Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | folly n. | aptallık | ||
This is folly and, say what you will, it is simply unacceptable. Bu aptallıktır ve ne derseniz deyin, kabul edilemez. More Sentences |
||||
General | folly n. | çılgınlık | ||
Exporting water from an arid country to the rainy Europe is pure folly. Kurak bir ülkeden yağışlı Avrupa'ya su ihraç etmek saf çılgınlık. More Sentences |
||||
General | folly n. | ahmaklık | ||
It would be sheer folly to believe a Council of 25 members could ever reach unanimous agreement. Yirmi beş üyeden oluşan bir Konsey'in oybirliğiyle bir anlaşmaya varabileceğine inanmak tam anlamıyla ahmaklık olur. More Sentences |
||||
General | folly n. | akılsızlık | ||
General | folly n. | aptalca davranış | ||
General | folly n. | divanelik | ||
General | folly n. | budalalık | ||
General | folly n. | delilik | ||
General | folly n. | süs olarak yapılmış bina |