Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | flabbergasted adj. | şaşırmış | ||
My husband was so flabbergasted he dropped his car keys. Kocam o kadar şaşırdı ki arabasının anahtarlarını düşürdü. More Sentences |
||||
General | flabbergasted adj. | çok şaşırmış | ||
Everyone was just flabbergasted that she was able to get pregnant at 48. Onun 48 yaşında hamile kalabildiğine herkes çok şaşırmıştı. More Sentences |
||||
General | flabbergasted adj. | şaşkına dönmüş | ||
I know Tom was flabbergasted. Tom'un şaşkına döndüğünü biliyorum. More Sentences |
||||
General | flabbergasted adj. | şaşırtılmış | ||
General | flabbergasted adj. | şaşkın | ||
General | flabbergasted adj. | dehşete düşmüş | ||
General | flabbergasted adj. | sinirlendirilmiş | ||
General | flabbergasted adj. | yorgun | ||
General | flabbergasted adj. | iğrenmiş | ||
General | flabbergasted adj. | lanetli |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
Slang | ||
Slang | be flabbergasted v. | abliyi kaçırmak |