bit - English Turkish Sentences
English Turkish
bit zerre n.
  • I don't blame Yanni one bit.
  • Yanni'yi zerre kadar suçlamıyorum.
  • That doesn't scare me one bit.
  • Beni zerre kadar korkutmuyor.
  • I'm not the least bit interested in role-playing games.
  • Rol yapma oyunlarıyla zerre kadar ilgilenmiyorum.
Show More (7)
bit kısım n.
  • I nodded off and missed the last bit of the film.
  • Uyuyakalıp filmin son kısmını kaçırmışım.
  • The easy bit is to achieve this, using low-sulphur crude or blending.
  • İşin kolay kısmı, düşük sülfürlü ham petrol veya harmanlama kullanarak bunu başarmaktır.
  • The easy bit is to achieve this, using low-sulphur crude or blending.
  • İşin kolay kısmı, düşük sülfürlü ham petrol ya da harmanlama kullanarak bunu başarmaktır.
Show More (1)
bit biraz n.
  • He collected bits of information.
  • O biraz bilgi topladı.
  • He did a good bit of waiting.
  • Biraz bekleme yaptı.
  • He collected bits of information.
  • Biraz bilgi topladı.
Show More (1)
bit parça n.
  • His desk was covered in bits of paper.
  • Masasının üzeri kâğıt parçalarıyla kaplıydı.
  • Tom brushed a bit of dirt off of his hat.
  • Tom şapkasındaki bir parça kiri fırçaladı.
  • Every little bit has helped.
  • Her bir parça yardımcı oldu.
Show More (0)
bit küçük parça n.
  • Every little bit has helped.
  • Her küçük parça yardımcı oldu.
  • Every little bit helps.
  • Her küçük parça yardımcı olur.
  • Every little bit helps.
  • Her küçük parça yardım eder.
Show More (0)
bit ısırılmış adj.
  • Were you bit?
  • Isırıldınız mı?
  • Were you bit?
  • Isırıldın mı?
Show More (-1)
bit poz n.
  • Then he gave his parents the whole remorseful son bit.
  • Sonra da anne babasına vicdan azabı çeken evlat pozları kesmiş.
Show More (-2)
bit 12,5 sent (madeni para) n.
  • You can get a cup of coffee for just two bits.
  • Bir fincan kahveyi yalnızca 25 sente alabilirsiniz.
Show More (-2)
bit bit (veri birimi) n.
  • You can play the game on 16-bit platforms.
  • Oyunu 16-bit platformlarda oynayabilirsiniz.
Show More (-2)
bit (at) ağızlık n.
  • She fitted a bit in the stubborn horse's mouth.
  • İnatçı atın ağzına bir ağızlık taktı.
Show More (-2)
bit bozukluk n.
  • The bits in his pocket were rattling as he walked.
  • Yürürken cebindeki bozukluklar takırdıyordu.
Show More (-2)
bit n.
  • The drill bit was worn out, so we got a new one.
  • Matkap ucu aşınmıştı, biz de yenisini aldık.
Show More (-2)
bit bir süre n.
  • I'll stay here for a bit.
  • Ben kısa bir süre için burada kalacağım.
Show More (-2)
bit bir kısmı n.
  • You can replace a little bit of the white flour with rye flour.
  • Beyaz unun bir kısmını çavdar unuyla değiştirebilirsiniz.
Show More (-2)
bit kırıntı n.
  • He ate every bit of his dinner.
  • Akşam yemeğinin her kırıntısını yedi.
Show More (-2)
bit lokma n.
  • He ate every bit of his dinner.
  • O, akşam yemeğinin her lokmasını yedi.
Show More (-2)
English Turkish
louse bit n.
  • Life is a magnificent gown full of lice.
  • Hayat bitlerle dolu muhteşem bir elbise.
  • Life is a magnificent gown full of lice.
  • Yaşam, bitlerle dolu harika bir elbisedir.
  • Clothes make people, rags make lice.
  • Giysiler insan yapar, paçavralar bit yapar.
Show More (0)