Türkisch - Englisch
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Französisch - Englisch
Spanisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch Sätze
Synonyme
Sätze
Werkzeuge
Quellen
Über uns
Kontakt
Einloggen / Registrieren
Licht Ausschalten
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Synonyme
Werkzeuge
Quellen
Über uns
Kontakt
Einloggen / Registrieren
EN-TR
Türkisch - Englisch
Deutsch - Englisch
Spanisch - Englisch
Französisch - Englisch
Englisch Synonyme
Türkisch - Englisch Sätze
Türkisch - Englisch
Verlauf Ausblenden
Velaufsdetails
Verlauf Löschen
Verlauf :
denetimli bakım
organizational conflict
(bir şey) karşısında
Verlauf
Sätze
Bedeutungen von dem Begriff
"(bir şey) karşısında"
im Englisch Türkisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)
Kategorie
Türkisch
Englisch
Phrases
1
Phrases
(bir şey) karşısında
in the face of (something)
expr.
Bedeutungen, die der Begriff
"(bir şey) karşısında"
mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 80 Ergebniss(e)
Kategorie
Türkisch
Englisch
General
1
General
bir şey karşısında çılgına dönmek
become hysterical over
v.
2
General
bir şey karşısında çılgına dönmek
get hysterical over
v.
3
General
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak
be disappointed at someone or something
v.
4
General
biri/bir şey karşısında hüsrana uğramak
be disappointed at someone or something
v.
5
General
biri/bir şey karşısında hayal kırıklığına uğramak
be disappointed in someone or something
v.
6
General
biri/bir şey karşısında hüsrana uğramak
be disappointed in someone or something
v.
7
General
(bir şey) karşısında yükselmek
breast
v.
Phrasals
8
Phrasals
(bir şey karşısında) beti benzi atmak/uçmak
pale at something
v.
9
Phrasals
(bir şey karşısında) sapsarı kesilmek
pale at something
v.
10
Phrasals
(bir şey karşısında) beti benzi atmak/solmak/uçmak
blanch at (something)
v.
11
Phrasals
(birini biri/bir şey) karşısında müdafaa etmek
intercede (for someone) (with someone or something)
v.
12
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında kapsamı genişlemek
mount against (someone or something)
v.
13
Phrasals
(bir şey) karşısında öne geçmek
make ground against (something)
v.
14
Phrasals
(birini biri/bir şey karşısında bir şeyle) teçhizatlandırmak
arm (someone against someone or something) (with something)
v.
15
Phrasals
(birini biri/bir şey karşısında bir şeyle) silahlandırmak
arm (someone against someone or something) (with something)
v.
16
Phrasals
(birini biri/bir şey karşısında bir şeyle) donatmak
arm (someone against someone or something) (with something)
v.
17
Phrasals
(bir şey) karşısında ayak diremek
blanch at (something)
v.
18
Phrasals
(bir şey) karşısında duraklamak/duraksamak
blanch at (something)
v.
19
Phrasals
(bir şey) karşısında sinmek
blanch at (something)
v.
20
Phrasals
(bir şey) karşısında donakalmak
boggle at (something)
v.
21
Phrasals
(bir şey) karşısında şaşakalmak
boggle at (something)
v.
22
Phrasals
(bir şey) karşısında donup kalmak
boggle at (something)
v.
23
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında pes etmek
cave in (to someone or something)
v.
24
Phrasals
(biri/bir şey karşısında) yola gelmek
cave in (to someone or something)
v.
25
Phrasals
(birini/bir şeyi biri/bir şey) karşısında savunmak
defend (someone or something) against (someone or something)
v.
26
Phrasals
(birini/bir şeyi biri/bir şey) karşısında müdafaa etmek
defend (someone or something) against (someone or something)
v.
27
Phrasals
(birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) güçlendirmek/sağlamlaştırmak
fortify (someone or an animal) (against something) (with something)
v.
28
Phrasals
(birini/bir hayvanı bir şey karşısında bir şeyle) takviye etmek
fortify (someone or an animal) (against something) (with something)
v.
29
Phrasals
travmatik bir şey karşısında güçlü durmak
rise above
v.
30
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında şok olmak
gasp at (someone or something)
v.
31
Phrasals
biri/bir şey karşısında el pençe divan durmak
grovel before someone or something
v.
32
Phrasals
biri/bir şey karşısında secde etmek
grovel before someone or something
v.
33
Phrasals
biri/bir şey karşısında/önünde diz çökmek
grovel before someone or something
v.
34
Phrasals
(biri/bir şey karşısında) yenilgiyi kabul etmek
knock under (to someone or something)
v.
35
Phrasals
(biri/bir şey karşısında) pes etmek
knock under (to someone or something)
v.
36
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında yelkenleri suya indirmek
knuckle under to (someone or something)
v.
37
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak
lash out against (someone or something)
v.
38
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında sert ve ani çıkış yapmak
lash out at (someone or something)
v.
39
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında (birinin/bir şeyin) lideri olmak
lead (someone or something) against (someone or something else)
v.
40
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında başkaldırmak
mutiny against (someone or something)
v.
41
Phrasals
(bir şey) karşısında panik olmak
panic at (something)
v.
42
Phrasals
(bir şey) karşısında paniğe kapılmak
panic at (something)
v.
43
Phrasals
(bir şey) karşısında panik yapmak
panic at (something)
v.
44
Phrasals
(bir şey) karşısında korkudan sinmek
quail at (something)
v.
45
Phrasals
(bir şey) karşısında büyük heyecan duymak
thrill at (something)
v.
46
Phrasals
bir şey karşısında dizlerinin bağı çözülmek/titremek
tremble at
v.
47
Phrasals
(biri/bir şey) karşısında hayrete düşmek
wonder at (someone or something)
v.
48
Phrasals
(bir şey) karşısında şaşkına dönmek
wonder at (someone or something)
v.
Phrases
49
Phrases
(biri/bir şey) karşısında büyük bir acı duymak
yearn over (someone or something)
v.
50
Phrases
her şey (bir şeyin) karşısında
(the) odds are against (something)
expr.
Colloquial
51
Colloquial
(biri/bir şey) karşısında hayal kırıklığına uğramış
disappointed at (someone or something)
adj.
52
Colloquial
(biri/bir şey) karşısında hüsrana uğramış
disappointed at (someone or something)
adj.
53
Colloquial
(biri/bir şey) karşısında hayal kırıklığına uğramış
disappointed in (someone or something)
adj.
54
Colloquial
(biri/bir şey) karşısında hüsrana uğramış
disappointed in (someone or something)
adj.
Idioms
55
Idioms
(bir şey) karşısında yükselme göstermek
gain ground against (something)
v.
56
Idioms
(bir şey) karşısında değer kazanmak
gain ground against (something)
v.
57
Idioms
(bir şey) karşısında (değeri) yükselmek
gain ground against (something)
v.
58
Idioms
(bir şey) karşısında dik durmak
take (something) on the nose
v.
59
Idioms
(bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak
take a firm line (on or against something)
v.
60
Idioms
(bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak
take a firm line/stand (on/against something)
v.
61
Idioms
bir şeyin/bir şey yapmanın kesinlikle karşısında olmak
be set against something/against doing something
v.
62
Idioms
bir şeyin/bir şey yapmanın kesinlikle karşısında olmak
be (dead) set against something/against doing something
v.
63
Idioms
(biri/bir şey) karşısında şok olmak
get an eyeful (of someone or something)
v.
64
Idioms
(biri/bir şey karşısında) ağzı açık kalmak
get an eyeful (of someone or something)
v.
65
Idioms
(biri/bir şey karşısında) gözleri fal taşı gibi açılmak
get an eyeful (of someone or something)
v.
66
Idioms
(biri/bir şey) karşısında şok olmak
have an eyeful (of someone or something)
v.
67
Idioms
(biri/bir şey karşısında) ağzı açık kalmak
have an eyeful (of someone or something)
v.
68
Idioms
(biri/bir şey karşısında) gözleri fal taşı gibi açılmak
have an eyeful (of someone or something)
v.
69
Idioms
(biri/bir şey karşısında) öne geçmek
get the upper hand on (someone or something)
v.
70
Idioms
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) an advantage over (someone or something)
v.
71
Idioms
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) the advantage over (someone or something)
v.
72
Idioms
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) an edge on (someone or something)
v.
73
Idioms
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) the edge on (someone or something)
v.
74
Idioms
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) an edge over (someone or something)
v.
75
Idioms
(birine biri/bir şey) karşısında avantaj kazandırmak
give (one) the edge over (someone or something)
v.
76
Idioms
(biri/bir şey) karşısında güç/kan kaybetmek
give/lose ground (to somebody/something)
v.
77
Idioms
(bir şey) karşısında sağlam durmak
take (something) like a man
v.
78
Idioms
(bir şey) karşısında dayanıklı/metin olmak
take (something) like a man
v.
79
Idioms
(bir şeyle ilgili/bir şey karşısında) geri adım atmamak
take a firm stand (on or against something)
v.
80
Idioms
(bir şey/rakip) karşısında bastırmak
turn up the heat (on someone or something)
v.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of (bir şey) karşısında
×
Term Options
Übersetzung Vorschlagen / Korrigieren
Französisch Englisch Wörterbuch
Spanisch Englisch Wörterbuch
Deutsch Englisch Wörterbuch
Englisch Synonyme Wörterbuch
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy