| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | evolve v. | evrim geçirmek | ||
|
While this is happening, while we are evolving, we should have the generosity to do it together and to do it well. Bu gerçekleşirken, evrim geçirirken, bunu birlikte yapma ve iyi yapma cömertliğine sahip olmalıyız. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | evolve v. | gelişmek | ||
|
The year 2003 will be characterised by an evolving CAP. 2003 yılı, gelişmekte olan bir OTP ile nitelendirilecektir. More Sentences |
||||
| General | evolve v. | geliştirmek | ||
|
My gym evolved its own style of training. Benim spor salonum kendi antrenman tarzını geliştirdi. More Sentences |
||||
| General | evolve v. | evrim geçirmek | ||
|
My partner talked earlier about an evolving Human Being and gave you some things to consider. Partnerim daha önce evrim geçiren bir İnsan Varlığından bahsetti ve size düşünmeniz gereken bazı şeyler verdi. More Sentences |
||||
| General | evolve v. | evrimleşmek | ||
|
All dogs have evolved from wolves. Bütün köpekler kurtlardan evrimleşmiştir. More Sentences |
||||
| General | evolve v. | evrilmek | ||
|
You will recall that the European Union evolved from a common market. Avrupa Birliği'nin ortak bir pazardan evrildiğini hatırlayacaksınız. More Sentences |
||||
| General | evolve v. | yavaş yavaş gelişmek | ||
| General | evolve v. | yaymak | ||
| General | evolve v. | yavaş yavaş geliştirmek | ||
| General | evolve v. | açmak | ||
| General | evolve v. | çıkarmak | ||
| General | evolve v. | değişiklik geçirmek | ||
| General | evolve v. | değişmek | ||
| General | evolve v. | tekamül etmek | ||
| General | evolve v. | dağıtmak | ||
| General | evolve v. | saçmak | ||
| General | evolve v. | açmak | ||
| Chemistry | ||||
| Chemistry | evolve v. | (ısı, gaz, enerji) salmak | ||
