| 1 |
come up |
çıkmak |
v. |
|
- There is really no need to wait three years until the Commission comes up simply with proposals.
- Komisyon'un basit önerilerle ortaya çıkması için üç yıl beklemeye gerçekten gerek yok.
- They have come up with only a unilateral solution and a narrow list.
- Sadece tek taraflı bir çözüm ve dar bir liste ile ortaya çıktılar.
- Now, six months after the disaster, there is still oil coming up from the sunken wreck.
- Şimdi, felaketten altı ay sonra, batık enkazdan hala petrol çıkmaya devam ediyor.
- I only want to know in case anything comes up you didn't think was important earlier.
- Sadece daha önce önemli olduğunu düşünmediğiniz bir şey çıkarsa diye bilmek istiyorum.
- I didn't really want to leave the party early, but something came up.
- Gerçekten partiden erken ayrılmak istemiyordum, ama bir şey çıktı.
- Someone should've been able to come up with a better title than that.
- Biri ondan daha iyi bir ünvanla ortaya çıkabilmeliydi.
- Another problem has come up.
- Başka bir sorun ortaya çıktı.
- Tom came up for a gasp of air.
- Tom soluk almak için yukarı çıktı.
- It won't come up.
- O ortaya çıkmayacak.
- Tom had intended to go with Mary, but something came up and he couldn't.
- Tom Mary ile gitmeye niyetlenmişti ama bir şey çıktı ve gidemedi.
- Let's see what comes up.
- Neyin ortaya çıkacağına bakalım.
- Somebody's coming up the stairs.
- Birisi merdivenlerden yukarı çıkıyor.
- Tom is coming up the front walk.
- Tom ön kapıdan çıkıyor.
- Something just came up.
- Bir şey çıktı.
- The elevator is coming up.
- Asansör yukarı çıkıyor.
- Another problem has come up.
- Başka bir sorun çıktı.
- Somebody's coming up the stairs.
- Birisi merdivenlerden çıkıyor.
- It didn't come up.
- Ortaya çıkmadı.
- Tom cancelled his party because something came up.
- Bir şey çıktığı için Tom partisini iptal etti.
- Let's see what comes up.
- Bakalım ne çıkacak.
- Tom came up for a gasp of air.
- Tom nefes almak için yukarı çıktı.
- I'm surprised this didn't come up sooner.
- Bunun daha erken ortaya çıkmadığına şaşırdım.
- I'm afraid something's come up.
- Korkarım bir şey çıktı.
- If problems come up, call me.
- Eğer sorun çıkarsa, beni ara.
- I didn't want to cancel the appointment, but something else came up.
- Randevuyu iptal etmek istemedim ama başka bir işim çıktı.
- I won't be able to meet you tomorrow because something unexpected has come up.
- Yarın seninle buluşamayacağım çünkü beklenmedik bir şey çıktı.
- The tulips have begun to come up.
- Laleler çıkmaya başladı.
- How did you come up with such a good idea?
- Bu kadar iyi bir fikir nasıl ortaya çıktı?
- There's somebody coming up the stairs.
- Merdivenlerden çıkan biri var.
- Nothing came up.
- Hiçbir şey ortaya çıkmadı.
- A putrid smell came up out of the hole in the ground.
- Yerdeki delikten iğrenç bir koku çıktı.
- Where did Tom come up with that stuff?
- Tom nereden çıkarmış bunu?
- I was about to do that, but something came up and I didn't have a chance to.
- Bunu yapmak üzereydim, ama bir şey ortaya çıktı ve bir şansım olmadı.
- It won't come up.
- Ortaya çıkmayacak.
- We hope to come up with a solution soon.
- Yakında bir çözümle ortaya çıkacağımızı umuyoruz.
- Something urgent came up.
- Acil bir şey çıktı.
- This is a salmon that came up the river.
- Bu, nehre çıkan bir somon balığı.
- I was going to go to Australia last month, but something came up and I couldn't go.
- Geçen ay Avustralya'ya gidecektim ama bir şey ortaya çıktı ve ben gidemedim.
- This problem comes up every day.
- Bu sorun her gün ortaya çıkıyor.
- I'll let you know if anything comes up.
- Bir şey çıkarsa size haber veririm.
Show More (37)
|
| 2 |
come up |
gündeme gelmek |
v. |
|
- I was at a foreign affairs meeting when this question came up.
- Bu soru gündeme geldiğinde bir dışişleri toplantısındaydım.
- Towards the end of the debate on the matter, a number of details concerning sludge and waste water came up.
- Konuyla ilgili tartışmaların sonuna doğru, çamur ve atık suyla ilgili bir dizi ayrıntı gündeme geldi.
- This issue has come up under the Temporary Committee on Foot-and-Mouth Disease review.
- Bu konu, Şap Hastalığı Geçici Komitesi'nin incelemesi kapsamında gündeme gelmiştir.
- That comes up in quite a few conversations one has in Russia.
- Rusya'da yapılan pek çok konuşmada bu konu gündeme geliyor.
- There are debates coming up in the short term about how we will be coordinating this.
- Kısa vadede bunu nasıl koordine edeceğimize dair tartışmalar gündeme gelecek.
- The other issue that came up between us was the question of the payment of donors.
- Aramızda gündeme gelen bir diğer konu da bağışçılara ödeme yapılması meselesiydi.
- My question relates to something that will come up on Thursday, which I will raise again.
- Benim sorum perşembe günü gündeme gelecek olan ve tekrar gündeme getireceğim bir konuyla ilgili.
- In less than two weeks Ms Lawal's appeal against her inhuman punishment comes up.
- İki haftadan kısa bir süre içinde Sayın Lawal'ın insanlık dışı cezasına karşı temyiz gündeme gelecek.
- Although this issue comes up time and again, it is very abstract.
- Bu konu zaman zaman gündeme gelse de çok soyuttur.
- This issue has come up under the Temporary Committee on Foot-and-Mouth Disease review.
- Bu konu Şap Hastalığı Geçici Komitesi'nin incelemesi altında gündeme geldi.
- One or two questions came up after the committee debate.
- Komite tartışmalarının ardından bir ya da iki soru gündeme geldi.
- That topic kept coming up.
- Bu konu sürekli gündeme geliyor.
- That topic comes up often.
- Bu konu sık sık gündeme gelmektedir.
- Your name has come up a few times.
- Adın birkaç kez gündeme geldi.
- Your name has come up a few times.
- Adınız birkaç kez gündeme geldi.
- That topic kept coming up.
- Bu konu gündeme gelmeye devam etti.
- A new topic came up in conversation.
- Sohbette yeni bir konu gündeme geldi.
- A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
- That topic never came up.
- Bu konu hiç gündeme gelmedi.
- Your suggestion came up at the meeting.
- Öneriniz toplantıda gündeme geldi.
- I won't be able to meet you tomorrow because something unexpected has come up.
- Beklenmedik bir şey gündeme geldiği için yarın seni karşılayamayacağım.
- That topic comes up often.
- Bu konu sık sık gündeme geliyor.
- I'm surprised this didn't come up sooner.
- Bunun daha önce gündeme gelmemesine şaşırdım.
- The proposal came up last week.
- Teklif geçen hafta gündeme geldi.
- That topic never came up.
- O konu asla gündeme gelmedi.
Show More (22)
|
| 3 |
come up |
yaklaşmak |
v. |
|
- The Zagreb Summit is coming up.
- Zagreb Zirvesi yaklaşıyor.
- Tom's birthday's coming up.
- Tom'un doğum günü yaklaşıyor.
- Valentine's Day is coming up.
- Sevgililer Günü yaklaşıyor.
- I've got a birthday coming up.
- Doğum günüm yaklaşıyor.
- Final exams are coming up, so I'm busy.
- Final sınavları yaklaşıyor, o yüzden meşgulüm.
- Your birthday's coming up.
- Doğum günün yaklaşıyor.
- Tom's thirtieth birthday is coming up.
- Tom'un otuzuncu yaş günü yaklaşıyor.
- Sami's first birthday is coming up.
- Sami'nin ilk doğum günü yaklaşıyor.
- Final exams are coming up, so I'm busy.
- Final sınavları yaklaşıyor, bu yüzden meşgulüm.
Show More (6)
|
| 4 |
come up |
karşılamak |
v. |
|
- They have to admit, however, that the results have not come up to expectations.
- Ancak sonuçların beklentileri karşılamadığını da kabul etmek zorundalar.
- We must come up to our neighbours' legitimate expectations, and our response must be based on cooperation.
- Komşularımızın meşru beklentilerini karşılamalıyız ve yanıtımız işbirliğine dayalı olmalıdır.
- For one reason or another, their holiday in France didn't come up to expectations.
- Her nedense, onların Fransa'daki tatili beklentileri karşılamadı.
- My grades didn't come up to my father's expectations.
- Notlarım babamın beklentilerini karşılamadı.
- I could not come up to his expectations.
- Onun beklentilerini karşılayamadım.
Show More (2)
|
| 5 |
come up |
yükselmek |
v. |
|
- You've come up in the world since the last time I saw you.
- Seni son gördüğümden beri yükselmişsin.
- The sun just came up.
- Güneş henüz yükseldi.
- The moon is coming up over the mountains.
- Ay dağların üzerinden yükseliyor.
- Black clouds began to come up.
- Kara bulutlar yükselmeye başladı.
Show More (1)
|
| 6 |
come up |
yukarıya gelmek |
v. |
|
- I could hear footsteps coming up the stairs.
- Ben merdivenlerden yukarıya gelen ayak seslerini duyabiliyordum.
Show More (-2)
|
