Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | bequeath v. | bırakmak | ||
Budgetary rigour is the guarantee that today's generation will not bequeath excessive debt to future generations. Bütçe konusunda titizlik, bugünkü neslin gelecek nesillere aşırı borç bırakmayacağının teminatıdır. More Sentences |
||||
General | bequeath v. | miras bırakmak | ||
An anonymous benefactor bequeathed several hundred thousand dollars to an animal shelter. İsimsiz bir hayırsever, bir hayvan barınağına birkaç yüz bin dolar miras bıraktı. More Sentences |
||||
General | bequeath v. | vasiyet etmek | ||
General | bequeath v. | miras olarak bırakmak | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | bequeath n. | vasiyet | ||
Trade/Economic | bequeath v. | vasiyetle bırakmak | ||
Law | ||||
Law | bequeath n. | vasiyet | ||
Law | bequeath v. | miras olarak bırakmak | ||
Law | bequeath v. | vasiyetle bırakmak | ||
Law | bequeath v. | vasiyet etmek |
Englisch | Türkisch | |
---|---|---|
General | ||
General | bequeath something to someone v. | birisine miras bırakmak |
Phrasals | ||
Phrasals | bequeath to v. | miras bırakmak |
Law | ||
Law | give devise and bequeath v. | miras olarak bırakmak |