Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | stand behind v. | arkasında durmak | ||
No longer does the antagonist stand behind a fixed border; now he is within our own frontiers. Düşman artık sabit bir sınırın arkasında durmuyor; artık kendi sınırlarımızın içinde. More Sentences |
||||
General | stand behind v. | bütünüyle desteklemek (birini) | ||
General | stand behind v. | birinin arkasında durmak | ||
General | stand behind v. | iddia edildiği gibi olduğuna dair garanti vermek | ||
General | stand behind v. | geride durmak |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
General | ||
General | stand behind one's word v. | sözünün arkasında durmak |
Phrasals | ||
Phrasals | stand behind someone v. | (desteklemek amacıyla) birisinin arkasında olmak |
Phrasals | stand behind (someone or something) v. | (birinin/bir şeyin) arkasında durmak/yer almak |
Phrasals | stand behind (something) v. | (bir şeyden) emin olmak/durmak |
Phrasals | stand behind (something) v. | (bir şeyin) arkasında durmak |
Speaking | ||
Speaking | I stand behind what ı said expr. | söylediklerimin arkasındayım |
Speaking | I stand behind what I said expr. | söylediklerimin arkasındayım |