Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | preceding adj. | önceki | ||
It is fair to say that in each debate the news has been grimmer then in the preceding debate. Her tartışmada haberlerin bir önceki tartışmadan daha kötü olduğunu söylemek doğru olacaktır. More Sentences |
||||
General | preceding n. | önce gelme | ||
General | preceding n. | mukaddem | ||
General | preceding adj. | önde bulunan | ||
General | preceding adj. | önce gelen | ||
General | preceding adj. | -den önceki | ||
General | preceding adj. | (personel) eski | ||
Astronomy | ||||
Astronomy | preceding adj. | (gök cismi) öncül | ||
Astronomy | preceding adj. | günlük hareketini sürdüren | ||
Astronomy | preceding adj. | yıldızların günlük hareketi yönünde giden | ||
Astronomy | preceding adj. | batı yönlü hareket eden |
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | preceding year n. | önceki yıl | ||
This low growth rate must be seen in the light of the limited use of appropriations for payments in preceding years. Bu düşük büyüme oranı, önceki yıllarda ödemeler için ödeneklerin sınırlı kullanımı ışığında görülmelidir. More Sentences |
||||
General | preceding judgment n. | ara karar | ||
General | preceding number n. | bir (tam) sayının 1 eksiği | ||
General | preceding number n. | bir (tam) sayının 1 sayı önce geleni | ||
General | the preceding adj. | yukarıda gösterilen | ||
General | the preceding adj. | bundan önceki | ||
General | immediately preceding (something) adj. | bir tarihin veya olayın hemen öncesi | ||
General | the preceding one pron. | bir önceki | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | subject to the preceding sentence expr. | bir önceki cümleye tabi olmak üzere | ||
Advertising | ||||
Advertising | month preceding n. | yayınından önceki ay | ||
Marine | ||||
Marine | north preceding adj. | geminin seyri ile aynı yönde hareket eden |