ayrılmaz - Türkisch Englisch Wörterbuch

ayrılmaz

Bedeutungen von dem Begriff "ayrılmaz" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 14 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
ayrılmaz inseparable adj.
Human rights and fundamental liberties are universal and inseparable.
İnsan hakları ve temel özgürlükler evrenseldir ve birbirinden ayrılamaz.

More Sentences
General
ayrılmaz integral adj.
That is why this House regards the Treaty as an integral part of the Copenhagen political criteria.
Bu nedenle bu Meclis, Antlaşma'yı, Kopenhag siyasi kriterlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir.

More Sentences
ayrılmaz indissoluble adj.
ayrılmaz inextricable adj.
ayrılmaz umbilical adj.
ayrılmaz unextricable adj.
ayrılmaz inexplicable [obsolete] adj.
ayrılmaz fast adj.
ayrılmaz innate adj.
ayrılmaz insecable adj.
ayrılmaz insectile adj.
ayrılmaz inseverable adj.
ayrılmaz sessile adj.
Technical
ayrılmaz inherent adj.

Bedeutungen, die der Begriff "ayrılmaz" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 58 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
ayrılmaz parça integral part n.
Travel and public speaking are integral parts of Tom's job.
Seyahat ve toplum önünde konuşma, Tom'un işinin ayrılmaz parçalarıdır.

More Sentences
ayrılmaz ikili inseparable n.
Mary and Kate are inseparable.
Mary ve Kate ayrılmaz ikili.

More Sentences
ayrılmaz arkadaşlar inseparable n.
He and I were inseparable friends during our time together in school.
O ve ben okuldayken ayrılmaz arkadaştık.

More Sentences
ayrılmaz yoldaşlar inseparable n.
A surgeon lives with Death, his inseparable companion - I walk hand in hand with him.
Bir cerrah ölümle birlikte yaşar, onun ayrılmaz yoldaşıdır - ben onunla el ele yürürüm.

More Sentences
ayrılmaz yol arkadaşları inseparable n.
Nevertheless, health and the economy are inseparable companions in the long run.
Bununla birlikte sağlık ve ekonomi uzun vadede birbirinden ayrılmaz yol arkadaşlarıdır.

More Sentences
ayrılmaz bir şekilde inseparably adv.
People's health is inseparably linked to the environment around them.
İnsanların sağlığı, çevrelerindeki ortamla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

More Sentences
ayrılmaz bir şekilde inextricably adv.
In the European Union's view, modernity in Europe is inextricably linked to the democratic constitutional state.
Avrupa Birliği'nin görüşüne göre, Avrupa'da modernite demokratik anayasal devletle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

More Sentences
Technical
ayrılmaz parça integral part n.
Travel and public speaking are integral parts of Tom's job.
Seyahat ve topluluk önünde konuşma Tom'un işinin ayrılmaz parçaları.

More Sentences
Common Usage
bütünün ayrılmaz parçası olan integral adj.
General
ayrılmaz parça part and parcel n.
ayrılmaz dostlar inseparables n.
ayrılmaz parça inseparable part n.
ayrılmaz bağ indissoluble bond n.
ayrılmaz parça indivisible part n.
ayrılmaz bir bütün an inseparable whole n.
ayrılmaz bir bütün an indivisible whole n.
eğitimin ayrılmaz bir parçası an inseparable part of the education n.
ayrılmaz bir parça an inseparable part n.
ayrılmaz özellik umbra n.
bir şeyin ayrılmaz özelliği umbra n.
ayrılmaz parça inseparable n.
ayrılmaz bütün inseparable n.
ayrılmaz eşlerden her biri siamese twin n.
ayrılmaz parça fossil n.
ayrılmaz parçası olmak be an integral part of v.
ayrılmaz parçası olmak be an indivisible part of v.
ayrılmaz parçası olmak be an inseparable part of v.
birbirinden ayrılmaz indissociable adj.
bir bütünün ayrılmaz bir parçası olan inbuilt adj.
bir bütünün ayrılmaz bir parçası olan in-built adj.
ayrılmaz ikili olan twin adj.
ayrılmaz bir şekilde bağlantılı inextricably linked with adj.
Phrasals
ayrılmaz bir parçası olarak yapmak/kurmak/imal etmek build into v.
birini bir organizasyonun/planın ayrılmaz bir parçası yapmak build someone into something v.
Phrases
ayrılmaz bir ikili/üçlü olma hand in hand expr.
Proverb
et tırnaktan ayrılmaz blood is thicker than water
birlikte dua eden aile birbirinden ayrılmaz family that prays together stays together
Colloquial
ayrılmaz ikili bffl (best friend for life) n.
bir özelliği bilgisayar işletim sistemine ayrılmaz parça olarak eklemek bake in v.
Idioms
ayrılmaz dostlar frick and frack n.
ayrılmaz parçası warp and woof n.
bir durumun ayrılmaz bir parçası comes with the territory n.
bir durumun ayrılmaz bir parçası olmak go with the territory v.
bir durumun ayrılmaz bir parçası olmak come with the territory v.
bir şeyin ayrılmaz bir parçası olmak be a part and parcel of v.
ayrılmaz ikili olmak go hand in hand v.
bir şeyin ayrılmaz bir parçası olmak be part and parcel of something v.
ayrılmaz ikili like two peas in a pod expr.
ayrılmaz ikili joined at the hip expr.
ayrılmaz ikili two peas in a pod expr.
Politics
ayrılmaz cüz inseparable part n.
ayrılmaz bütünlük inseparable integrity n.
ayrılmaz bütünlük indivisible unity n.
ülkenin ayrılmaz bütünlüğü indivisible unity of the country n.
Biology
canlı bir birimin ayrılmaz parçası haline gelen morphotic adj.
morfolojik çerçevenin ayrılmaz parçası haline gelen morphotic adj.
Religious
tanrı'dan ayrılmaz olarak görülen israilliler heritage n.
isa'nın hem ulvi hem de insani özelliklerini barındıran tek ve ayrılmaz bir doğası olduğu öğretisini benimseyen kimse monophysite n.