Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | irreconcilable adj. | uzlaşmaz | ||
Are our positions irreversible and irreconcilable? Tutumlarımız geri dönülmez ve uzlaşmaz nitelikte midir? More Sentences |
||||
General | ||||
General | irreconcilable adj. | uzlaşmaz | ||
Helen's forum experienced an irreconcilable schism over whether to use one or two oven mitts. Helen'in forumunda bir ya da iki fırın eldiveni kullanıp kullanmama konusunda uzlaşmaz bir ayrılık yaşanmıştır. More Sentences |
||||
General | irreconcilable adj. | bağdaşmaz | ||
According to this article, state aid is irreconcilable with the common market. Bu maddeye göre, devlet yardımları ortak pazar ile bağdaşmamaktadır. More Sentences |
||||
General | irreconcilable n. | uzlaşmaz kimse | ||
General | irreconcilable n. | dikbaşlı kimse | ||
General | irreconcilable n. | uzlaşmaz fikir veya inançların çatışması | ||
General | irreconcilable adj. | (davranış/görüş) telif edilemez | ||
General | irreconcilable adj. | uzlaştırılamaz | ||
General | irreconcilable adj. | barıştırılamaz | ||
General | irreconcilable adj. | uzlaşmacı olmayan | ||
General | irreconcilable adj. | tutarlı hale getirilemeyen | ||
General | irreconcilable adj. | bağdaştırılamaz | ||
General | irreconcilable adj. | uyumlaştırılamaz | ||
Law | ||||
Law | irreconcilable adj. | barıştırılamaz | ||
Law | irreconcilable adj. | uzlaştırılamaz |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
General | ||
General | irreconcilable difference n. | şiddetli geçimsizlik |
General | irreconcilable differences n. | şiddetli geçimsizlik |
General | irreconcilable with adj. | ile uzlaştırılamaz |
Law | ||
Law | irreconcilable differences n. | uzlaştırılamaz farklılıklar |