Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | belirleyici faktör | decisive factor n. | ||
I consider this to be the most decisive factor, and I would say that this is the weakest point at the moment. Bunun en belirleyici faktör olduğunu düşünüyorum ve şu anda en zayıf noktanın da bu olduğunu söyleyebilirim. More Sentences |
||||
General | belirleyici faktör | determining factor n. | ||
From the outset, the political issue has been the determining factor. Başından beri siyasi mesele belirleyici faktör olmuştur. More Sentences |
||||
General | belirleyici faktör | determinant n. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | gelişim süreci üzerinde belirleyici faktör | molder n. |
General | belirleyici faktör veya terim | significative n. |
General | (yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) önemli ilke | stamen [obsolete] n. |
General | (yaşam süresi hususunda belirleyici faktör olarak kabul edilen) hayatta kalma kuvveti | stamen [obsolete] n. |
Medical | ||
Medical | testis belirleyici faktör | testis-determining factor n. |
Biology | ||
Biology | insan veya hayvan davranışında belirleyici faktör olarak kalıtımın rolünü çevresel etkenlerden üstün tutan kimse | hereditist n. |