| 1 |
dwell |
yaşamak |
v. |
|
- And all Israel dwelt in their cities.
- Ve bütün İsrailliler kentlerinde yaşamaya başladılar.
- He dwells in the country.
- Taşrada yaşıyor.
- I know where you dwell.
- Nerede yaşadığını biliyorum.
- I dwelt in Quezon City.
- Quezon City'de yaşıyordum.
- Lions dwell in Africa.
- Aslanlar Afrika'da yaşar.
- I dwelt in Quezon City.
- Ben Quezon City'de yaşadım.
Show More (3)
|
| 2 |
dwell |
durmak |
v. |
|
- Allow me to dwell for a moment on the issue of direct payments in the agricultural chapter.
- Tarım faslında doğrudan ödemeler konusu üzerinde biraz durmama izin verin.
- The industry is expecting this, and we should not need to dwell so long on issues that require the committee system.
- Sektör bunu bekliyor ve komite sistemini gerektiren konular üzerinde bu kadar uzun süre durmamıza gerek yok.
- She dwelled on the matter for a long time.
- Uzun süre bu meselenin üstünde durdu.
Show More (0)
|
| 3 |
dwell |
üzerinde durmak |
v. |
|
- I should like to dwell for a moment on common sense.
- Bir an için sağduyu üzerinde durmak istiyorum.
Show More (-2)
|
| 4 |
dwell |
bulunmak |
v. |
|
- A sound mind dwells in a sound body.
- Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
Show More (-2)
|
| 5 |
dwell |
kalmak |
v. |
|
- I try not to dwell on the past.
- Geçmişe takılıp kalmamaya çalışıyorum.
Show More (-2)
|
