Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | ticareti yapmak | traffic v. | ||
Pangolins are said to be the world's most trafficked mammal. Pangolinlerin dünyanın en çok ticareti yapılan memelisi olduğu söyleniyor. More Sentences |
||||
General | ticareti yapmak | deal in v. | ||
He's an ivory dealer dealing in black market animals. O, karaborsa hayvan ticareti yapan bir fildişi tüccarı. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | ticareti yapmak | deal in v. | ||
Word is she deals in black-market software and hardware. Söylentilere göre karaborsa yazılım ve donanım ticareti yapıyormuş. More Sentences |
||||
General | ||||
General | ticareti yapmak | deal in something v. | ||
General | ticareti yapmak | traffic in something v. |
Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | at ticareti yapmak | horse-trade v. | ||
This means that horse-trading of one kind or another is now to be engaged in. Bu da şu ya da bu şekilde at ticareti yapılacağı anlamına geliyor. More Sentences |
||||
General | mal ticareti yapmak | trade in commodities v. | ||
General | mal ticareti yapmak | deal in commodities v. | ||
General | köle ticareti yapmak | mangonize v. | ||
General | köle ticareti yapmak | mangonise v. | ||
General | at ticareti yapmak | horse trade v. | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | (bir şey) ticareti yapmak | deal in (something) v. | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | yasa dışı/ev yapımı/kaçak içki ticareti yapmak | moonlight n. | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | karaborsa ticareti yapmak | black-market v. | ||
Trade/Economic | karaborsa ticareti yapmak | black marketeer v. | ||
Technical | ||||
Technical | uyuşturucu ticareti yapmak | drug traffic v. |