|
- If I might return to the subject of energy, I would like to bring a paradox to your attention.
- Enerji konusuna dönecek olursam, bir paradoksu dikkatinize sunmak isterim.
- There is, however, a paradox which I would like to point out in this debate.
- Bununla birlikte, bu tartışmada dikkat çekmek istediğim bir paradoks var.
- The paradox is that the Council proceeded to the common position as if Parliament did not exist.
- Buradaki paradoks, Konseyin sanki Parlamento yokmuş gibi ortak bir tutum sergilemesidir.
- We are living in a world of paradoxes.
- Bir paradokslar dünyasında yaşıyoruz.
- We should reflect on this paradox and initiate a dialogue with the young people, giving politics back its role.
- Bu paradoks üzerinde düşünmeli ve siyasete rolünü geri vererek gençlerle bir diyalog başlatmalıyız.
- Today, we find ourselves faced with a terrible paradox.
- Bugün kendimizi korkunç bir paradoksla karşı karşıya buluyoruz.
- What a paradox this is.
- Bu ne büyük bir paradoks.
- Putin's paradox can, harrowingly enough, be tellingly illustrated by the Chechen tragedy.
- Putin'in paradoksu, Çeçen trajedisi ile yeterince acı bir şekilde örneklendirilebilir.
- We have a real paradox here.
- Burada gerçek bir paradoksla karşı karşıyayız.
- What a paradox this is!
- Bu ne büyük bir paradoks!
- This is a true paradox.
- Bu gerçek bir paradokstur.
- The final vote, in fact, contains a perverse paradox.
- Son oylama aslında ters bir paradoks içeriyor.
- The paradox is that the Council proceeded to the common position as if Parliament did not exist.
- Buradaki paradoks, Konsey'in sanki Parlamento yokmuş gibi ortak bir tutum sergilemesidir.
- This is a paradox about this operation which we have to accept.
- Bu, söz konusu operasyonla ilgili kabul etmemiz gereken bir paradokstur.
- The paradoxes of this Parliament never cease to amaze us.
- Bu Parlamento'nun paradoksları bizi şaşırtmaktan asla vazgeçmiyor.
- That is the paradox we face today.
- Bugün karşı karşıya olduğumuz paradoks budur.
- The energy sector is the most important area in which we are investing, yet it is also typified by an inherent paradox.
- Enerji sektörü yatırım yaptığımız en önemli alan olmakla birlikte aynı zamanda bir paradoksu da içinde barındırıyor.
- No, we can't, because that would cause a paradox.
- Hayır, yapamayız, çünkü bu bir paradoksa neden olur.
- The sad paradox is that as e-mail marketing grows, its effectiveness diminishes.
- Üzücü paradoks, e-posta pazarlaması büyüdükçe etkinliğinin azalmasıdır.
- No, we can't, because that would cause a paradox.
- Hayır yapamayız çünkü bu bir paradoksa neden olur.
- No, we can't, because that would cause a paradox.
- Hayır, yapamayız çünkü bu bir paradoksa yol açar.
- The sad paradox is that as e-mail marketing grows, its effectiveness diminishes.
- Üzücü olan paradoks, e-posta pazarlaması büyüdükçe etkinliğinin azalmasıdır.
Show More (19)
|