Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | canteen n. | kantin | ||
The factory workers gathered in the canteen. Fabrika işçileri kantinde toplanmıştı. More Sentences |
||||
General | canteen n. | matara | ||
The soldier carried a canteen filled with water during the long march. Asker uzun yürüyüş boyunca su dolu bir matara taşıdı. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | canteen n. | kantin | ||
Furthermore, they mostly cover small kiosks and canteens with a sales area of less than 200 square metres. Ayrıca, çoğunlukla 200 metrekareden daha az satış alanına sahip küçük büfeleri ve kantinleri kapsamaktadır. More Sentences |
||||
Military | ||||
Military | canteen n. | matara | ||
Tom handed Mary his canteen and she took a drink. Tom Mary'ye matarasını uzattı ve o bir içki aldı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | canteen n. | büfe | ||
General | canteen n. | kışla büfesi | ||
Military | ||||
Military | canteen n. | asker kumanyası | ||
Military | canteen n. | askeri market | ||
Military | canteen n. | yemek takımlarının konulduğu dolap | ||
Military | canteen n. | ordu satış mağazası |
Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | school canteen n. | okul kantini | ||
I'm tired of the food in the school canteen. Okul kantinindeki yiyeceklerden sıkıldım. More Sentences |
||||
General | canteen keeper n. | kantin işleten | ||
General | mobile canteen n. | (asker veya polisler için) açıkhava restoranı | ||
Social Sciences | ||||
Social Sciences | canteen culture n. | kantin kültürü | ||
Social Sciences | canteen culture n. | polis kuvveti içerisinde, memurların yolsuzluk veya ırkçılık gibi uygulamaları dile getirmesini engellediği iddia edilen gruplaşma |