|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Idioms |
|
1 |
Idioms |
(birinin) efendisi (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
The party of Allah has been lord and master ever since Israel's military withdrawal from the border area in May 2000.
İsrail ordusunun Mayıs 2000'de sınır bölgesinden çekilmesinden bu yana Allah'ın partisi efendi ve efendi olmuştur.
More Sentences
|
|
General |
|
2 |
General |
genelde öğle vakitlerinde tercih edilen kısa süreli uyku |
nap n.
|
|
3 |
General |
yetişkinlerin, genelde 15-19 yaş aralığında olan kendinden yaşça küçük genç kız veya erkeklere ilgi duyması |
ephebophilia n.
|
|
4 |
General |
genelde ev yapımında ve yakıt olarak kullanılacak ağaç yetiştirmek için ayrılan alan |
woodlot n.
|
|
5 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
wobbler n.
|
|
6 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
bobblehead doll n.
|
|
7 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
nodder n.
|
|
8 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
bobbing head doll n.
|
|
9 |
General |
genelde tarım için kullanılan arazi |
holding n.
|
|
10 |
General |
tek parça genelde açılmamak üzere boyuna takılan metal kolye |
torque n.
|
|
11 |
General |
armut ya da oval şeklinde üç köşeli genelde elmastan yapılan değerli taş |
briolette n.
|
|
12 |
General |
(genelde iş adamlarının giydiği) modaya uygun/şık takım elbise |
power suit n.
|
|
13 |
General |
1950 ve 60'larda popüler olmuş genelde küt saç olarak kullanılan kulak altına kadar uzanan, perçemli bir saç modeli |
pageboy haircut n.
|
|
14 |
General |
(genelde doğada yapılan) yürüyüş gezisi |
hiking trip n.
|
|
15 |
General |
(genelde nikahsız) aynı evi paylaşan kimse |
cohabitant n.
|
|
16 |
General |
(genelde şişme) kamp yastığı |
camping pillow n.
|
|
17 |
General |
genelde şehir dışına kurulmuş olan özel klüp |
country club n.
|
|
18 |
General |
(genelde mutfağın ortasına yerleştirilmiş) mutfak masası |
kitchen island n.
|
|
19 |
General |
(genelde konserin/gösterinin masraflarını karşılamak amacıyla) etkinliğin sonunda katılımcılardan toplanan para |
retiring collection n.
|
|
20 |
General |
genelde kızartma menüsü sunan küçük ve ucuz restoran |
greasy spoon n.
|
|
21 |
General |
(genelde sokaktaki) çaycı |
tea vendor n.
|
|
|
22 |
General |
(genelde gökyüzü için söylenir) yıldızlarla dolu gece |
star-studded night n.
|
|
23 |
General |
(genelde tablet/cep telefonu vs taşımak için kullanılan) çok gözlü orta boy çanta |
pocket pouch n.
|
|
24 |
General |
bir milyon kişinin ölmesi (genelde nükleer patlama sonucu) |
megadeath n.
|
|
25 |
General |
içinde genelde jetonla çalışan makinelerin bulunduğu oyun salonu |
penny arcade n.
|
|
26 |
General |
genelde yetişkinlere hitap eden japon çizgi filmi |
anime n.
|
|
27 |
General |
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket |
tabard n.
|
|
28 |
General |
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket |
taberd n.
|
|
29 |
General |
genelde dairesel veya elips şeklindeki bir yarışın düzenlendiği yol |
race course n.
|
|
30 |
General |
az kullanılan, genelde kaldırımı olmayan yol |
back road n.
|
|
31 |
General |
(genelde yakıt olarak kullanılan) şeker kamışı artıkları |
cane trash n.
|
|
32 |
General |
genelde çayın yanında ikram edilen sade bisküvi |
tea biscuit n.
|
|
33 |
General |
genelde çayın yanında ikram edilen sade bisküvi |
teacake n.
|
|
34 |
General |
akıcı ve genelde yüksek sesle konuşma |
yammer n.
|
|
35 |
General |
yeni zelanda yerlilerinin genelde alçak zemine kurdukları köy |
kainga n.
|
|
36 |
General |
(svahili dilinde) doğu afrika'da uzun kollu ve genelde beyaz renkte uzun bir erkek giysisi |
kanzu n.
|
|
37 |
General |
(hindistan'da) genelde aile işletmesi olan küçük market |
kirana n.
|
|
38 |
General |
genelde ham deriden yapılan bir yular çeşidi |
latigo halter n.
|
|
39 |
General |
korku senaryosu örneklerinde genelde kötücül olan taraf |
mallet n.
|
|
40 |
General |
genelde mezarlık olarak kullanılan kilise bahçesi |
litten n.
|
|
41 |
General |
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse |
marooner n.
|
|
42 |
General |
küçük ve genelde ayırt edilebilen ortam |
microenvironment n.
|
|
43 |
General |
uzun ve genelde tutarsızca yazmak |
graphorrhea n.
|
|
44 |
General |
şiir gibi metinleri genelde müzik eşliğinde ezbere okuyan yetenekli ve profesyonel kimse |
diseur n.
|
|
45 |
General |
(eskiden) genelde müzik eşliğinde dramatik resitaller sergileyen erkek tiyatro oyuncusu |
diseur n.
|
|
46 |
General |
(genelde şehir dışında) alışveriş merkezi |
retail park [uk] n.
|
|
47 |
General |
(genelde ormanlık alanda gizlenmiş) esrar yetiştirilen toprak parçası |
pot farm n.
|
|
48 |
General |
(genelde olumsuz) fırsatı kaçırmamak |
(never/hardly) miss a trick v.
|
|
49 |
General |
(genelde belli bir meblağ üzerinde anlaşarak) davayı anlaşarak çözmek |
settle lawsuit v.
|
|
50 |
General |
akıcı ve genelde yüksek sesle konuşmak |
yammer v.
|
|
51 |
General |
kadın vücudunun genelde örtülü olan kısımlarını sergileyen (giysi vb) |
revealing adj.
|
|
52 |
General |
genelde kabul gören |
generally accepted adj.
|
|
53 |
General |
müşterileri genelde gençler olan |
patronised by teenagers adj.
|
|
54 |
General |
genelde uysal olan |
usually-placid adj.
|
|
55 |
General |
denizden uzak ve genelde taşrada olan |
freshwater adj.
|
|
Phrasals |
|
56 |
Phrasals |
(genelde ev için) satış ya da alış işlemini bitirmek |
close on v.
|
|
57 |
Phrasals |
(genelde ev için) anahtarı teslim almak |
close on v.
|
|
58 |
Phrasals |
(genelde ev için) satış ya da alış işlemini bitirmek |
close on something v.
|
|
59 |
Phrasals |
(genelde ev için) anahtarı teslim almak |
close on something v.
|
|
Phrases |
|
60 |
Phrases |
genelde olduğu gibi |
as per usual/normal adv.
|
|
61 |
Phrases |
genelde hava yüzünden |
it's mostly because of the weather expr.
|
|
|
62 |
Phrases |
genelde bir kereden fazla |
usually more than once expr.
|
|
63 |
Phrases |
genelde olduğu gibi |
as per usual expr.
|
|
Proverb |
|
64 |
Proverb |
genelde yavaş ve dikkatlice yapılan şeyler iyi olur |
good and quickly seldom meet
|
|
65 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
a creaking door hangs longest
|
|
66 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
a creaking door hangs longest
|
|
67 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
a creaking gate hangs longest
|
|
68 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
a creaking gate hangs longest
|
|
69 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
creaking door hangs longest
|
|
70 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
creaking door hangs longest
|
|
71 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
creaking gate hangs longest
|
|
72 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
creaking gate hangs longest
|
|
Colloquial |
|
73 |
Colloquial |
beyzbolda topun kötü bir şekilde, genelde istenilenden daha yüksekten atılması |
blooper n.
|
|
74 |
Colloquial |
(genelde babası tarafından çocuğuna yapılan) soğuk espri |
dad joke n.
|
|
75 |
Colloquial |
pantolonu belinden düşmüş/sarkmış kişi (genelde çocuk) |
droopy-drawers n.
|
|
76 |
Colloquial |
sözleri genelde yabancılaşma ve sosyal meselelerden bahseden rock müzik türü |
grunge n.
|
|
77 |
Colloquial |
sözleri genelde yabancılaşma ve sosyal meselelerden bahseden rock müzik türü |
grunch n.
|
|
78 |
Colloquial |
belli bir konunun tartışılmasına aracı olan ve genelde kolektif olarak yönetilen instagram hesabı |
flop account n.
|
|
79 |
Colloquial |
genelde evin girişinde bulunan küçük tuvalet |
powder room n.
|
|
80 |
Colloquial |
bir kimsenin genelde yaptığı şey |
whatabouts n.
|
|
81 |
Colloquial |
genelde olduğu gibi gitme |
go the way it usually goes v.
|
|
82 |
Colloquial |
(birini) sersemletmek (genelde uyuşturucuyla) |
hocus (someone) v.
|
|
83 |
Colloquial |
(birini) afallatmak (genelde uyuşturucuyla) |
hocus (someone) v.
|
|
84 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) hiç değilse |
if (one) is a day expr.
|
|
85 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) hiç değilse |
if he (or she) is a day expr.
|
|
86 |
Colloquial |
(genelde verilen siparişe cevaben) tabii, olur, hemen geliyor |
right you are! [brit] expr.
|
|
87 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en azından |
if (one) is a day expr.
|
|
88 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en azından |
if he (or she) is a day expr.
|
|
89 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en az |
if (one) is a day expr.
|
|
90 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en az |
if he (or she) is a day expr.
|
|
91 |
Colloquial |
hep/genelde öyle derler |
that's what she said expr.
|
|
92 |
Colloquial |
genelde polislerin kullandığı bir selam verme/karşılama ifadesi |
allo allo allo [uk] expr.
|
|
93 |
Colloquial |
genelde polislerin kullandığı bir selam verme/karşılama ifadesi |
allo allo allo [uk] expr.
|
|
94 |
Colloquial |
genelde olduğu gibi |
as ever expr.
|
|
Idioms |
|
95 |
Idioms |
okulun (genelde üniversitenin) en meşhur ve etkili kız öğrencisi |
big woman on campus n.
|
|
96 |
Idioms |
sürekli siyah giyen, genelde özenti insan |
black-collar worker n.
|
|
97 |
Idioms |
sürekli siyah giyen, genelde özenti insanlar |
black-collar workers n.
|
|
98 |
Idioms |
sürekli siyah giyinen, genelde yaratıcı alanlarda çalışan yapmacık kişi |
black-collar worker n.
|
|
99 |
Idioms |
sürekli siyah giyinen, genelde yaratıcı alanlarda çalışan yapmacık kişi |
black-collar workers n.
|
|
100 |
Idioms |
havalı tip (genelde erkek) |
cool cat n.
|
|
101 |
Idioms |
(bir hastalık) vakası (türkçede genelde "vakası" kullanılmayıp sadece hastalığın adı söylenir) |
a case of (something) n.
|
|
102 |
Idioms |
(bir hastalık) vakası (türkçede genelde "vakası" kullanılmayıp sadece hastalığın adı söylenir) |
case of something n.
|
|
103 |
Idioms |
yaşlılıktan kaynaklanan unutkanlık (genelde şaka yollu söylenir) |
senior moment n.
|
|
104 |
Idioms |
eskiden genelde askeri cezalarda işkence için kullanılan tahta at şeklinde alet |
wooden mare n.
|
|
105 |
Idioms |
(birinin) patronu (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
106 |
Idioms |
(birinin) majesteleri (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
107 |
Idioms |
(birinin) sahibi (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
108 |
Idioms |
(birinin) beyi (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
109 |
Idioms |
(birinin) sultanı/padişahı (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
110 |
Idioms |
genelde kızartma menüsü sunan küçük ve ucuz restoran |
a greasy spoon n.
|
|
111 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer olmak (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
be big of (one) v.
|
|
112 |
Idioms |
birine (genelde kocaya) cinsel olarak sadık olmak |
cleave to someone [uk] v.
|
|
113 |
Idioms |
(genelde erkek için) çok hoş görünmek |
cut a fine figure v.
|
|
114 |
Idioms |
(genelde erkek için) çok güzel görünmek |
cut a fine figure v.
|
|
115 |
Idioms |
(genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak |
live on one's own v.
|
|
116 |
Idioms |
(büyük ve genelde olumlu) bir değişiklik olmasını sağlamak |
move a needle v.
|
|
117 |
Idioms |
genelde/normalde (bir şey yapmamak) |
be not in the business of (doing something) v.
|
|
118 |
Idioms |
(genelde bir şey satmak/pazarlamak için) müşteriyi istenmeyen şekilde rahatsız etmek/aramak |
cold call v.
|
|
119 |
Idioms |
(genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak |
live on own v.
|
|
120 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
big of (one) adj.
|
|
121 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
big of one adj.
|
|
122 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
big of someone adj.
|
|
123 |
Idioms |
genelde sinirli biri değil |
not a bad sort expr.
|
|
124 |
Idioms |
genelde avustralya'nın kırsal kesimlerinde bir işi veya sabit bir adresi olmadan, eğlence amaçlı ya da ekonomik koşullar nedeniyle seyahat etmek |
on the wallaby (track) expr.
|
|
125 |
Idioms |
(mayıs ayında genelde belirsizlik hakim olduğundan) hazır seviye yüksekken hisse senetlerinin satılması |
sell in may and stay away expr.
|
|
126 |
Idioms |
genelde devlet daireleri veya müşteri temsilciliklerinde esnek ve akla yatkın olmayan reddedilme/bir şeylerin kabul edilmeme durumunu belirten bir ifade |
computer says no [cliché] expr.
|
|
Speaking |
|
127 |
Speaking |
genelde kadınlarla buluşmam |
I don't usually meet with women expr.
|
|
128 |
Speaking |
internette genelde ne yaparsın? |
what do you usually do on the internet? expr.
|
|
129 |
Speaking |
spora genelde gider misin? |
do you usually go to the gym? expr.
|
|
130 |
Speaking |
tatilde genelde nereye gidersin? |
where do you usually go on holiday? expr.
|
|
131 |
Speaking |
(genelde anneler çocuklarına yerden aldıkları şeyler için söylerler) kim bilir neyin nesi/ kimin ayağı/eli değdi |
you don't know where it's been expr.
|
|
132 |
Speaking |
(genelde sohbet başlatmak için söylenir) ee havalar nasıl? |
what do you think of this weather? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
133 |
Trade/Economic |
geçmişte sömürge hong kong'da faaliyet gösteren ingiliz şirketlerinin genelde yabancı genel müdürlerine verilen isim |
taipan n.
|
|
134 |
Trade/Economic |
genelde aile şirketi olarak kurulmuş büyük ölçekli güney kore firması |
chaebol n.
|
|
135 |
Trade/Economic |
(mayıs ayında genelde belirsizlik hakim olduğundan) hazır seviye yüksekken hisse senetlerinin satılması |
sell in may and go away n.
|
|
Law |
|
136 |
Law |
bir projenin sonunda ya da safha sonunda tamamlanıp teslim edilmesi taahhüt edilen, genelde basılı dökümandan oluşan çalışmalar bütünü |
deliverables n.
|
|
Politics |
|
137 |
Politics |
siyasilerin genelde yorum yapmaktan kaçındıkları tartışmalı konu |
third rail issue n.
|
|
138 |
Politics |
siyasilerin genelde yorum yapmaktan kaçındıkları tartışmalı konu |
third rail of politics n.
|
|
Tourism |
|
139 |
Tourism |
otelden daha ucuz olan ve genelde kalabalık odalarda gençlerin kaldığı mekan |
youth hostel n.
|
|
Media |
|
140 |
Media |
genelde gazeteyi temsil eden başyazıdaki görüşün tersini savunan yazı |
opposite editorial (op-ed) n.
|
|
Technical |
|
141 |
Technical |
pamuktan yapılmış genelde gecelik kullanılan yüzeyi kabarık kumaş |
winceyette n.
|
|
142 |
Technical |
genelde ksenonla dolu olup yüksek voltajlı elektrik sinyali ile ateşlendiğinde kısa ve kuvvetli ışık parlaması oluşturan boşalım borusu |
flash tube n.
|
|
143 |
Technical |
düz bir kesiti bulunan ve bükme tekniği yerine genelde örgü veya dikiş tekniği ile üretilmiş metal veya lif halat |
flat rope n.
|
|
Computer |
|
144 |
Computer |
genelde daha hızlı yazdırma |
generally faster printing n.
|
|
145 |
Computer |
genelde...ile ifade edilen kaba söz |
a four letter word n.
|
|
146 |
Computer |
genelde daha yavaş yazdırma |
generally slower printing n.
|
|
147 |
Computer |
(genelde uzatma işareti veya çıkıntı barındırmayan harflerden oluşan) bir bilgisayar fontu |
helvetica n.
|
|
148 |
Computer |
(genelde uzatma işareti veya çıkıntı barındırmayan harflerden oluşan) bir bilgisayar fontu |
sans serif n.
|
|
149 |
Computer |
genelde internette kullanılan, benzer karakterlerin benzer harflerin yerini aldığı kodlu ve resmi olmayan yazı sistemi |
hakspeak n.
|
|
150 |
Computer |
genelde internette kullanılan, benzer karakterlerin benzer harflerin yerini aldığı kodlu ve resmi olmayan yazı sistemi |
leetspeak n.
|
|
151 |
Computer |
programları genelde yorumlayıcı tarafından çalıştırılan bir programlama dili |
interpreted language n.
|
|
152 |
Computer |
internette genelde animasyon yayınlamak için kullanılan, grafik, ses ve video bilgisi içeren bir dosya formatı markası |
flash® n.
|
|
Textile |
|
153 |
Textile |
genelde yaka kısmı tüylü kalın mont |
puffer jacket n.
|
|
154 |
Textile |
genelde siyah beyaz kontrastın hakim olduğu, üzerinde tavuk ayağını andıran şekillerden oluşan dokuma kumaş |
pied de poule n.
|
|
155 |
Textile |
(genelde araplar tarafından) keçi veya deve kılından üretilen bir kumaş |
aba n.
|
|
156 |
Textile |
(genelde arapların giydiği) keçi veya deve kılından üretilmiş kumaştan yapılan kolsuz elbise |
aba n.
|
|
157 |
Textile |
genelde ipek, reyon, ya da doğal ve sentetik iplerden üretilen yumuşak ve hafif iplik |
zephyr yarn n.
|
|
158 |
Textile |
genelde fular olarak kullanılan, hintli erkeklerin ise sarık olarak taktıkları pamuklu veya ipek eşarp |
rumal n.
|
|
159 |
Textile |
elbise veya kumaşın dikiş hattı ile dış kenarları arasında kalan ve genelde içe katlanan bölümü |
seam n.
|
|
Architecture |
|
160 |
Architecture |
genelde kabartmalarda kullanılan, tekrar eden yatay ve dikey çizgilerden meydana gelen bir süsleme motifi |
key pattern n.
|
|
161 |
Architecture |
genelde kabartmalarda kullanılan, tekrar eden yatay ve dikey çizgilerden meydana gelen bir süsleme motifi |
greek fret n.
|
|
162 |
Architecture |
genelde kabartmalarda kullanılan, tekrar eden yatay ve dikey çizgilerden meydana gelen bir süsleme motifi |
greek key n.
|
|
163 |
Architecture |
genelde geometrik ve simetrik girift motifli yüzeylerden oluşan bahçe tasarımı |
knot garden n.
|
|
164 |
Architecture |
alışılmışın dışında bir tarihi özelliği bulunan ve genelde göze hitap eden yapı |
landmark n.
|
|
Construction |
|
165 |
Construction |
kirişlerin veya çatı kerestelerinin arasında tavan malzemesi olarak kullanılan genelde soyulmuş ağaç dalı veya sopa |
latilla [us/canada] n.
|
|
Dyeing |
|
166 |
Dyeing |
genelde kumaşları boyamak için çivitotundan elde edilen yeşil bir boya |
kendal n.
|
|
167 |
Dyeing |
genelde kumaşları boyamak için çivitotundan elde edilen yeşil bir boya |
kendal green n.
|
|
Aeronautic |
|
168 |
Aeronautic |
ülkenin uluslararası alanda faaliyet gösteren genelde devlete ait olan milli havayolu şirketi |
flag carrier n.
|
|
Marine |
|
169 |
Marine |
genelde havayolculukları için kullanılsa da her türlü ulaşım için de geçerli bir terim |
higher rate intermediate points n.
|
|
Mining |
|
170 |
Mining |
genelde küçük olan, ince veya dar taş veya maden kümesi |
lath n.
|
|
Medical |
|
171 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
golfer’s elbow n.
|
|
172 |
Medical |
genelde yemekten sonra batında oluşan şişkinlik |
bloating n.
|
|
173 |
Medical |
genelde doğu avrupa'daki yahudi kökenli kişilerde görülen bir hastalık |
tay-sachs disease n.
|
|
174 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
medial epicondylitis n.
|
|
Pathology |
|
175 |
Pathology |
genelde gastrointestinal tümörün yayılmasıyla müsin salgılayan epitel hücrelerde görülen metastatik over tümörü |
krukenberg tumor n.
|
|
Veterinary |
|
176 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
actinobacillosis n.
|
|
177 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
wooden tongue n.
|
|
178 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
woody tongue n.
|
|
179 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
cruels n.
|
|
Gastronomy |
|
180 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shuarma n.
|
|
181 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shawerma n.
|
|
182 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
chawarma n.
|
|
183 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shawarma n.
|
|
184 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shaorma n.
|
|
185 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shoarma n.
|
|
186 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shwarma n.
|
|
187 |
Gastronomy |
romla yapılan genelde kuru üzümlü olan mayalı kek |
baba au rhum n.
|
|
188 |
Gastronomy |
genelde çorbanın içinde servis edilen içinde malzeme bulunan mantıya benzer küçük hamur işi |
kreplach n.
|
|
189 |
Gastronomy |
genelde akşam yemeğinden sonra servis edilen naneli bir tür şekerleme |
mint n.
|
|
Geometry |
|
190 |
Geometry |
yalnızca tepede temas edip ortak kenarı bulunmayan ve genelde toplamı 180 derece olmayan (iki doğrunun kesişimiyle oluşan iki açı) |
opposite adj.
|
|
Physics |
|
191 |
Physics |
şeffaf bir ortam içerisinde genelde basınç ve sıcaklık farkları sebebiyle meydana gelen ve ortamdaki diğer bölgelerden kırılma indisi farklı olan kısımlar veya şeritler |
schlieren n.
|
|
Biology |
|
192 |
Biology |
endospor üreten genelde çubuk şeklinde olan gram pozitif bakteri türü |
bacillaceae n.
|
|
193 |
Biology |
endospor üreten genelde çubuk şeklinde olan gram pozitif bakteri türü |
family bacillaceae n.
|
|
Marine Biology |
|
194 |
Marine Biology |
yumurtadan yeni çıkmış ve genelde kötü durumda olan somon balığı |
kelt n.
|
|
Botanic |
|
195 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
zelkova (zelkova serrata) n.
|
|
196 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
japanese zelkova n.
|
|
197 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
japanese elm n.
|
|
198 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
keyaki n.
|
|
199 |
Botanic |
kendi kendine açılmayan, kanatlı ve genelde tek tohumlu meyve |
key fruit n.
|
|
200 |
Botanic |
bataklıkta yetişen ağaçların köklerinden yukarı doğru çıkıntı yapan dikey ve genelde konik olan odunsu yapı |
knee n.
|
|
201 |
Botanic |
genelde kurutulmak için kullanılan avrupa'ya özgü bir çim |
lolium multiflorum n.
|
|
202 |
Botanic |
genelde kurutulmak için kullanılan avrupa'ya özgü bir çim |
italian rye n.
|
|
Breeding |
|
203 |
Breeding |
(genelde büyükbaş) hayvan taşıma vagonu |
stock car n.
|
|
204 |
Breeding |
(genelde büyükbaş) hayvan taşıma kamyonu |
cattle truck n.
|
|
Social Sciences |
|
205 |
Social Sciences |
genelde erkeklerin yaptığı gibi çok içki içen ve erkeksi davranışlar içerisinde olan kadın |
ladette n.
|
|
206 |
Social Sciences |
atanmış cinsiyetinden bağımsız kendisini genelde feminen şekilde ifade eden kişi |
femme n.
|
|
207 |
Social Sciences |
yeni zelanda yerlilerinin genelde rekabet şeklinde sergiledikleri performans sanatları |
kapa haka [new zealand] n.
|
|
Education |
|
208 |
Education |
(genelde sahibi yaşlı bir kadın olan ve çocuklara bu kişi tarafından okuma yazma eğitiminin verildiği) anaokulu |
dame school n.
|
|
Linguistics |
|
209 |
Linguistics |
sözcüklerin başına gelerek genelde zarf ve ünlemleri oluşturan bir ön ek |
ker- pref.
|
|
Religious |
|
210 |
Religious |
genelde çocuklara hediye olarak verilen belirli bir ruhu simgeleyen oyulmuş oyuncak bebek |
kachina n.
|
|
Geology |
|
211 |
Geology |
genelde kireç taşından oluşan ağaçsız yuvarlak tepeler |
downs n.
|
|
212 |
Geology |
genelde kireç taşından oluşan ağaçsız yuvarlak tepeler |
downland n.
|
|
213 |
Geology |
geç silüryen dönem'e özgü, genelde büyük boyutlu olan spiral biçimli bir gastropod kabuğu cinsi |
maclurea n.
|
|
Hunting |
|
214 |
Hunting |
bele takılabilen silahlar genelde tabancalar |
sidearm n.
|
|
215 |
Hunting |
genelde bir elle atılan silah |
handgun n.
|
|
216 |
Hunting |
genelde iki yahut daha fazla namlulu küçük cep tabancası |
derringer n.
|
|
217 |
Hunting |
genelde kendinden hareketli mekanizma |
automatic n.
|
|
218 |
Hunting |
genelde doldurup kapatan ateşleme yapan açıp boşaltma mekanizma grubu |
action n.
|
|
219 |
Hunting |
namlunun genelde fişek yatağının da bulunduğu arka ucu |
breech n.
|
|
Sport |
|
220 |
Sport |
genelde dairesel veya elips şeklindeki bir yarışın düzenlendiği yol |
race course n.
|
|
221 |
Sport |
(genelde liselerin kullandığı) spor salonu |
field house n.
|
|
222 |
Sport |
(genelde liselerin kullandığı) spor salonu |
fieldhouse n.
|
|
223 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürmeye ilişkin |
fakey adj.
|
|
224 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürmeye ilişkin |
fakie adj.
|
|
225 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürerek |
fakey adv.
|
|
226 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürerek |
fakie adv.
|
|
Music |
|
227 |
Music |
(genelde) piyano ile eşlik eden kişi |
accompanyist n.
|
|
228 |
Music |
genelde caz ezgilerine sahip, doğaçlama sözler ile icra edilen antillere özgü bir müzik türü |
calypso n.
|
|
229 |
Music |
bir parçanın genelde pes seslerde sürekli olarak tekrarlanması |
ostinato n.
|
|
230 |
Music |
genelde üçgen şeklinde olan düz pena |
flat pick n.
|
|
Theatre |
|
231 |
Theatre |
genelde yeni yazarların kaleme aldığı alışılmış ve ana akım tiyatrolarda sahnelenemeyen oyunlar ve bu oyunların oluşturduğu tiyatro biçimi |
fringe theatre n.
|
|
232 |
Theatre |
(eskiden) genelde müzik eşliğinde dramatik resitaller sergileyen kadın oyuncu |
diseuse n.
|
|
Mythology |
|
233 |
Mythology |
norveç mitolojisinde genelde kötü karakterli olarak tasvir edilen |
warg n.
|
|
Engineering |
|
234 |
Engineering |
iki çubuk arasında yer alan, genelde bilyeli ve manşonlu olan mafsallı bir bağlantı |
knuckle joint n.
|
|
Ornithology |
|
235 |
Ornithology |
atmacagiller familyasından uzun sivri kanatları ve genelde çatallı kuyrukları olan kuş |
kite n.
|
|
236 |
Ornithology |
atmacagiller familyasından uzun sivri kanatları ve genelde çatallı kuyrukları olan kuş |
hellkite n.
|
|
Slang |
|
237 |
Slang |
birinin fotoğraf çektirmesi sırasında arka planda genelde doğal biçimde oluşan komik durum |
photobomb n.
|
|
238 |
Slang |
genelde sporculara uzun yol seyahatlerinde refakat eden kız |
road beef n.
|
|
239 |
Slang |
genelde zencilerin beyazları aşağılamak için kullandıkları argo bir terim |
trailer trash n.
|
|
240 |
Slang |
genelde beyazları aşağılamak için kullanılan bir ifade |
cracker n.
|
|
241 |
Slang |
genelde uyuşturucu satıcılarının kullandığı ve takip edildiği anlaşılınca atılan telefon |
burner n.
|
|
242 |
Slang |
genelde siyahilerin beyazları aşağılamak için kullandıkları argo bir terim |
poor white trash n.
|
|
243 |
Slang |
genelde bahçede çocukların oynaması için kurulmuş küçük ve tahtadan ev |
cubby house n.
|
|
244 |
Slang |
mahkumun annesi/babası (genelde siyahi mahkumlar tarafından kullanılan bir ifade) |
t-jones n.
|
|
245 |
Slang |
sertlik/şiddet ve eziyet içeren ve genelde eşcinsellerin girdiği cinsel ilişki |
rough trade n.
|
|
246 |
Slang |
(genelde zenciler tarafından beyazlara söylenen) kadın beyaz mahkum |
featherwood n.
|
|
247 |
Slang |
(genelde zenciler tarafından beyazlara söylenen) beyaz mahkum |
peckerwood n.
|
|
248 |
Slang |
kişinin cinsel ilişkiye açık olduğu mesajını veren genelde kısa etek altına giyilen uzun çizmeler |
fuck-me boots n.
|
|
249 |
Slang |
tost ekmeği üzerinde kremalı parçalanmış sığır eti (genelde askeri gazinolarda bulunan bir yemek) |
shit on a shingle [us] n.
|
|
250 |
Slang |
tost ekmeği üzerinde kremalı parçalanmış sığır eti (genelde askeri gazinolarda bulunan bir yemek) |
something on a shingle n.
|
|
251 |
Slang |
tost ekmeği üzerinde kremalı parçalanmış sığır eti (genelde askeri gazinolarda bulunan bir yemek) |
stew on a shingle n.
|
|
252 |
Slang |
(genelde zencilerin söylediği) beyaz mahkum |
wood [us] n.
|
|
253 |
Slang |
yüksek sesle, durmadan ve genelde önemsiz şeylerden konuşmak |
yak v.
|
|
254 |
Slang |
şip şak işlem tamam (genelde tek gecelik ilişki ile ilgili) |
wham-bam-thank-you-ma'am v.
|
|
255 |
Slang |
(avustralya) genelde birini övmek için söylenen süper/on numara anlamında bir söz |
sick cunt expr.
|
|
256 |
Slang |
şip şak işlem tamam (genelde tek gecelik ilişki ile ilgili) |
wham, bam, thank you, ma'am expr.
|
|
British Slang |
|
257 |
British Slang |
amacı çok içip kadınlara sarkmak olan ve gecenin sonunda genelde kavga eden erkek |
shirt n.
|
|
258 |
British Slang |
fikir (genelde olumsuz hiç bir fikrim yok) |
(I have no a) danny la rue n.
|
|
259 |
British Slang |
genelde sonu iyi biten aşk filmi |
chick flick n.
|
|
260 |
British Slang |
sosyal standartları düşük olan genelde çalışan kesimden olup fazla zeki olmayan ve kötü giyinen kızları nitelemek için söylenen aşağılayıcı bir söz |
sharon and tracy n.
|
|
261 |
British Slang |
uzun saçlı genelde rock dinleyen asi motorcu |
smelly n.
|
|
262 |
British Slang |
yabancı (genelde italyan veya ispanyol) |
dago n.
|
|
263 |
British Slang |
(genelde eşcinseller) topluma açık bir yerde seks yapmak |
cottage v.
|
|
264 |
British Slang |
havlu kafa (genelde sarık takan orta doğulu kimseleri aşağılamak için söylenir) |
towel-head adj.
|
|
265 |
British Slang |
havlu kafa (genelde sarık takan orta doğulu kimseleri aşağılamak için söylenir) |
towelhead adj.
|
|
Modern Slang |
|
266 |
Modern Slang |
genellikle sağ elin orta parmağına takılan ve kişinin aseksüel olduğunu gösteren siyah (genelde hematit) yüzük |
ace ring n.
|
|
267 |
Modern Slang |
genelde dövmeleri, pirsingleri, renkli saçları olan alternatif tarzda model |
alternative model n.
|
|
Jewellery |
|
268 |
Jewellery |
genelde erkeklerin taktığı bir tür kolye |
afro-chain n.
|
|