| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | arrogant adj. | kibirli | ||
|
Yesterday's speech by George Bush was once again extremely arrogant and without any real foundation. George Bush'un dünkü konuşması bir kez daha son derece kibirli ve gerçek bir dayanaktan yoksundu. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | arrogant adj. | küstah | ||
|
Even if the dictator falls soon, the arrogant nature of this action will remain. Diktatör yakında düşse bile, bu eylemin küstah doğası devam edecektir. More Sentences |
||||
| General | arrogant adj. | kibirli | ||
|
On the other hand, in other places the report would have benefited from being less arrogant. Öte yandan raporun başka yerlerde daha az kibirli olmasında fayda var. More Sentences |
||||
| General | arrogant adj. | kendini beğenmiş | ||
|
Layla is self-absorbed and arrogant. Leyla kendini beğenmiş ve kibirlidir. More Sentences |
||||
| General | arrogant adj. | küstah ve kibirli | ||
|
Dan isn't an arrogant and disdainful guy. Dan küstah ve kibirli bir adam değil. More Sentences |
||||
| General | arrogant adj. | burnu havada | ||
| General | arrogant adj. | gururlu | ||
| General | arrogant adj. | azametli | ||
| General | arrogant adj. | haddini bilmez | ||
| General | arrogant adj. | burnu büyük | ||
| Englisch | Türkisch | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | become arrogant v. | kibirlenmek | ||
|
Paul didn't become arrogant even though he was rich. Paul zengin olmasına rağmen kibirlenmedi. More Sentences |
||||
| Chat Usage | ||||
| Chat Usage | in my arrogant opinion (imao) expr. | benim üstün görüşüme göre | ||
