| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | paralyse v. | felç etmek | ||
|
The unanimity rule is paralysing; the lack of codecision is antidemocratic. Oybirliği kuralı felç edicidir; ortak karar eksikliği antidemokratiktir. More Sentences |
||||
| General | paralyse v. | felce uğratmak | ||
|
Clearly, that would totally paralyse southern Europe because, quite simply, we no longer have a choice today. Açıkçası bu Güney Avrupa'yı tamamen felce uğratacaktır çünkü bugün artık başka bir seçeneğimiz yok. More Sentences |
||||
| General | paralyse v. | aksatmak | ||
| General | paralyse v. | durdurmak | ||
| General | paralyse v. | felce uğramak | ||
| General | paralyse v. | kötürüm etmek | ||
| General | paralyse v. | sakatlamak | ||
| General | paralyse v. | felçe uğratmak | ||
| General | paralyse v. | çarpmak | ||
| General | paralyse v. | elden ayaktan düşürmek | ||
| General | paralyse v. | güçsüzleştirmek | ||
| General | paralyse v. | etkisizleştirmek | ||
| General | paralyse v. | etkisiz hale getirmek | ||
| General | paralyse v. | sinirini bozmak | ||
| General | paralyse v. | hevesini kırmak | ||
| General | paralyse v. | gözünü korkutmak | ||
| General | paralyse v. | sersemletmek | ||
| General | paralyse v. | şaşkına çevirmek | ||
| General | paralyse v. | sonlandırmak | ||
| General | paralyse v. | yok etmek | ||
| General | paralyse v. | önlemek | ||
| General | paralyse v. | engellemek | ||
| Englisch | Türkisch | |
|---|---|---|
| General | ||
| General | paralyse something v. | felce uğratmak |
