Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | fulfil v. | yerine getirmek | ||
He has all the skills to fulfill the duty; why not hire him? Görevi yerine getirmek için gereken tüm beceriler onda var, adamı niye işe almıyorsunuz? More Sentences |
||||
General | ||||
General | fulfil v. | tamamlamak | ||
My life is perfectly fulfilled. Hayatım mükemmel bir şekilde tamamlandı. More Sentences |
||||
General | fulfil v. | yerine getirmek | ||
So the Commission has an important task to fulfil in this respect. Dolayısıyla Komisyon'un bu konuda yerine getirmesi gereken önemli bir görevi vardır. More Sentences |
||||
General | fulfil v. | karşılamak | ||
Strictly speaking, Ghent has thus fulfilled the expectations. Açıkça söylemek gerekirse Ghent böylece beklentileri karşılamıştır. More Sentences |
||||
General | fulfil v. | gerçekleştirmek | ||
At 62, she fulfilled her dream of becoming a globally renowned artist. 62 yaşında, dünya çapında tanınan bir sanatçı olma hayalini gerçekleştirdi. More Sentences |
||||
General | fulfil v. | kendini gerçekleştirmek | ||
Henry was able to fulfill himself through photojournalism. Henry foto muhabirliği sayesinde kendini gerçekleştirebildi. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | fulfil v. | yerine getirmek | ||
The Presidency must do everything in its power to fulfil the final objectives. Başkanlık nihai hedefleri yerine getirmek için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | fulfil v. | uygulamak | ||
General | fulfil v. | yapmak | ||
General | fulfil v. | ifa etmek | ||
General | fulfil v. | bitirmek | ||
General | fulfil v. | gidermek | ||
General | fulfil v. | gerekeni yapmak | ||
General | fulfil v. | tatmin etmek | ||
General | fulfil v. | icra etmek | ||
General | fulfil v. | meydana getirmek | ||
General | fulfil v. | içindeki potansiyelini kendini tatmin edecek bir şekilde kullanmak (insan) | ||
Law | ||||
Law | fulfil v. | ifa etmek | ||
Technical | ||||
Technical | fulfil v. | yapmak |