-tight - Türkisch Englisch Wörterbuch

-tight

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "-tight" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
-tight adj. geçirmez

Bedeutungen, die der Begriff "-tight" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
tight adj. sıkı
The jar lid is so tight that I can't open it.
Kavanozun kapağı o kadar sıkı ki açamıyorum.

More Sentences
General
holding tight n. sıkı tutma
Hold tight.
Sıkı tutun.

More Sentences
tight pants n. dar pantolon
Tom likes to wear tight pants.
Tom dar pantolon giymeyi seviyor.

More Sentences
tight schedule n. yoğun program
I hope that Tom can fit me into his tight schedule.
Umarım Tom yoğun programında bana da zaman ayırabilir.

More Sentences
tight schedule n. sıkışık program
I'll work that into my tight schedule.
Sıkışık programıma onu da sıkıştırırım.

More Sentences
sit tight v. sıkı durmak
Sit tight.
Sıkı durun.

More Sentences
tight adj. zor
Tom found himself in a tight spot.
Tom, kendini zor bir durumda buldu.

More Sentences
tight adj. cimri
He's too tight to give money to charity.
Hayır kurumlarına para veremeyecek kadar cimri.

More Sentences
tight adj. eli sıkı
My hands are tight.
Benim ellerim sıkıdır.

More Sentences
tight adj. sıkışmış
Money's tight for me this month.
Bu ay paraya sıkışığım.

More Sentences
tight adj. dar
She looked stylish in those tight jeans.
O dar kotun içinde şık görünüyordu.

More Sentences
tight adj. sıkışık
I managed to pack everything in the suitcase, but it was a tight fit.
Bavula her şeyi sığdırmayı başardım ama çok sıkışık oldu.

More Sentences
tight adj. gergin
"Did you take my car?' he asked in a tight voice.
"Arabamı sen mi aldın?" diye sordu gergin bir sesle.

More Sentences
tight adj. sıkı
The company keeps tight control over its finances.
Şirket mali durumunu sıkı kontrol altında tutuyor.

More Sentences
very tight adj. çok sıkı
In compromise Amendment No 31 this has been done, although I still find the requirements very tight.
Her ne kadar gereklilikleri hala çok sıkı bulsam da, 31 No'lu uzlaşma Değişikliğinde bu yapılmıştır.

More Sentences
tight-lipped adj. ağzı sıkı
The Committee itself is keeping tight-lipped.
Komite'nin kendisi de ağzını sıkı tutuyor.

More Sentences
tight-fisted adj. pinti
He was known for his tight-fisted nature.
Adam pinti tabiatıyla tanınırdı.

More Sentences
tight adj. sımsıkı
The kitten curled up in a tight little ball.
Yavru kedi sımsıkı kıvrıldı.

More Sentences
tight adj. sıkı
The ballerina twisted her hair into a tight bun.
Balerin kız saçını sıkı bir topuz yaptı.

More Sentences
tight adj. kıt
Now that money is tight, we need to avoid unnecessary expenses.
Artık paramız kıt olduğuna göre gereksiz harcamalardan kaçınmamız lazım.

More Sentences
tight adj. yoğun
We have had a less tight agenda today and are finishing as early as 5.36 p.m.
Bugün daha az yoğun bir gündemimiz var ve saat 17.36 gibi erken bir saatte bitiriyoruz.

More Sentences
tight adj. keskin
James slowed down at a tight bend.
James keskin bir viraja gelince yavaşladı.

More Sentences
tight adj. gerginlik
His throat felt tight, and his hands were shaking.
Boğazında gerginlik hissediyor ve elleri titriyordu.

More Sentences
tight adj. kıran kırana
Last night's game was tight; a real nail-biter.
Dün geceki maç kıran kırana geçti; hop oturup hop kaldıran cinstendi.

More Sentences
tight adj. kafayı (bulma)
She got tight on tequila and left early.
Tekilayla kafayı buldu ve erkenden çıkıp gitti.

More Sentences
tight adv. sıkı durun
Hold tight! It's about to get bumpy.
Sıkı durun! Birazdan sarsıntı olacak.

More Sentences
a bit tight expr. biraz dar
It's a bit tight.
Biraz dar.

More Sentences
Speaking
sleep tight expr. iyi uykular
Sleep tight, Sean.
İyi uykular, Sean.

More Sentences
hold on tight expr. sıkı tutun
Hold on tight.
Sıkı tutun.

More Sentences
sit tight expr. sabırlı ol
Sit tight.
Sabırlı ol.

More Sentences
Trade/Economic
tight deadline n. (teslim süresi olarak) kısıtlı süre
We are doing that to tight deadlines.
Bunu da kısıtlı süreler içerisinde yapıyoruz.

More Sentences
Technical
tight adj. gergin
Your shoulder muscles are really tight.
Omuz kasların çok gergin.

More Sentences
tight adj. sıkı
That might be the most appropriate approach to ensuring tight coordination and continuity within the Council.
Konsey içerisinde sıkı bir koordinasyon ve süreklilik sağlamak için en uygun yaklaşım bu olabilir.

More Sentences
Common Usage
tight dress n. dar elbise
General
tight purse n. cimri
tight n. kritik
tight turn n. keskin dönüş
tight corner n. güç durum
tight corner n. zor durum
tight measures n. sıkı önlemler
tight bend n. dar viraj
hug-me-tight n. dar bayan ceketi
fluid-tight packing n. sudan korur ambalaj
tight fit n. sıkı alıştırma
tight joint n. sıkı ek
tight joint n. sızdırmaz ek
tight hips n. sıkı kalçalar
tight hips n. sıkı kalça
tight control n. sıkı kontrol
tight boxers n. dar boxer şort
tight vagina n. dar vajina
tight shift n. sıkı vardiya
tight pants n. dar pantolonlar
tight family unit n. sıkı aile birimi
skin-tight garments n. daracık elbiseler
skin-tight clothes n. daracık kıyafetler
skin-tight clothes n. daracık elbiseler
skin-tight garments n. daracık kıyafetler
a tight race n. kıyasıya bir yarış
tight fitting jeans n. dar kot pantolon
tight trousers n. dar pantolon
tight trousers n. tayt
tight hug n. sıkı sarılma
tight hug n. sıkı sarılış
air tight n. havanın geçişine engel olan bariyer ya da duvar
tight smile n. zoraki gülümseme
keep a tight rein on v. ensesinde boza pişirmek
become tight v. daralmak
make tight v. sıkılaştırmak
hold tight v. sıkı tutmak
be in a tight corner v. zor durumda olmak
stretch tight v. kasmak
hold tight v. sıkmak
keep a tight rein on v. dizginlemek
get out of a tight spot v. vartayı atlatmak
be much too tight v. dar gelmek
become tight v. sıkılaşmak
hold tight v. sıkıca tutmak
be stretched tight v. kasılmak
get tight v. darlaşmak
keep a tight rein on v. kontrol altında tutmak
become tight v. pekişmek
sit tight v. yılmadan devam etmek
get into a tight corner v. açmaza girmek
get into a tight corner v. açmaza getirmek
get into a tight corner v. açmaza düşmek
get into a tight corner v. açmaza sürüklemek
tight corner v. güç bir durumda bulunmak
be tight v. dar olmak
be tight v. dar gelmek
be in a tight situation v. iki arada bir derede kalmak
be in a tight corner v. köşeye sıkışmak
leave someone in a tight spot v. zor durumda bırakmak
put someone in a tight spot v. zor durumda bırakmak
be tight-knit v. birbirine kenetlenmek
be tight-knit v. sıkı sıkıya bağlı olmak
be tight-lipped v. ketum olmak
hold on tight v. sımsıkı tutunmak
hang on tight v. sıkıca tutunmak
fit tight v. dar gelmek
tight [dialect] v. düzenlemek
tight [dialect] v. derleyip toplamak
tight [obsolete] v. su geçirmez hale getirmek
tight [obsolete] v. sızdırmaz hale getirmek
tight-leg v. ata sıkıca tutunmak
tight-leg v. ata bacakları kısıp sıkıca binmek
sit tight v. sessizliğini korumak
sit tight v. sessiz kalmak
sit tight v. sessizce saklanmak
sit tight v. yerine sinmek
tight adj. sık (saflar)
tight fit adj. daracık
tight adj. sarhan
very tight adj. sımsıkı
tight adj. kasılmış
tight adj. su geçirmez
tight adj. kısa ve özlü
tight adj. kesat
tight adj. dar ve sıkı (giysi)
tight adj. başabaş
tight adj. aralarında az aralık bulunan
tight adj. sıkıca
air tight adj. sağlam
air tight adj. hava sızdırmaz
tight adj. sarhoş
tight adj. sızmaz
wearing a tight and short dress adj. düttürü
air tight adj. hava geçirmez
in a tight squeeze adj. sıkışmış
tight adj. geçirmez
very tight adj. dapdaracık
tight adj. temin edilmesi zor (bir malzeme)
short and tight adj. düdük gibi
air tight adj. zaafı olmayan
tight adj. iyice gerilmiş
tight adj. gerili
tight lipped adj. ağzı kenetli
air tight adj. sıkıca kapatılmış
dust-tight adj. toz geçirmez
tight-lipped adj. ketum
tight-fisted adj. eli sıkı
not be tight-lipped adj. ağzı sıkı olmayan
tight-fisted adj. fazla tutumlu
tight-arsed adj. küçük sorunları takıntı haline getiren
tight-fisted adj. varyemez
water-tight adj. su sızdırmaz
water-tight adj. su sızmaz
tight adj. zor elde edilir
tight adj. sızdırmaz
tight adj. pinti
tight adj. sıkı sıkı
tight-laced adj. bağnaz
tight-fitting adj. bedeni saran
tight-fitting adj. vücudu saran
very tight adj. daracık
so tight adj. dapdar
so tight adj. daracık
very tight adj. dapdar
tight-stretched adj. uzatılarak gerilmiş
air tight adj. sıkı
air tight adj. güçlü
air tight adj. alt edilemez
air tight adj. kusursuz
rain-tight adj. yağmur geçmez
rain-tight adj. yağmur geçirmez
air-tight adj. sağlam
air-tight adj. zayıf noktası olmayan
air-tight adj. kuvvetli
air-tight adj. güçlü
air-tight adj. oturaklı
tight adj. sert
tight adj. ciddi
tight adj. zor kazanılmış
tight adj. pahalı
tight adj. kar sağlamayan
tight adj. dolu
tight adj. tedariki güç
tight adj. sadık
tight adj. tutarlı
tight adj. müsamahasız
tight adj. sıkıca sabitlenmiş
tight adj. aşırı hassas
tight adj. incelikli
tight adj. hünerli
tight adj. ağzına kadar doldurulmuş
tight adj. çerçeveyi tam dolduran
tight adj. ucu ucuna yetişen
tight adj. düzenli
tight adj. yetenekli
tight-mouthed adj. ağzı sıkı
tight-mouthed adj. sır tutabilen
tight-angle adj. dar açılı
moisture-tight adj. nem geçirmez
skin-tight adj. deriye oturan
skin-tight adj. dapdar
skin-tight adj. daracık
in a tight squeeze adv. zor durumda
tight adv. sıkıca
tight adv. emniyetli bir şekilde
tight adv. sımsıkı
tight adv. mışıl mışıl
tight adv. güvenli bir şekilde
tight adv. kıskıvrak
tight [dialect] adv. iyice
tight [dialect] adv. kuvvetle
a bit tight expr. biraz sıkışık
Phrases
work to tight deadlines v. yoğun çalışma temposuna uyum sağlayabilmek
on a tight budget expr. düşük bütçeyle
good night, sleep tight, don't let the bedbugs bite expr. iyi geceler, iyi uykular
Colloquial
tight five n. ragbide birinci ve ikinci sıra birlikte
tight spot n. açmaz
keep a tight grip v. sıkı denetim altında bulundurmak
tight adj. kısmık
tight-lipped adj. sır tutan
tight-lipped adj. ser verip sır vermeyen
don't be so tight on me expr. fazla yüklenme bana
night, night sleep tight expr. iyi geceler, tatlı rüyalar
hang tight exclam. sıkı dur
hang tight exclam. sık dişini
Idioms
tight ass n. aşırı tutucu kimse
tight ass n. kendini fazla baskılayan kimse
tight ship n. iyi yönetilen ve verimli iş
tight ship n. iyi yönetilen ev
tight ship n. iyi yönetilen ve verimli organizasyon
as tight as a drum n. aşırı pinti
tight race n. başa baş yarış
a tight-ass n. cimri
a tight-arse n. cimri
a tight-arse n. elisıkı
a tight-ass n. elisıkı
a tight-arse n. pinti
a tight-ass n. pinti
tight money n. yüksek faizle verilen borç
tight money n. kısıtlı para
tight money n. para sıkışıklığı
a close chewer and a tight spitter n. cimri
a close chewer and a tight spitter n. pinti
a close chewer and a tight spitter n. eli sıkı
a close chewer and a tight spitter n. varyemez
a tight corner n. zor durum
a tight corner n. açmaz
a tight corner n. köşeye sıkışma
a tight corner n. sıkıntılı durum
a tight corner n. içinden çıkılması güç durum
a tight corner n. zor durum
a tight corner n. açmaz
a tight corner n. köşeye sıkışma
a tight corner n. sıkıntılı durum
a tight corner n. içinden çıkılması güç durum
a tight spot n. zor durum
a tight spot n. açmaz
a tight spot n. köşeye sıkışma
a tight spot n. sıkıntılı durum
a tight spot n. içinden çıkılması güç durum
a tight place n. zor durum
a tight place n. açmaz
a tight place n. köşeye sıkışma
a tight place n. sıkıntılı durum
a tight place n. içinden çıkılması güç durum
a tight rein on (someone or something) n. (birini/bir şeyi) dizginleme
a tight rein on (someone or something) n. (birini/bir şeyi) kontrol altında tutma
a tight rein on (someone or something) n. (birinin/bir şeyin) dizginlerini eline alma
a tight rein on (someone or something) n. (birinin/bir şeyin) iplerini eline alma
a tight rein on (someone or something) n. (birini/bir şeyi) kontrol altına alma
a tight rein on (someone or something) n. (biri/bir şey) üzerinde hakimiyet/üstünlük kurma
a tight ship n. düzenli ve verimli işleyen grup/yer/kuruluş
a tight ship n. iyi organize edilmiş grup/yer/kuruluş
a tight spot n. bela
a tight spot n. zor durum
a tight spot n. sıkıntılı durum
a tight spot n. içinden çıkılması güç durum
a tight spot n. açmaz
a tight spot n. köşeye sıkışma
a tight spot n. başın sıkıştığı durum
a tight squeeze n. sıkışarak sığma
a tight squeeze n. sıkışıklık
a tight squeeze n. dar alan
a tight squeeze n. sıkışık durum
tight wad n. eli sıkı kimse
tight wad n. cimri/pinti tip
tight wad n. pinti
tight wad n. cimri
get into a tight corner v. açmaza düşmek
be tight-lipped v. ağzı sıkı olmak
keep a tight grip on someone v. birini yakın markajına almak
keep somebody on a tight leash v. birinin dizginlerini eline almak
keep a tight grip on someone v. birini yakın markaja almak
keep a tight grip on someone v. birini sıkı denetim altında tutmak
keep a tight rein on someone v. birini sıkı/yakın markaja almak
keep a tight rein on someone v. birini yakın markajına almak
have somebody on a tight leash v. birinin dizginlerini eline almak
keep a tight rein on someone v. birini sıkı markaj altına almak
keep somebody on a tight leash v. birinin dizginlerini elinde tutmak
run a tight ship v. düzenli ve disiplinli yönetmek
get into a tight corner v. çıkmaza düşmek
keep a tight rein on v. ensesinde boza pişirmek
drive someone into a tight corner v. köşeye sıkıştırmak
run a tight ship v. sıkı yönetmek
get out of a tight spot v. sorundan kurtulmak
be in a tight spot v. zor durumda olmak
keep somebody on a tight leash v. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
have somebody on a tight leash v. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
be out of a tight corner v. zor durumdan kurtulmak
have a tight rein on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) dizginlemek
have a tight rein on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) kontrol altında tutmak
have a tight rein on (someone or something) v. (birine/bir şeye) kendi başına hareket etmesi için özgürlük tanımamak
have a tight rein on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) dizginlerini eline almak
have a tight rein on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) iplerini eline almak
have a tight rein on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak
have a tight grip on (someone or something) v. (biri/bir şey) üzerinde sıkı hakimiyet kurmak
have a tight grip on (someone or something) v. (biri/bir şey) sıkı kontrolü altında olmak
have a tight grip on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sıkı kontrol altına almak
have a tight grip on (someone or something) v. (biri/bir şey) üzerinde tam kontrol sağlamak
be kept on a tight leash v. sıkı kontrol altında tutulmak
be kept on a tight leash v. özgürlüğü kısıtlanmak
be kept on a tight leash v. ipleri/dizginleri elde tutulmak
be on a tight leash v. sıkı kontrol altında olmak
be on a tight leash v. özgürlüğü kısıtlanmak
be on a tight leash v. ipleri/dizginleri elde tutulmak
be tight-lipped v. sinirden dişlerini sıkmak
be tight-lipped v. sinirden dudaklarını büzmek
get into a (tight) spot v. zor durumda olmak
get into a (tight) spot v. dara düşmek
get into a (tight) spot v. sıkıntıya düşmek
get into a (tight) spot v. açmaza düşmek
have (someone) on a tight leash v. (birinin) dizginlerini eline almak
have (someone) on a tight leash v. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
hold tight v. sabırlı olmak
hold tight v. sabırla beklemek
hold tight v. çabuk hareket etmemek
hold tight v. acele davranmamak
keep (one) on a tight leash v. (birinin) dizginlerini eline almak
keep (one) on a tight leash v. (birinin) dizginlerini elinde tutmak
keep (one) on a tight leash v. (birini) çok sıkı kontrolü altında bulundurmak
keep a tight grip on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) yakın markajına almak
keep a tight grip on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) yakın markaja almak
keep a tight grip on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sıkı denetim altında tutmak
keep a tight grip on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) dizginlemek
keep a tight grip on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) kontrol altından tutmak
keep a tight rein on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sıkı markaj altına almak
keep a tight rein on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) yakın markajına almak
keep a tight rein on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) sıkı/yakın markaja almak
keep a tight rein on (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) kontrolünü/iplerini eline almak
keep a tight rein on (someone or something) v. (birini/bir şeyi) kontrol altından tutmak
keep a tight rein on somebody/something v. birini/bir şeyi sıkı markaj altına almak
keep a tight rein on somebody/something v. birini/bir şeyi yakın markajına almak
keep a tight rein on somebody/something v. birini/bir şeyi sıkı/yakın markaja almak
keep a tight rein on somebody/something v. birinin/bir şeyin kontrolünü/iplerini eline almak
keep a tight rein on somebody/something v. birini/bir şeyi kontrol altından tutmak
be tight as a biled owl v. çok sarhoş olmak
be tight as a biled owl v. körkütük sarhoş olmak
be tight as a biled owl v. zil zurna sarhoş olmak
be tight as a boiled owl v. çok sarhoş olmak
be tight as a boiled owl v. körkütük sarhoş olmak
be tight as a boiled owl v. zil zurna sarhoş olmak
tight as the bark on a tree adj. cimri
tight as the bark on a tree adj. çok/aşırı tutumlu
tight as the bark on a tree adj. varyemez
tight as the bark on a tree adj. pinti
tight as the bark on a tree adj. cebinde akrep var
tight as the bark on a tree adj. eli cebine/cüzdanına/kesesine gitmez
tight as the bark on a tree adj. elini cebine atmaz
tight as a tick adj. kafa kafaya (yarış)
tight as a tick adj. körkütük sarhoş
tight as the bark on a tree adj. cimri
tight as the bark on a tree adj. eli sıkı
tight as the bark on a tree adj. pinti
tight as the bark on a tree adj. bitli
tight as the bark on a tree adj. varyemez
tight as the bark on a tree adj. bitli
tight as the bark on a tree adj. ekti
tight as the bark on a tree adj. hasis
tight as the bark on a tree adj. kısmık
tight as the bark on a tree adj. kibritçi
tight as the bark on a tree adj. mıhsıçtı
tight as the bark on a tree adj. nekes
tight as the bark on a tree adj. sıkı
tight with a pound adj. eli sıkı
tight with a pound adj. cimri
tight with a pound adj. üç kuruşun hesabını yapan
tight with a pound adj. pinti
tight with a pound adj. hesapçı
tight with a pound adj. çok tutumlu
tight with a pound adj. eli cebine gitmeyen
tight with a pound adj. cebinde akrep olan
tight with a pound adj. üçün beşin hesabını yapan
(as) tight as a drum adj. çok gergin
(as) tight as a drum adj. davul gibi gergin
(as) tight as a drum adj. aşırı gerilmiş
(as) tight as a drum adj. sızdırmayacak kadar sıkı
tight as a drum adj. davul gibi gergin/gerilmiş
tight as a drum adj. sıkıca gerilmiş
tight as a drum adj. sıkıca kapatılmış
tight as a drum adj. sıkıca kapalı
tight as a drum adj. aşırı pinti
tight as a drum adj. çok cimri
tight as a drum adj. eli sıkı
tight as midas's fist adj. aşırı pinti
tight as midas's fist adj. çok cimri
tight as midas's fist adj. eli sıkı
tight as dick's hatband adj. sımsıkı
tight as dick's hatband adj. çok dar
tight as dick's hatband adj. dapdar
as tight as midas's fist expr. aşırı pinti
tight as a tick expr. başa baş (yarış)
as tight as a tick expr. başa baş (yarış)
in a tight spot expr. darda
as tight as midas's fist expr. çok cimri
as tight as a drum expr. çok cimri
close chewer and a tight spitter expr. cimri
close chewer and a tight spitter expr. eli sıkı
as tight as a drum expr. eli sıkı
as tight as a tick expr. etle tırnak gibi
as tight as a tick expr. körkütük sarhoş
as tight as a tick expr. kafa kafaya (yarış)
as tight as a tick expr. kafa kafaya
as tight as dick's hatband expr. sımsıkı
close chewer and a tight spitter expr. pinti
as tight as a tick expr. sımsıkı
on a tight leash expr. sıkı kontrol altında
as tight as a drum expr. sımsıkı
close chewer and a tight spitter expr. varyemez
on a tight leash expr. (at/köpek) (bir yere/direğe vb) sıkı sıkıya bağlanmış
as tight as a tick expr. zil zurna sarhoş
in a tight spot expr. zor durumda
in a (tight) corner expr. zor durumda
in a (tight) corner expr. köşeye sıkışmış
in a tight corner expr. köşeye sıkışmış
in a tight corner expr. zor durumda
in a (tight) corner expr. darda
in a tight corner expr. darda
in a tight spot expr. zor durumda
in a tight spot expr. köşeye sıkışmış
in a tight spot expr. darda
on a tight lead [uk] expr. sıkı kontrol altında
on a tight lead [uk] expr. özgürlüğü kısıtlanmış
Speaking
sleep tight expr. allah rahatlık versin
night night sleep tight expr. iyi uykular
sit tight! expr. otur oturduğun yerde!
hold me tight expr. sımsıkı sarıl bana
sleep tight expr. tatlı rüyalar
sit tight expr. yerinden kalkma
Trade/Economic
tight budget n. dar bütçe
tight fiscal policy n. sıkı maliye politikası
tight standard n. sıkı standart
tight money n. sıkı para
tight monetary policy n. sıkı para politikası
tight money market n. sıkı para piyasası
tight money policy n. sıkı para politikası
tight measures n. sıkı önlemler
water-tight adj. su sızdırmaz
tight-packed adj. sıkıca paketlenmiş
Law
easement of tight and air n. inşaatı engellemeye dair mülk sahibinin sahip olduğu irtifak hakkı
Politics
tight control n. sıkı denetim
tight control n. sıkı kontrol
Media
tight adj. reklam boyutundan ötürü haberlere çok az alan ayrılmış (gazete)
Technical
tight side n. kaplama tabakasının içbükey yüzü
air-tight furnace n. hava kaçırmaz fırın
tight pulley n. sabit kasnak
tight head drum n. sıkı kapaklı varil
liquid tight sheating system n. sıvı geçirmez kılıf sistemi
tight closing n. sıkı kapama
tight coupling n. sıkı bağlaşma
bubble tight n. sızdırmaz (kabarcık)
liquid-tight connections n. sıvıya dayanıklı bağlantılar
tight flask n. sıkı derece
tight coupling n. sıkı kuplaj
water-tight chamber n. su sızdırmaz oda
spray-tight connections n. spreye dayanıklı bağlantılar
tight head drum n. üstü açılmayan kapaklı varil
semi-tight tube n. yarı sıkı tüp
tight v. sıkıştırmak
tight-cut adj. çatlaksız (kaplama)
tight-cut adj. kısa kesim (saç)
fluid-tight adj. akışkan sızdırmaz
steam-tight adj. buhar kaçırmaz
pressure tight adj. basınca dayanıklı
steam-tight adj. buhar sızdırmaz
hand-tight adj. elle sıkılabilecek sıkılıkta
air-tight adj. hava geçirmez
weather-tight adj. hava şartlarına dayanıklı
gas-tight adj. gaz sızdırmaz
gas-tight adj. hava sızdırmaz
light-tight adj. ışıkgeçirmez
light-tight adj. ışık geçirmez
tight adj. kompakt
tight-head adj. sıkı kapaklı
tight buffered adj. sıkı tamponlanmış
tight-knit adj. sıkı dokunmuş
water-tight adj. su sızdırmaz
oil-tight adj. yağ sızdırmaz
snug-tight adj. orta sıkı
snug-tight adj. tatlı sıkı
finger-tight adj. (vidalı bağlantı) elle sağlamlaştırılan
Telecom
tight buffer n. sıkı arabellek
tight buffer tube n. sıkı tüp 
tight tube n. sıkı tüp
tight buffered adj. sıkı tamponlu
Electric
tight coupling n. sıkı bağlaşma
Television
tight n. süre sınırını sıkı sıkıya dolduran program