| 1 |
proposition |
teklif |
n. |
|
- I've got a proposition for you.
- Sana bir teklifim var.
- I like your proposition.
- Teklifini beğendim.
- I've been considering your proposition.
- Teklifini düşünüyordum.
- An old hag of 50 years made me lustful propositions; she wanted to kiss me.
- Elli yaşlarında bir kocakarı bana şehvetli tekliflerde bulundu; beni öpmek istedi.
- It's a risky proposition.
- Bu riskli bir teklif.
- I've got an attractive proposition for you.
- Senin için cazip bir teklifim var.
- I am in favor of the proposition.
- Teklifin lehindeyim.
- They are in favor of the proposition.
- Teklifi destekliyorlar.
- I am in favor of the proposition.
- Teklifi destekliyorum.
- I absolutely cannot approve the proposition.
- Bu teklifi kesinlikle onaylayamam.
- He was in favor of the proposition.
- Teklifi destekliyordu.
- I rejected this proposition.
- Bu teklifi reddettim.
- It's an exciting proposition.
- Heyecan verici bir teklif.
- Tom laughed at the proposition.
- Tom teklife güldü.
- I've been considering your proposition.
- Teklifinizi düşünüyordum.
- It's an indecent proposition.
- Bu uygunsuz bir teklif.
- I have a proposition for you.
- Sana bir teklifim var.
- I've got an attractive proposition for you.
- Sana çekici bir teklifim var.
- I have a proposition, Tom.
- Bir teklifim var, Tom.
- I've got a proposition for you.
- Senin için bir teklifim var.
Show More (17)
|
| 2 |
proposition |
öneri |
n. |
|
- Imports will make up the shortfall; it is a childishly simple proposition.
- İthalat açığı kapatacaktır; bu çocukça denecek derecede basit bir öneridir.
- Many of her propositions are well worth pursuing, but not the ones I have singled out as being rather bureaucratic.
- Önerilerinin birçoğu takip edilmeye değer, ancak bürokratik olarak nitelendirdiklerimi saymıyorum.
- My group supports everything but the arms proposition.
- Grubum silahlanma önerisi dışında her şeyi destekliyor.
- He cast a vote for the proposition.
- O, öneri için bir oy kullandı.
- Bullying is a serious problem, but we have to understand that setting out to eliminate it entirely isn't a realistic proposition.
- Zorbalık ciddi bir sorun, ancak bunu tamamen ortadan kaldırmaya çalışmanın gerçekçi bir öneri olmadığını anlamalıyız.
- I rejected this proposition.
- Ben bu öneriyi reddettim.
- Tom laughed at the proposition.
- Tom öneriye güldü.
- It's a risky proposition.
- Bu riskli bir öneri.
- It's an indecent proposition.
- Bu uygunsuz bir öneri.
Show More (6)
|
| 3 |
proposition |
önerme |
n. |
|
- However this is a theoretical proposition which has very little to do with practical reality.
- Ancak bu, pratik gerçeklikle çok az ilgisi olan teorik bir önermedir.
- Imports will make up the shortfall; it is a childishly simple proposition.
- İthalat açığı kapatacaktır; bu çocukça basit bir önermedir.
- Imports will make up the shortfall; it is a childishly simple proposition.
- İthalat açığı kapatacaktır; bu çocuksu denecek kadar basit bir önerme.
Show More (0)
|
| 4 |
proposition |
iş teklifi |
n. |
|
- I have a business proposition for you.
- Sana bir iş teklifim var.
Show More (-2)
|
