1 |
dominating |
hakim |
adj. |
|
- The Tutsis of Nilotic origin are the minority tribe, but they dominate the government and the army.
- Nilotik kökenli Tutsiler azınlık kabilesidir ancak hükümete ve orduya hakimdirler.
- Manufacturing is dominated by small and very small firms.
- İmalat sanayisine, küçük ve çok küçük firmalar hakimdir.
- The cathedral dominates the view of the city.
- Katedral şehrin manzarasına hakim.
- The cathedral dominates the cityscape.
- Katedral şehir manzarasına hakimdir.
- The cathedral dominates the cityscape.
- Katedral şehir manzarasına hakim.
Show More (2)
|
2 |
dominating |
hükmeden |
adj. |
|
- Sami was dominating Layla's life.
- Sami, Layla'nın hayatına hükmediyordu.
- Imperialism is an ideology and practice of powerful groups trying to secure or expand their privileges by dominating other groups.
- Emperyalizm, güçlü grupların diğer gruplara hükmederek ayrıcalıklarını güvence altına almaya veya genişletmeye çalıştıkları bir ideoloji ve uygulamadır.
Show More (-1)
|
3 |
dominating |
baskın olan |
adj. |
|
- On the contrary, the issues which dominated were the Middle East and past wrongdoings.
- Aksine baskın olan konular Orta Doğu ve geçmişte yapılan yanlışlar olmuştur.
Show More (-2)
|
4 |
dominating |
baskın |
adj. |
|
- The rights of the individual are emphasised, and repressive measures do not dominate.
- Bireyin hakları vurgulanır ve baskıcı tedbirler baskın değildir.
Show More (-2)
|