süreli - Türkisch Englisch Wörterbuch

süreli

Bedeutungen von dem Begriff "süreli" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 6 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
süreli periodic adj.
süreli periodical adj.
süreli day after day adv.
Trade/Economic
süreli transitory adj.
süreli temporary adj.
Politics
süreli timely adj.

Bedeutungen, die der Begriff "süreli" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 491 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
süreli yayın periodical n.
The circulation, as is known, is the main indicator of the periodical's authoritativeness.
Bilindiği gibi tiraj, süreli yayının otoritesinin ana göstergesidir.

More Sentences
General
uzun süreli long duration n.
Lifelong learning requires the opposite, namely continuity and courses of long duration.
Yaşam boyu öğrenme bunun tam tersini, yani sürekliliği ve uzun süreli kursları gerektirir.

More Sentences
uzun süreli tedavi long-term treatment n.
Our own citizens who are HIV positive are able to access long-term treatment with effective medication.
HIV pozitif olan kendi vatandaşlarımız etkili ilaçlarla uzun süreli tedaviye erişebilmektedir.

More Sentences
kısa süreli fleeting adj.
What is happening in Madagascar is something much more serious which warrants much more than fleeting attention.
Madagaskar'da yaşananlar ise çok daha ciddi ve kısa süreli bir ilgiden çok daha fazlasını gerektiriyor.

More Sentences
kısa süreli short-term adj.
There should also be a guarantee against at least short-term dismissal.
En azından kısa süreli işten çıkarmalara karşı da bir güvence olmalı.

More Sentences
uzun süreli long standing adj.
These are of long standing, but are being addressed already within NATO.
Bunlar uzun süredir var olan ancak NATO içerisinde halihazırda ele alınan konulardır.

More Sentences
uzun süreli protracted adj.
The postal issue is a protracted and sensitive one.
Posta konusu uzun süreli ve hassas bir konudur.

More Sentences
kısa süreli brief adj.
In this brief time I would like to make two points, both in relation to veterinary medicines.
Bu kısa süre içerisinde, her ikisi de veteriner ilaçlarıyla ilgili olmak üzere iki noktaya değinmek istiyorum.

More Sentences
Technical
kısa süreli hafıza/bellek short-term memory n.
People have a limited amount of space in their short-term memory.
İnsanların kısa süreli hafızalarında sınırlı miktarda yer vardır.

More Sentences
uzun süreli long-term adj.
This applies to the low-skilled and the long-term unemployed, but also to specialists.
Bu durum düşük vasıflılar ve uzun süreli işsizler için olduğu kadar uzmanlar için de geçerlidir.

More Sentences
General
en az erişim süreli kodlama minimum access coding n.
etkisi kısa süreli olan ephemeron n.
kısa süreli konaklama stopover n.
sınırlı süreli sözleşme contract of limited duration n.
en az erişim süreli yordam minimum access routine n.
kısa süreli ilişki fling n.
süreli yayınlar periodicals n.
genelde öğle vakitlerinde tercih edilen kısa süreli uyku nap n.
kısa süreli yağmur shower n.
kısa süreli duraklama stopover n.
uzun süreli hava tahmini long range forecast n.
amerikan süreli yayınları american periodicals n.
kısa süreli iş gig n.
en az erişim süreli programlama minimum access programming n.
süreli sipariş standing order n.
kısa süreli duraklama stopoff n.
kısa süreli tatil sejour n.
üç ayda bir yayımlanan süreli yayın quarterly n.
mikroformda süreli yayınlar periodicals in microform n.
türk süreli yayınları turkish periodicals n.
gösteride uzun süreli alkışı hakeden oyuncu veya gösterinin bir sahnesi showstopper n.
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep rest stop n.
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep rest area n.
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep layby n.
süreli yayıncılık periodical publishing n.
afro-amerikan süreli yayınları afro-american periodicals n.
uzun süreli müşteri long-time customer n.
uzun süreli müşteri long-standing customer n.
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep lay-by n.
arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep pull-off n.
kısa süreli bir gecikme a brief delay n.
kısa süreli bir gecikme a short delay n.
(mecmua gibi süreli yayınlar için) sayı issue number n.
kısa süreli ephemerae n.
uzun süreli alıştırma/pratik long-term practice n.
uzun süreli çalışma long-term practice n.
uzun süren/süreli yas/elem/keder prolonged grief n.
uzun süreli korkular long-held fears n.
uzun süreli korkular long-term fears n.
uzun süreli kullanım extended use n.
uzun süreli kullanım long term use n.
kısa süreli açlık short-term fasting n.
kısa süreli tatil short vacation n.
kısa süreli tatil short break n.
kısa süreli tatil short holiday n.
uzun süreli refah prolonged welfare n.
yaygın süreli yayın vernacular publication n.
süreli yayın periodical publication n.
ağır veya uzun süreli kullanımda güvenilir çalışan şey workhorse n.
kısa süreli şiddetli hastalık brash [scotland] n.
kısa süreli fakat kapsamlı çalışma once-over n.
uzun süreli kalma overstay n.
(profesyonel, ticari, sosyal) bir grubun uzun süreli ve etkili üyesi olan erkek old boy n.
(mesaj, e-posta ve dijital iletişim ağlarında uzun süreli vakit geçirmenin yol açtığı) dikkat dağınıklığı infomania n.
derin ve uzun süreli bilinçsizlik hali comatoseness n.
tek bir faaliyetin gerçekleştirilmesi ile sona eren kısa süreli uluslararası anlaşma paction n.
çanın kısa süreli çalması peal n.
kısa süreli yokluk discontinuance [obsolete] n.
kısa süreli olma fleetingness n.
kısa süreli parlama flickering n.
süreli yayın organ n.
abonelere gönderilen gazeteler ve süreli yayınlardan oluşan bir abd veya kanada postası sınıfı second class n.
abd tarım bakanlığı tarafından kısa süreli kurulup lağvedilmiş bir ajans sma (surplus marketing administration) n.
kısa süreli konaklama sojourning n.
kısa süreli oturum sojourning n.
kısa süreli ısınma alıştırmaları yapmak warm up v.
uzun süreli longtime adj.
kısa süreli seyahat yapılabilecek excursionary adj.
aynı süreli coextensive adj.
uzun süreli diuturnal adj.
uzun süreli sustained adj.
kısa süreli konuk transient adj.
eş süreli coextensive adj.
kısa süreli volatile adj.
kısa süreli transient adj.
uzun süreli long dated adj.
kısa süreli flying adj.
kısa süreli short-dated adj.
uzun süreli long-drawn out adj.
iki yıl süreli two-year adj.
iki yıl süreli biennial adj.
uzun süreli tedavi veya iş göremezlik raporu ile sonuçlanan hastalık veya yaralanma ile ilgili catastrophic adj.
uzun süreli kullanımı nedeniyle kabul gören time-honored adj.
alışılmadık derecede uzun süreli ve mesafeli olan marathon adj.
alışılmadık derecede uzun süreli ve mesafeli olan marathonian adj.
alışılmadık derecede uzun süreli ve mesafeli olan marathonic adj.
sınırlı süreli measurable adj.
kısa süreli brittle adj.
kısa süreli momental [obsolete] adj.
kısa süreli bir işe ait gig adj.
kısa süreli bir işle ilgili gig adj.
belirsiz süreli bir işe ait gig adj.
belirsiz süreli bir işle ilgili gig adj.
uzun süreli of long adj.
uzun süreli old-time adj.
kısa süreli instant adj.
kısa süreli kullanım için temin edilen drop-in adj.
eş süreli co-extensive adj.
aynı süreli co-extensive adj.
kısa süreli short-breathed adj.
kısa süreli short-haul adj.
belirli süreli short-life adj.
kısa süreli short-stay adj.
kısa süreli transiently adv.
uzun süreli anlamı veren kombinasyon long- pref.
uzun süreli bakım ltc (long-term care) abrev.
uzun süreli ilişki ltr (long-term relationship) abrev.
Phrasals
kısa süreli ziyarette bulunmak cruise by v.
kısa süreli ziyarette bulunmak cruise through v.
Colloquial
kısa süreli sağanak yağış gullywasher n.
uzun süreli hapis cezası durance vile n.
kısa süreli ünlülük 15 minutes of fame expr.
kısa süreli a moment or two expr.
Idioms
kısa süreli ilgi a nine days' wonder n.
kısa süreli şey a something thing n.
kısa süreli şöhret 15 minutes of fame n.
kısa süreli şöhret famous for 15 minutes n.
kısa süreli şöhret famous for fifteen minutes n.
kısa süreli dikkat çekici şey bright shiny object n.
gösteride uzun süreli alkışı hakeden oyuncu veya gösterinin bir sahnesi a show-stopper n.
kısa süreli barış lamourette's kiss n.
uzun süreli bellek long memory n.
kısa süreli bir heves a one-day wonder n.
kısa süreli/geçici bir merak konusu a one-day wonder n.
geçici/kısa süreli bir başarı a one-day wonder n.
kısa süreli bir heves a nine-day wonder n.
kısa süreli/geçici bir merak konusu a nine-day wonder n.
geçici/kısa süreli bir başarı a nine-day wonder n.
kısa süreli indirim blue-light special n.
kısa süreli heves/heyecan yaratan şey bright shiny object n.
anlık/kısa süreli popüler olan kimse/şey flavour of the month [uk] n.
kısa süreli bir heves nine day wonder n.
kısa süreli/geçici bir merak konusu nine day wonder n.
geçici/kısa süreli bir başarı nine day wonder n.
uzun süreli hafızaya sahip olmak have a long memory v.
alkolün/uyuşturucunun verdiği uzun süreli neşe be rolling high v.
kısa süreli etki yaratmak write on water v.
hızlı/kısa süreli kazanç için kendini satmak sell oneself v.
hızlı/kısa süreli kazanç için kendini düşürmek sell oneself v.
hızlı/kısa süreli kazanç için kendini iki paralık etmek sell oneself v.
hızlı/kısa süreli kazanç için prensiplerinden vazgeçmek sell oneself v.
kısa süreli parlayıp sönmek rise like a rocket (and fall like a stick) v.
kısa süreli bir karşılaşma yaşamak be (like) ships that pass in the night v.
(özellikle uzun süreli stres nedeniyle) tükenmiş burned-out adj.
(özellikle uzun süreli stres nedeniyle) yıpranmış burned-out adj.
uzun süreli yatırım yapmam I don't buy green bananas expr.
Trade/Economic
yürürlükte tutulan ipotek veya uzun süreli kiralama attendant term [brit] n.
alacakların rehnedilerek karşılığında kısa süreli kredi alınması pledging of accounts receivable n.
belirsiz süreli iş sözleşmesi contract of employment of indefinite duration n.
bankaların ödünç alıcılar borçlarını taksitler halinde ödedikleri durumda uzun süreli borçlar vererek likidite sorunlarını çözebilecekleri görüşü anticipated income theory n.
belirli süreli iş sözleşmesi employment contract of definite duration n.
belirsiz süreli iş sözleşmesi employment contract of indefinite duration n.
belirli süreli hizmet akdi fixed term service contract n.
belirli süreli iş sözleşmesi fixed term employment contract n.
belirli süreli iş sözleşmesi contract of employment of definite duration n.
belirli süreli iş sözleşmesi fixed term contract n.
borsada kısa süreli alım ve satımlar trading n.
bir eşya, mal veya fikre karşı uzun süreli duygu, düşünce ve tepki attitudes n.
büyük şirketlerin kısa süreli finansman için çıkartıp diğer firmalara ve mali kurumlara sattıkları garantisiz bonolar commercial paper n.
daimi süreli devamsızlık habitual absence n.
daimi süreli devamsızlık inveterate absence n.
daimi süreli chronic absence n.
dönen varlıkların kısa süreli borçlara oranı current ratio n.
dönen varlıkların finansmanında kullanılan kısa süreli kredi self liquidating loan n.
dönen varlıkların kısa süreli borçlara oranı quick ratio n.
dönen varlıkların kısa süreli borçlara oranı acid test ratio n.
hedeflenen uzun süreli yeniden finansman sağlama operasyonları targeted longer-term refinancing operations n.
iktisadi dalgalanmalar (çok uzun süreli) kondratieff cycles n.
işletmenin alacak hesapları karşılığında örneğin bankalardan kısa süreli finansman elde etmesi accounts receivable financing n.
kısa süreli parasal fon money capital n.
kısa süreli borçlanım short term indebtedness n.
kısmi süreli iş part- time work n.
kısa süreli indirim flash sale n.
kısa süreli borçların uzun süreli yapılması funding n.
kısa süreli hakemlik ad hoc arbitration n.
kısa süreli memur turnover-prone employee n.
kısa süreli kredi temporary credit n.
mazeretsiz daimi süreli chronic unexcused absence n.
sadece faizleri ödenen uzun süreli borçlar perpetual debts n.
satış yerine uzun süreli kiralama yolu leasing n.
sınırlı süreli teminat akredifi standby letters of credit n.
sınırlı süreli indirim flash sale n.
süreli senet time bill n.
süreli devamsızlık chronic absence n.
tahvil fiyatlarında kısa süreli değişmelerden kar sağlamak amacıyla tahvil alım ve satım faaliyeti barter n.
tam süreli eşdeğer full-time equivalent n.
uzun süreli iktisadi duraklama secular stagnation n.
uzun süreli borç long-term liability n.
uzun süreli kira sözleşmesi lease contract n.
uzun süreli kira lease n.
uzun süreli borç capital liability n.
uzun süreli perspektifler long-term perspectives n.
uzun süreli kiralanan varlıklar leasehold n.
uzun süreli sermaye oluşturuluncaya kadar işletmeye sunulan kısa süreli kredi bridging loan n.
uzun süreli iktisadi durgunluk secular stagnation n.
uzun süreli iş göremezlik long term disability n.
zamana bağlı uzun süreli etkiler hysteresis n.
belirsiz süreli iş sözleşmesi indefinite-term employment contract n.
sıfır süreli sözleşme zero-hours contract n.
şirketlerin çalışanlarıyla belirsiz süreli sözleşme yapmak yerine geçici ve kısa dönemli kontratlar yaptığı çalışma biçimi gig economy n.
avro para piyasalarından fon sağlamaya olanak veren kısa süreli borçlanma kağıdı euronote n.
kısa süreli ekonomik büyüme mini-boom n.
kısa süreli iyileşme ardından düşük talep nedeniyle ikinci bir düşüş dalgasının yaşandığı durgunluk double dip n.
kısa süreli alacaklı hesapları ödeme sürelerinin dolmasına göre incelemek age v.
süreli kiralanmış time-chartered adj.
uzun süreli secular adj.
Law
arazinin uzun süreli kullanımı yoluyla edinilmesi prescription n.
kısa süreli kiralama shorthold tenancy [uk] n.
kısa süreli kiracılık shorthold tenancy [uk] n.
kısa süreli davetiye short summons n.
kısa süreli ihbar short notice n.
sınırlı süreli irtifak hakkı equitable easement n.
süreli yararlanma hakkı determinable estate n.
şirketlerin çalışanlarıyla belirsiz süreli sözleşme yapmak yerine geçici ve kısa dönemli kontratlar yaptığı çalışma biçimi gig economy n.
süreli olmayan yayın non-periodical publication n.
uzun süreli keyfi gözaltı prolonged arbitrary detention n.
(21 yıl veya daha fazla süreli) kiralama long lease [england/wales] n.
tarihsel olarak mülkiyete bağlı olmayıp bağış veya emir yoluyla uzun süreli istifade için ilhak edilmiş arazi parçası common appurtenant n.
uzun süreli dolandırma long con n.
uzun süreli kiraya vermek improve [scotland] v.
Politics
kısmi süreli çalışma part time working n.
ön izin (topluluk mevzuatından süreli muafiyet) preliminary authorisation n.
yenilenebilir süreli sigorta renewable term insurance n.
kısa süreli shortdated adj.
Industry
uzun süreli iş göremezlik ltd (long-term disability) abrev.
Insurance
azalan süreli hayat sigortası decreasing term assurance n.
azalan süreli hayat sigortası decreasing term insurance n.
kısa süreli fiyat short term rate n.
muayyen süreli hayat sigortası term assurance n.
nakliyat sigortasında 12 ay'dan kısa süreli sigorta short term n.
süreli sigorta poliçesi time policy n.
uzun süreli iş göremezlik sigortası long term disability insurance n.
uzun süreli sigorta long-term insurance n.
ciddi veya uzun süreli hastalıklardan kaynaklı olup belirlenen tutarın üzerinde gelen hastane faturalarının çoğunu veya tamamını kapsayan sigorta major medical n.
Tourism
ana tatile ilaveten yapılan kısa süreli gezi short break n.
az sayıda ve kısa süreli molası olan çok hızlı tur veya gezi whistle stop n.
kısa süreli ikamet transient stay n.
kısa süreli şehir turu/ziyareti city break n.
Media
üç haftada bir yayınlanan süreli yayın triweekly n.
kendi yayımı için süreli yayınları inceleyip düzenleyen editör exchange editor n.
gazetenin veya süreli yayının ilk sayfasında, başlık sayfasında veya ön kapağında yer alan başlık masthead n.
bir kuruluşun resmi görüşlerini aktaran süreli yayın mouthpiece n.
başka bir süreli yayınla çağdaş olan süreli yayın contemporary n.
süreli yayınlara ait magazine adj.
süreli yayınlar ile ilgili magazine adj.
uzun süreli long-running adj.
Technical
genellikle para toplamak amacıyla hayır işleri için hazırlanan uzun süreli radyo programı radiothon n.
daldırma metoduyla uzun süreli su absorpsiyonu long term water absorption by immersion n.
en az erişim süreli programlama forced programming n.
en az erişim süreli programlama minimum-access programming n.
eş süreli sürünme eğrileri isochronous creep curves n.
en az erişim süreli yordam minimum-access routine n.
en az erişim süreli kod lama minimum-access coding n.
kısa süreli işletme short-term operation n.
kısa süreli hidrolik bozulma basıncı short-time hydraulic failure pressure n.
kısa süreli akım short-time current n.
kısa süreli iç basınç altında boru cidarında sızdırmazlık leaktightness of the wall under short-term internal pressure n.
kısa süreli su absorpsiyonu short term water absorption n.
kısa süreli iş part-time employment n.
kısmi daldırma ile kısa süreli su absorpsiyonunun tayini determination of short term water absorption by partial immersion n.
kısa süreli hafıza/bellek working memory n.
kısa süreli ölçek short time scale n.
kısa süreli çekme gerilmesi kaynak faktörü short-term tensile welding factor n.
kısa süreli üfleme puff n.
kısa süreli dağlama short-term etching n.
kısa süreli fırın duruşu banking the furnace n.
önceden planlanan uzun süreli kullanım pre-planned long term use n.
süreli muayene periodic inspection n.
süreli esnek gerinim anelastic strain n.
süreli esnek davranım anelastic behavior n.
süreli esnek bozunum anelastic deformation n.
süreli esneklik anelasticity n.
süreli suverme time quenching n.
termoplastik elastomer contalı bağlantıların uzun süreli sızdırmazlık performansı long-term sealing performance of joints with thermoplastic elastomer seal n.
uzun süreli duruş blowout n.
uzun süreli iç basınca mukavemet long-term resistance to internal pressure n.
uzun süreli difuzyona bağlı su absorpsiyonu long term water absorption by diffusion n.
uzun süreli deney long term test n.
uzun süreli hidrostatik mukavemet long-term hydrostatic strength n.
uzun süreli iç basınç mukavemeti long-term resistance to internal pressure n.
uzun süreli maksimum bağıl halka deformasyonu long-term ultimate relative ring deflection n.
uzun süreli tasarlama long term planning n.
uzun süreli duruş blow-out n.
uzun süreli sızdırmazlık performansı long-term sealing performance n.
ücretli süreli çağrı timed call n.
uzun süreli izleme long term monitoring n.
uzun süreli ölçek long time scale n.
uzun süreli şarj state of charge n.
uzun süreli kararlılık deneyi long-term stability test n.
uzun süreli hidrolik bozulma basıncı long-time hydraulic failure pressure n.
uzun süreli dağlama long-term etching n.
uzun süreli kullanım veya durağan kalmanın sonucunda yüzeyin görünümünün değişimi patina n.
uzun süreli yüklenme sustained load n.
zaman süreli anahtar time switch n.
yavaş süreli ölçek extended time scale n.
yavaş süreli ölçek slow time scale n.
makine parçasında düzgün çalışabilmek veya başka bir parçanın çalışabilmesi için meydana gelen kısa süreli kesinti dwell n.
eş süreli isochronous adj.
eş süreli isochronal adj.
kısa süreli part-time adj.
süreli esnek anelastic adj.
uzun süreli long-continued adj.
Computer
en az erişim süreli kodlama minimum-access coding n.
en az erişim süreli programlama forced programming n.
süreli oyun timed game n.
kısa süreli short-time adj.
Informatics
kısa süreli short-time n.
kısa süreli yükleme rejimi short-time rating n.
süreli çağrı timed call n.
Telecom
bir sistemdeki kısa süreli hata glitch n.
kısa süreli hat dondurma kampanyası short term line suspension campaign n.
sabit süreli kip constant duration mode n.
süreli çağrı timed call n.
Electric
kısa süreli akım short time current n.
elektriksel uyarının hemen ardından cihazda oluşan kısa süreli duyarsızlık aralığı dead time n.
Construction
kısa süreli deney short term test n.
belirsiz süreli indefinite period adj.
Automotive
sabit gecikme süreli constant time-delay adj.
Transportation
abd ve kanada'da gazete ve süreli yayınların taşındığı posta transient second class n.
motorlu taşıtın gümrükten kısa süreli geçişine izin veren belge tryptique n.
motorlu taşıtın gümrükten kısa süreli geçişine izin veren belge tryptyque n.
Aeronautic
kısa süreli olarak kiralanan uçak sub-charter n.
uzun süreli park alanı tiedown n.
Marine
kısmi süreli seriler partial duration series n.
süreli kiralama time chartering n.
(yalnız kısa süreli sefere çıkan) denizci runner n.
Medical
uzun süreli tedavi veya hastanede yatış gerektiren yüksek maliyetli hastalık catastrophic illness n.
kadınlarda uzun süreli doğum kontrol amaçlı bir deri altı progestin kapsülü markası norplant® n.
astımın uzun süreli tedavisi long-term treatment of asthma n.
evde uzun süreli oksijen tedavisi long term oxygen therapy at home n.
gefitinib ile uzun süreli hastalık kontrolü long-term disease control by gefitinib n.
havayollarındaki uzun süreli kısmi daralma prolonged partial upper airway obstruction n.
hipertansiyonun ayaktan uzun süreli tedavisi long-term outpatient therapy of hypertension n.
kısa süreli maruz kalma düzeyi short-term exposure level n.
kısa süreli tedavi short term treatment n.
kısa süreli bilinç kaybı transient loss of consciousness n.
kısa süreli psikoterapi brief psychotherapy n.
kısa süreli dalgınlık absence seizure n.
kısa süreli etkinlik short term efficacy n.
kısa süreli cerrahi girişimler short surgical procedures n.
kısa süreli gebelik short term pregnancy n.
kısa süreli turnike uygulaması short-term tourniquet application n.
kısa süreli farmakolojik tedavi short-period pharmacotherapy n.
kısa süreli psikoterapi short-term psychotherapy n.
preoperatif kısa süreli radyokemoterapi preoperative short-term radiochemotherapy n.
uzun süreli tedavi edilmemiş hipotiroidizm long-term untreated hypothyroidism n.
uzun süreli idrar retansiyonu long-term urinary retention n.
uzun süreli nörolojik tutulum long-lasting neurological deficit n.
uzun süreli tedavi long term treatment n.
uzun süreli antibiyotik tedavisi long-term antibiotic treatment n.
üzün süreli hastalık protracted illness n.
uzun süreli tedavi edilmemiş şiddetli/ağır hipotiroid long-standing severe untreated hypothyroidism n.
uzun süreli sakatlık long term disability n.
uzun süreli oksijen tedavisi long-term oxygen therapy n.
uzun süreli hormon replasman tedavisi long term hormone replacement therapy n.
uzun süreli infüzyon prolonged infusion n.
uzun süreli hasta takibi long-term follow-up n.
uzun süreli vajinal kanama heavy vaginal bleeding n.
uzun süreli alkol tüketimi long term alcohol consumption n.
uzun süreli alendronat tedavisi prolonged alendronate therapy n.
uzun süreli sigara içme long term smoking n.
uzun süreli tedavi edilmemiş hipotiroidizm long-standing untreated hypothyroidism n.
uzun süreli kortizol tedavisi prolonged cortisol treatment n.
uzun süreli klinik kullanım long-term clinical use n.
uzun süreli bakım long term care n.
uzun süreli ve geniş etki alanlı antibiyotik kullanımı prolonged usage of wide spectrum antibiotics n.
uzun süreli feksofenadin kullanımı long-term fexofenadine use n.
uzun süreli hastalık long lasting disease n.
uzun süreli hava kaçağı prolonged air leak n.
uzun süreli stabilite long term stability n.
uzun süreli sindirim sistemi problemi inflammatory bowel disease n.
yüksek glukoz konsantrasyonlarına uzun süreli maruziyet long-term exposure to high glucose concentrations n.
merkezi sinir sistemindeki morfin reseptörlerine bağlanan ve kısa süreli opioid özellikleri olan iki polipeptit türünden biri enkephalin n.
merkezi sinir sistemindeki morfin reseptörlerine bağlanan ve kısa süreli opioid özellikleri olan iki polipeptit türünden biri enkephaline n.
merkezi sinir sistemindeki morfin reseptörlerine bağlanan ve kısa süreli opioid özellikleri olan iki polipeptit türünden biri encephalin n.
merkezi sinir sistemindeki morfin reseptörlerine bağlanan ve kısa süreli opioid özellikleri olan iki polipeptit türünden biri encephaline n.
uzun süreli bakıma ihtiyacı olan hastaya evinde yardım eden kimse home health aide n.
verem gibi hastalıkların tedavisinde uzun süreli yatak istirahati immobilisation n.
verem gibi hastalıkların tedavisinde uzun süreli yatak istirahati immobilization n.
kısa süreli hafif ateş febricula n.
uzun süreli savaş ortamından kaynaklı görme ve hafıza kaybı shellshock n.
uzun süreli ateş sonucu dudak ve diş bölgesinde gelişen koyu renkli bir kabuklanma türü sordes n.
üzun süreli long-acting adj.
uzun süreli etki eden virüslere karşı olan antiretroviral adj.
hastanede kısa süreli yatış yapan short-stay adj.
Psychology
kısa süreli psikoterapi brief psychotherapy n.
kısa süreli bellek short-term memory n.
kısa süreli tepkisel psikoz brief reactive psychosis n.
uzun süreli potansiyel artışı long term potentiation n.
uzun süreli bellek long-term memory n.
kafada kısa sözcük dizilerini tekrar ederek hatırlamaya olanak sağlayan bir kısa süreli ezber yöntemi articulatory loop n.
çözüm odaklı kısa süreli psikolojik danışma solution-focused short-term psychological counseling n.
kısa süreli maruziyet sonrası hatırlanabilecek maksimum nesne sayısı span of apprehension n.
kısa süreli hafıza stm (short-term memory) abrev.
kısa süreli bellek stm (short-term memory) abrev.
Physiology
organizmada aşırı uyarılma veya uzun süreli efor nedeniyle kapasite düşmesi fatigue n.
Pathology
yoğun veya uzun süreli stimülasyon sonucu sinir veya diğer irritabl dokuda gelişen duyarsızlık refractoriness n.
asfiksiye neden olabilecek şekilde, uzun süreli zor soluma ve ardından kısa verimsiz nefes verme apneusis n.
vajinanın uzun süreli ve ağrılı kasılması vaginismus n.
ince silis tozunun uzun süreli solunması sonucu ortaya çıkan bir hastalık pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconiosis n.
ince silis tozunun uzun süreli solunması sonucu ortaya çıkan bir hastalık pneumonoultramicroscopicsilicovolcanokoniosis. n.
Pharmaceutics
morfin gibi opioidlere antagonist olarak ve opioid bağımlılığının uzun süreli tedavisi için bupernorfin ile birlikte kullanılan bir ilaç naloxone n.
uykusuzluğun kısa süreli tedavisinde kullanılan bir benzodiazepin ilaç temazepam n.
tetanosa karşı kısa süreli bağışıklık için verilen antitoksin tetanus antitoxin n.
uzun süreli etki sağlayan bir barbitürat türü phenobarbitone n.
Printing
süreli yayının kurgusu ve baskısı dress n.
Food Engineering
kısa süreli transient adj.
Gastronomy
uzun süreli kullanım için muhafaza edilmemiş gıda fresh foods n.
Statistics
uzun süreli çalışma longitudinal study n.
Physics
kısa süreli periyodik olmayan sinyal transient n.
kısa süreli ışıklı hava olayı transient luminous event n.
eşit süreli hareket eden isochronal adj.
eş süreli titreşen isochronal adj.
Chemistry
deney maddelerinin kısa süreli engelleyici etkileri short-term inhibitory effects of test substances n.
Biology
uzun süreli çiftleşme prolonged copulation n.
lamelli mantar takımı ile eş süreli bir mantar familyası hymenomycetes n.
lamelli mantar takımı ile eş süreli bir mantar familyası class hymenomycetes n.
Astronomy
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori cosmic inflation n.
evrenin büyük patlama'dan sonra kısa süreli bir üstel genişleme döneminden geçtiğini öne süren bir teori inflation theory n.
kısa süreli ay fenomeni transient lunar phenomenon (tlp) n.
ay yüzeyinde gerçekleşen kısa süreli değişimler veya parlamalar transient lunar phenomenon (tlp) n.
Zoology
(özellikle bir hedefe ulaşmak için) az sayıda erkek aslanın veya çitanın yaptığı uzun süreli ittifak coalition n.
kur davranışı için kısa süreli yaklaşma consort n.
Botanic
söğütgiller familyasıyla eş süreli kabul edilen bir takım salicales n.
söğütgiller familyasıyla eş süreli kabul edilen bir takım order salicales n.
Agriculture
(uzun süreli kullanım nedeniyle bir arazi) aynı tür hayvan besiciliği için elverişliliğini yitiren stale adj.
Breeding
hayvanları çitle çevrili dar alana kapatarak kısa süreli ve yoğun bir şekilde otlatma folding [uk] n.
Social Sciences
süreli bakım respite care n.
Education
belirli bir araştırma alanında özetleri yayınlayan süreli yayın abstracting journal n.
sabit bekleme süreli öğretim constant time delay procedure n.
uzun süreli staj (özellikle abd'de) practicum n.
Literature
eş süreli sunum isochronous presentation n.
rus süreli yayınları russian periodicals n.
süreli yayının belirli bir satıcıya düzenli gönderilen her bir basımının sayısı draw n.
Linguistics
hece süreli ritim syllable-timed rhythm n.
vurgu süreli ritim stress-timed rhythm n.
(nicel prozodi hecesi) uzun süreli long adj.
History
krala ait toprak üzerinde süreli mülkiyet hakkı capite n.
Environment
kısa süreli maruz kalma short-term exposure n.
maddelerin uzun süreli zehirliliği prolonged toxicity of substances n.
Geography
buzul döneminde kısa süreli daha ılıman geçen dönem interstadial n.
genellikle şiddetli fırtına sonucu oluşan ani ve kısa süreli sağanak flash flood n.
Meteorology
uzun süreli hava tahmini long range forecast n.
uzun süreli hava tahmini long-term forecast n.
uzun süreli hava tahmini long-term weather forecast n.
kısa süreli ani fırtına flaw n.
Military
kısaltılmış ceza süreli tahliye tarihi short term release date n.
kısa görev süreli bölge short tour area n.
süreli dağıtım recurring issue n.
süreli istek recurring demand n.
tam süreli görev full-time duty n.
uzun süreli görev bölgesi long tour area n.
uzun süreli tahsisat multiple year appropriation n.
uzun süreli misafir gruplar long-term visitor groups n.
belirli bir noktada uzun süreli hizmet sunan sağlık kuruluşu fixed medical treatment facility n.
Music
müzisyenin yaptığı uzun süreli prova woodshedding n.
müzik grubunun yaptığı uzun süreli prova woodshedding n.
uzun süreli plak lp n.
uzun süreli plak l-p n.
playback için sentezleyicide dijital olarak depolanan kısa süreli ses sample n.
Theatre
(tiyatro turnesi sırasında) küçük bir kasabadaki kısa süreli sahneye çıkış whistle-stop n.
uzun süreli long-running adj.
Photography
uzun süreli ışık ile basmak overprint v.
Librarianship
uluslararası standart süreli yayın numarası international standard serial number (issn) n.
Printery
ayda bir kez düzenli olarak yayınlanan süreli yayın monthly n.
yeni içeriğin klişede yapılan değişiklikle eklenerek yeniden basılan süreli yayın replate n.
Archaic
uzun süreli hastane olarak kullanım sonucu (binayı) yaşanamaz hale getirmek hospitalise v.
uzun süreli hastane olarak kullanım sonucu (binayı) yaşanamaz hale getirmek hospitalize v.
uzun süreli hastane olarak kullanım sonucu (binayı) yaşanamaz hale getirmek hospitalise v.
kısa süreli posting adj.
Ornithology
keklikgiller familyası ile eş süreli bir kuş takımı tinamiformes n.
Entomology
anoplura cinsi ile eş süreli bir bit grubu pediculina n.
pediculidae familyası ile eş süreli bir bit grubu pediculina n.
Slang
uzun süreli tekdüze konuşma sesi rolling buzz n.
alkol ve uyuşturucunun verdiği uzun süreli bir keyif hissi rolling buzz n.
uzun süreli uyuşturucu kafası going high n.
fazla/uzun süreli alkol kullanımından dolayı kırmızı ve şiş burun whiskey nose [dated] n.
kısa süreli uyuma yeri crashpad n.
uzun süreli uyuşturucu kullanımının etkilerini yaşamak crash v.
uzun süreli depolama için hazırlamak pickle v.
Modern Slang
fazla alkol tüketiminden kaynaklı kısa süreli hafıza kaybı alcohol- induced amnesia n.