elusive - English Turkish Sentences
English Turkish
elusive zor adj.
  • Human rights are constantly disregarded, and democracy remains an elusive utopia.
  • İnsan hakları sürekli olarak göz ardı edilmekte ve demokrasi ulaşılması zor bir ütopya olarak kalmaktadır.
  • Stability has been elusive.
  • İstikrarı yakalamak zor oldu.
  • This species of deer is so elusive that only two have ever been photographed in the wild.
  • Bu geyik türlerinin yakalanması o kadar zor ki yabanda şu ana kadar sadece iki tanesinin resmi çekildi.
Show More (1)
elusive anlaşılmaz adj.
  • You're elusive.
  • Sen anlaşılmazsın.
  • Tom is elusive.
  • Tom anlaşılmazdır.
Show More (-1)