
- Tom had never even heard of that band at that time.
- Tom o zamanlar o grubun adını bile duymamıştı.
- We were delighted to hear of your success.
- Başarını duyduğumuza sevindik.
- I've heard of it happening.
- Bunun olduğunu duydum.
- Have you ever heard of a custom as strange as this?
- Sen hiç bunun kadar tuhaf bir gelenek duydun mu?
- She said she had heard of the accident.
- O, kazayı duyduğunu söyledi.
- Have you ever heard of the concept of linguistic relativity?
- Dilsel görelilik kavramını hiç duydun mu?
- You have, no doubt, heard of our company.
- Şüphesiz şirketimizi duymuşsunuzdur.
- I've never heard of this actor.
- Bu aktörü hiç duymadım.
- Have you ever heard of him?
- Onu hiç duydunuz mu?
- I've never heard of such a strange story.
- Hiç böyle garip bir hikaye duymamıştım.
- Nobody had ever heard of it.
- Daha önce kimse duymamıştı.
- Perhaps you've heard of me.
- Belki adımı duymuşsunuzdur.
- At the zoo, I saw animals that I'd never even heard of before.
- Hayvanat bahçesinde daha önce adını bile duymadığım hayvanlar gördüm.
- Don't tell me you've never heard of Tom Jackson.
- Sakın bana Tom Jackson'ı hiç duymadığını söyleme.
- I've heard of it happening.
- Bunun olduğunu duymuştum.
- Nobody has heard of it but me.
- Benden başka kimse duymadı.
- Have you ever heard of a Canadian guitarist named Tom Jackson?
- Tom Jackson isimli Kanadalı bir gitaristi daha önce duydun mu?
- I've heard of Tom.
- Tom'u duydum.
- I've never heard of such a thing.
- Böyle bir şey asla duymadım.
- I hadn't heard of it.
- Bunu duymamıştım.
- I've never heard of her.
- Onu hiç duymadım.
- The girl said that she had never heard of such a person.
- Kız böyle birini hiç duymadığını söyledi.
- I asked many people about the store, but no one had heard of it.
- Birçok kişiye mağazayı sordum ama kimse duymamıştı.
- I've heard of Tom.
- Tom'u duymuştum.
- Nobody but John has heard of it.
- John'dan başka hiç kimse onu duymadı.
- She said she had heard of the accident.
- Kazayı duyduğunu söyledi.
- I've never heard of it until now.
- Onu şimdiye kadar hiç duymadım.
- You've probably heard of us.
- Muhtemelen bizi duymuşsunuzdur.
- Have you ever heard of a man named Tom Jackson?
- Tom Jackson adında birini hiç duydun mu?
- It's a tiny country that most people have never heard of.
- Bu, çoğu insanın hiç duymadığı küçük bir ülke.
- I've never heard of the actor.
- Aktörün adını hiç duymadım.
- Have you ever heard of something similar?
- Hiç buna benzer bir şey duydunuz mu?
- I don't think I've ever heard of anyone named Tom.
- Tom isimli birini duyduğumu hiç sanmıyorum.
- You may have heard of the term.
- Terimi duymuş olabilirsiniz.
- Perhaps you've heard of me.
- Belki beni duymuşsundur.
- I've never heard of that city yet.
- O şehri daha önce hiç duymadım.
- I guess you've heard of me.
- Sanırım beni duymuşsundur.
- Have you ever heard of that before?
- Bunu daha önce hiç duydun mu?
- He broke down completely on hearing of his daughter's death.
- Kızının ölümünü duyunca tamamen yıkıldı.
- I've never heard of Tom Jackson.
- Tom Jackson'ı hiç duymadım.
- You might have heard of me.
- Beni duymuş olabilirsin.
- We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kalan modası geçmiş yasaları duymuşuzdur, birçoğu birkaç kahkaha için iyidir.
- You've probably heard of me.
- Muhtemelen beni duymuşsundur.
- I must admit that I've never heard of him.
- Onu hiç duymadığımı itiraf etmeliyim.
- I have never heard of this actor.
- Bu aktörü hiç duymadım.
- I was glad to hear of your success.
- Başarını duyduğuma memnun oldum.
- Sami never heard of that cult.
- Sami o tarikatı hiç duymamıştı.
- Have you ever heard of Lucia Popp, who was a Slovakian opera singer?
- Slovakyalı bir opera sanatçısı olan Lucia Popp'u hiç duydunuz mu?
- I've probably heard of him somewhere.
- Muhtemelen bir yerlerde adını duymuşumdur.
- Tom has never heard of me, has he?
- Tom beni hiç duymadı, değil mi?
- Have you ever heard of Tom Jackson?
- Tom Jackson'ı hiç duydun mu?
- Have you seriously not heard of Christmas?
- Cidden Noel'i duymadın mı?
- Nobody has heard of it but me.
- Benden başka hiç kimse onu duymadı.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
- Bir boşanma haberi duyduğumuzda, bunun iki kişinin temel konularda anlaşamamasından kaynaklandığını varsayarız.
- I never heard of such a machine before.
- Böyle bir makineyi daha önce hiç duymamıştım.
- I don't believe I've ever heard of her.
- Onu daha önce duyduğumu sanmıyorum.
- Have you seriously not heard of Christmas?
- Cidden Noel diye bir şey duymadın mı?
- I'm glad to hear of your success.
- Başarını duyduğuma memnun oldum.
- Apparently, he had never heard of recursion.
- Görünüşe göre, özyinelemeyi hiç duymamış.
- You've never heard of me, have you?
- Beni hiç duymadın, değil mi?
- I've never heard of such a strange story.
- Böyle tuhaf bir hikaye asla duymadım.
- Apparently, he had never heard of recursion.
- Görünüşe göre, o hiç tekrarlama duymamıştı.
- I am glad to hear of your success.
- Başarını duyduğuma memnun oldum.
- We were delighted to hear of his success.
- Başarısını duyduğumuza çok sevindik.
- We were glad to hear of his safe return.
- Sağ salim döndüğünü duyduğumuzda çok sevindik.
- The girl said that she had never heard of such a person.
- Kız böyle bir kişiyi asla duymadığını söyledi.
Show More (172)
|
