Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | haven n. | sığınak | ||
He asks what went wrong, and he replies that there was no safe haven. Neyin yanlış gittiğini soruyor ve o da güvenli bir sığınak olmadığını söylüyor. More Sentences |
||||
General | ||||
General | haven n. | sığınak | ||
If terrorists have a safe haven they will continue to flourish because they have somewhere to retreat to. Eğer teröristlerin güvenli bir sığınağı varsa gelişmeye devam edeceklerdir çünkü geri çekilecekleri bir yer vardır. More Sentences |
||||
General | haven n. | liman | ||
I particularly agree with the need for suitably equipped safe havens. Özellikle uygun donanıma sahip güvenli limanlara duyulan ihtiyaca katılıyorum. More Sentences |
||||
General | haven n. | barınak | ||
General | haven n. | melce | ||
General | haven n. | güzel fırsatlar veya koşullar sunan yer | ||
General | haven n. | cennet | ||
General | haven v. | sığınmak | ||
Technical | ||||
Technical | haven n. | liman | ||
Technical | haven n. | liman şehri | ||
Technical | haven v. | limana sığınmak | ||
Technical | haven v. | limana girmek | ||
Marine | ||||
Marine | haven n. | genellikle sığınak olarak kabul edilen liman | ||
Marine | haven n. | melce | ||
Geography | ||||
Geography | haven n. | kansas eyaletinde şehir |