Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | vatandaş | citizen n. | ||
Not one citizen will understand why the remittance of euros from one country to another involves such high costs. Hiçbir vatandaş, bir ülkeden diğerine avro havalesinin neden bu kadar yüksek maliyetler içerdiğini anlamayacaktır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | vatandaş | fellow citizen n. | ||
Indeed, our fellow citizens would intuitively understand such a system because it would be simple and transparent. Şüphesiz, vatandaşlarımız böyle bir sistemi sezgisel olarak anlayacaklardır çünkü basit ve şeffaf olacaktır. More Sentences |
||||
General | vatandaş | compatriot n. | ||
We are compatriots. Biz vatandaşız. More Sentences |
||||
General | vatandaş | subject n. | ||
Unfortunately, in 2003 alone, more than 600 British subjects purchased pharmaceutical products over the Internet. Ne yazık ki sadece 2003 yılında 600'den fazla İngiliz vatandaşı internet üzerinden eczacılık ürünleri satın almıştır. More Sentences |
||||
General | vatandaş | countryman n. | ||
I hate both foreigners and my countrymen. Hem yabancılardan hem de vatandaşlarımdan nefret ediyorum. More Sentences |
||||
General | vatandaş | private citizen n. | ||
The bank was run by private citizens. Banka özel vatandaşlar tarafından yönetiliyordu. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | vatandaş | national n. | ||
Secondly it is unacceptable because it views all of the nationals of one particular State as potential war criminals. İkinci olarak belirli bir Devlet'in tüm vatandaşlarını potansiyel savaş suçlusu olarak gördüğü için kabul edilemez. More Sentences |
||||
Trade/Economic | vatandaş | national n. | ||
Secondly it is unacceptable because it views all of the nationals of one particular State as potential war criminals. İkinci olarak belirli bir Devlet'in tüm vatandaşlarını potansiyel savaş suçlusu olarak gördüğü için kabul edilemez. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | vatandaş | citizen n. | ||
Not one citizen will understand why the remittance of euros from one country to another involves such high costs. Hiçbir vatandaş, bir ülkeden diğerine avro havalesinin neden bu kadar yüksek maliyetler içerdiğini anlamayacaktır. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | vatandaş | citizen n. | ||
Not one citizen will understand why the remittance of euros from one country to another involves such high costs. Hiçbir vatandaş, bir ülkeden diğerine avro havalesinin neden bu kadar yüksek maliyetler içerdiğini anlamayacaktır. More Sentences |
||||
Politics | vatandaş | subject n. | ||
Unfortunately, in 2003 alone, more than 600 British subjects purchased pharmaceutical products over the Internet. Ne yazık ki sadece 2003 yılında 600'den fazla İngiliz vatandaşı internet üzerinden eczacılık ürünleri satın almıştır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | vatandaş | countrywoman n. | ||
General | vatandaş | denizen n. | ||
General | vatandaş | fellow countrywoman n. | ||
General | vatandaş | fellow countryman n. | ||
General | vatandaş | fellow-citizen n. | ||
General | vatandaş | man-in-the-street n. | ||
General | vatandaş | member of the public n. | ||
General | vatandaş | burgeois n. | ||
General | vatandaş | citiner n. | ||
General | vatandaş | freeman n. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | vatandaş | the little guy [usa] n. | ||
Colloquial | vatandaş | the little man [usa] n. | ||
Idioms | ||||
Idioms | vatandaş | john q public n. | ||
Idioms | vatandaş | joe public n. | ||
Politics | ||||
Politics | vatandaş | national subject n. | ||
Latin | ||||
Latin | vatandaş | civis n. |