1 |
nice |
güzel |
adj. |
|
- We must not believe that enlargement will be without its problems, and we cannot expect enlargement to be nice and easy.
- Genişlemenin sorunsuz olacağına inanmamalıyız ve genişlemenin güzel ve kolay olmasını bekleyemeyiz.
- I trust that you will all now go and enjoy a nice juicy steak.
- Şimdi hepinizin gidip güzel ve sulu bir bifteğin tadını çıkaracağınıza inanıyorum.
- Usually we all offer to say nice things about the disabled.
- Genellikle hepimiz engelliler hakkında güzel şeyler söylemeyi teklif ederiz.
- You said a few nice friendly things that could easily have been copied from a daily paper.
- Günlük bir gazeteden kolayca kopyalanabilecek birkaç güzel dostane şey söylediniz.
- Subsidiarity should not be just a nice word; it should be implemented.
- Destek sadece güzel bir kelime olmamalı; uygulanmalıdır.
- Recovery is basically a nice term for incineration; it is burning and then producing heat.
- Geri kazanım temelde yakma için kullanılan güzel bir terimdir; yakmak ve ardından ısı üretmektir.
- It would be nice to know the answer before the Constitution is signed.
- Anayasa imzalanmadan önce bu sorunun cevabını bilmek güzel olurdu.
- Now that would be a nice contribution from the Commission.
- Bu da Komisyon'un güzel bir katkısı olacaktır.
- It is a nice idea.
- Bu güzel bir fikir.
- They sat on the floor sewing these quilts and that was a very nice experience.
- Yerde oturup bu yorganları diktiler ve bu çok güzel bir deneyimdi.
- It would be nice if things worked like that, my dear Christa!
- İşler böyle yürüseydi ne güzel olurdu, sevgili Christa!
- It is nice to see those of you who are here.
- Burada olanlarınızı görmek güzel.
- Perhaps they are in lovely villas by lovely beaches, getting a nice tan.
- Belki de güzel sahillerde güzel villalarda güzelce bronzlaşıyorlardır.
- Now that would be a nice contribution from the Commission.
- Bu da Komisyonun güzel bir katkısı olacaktır.
- Smoking kills and there is no nice way to put that.
- Sigara içmek öldürür ve bunu ifade etmenin güzel bir yolu yoktur.
- It is a nice example of wishful thinking, but it is too good to be true.
- Bu güzel bir hüsnükuruntu örneğidir, ancak gerçek olamayacak kadar iyidir.
- Nice words, nice ambitions, nice vision.
- Güzel sözler, güzel hedefler, güzel vizyon.
- It is nice to see those of you who are here.
- Burada olan sizleri görmek çok güzel.
- How nice of you and this lovely lady to join us.
- Sen ve bu güzel hanımın bize katılması ne kadar hoş.
- I should at least get him something nice for his birthday.
- En azından doğum günü için ona güzel bir şey almalıyım.
- And the rabbit was very happy to make such a nice new friend.
- Ve tavşan böyle güzel bir yeni arkadaş edindiği için çok mutluydu.
- Training should be done in a nice environment.
- Eğitim güzel bir ortamda yapılmalıdır.
- There is free wifi too, which was nice.
- Bedava kablosuz internet de var, ki bu güzeldi.
- However, the lady serving me was genuinely nice and happy.
- Ama bana servis yapan hanımefendi gerçekten güzel ve mutluydu.
- They offered a nice prize for a pair of young ones.
- Genç olanların bir çifti için güzel bir ödül teklif ettiler.
- It has a nice little museum inside.
- İçerisinde ufak ve güzel bir müze var.
- You want your bathroom to be just as nice and comfortable as every other room in your house.
- Banyonuzun evinizdeki diğer odalar kadar güzel ve konforlu olmasını istiyorsunuz.
- I should at least get him something nice for his birthday.
- En azından doğum günü için ona güzel bir şey almam gerek.
- I didn't know I could afford a lawyer with such a nice suit.
- Bu kadar güzel bir takım elbiseli bir avukata paramın yeteceğini bilmiyordum.
- Physical materials are nice, but frozen; they're dead.
- Fiziksel materyaller güzel ama donmuş durumdalar; ölmüşler.
- Although a temple would be nice.
- Gerçi bir tapınak güzel olurdu.
- It is a nice, small, laid back place.
- Güzel, küçük, rahat bir yer.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Bu güzel, tamamen berrak bir nehirdi, çimenlerin üzerinden akıyordu.
- Terry, I like the women nice, quiet and dull.
- Terry, ben güzel, sessiz ve hanım hanımcık kadınları severim.
- I thought we could put it in a really nice frame.
- Çok güzel bir çerçeveye koyabiliriz diye düşündüm.
- Went to this really nice restaurant in the city.
- Şehirdeki bu gerçekten güzel restorana gittim.
- An update would've been nice.
- Bir güncelleme güzel olurdu.
- It will be nice to have a kid who knows all that.
- Tüm bunları bilen bir çocuğa sahip olmak güzel olacak.
- That would be nice, too.
- Bu da güzel olurdu.
- Slick, dresses nice, makes very good money killing people.
- Şık, güzel giyiniyor, insanları öldürerek çok iyi para kazanıyor.
- And, yes, relish would be nice.
- Ve evet, zevk almak güzel olurdu.
- Inside though, it was very obviously a nice cheap hotel.
- İçerisi çok açık ki güzel ve ucuz bir oteldi.
- It is a nice, small, laid back place.
- Güzel, küçük, sakin bir yer.
- But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
- Ama güzel bir yüzü ve çok güzel kara gözleri var.
- I thought we could put it in a really nice frame.
- Gerçekten güzel bir çerçeveye koyabileceğimizi düşündüm.
- She met many nice people, in her course and in the city.
- Kursunda ve şehirde birçok güzel insanla tanıştı.
- She definitely is going to attract people with her nice figure.
- Kesinlikle güzel vücüduyla insanları cezbedecek.
- Run as fast as you can and show your nice driving stunts.
- Olabildiğince hızlı koşun ve güzel sürüş hareketlerinizi gösterin.
- Just come in and see how nice it is.
- İçeri gel ve ne kadar güzel olduğunu gör.
- Sharing a bed is a nice and sensible family tradition.
- Bir yatağı paylaşmak güzel ve mantıklı bir aile geleneğidir.
- I can have a nice little business.
- Küçük, güzel bir işim olabilir.
- We'll make a nice little cemetery.
- Küçük güzel bir mezarlık yapacağız.
- All of us appreciate a nice, friendly tone of voice.
- Hepimiz güzel, dost bir ses tonundan hoşnut oluruz.
- The food is nice and fresh, particularly the seafood.
- Yemekler güzel ve taze, özellikle de deniz ürünleri.
- It's a small price to pay for such a nice painting.
- Böyle güzel bir tablo için ödenecek küçük bir bedel.
- Choose something nice for me and call me before you come.
- Bana güzel bir şey seç ve gelmeden önce beni ara.
- People like you and me, we don't have nice little families.
- Senin ve benim gibi insanların güzel küçük aileleri yok.
- I cannot tell you how nice this vehicle looks to me.
- Bu aracın bana ne kadar güzel göründüğünü size anlatamam.
- They do make for a nice visual effect, though.
- Yine de güzel bir görsel efekt oluşturuyorlar.
- It is not just a nice city for China.
- Burası sadece Çin için güzel bir şehir değil.
- Bringing you to her should earn us a nice reward.
- Seni ona getirmek bize güzel bir ödül kazandırmalı.
- Just come in and see how nice it is.
- Sadece içeri gelin ve ne kadar güzel olduğunu görün.
- Sometimes food would be nice, and other times terrible.
- Bazen yemek güzel, bazen ise berbat olurdu.
- I'd like to make a nice social media strategy with you.
- Sizlerle güzel bir sosyal medya stratejisi oluşturmayı isterim.
- Master gave me a nice pair of bracelets to sleep in.
- Usta bana içinde uyumam için güzel bir çift bilezik verdi.
- Playing two games at the same time seems a nice idea.
- Aynı anda iki oyun oynamak güzel bir fikir gibi görünüyor.
- The ring arrived the next day in a nice box.
- Yüzük ertesi gün güzel bir kutuda elime ulaştı.
- What a neat thing to happen to a nice guy like me.
- Benim gibi iyi bir adamın başına gelebilecek en güzel şey.
- Then you will choose nice dress for her.
- Sonra da ona güzel bir elbise seçeceksin.
- Everything was nice, clean and nothing was missing.
- Her şey güzel ve temizdi, hiçbir şey eksik değildi.
- They looked nice and cool for summer.
- Yaz için güzel ve havalı görünüyorlardı.
- A hotel is a nice place to lay your head for the night.
- Otel, geceyi geçirmek için güzel bir yerdir.
- And this also has a nice commenting system.
- Ayrıca güzel bir yorum sistemi var.
- You will have a nice milky water at this point.
- Bu noktada güzel bir çamurlu suyunuz olacak.
- There's a nice treatment of the word "love".
- "Sevgi" kelimesine güzel bir yaklaşım söz konusu.
- I mean, some response would be nice.
- Demek istediğim, biraz tepki güzel olurdu.
- That's a nice half way point between us.
- Bu aramızda güzel bir orta yol.
- I can have a nice little business.
- Küçük güzel bir iş edinebilirim.
- That's a nice half way point between us.
- Bu aramızda güzel bir orta yol olur.
- Master gave me a nice pair of bracelets to sleep in.
- Efendimiz bana uyumam için güzel bir çift bilezik verdi.
- Flowers are always nice, but you shouldn't feel obligated.
- Çiçekler her zaman güzeldir ama kendinizi buna mecbur hissetmemelisiniz.
- They do make for a nice visual effect, though.
- Yine de güzel bir görsel efekt oluştururlar.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Her zaman ziyaret etmekten keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- The food is nice and fresh, particularly the seafood.
- Yemekler güzel ve taze, bilhassa deniz ürünleri.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman zevk aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
- Ama güzel bir yüzü ve çok güzel koyu renk gözleri var.
- There are so many nice cafes around.
- Etrafta çok güzel kafeler var.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- There is a nice green space between the two buildings.
- İki bina arasında güzel bir yeşil alan var.
- You have a nice history of keeping stuff from me.
- Benden bir şeyler saklama konusunda güzel bir geçmişin var.
- You know, you got a nice thing here.
- Biliyor musun, elinizde güzel bir şey var.
- You were not greedy, you did it nice and slow.
- Açgözlülük etmedin, güzel ve yavaş yaptın.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- Öyle güzel bir fıkraydı ki, herkes kahkahayı bastı.
- Taking your child out to a nice restaurant will be an exciting adventure for him.
- Çocuğunuzu güzel bir restorana götürmek onun için heyecan verici bir macera olacaktır.
- It's a nice choice for both nights and days.
- Hem geceler hem de gündüzler için güzel bir seçim.
- Choose something nice for me and call me before you come.
- Benim için güzel bir şey seç, gelmeden önce de beni ara.
- Sharing a bed is a nice and sensible family tradition.
- Aynı yatağı paylaşmak güzel ve mantıklı bir aile geleneğidir.
- I will personally find you a nice little place to live.
- Sana yaşaman için küçük, güzel bir yeri bizzat ben bulacağım.
- A lot of nice ladies are here tonight.
- Bu gece burada bir sürü güzel hanım var.
- I will personally find you a nice little place to live.
- Sana şahsen yaşaman için güzel bir yer bulacağım.
- The prices are reasonable for a nice dinner.
- Fiyatlar güzel bir akşam yemeği için makul.
- All of your friends show up and are having a nice time.
- Tüm arkadaşlarınız geliyor ve güzel vakit geçiriyorlar.
- I thought we lived in such a nice small town.
- Çok güzel ve küçük bir kasabada yaşadığımızı sanıyordum.
- He has his own nice little practice where he got the profits.
- Kâr elde ettiği kendi küçük, güzel bir muayenehanesi var.
- Run as fast as you can and show your nice driving stunts.
- Olabildiğince hızlı koşun ve güzel sürüş becerilerinizi gösterin.
- I'd like to make a nice social media strategy with you.
- Seninle güzel bir sosyal medya stratejisi kurmak istiyorum.
- As nice a place as any to spend the spring.
- Baharı geçirmek için güzel bir yer.
- A warmer climate would be nice.
- Daha sıcak bir ortam olsa güzel olurdu.
- And the rabbit was very happy to make such a nice new friend.
- Tavşan da böyle güzel bir arkadaş edindiği için çok mutluydu.
- Every man needs a nice dress shoe.
- Her erkeğin güzel bir elbise ayakkabısına ihtiyacı vardır.
- Bringing you to her should earn us a nice reward.
- Seni ona götürmek bize güzel bir ödül kazandırmalı.
- How nice they look settled in the snow.
- Karda yerleşmiş halde ne kadar güzel görünüyorlar.
- It is not just a nice city for China.
- Çin için sadece güzel bir şehir değil.
- Physical materials are nice, but frozen; they're dead.
- Fiziksel materyaller güzel ama donmuş durumda; onlar ölü.
- Just being a part of an academic community feels really nice.
- Akademik bir topluluğun parçası olmak gerçekten güzel bir his.
- This is an awfully nice hotel room for a hunting weekend.
- Avlanmayla geçen bir hafta sonu için fazlasıyla güzel bir otel odası.
- What a neat thing to happen to a nice guy like me.
- Benim gibi iyi bir adamın başına gelen en güzel şey.
- I thought we lived in such a nice small town.
- Küçük ve güzel bir kasabada yaşadığımızı sanıyordum.
- It would be nice to see children playing with these again.
- Çocukların bunlarla tekrar oynamasını görmek güzel olurdu.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- O kadar güzel bir fıkraydı ki herkes gülmekten kırıldı.
- I will personally find you a nice little place to live.
- Sana yaşaman için küçük, güzel bir yeri bizzat bulacağım.
- We'll make a nice little cemetery.
- Küçük, güzel bir mezarlık yaparız.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Bu, çimenlerin üzerinden akan güzel, tertemiz bir nehirdi.
- I bought some nice clothes to meet all your lovely friends in.
- Güzel arkadaşlarınla buluşmak için şık kıyafetler aldım.
- Flowers are always nice, but you shouldn't feel obligated.
- Çiçekler her zaman güzeldir ama kendinizi mecbur hissetmemelisiniz.
- A hotel is a nice place to lay your head for the night.
- Otel, geceyi geçirmek için güzel bir yer.
- As nice a place as any to spend the spring.
- Baharı geçirmek için her yer kadar güzel bir yer.
- You were not greedy, you did it nice and slow.
- Hiç açgözlü davranmadın, bu işi güzel bir şekilde yaptın.
- It's a nice choice for both nights and days.
- Hem gece hem de gündüz için güzel bir seçim.
- You know, you got a nice thing here.
- Burada güzel bir şey var sizde.
- It will be a nice time for work and love.
- İş ve aşk için güzel bir zaman olacak.
- But he has a nice face, and very beautiful dark eyes.
- Fakat hoş bir yüzü var ve güzel koyu renkli gözleri var.
- It will be nice to have a kid who knows all that.
- Tüm bunların farkında olan bir evlat sahibi olmak güzel olacak.
- Nice, clean, quiet, the least crowded, and the northernmost capital city.
- Güzel, temiz, sessiz, en az kalabalık ve en kuzeydeki başkent.
- The gameplay is not so nice anymore.
- Oyun artık o kadar güzel değil.
- This is an awfully nice hotel room for a hunting weekend.
- Burası avlanarak geçirilecek bir hafta sonu için gerçekten güzel bir otel odası.
- How nice of you and this lovely lady to join us.
- Senin ve bu güzel hanımefendinin bize katılması ne kadar hoş.
- She definitely is going to attract people with her nice figure.
- Güzel fiziğiyle kesinlikle insanları kendine çekecek.
- They do make for a nice visual effect, though.
- Yine de güzel bir görsel efekt yaratıyorlar.
- She met many nice people, in her course and in the city.
- Kursunda ve şehirde pek çok güzel insanla tanıştı.
- She definitely is going to attract people with her nice figure.
- Güzel fiziğiyle kesinlikle insanları cezbedecek.
- It would be a nice place for breakfast or afternoon drinks.
- Kahvaltı ya da öğleden sonra içecekleri için güzel bir yer olurdu.
- The prices are reasonable for a nice dinner.
- Güzel bir akşam yemeği için fiyatlar makul.
- It's a small price to pay for such a nice painting.
- Böyle güzel bir resim için önemsiz bir bedel.
- It is a really nice place to store the sewing things I collect.
- Topladığım dikiş malzemelerini saklamak için gerçekten güzel bir yer.
- You were not greedy, you did it nice and slow.
- Açgözlü değildin, güzel ve yavaş yavaş yaptın.
- I should at least get him something nice for his birthday.
- En azından doğum gününde ona güzel bir şey almalıyım.
- Choose something nice for me and call me before you come.
- Benim için güzel bir şey seç ve gelmeden önce de beni ara.
- Everything was nice, clean and nothing was missing.
- Her şey güzeldi, temizdi ve hiçbir şey eksik değildi.
- Then you will choose nice dress for her.
- O zaman onun için güzel bir elbise seçeceksin.
- Slick, dresses nice, makes very good money killing people.
- Düzgün, güzel giyimli, insanları öldürerek iyi para kazanıyor.
- This couple has such nice personalities.
- Bu çiftin güzel kişilikleri var.
- Tom always says nice things about Mary.
- Tom, Mary hakkında hep güzel şeyler söyler.
- I found a nice cup.
- Ben güzel bir fincan buldum.
- Tom and Mary live in a very nice house.
- Tom ve Mary çok güzel bir evde yaşıyorlar.
- It's a nice day today.
- Bugün güzel bir gün.
- Your house is really nice.
- Eviniz gerçekten güzel.
- The style is nice, but do you have it in a different color?
- Tarz güzel, ama farklı bir renginiz var mı?
- I'm going to cook you a nice dinner.
- Sana güzel bir akşam yemeği pişireceğim.
- We have a nice love story of ourselves.
- Biz kendimize ait güzel bir aşk hikayemiz var.
- The grass looks nice.
- Çimler güzel görünüyor.
- That's a nice picture.
- O güzel bir resim.
- Those are nice pants.
- Bunlar güzel pantolonlar.
- We could buy a nice house with our winnings.
- Kazançlarımızla güzel bir ev alabiliriz.
- Tom wanted to have a nicer car than his neighbors.
- Tom komşularından daha güzel bir arabaya sahip olmak istiyordu.
- Your house is really nice.
- Eviniz gerçekten çok güzel.
- I bought her a nice Christmas present.
- Ona güzel bir Noel hediyesi aldım.
- It was a nice break.
- Bu güzel bir molaydı.
- The weather has been nice all week.
- Hava bütün hafta boyunca güzeldi.
- It's a nice seaside town.
- Güzel bir sahil kasabası.
- Tom and Mary have a nice house.
- Tom ve Mary'nin güzel bir evi var.
- We went out and had a nice time.
- Dışarı çıktık ve güzel vakit geçirdik.
- Tom has a nice watch.
- Tom'un güzel bir saati var.
- It was really nice.
- O gerçekten güzeldi.
- It would be nice if we could go there together.
- Oraya birlikte gitsek güzel olurdu.
- Her girlfriend has nice curves.
- Kız arkadaşının güzel kıvrımları var.
- Sami dressed very nice.
- Sami çok güzel giyinmişti.
- That's a nice touch.
- Güzel bir dokunuş.
- What a nice looking car!
- Ne güzel bir araba!
- A nice boy talked to Kate.
- Güzel bir çocuk Kate'le konuştu.
- It's very nice.
- Çok güzel.
- Tom has a nice laugh.
- Tom'un güzel bir kahkahası var.
- That's a nice T-shirt.
- Güzel bir tişört.
- I got something nice for you.
- Senin için güzel bir şey aldım.
- Isn't this nice?
- Güzel değil mi?
- This is a nice spot.
- Bu güzel bir yer.
- Tom certainly gets a nice sound out of that old bassoon.
- Tom kesinlikle o eski fagottan güzel bir ses çıkarıyor.
- In some ways, Boston is nicer than Chicago.
- Boston bazı açılardan Chicago'dan daha güzeldir.
- Do I look nice?
- Güzel görünüyor muyum?
- Did you buy a nice bicycle?
- Güzel bir bisiklet aldın mı?
- It's nice to do that.
- Onu yapmak güzel.
- Tom wanted to do something nice for Mary.
- Tom Mary için güzel bir şey yapmak istedi.
- That lamp looks nice.
- Bu lamba güzel görünüyor.
- Wasn't that nice?
- O güzel değil miydi?
- That's a nice sweater.
- Bu güzel bir kazak.
- Tom gave Mary a nice present.
- Tom Mary'ye güzel bir hediye verdi.
- It's nice to be alone.
- Yalnız olmak güzel.
- It's a nice day.
- Güzel bir gün.
- Sami drove nice cars.
- Sami güzel arabalar sürdü.
- This sofa is not nice.
- Bu kanepe güzel değil.
- That's a nice car you're driving.
- Kullandığın araba güzelmiş.
- My neighborhood is a nice place to live.
- Benim mahallem yaşamak için güzel bir yer.
- You have a nice home.
- Güzel bir evin var.
- Your place is nice.
- Eviniz güzelmiş.
- Sami's wife was the nicest lady ever.
- Sami'nin karısı gelmiş geçmiş en güzel kadındı.
- Can't you say anything nice?
- Güzel bir şey söyleyemez misin?
- The weather is nice tonight.
- Bu gece hava güzel.
- Does Tom buy you nice things?
- Tom sana güzel şeyler alıyor mu?
- This place is really nice.
- Bu yer gerçekten güzel.
- Tom recently bought a nice house in Boston.
- Tom son zamanlarda Boston'da güzel bir ev aldı.
- I think it's going to be a nice day.
- Sanırım güzel bir gün olacak.
- This is a nice place for a picnic.
- Burası piknik için güzel bir yer.
- She is wearing a nice dress now.
- Şimdi güzel bir elbise giyiyor.
- Why is Tom being so nice to us?
- Neden Tom bize çok güzel davranıyor?
- How could there be a storm on a day as nice as this?
- Bu kadar güzel bir günde nasıl fırtına olabilir?
- This coat is nice, but too expensive.
- Bu palto güzel ama çok pahalı.
- They went to the mountains, but the weather wasn't nice.
- Onlar dağlara gitti ama hava güzel değildi.
- This is a nice camera.
- Bu güzel bir kameradır.
- They're nice people.
- Onlar güzel insanlar.
- Tom has a very nice smile.
- Tom'un çok güzel bir gülümsemesi var.
- It's nice in the sun.
- Güneş çok güzel.
- Did you have a nice summer?
- Güzel bir yaz geçirdin mi?
- They're nice.
- Onlar güzel.
- You said some nice things about me.
- Benim hakkımda bazı güzel şeyler söyledin.
- Winning is always nice.
- Kazanmak her zaman güzel.
- You have a very nice car.
- Çok güzel bir araban var.
- Tom and I have a nice house.
- Tom ve benim güzel bir evimiz var.
- Nice dress.
- Güzel elbise.
- Nice weather, isn't it?
- Güzel hava, değil mi?
- It is very kind of you to send me such a nice present.
- Bana böyle güzel bir hediye göndermeniz çok nazikçe.
- Ya look nice in your kennel.
- Kulübende güzel görünüyorsun.
- It's a nice break.
- Bu güzel bir mola.
- Rice is nice with a dish of fish.
- Balık yemeğinin yanında pilav güzel olur.
- Don't you think this color is nice?
- Sence de bu renk güzel değil mi?
- I chose him a nice tie.
- Ona güzel bir kravat seçtim.
- Let's find Tom a nice office.
- Tom'a güzel bir ofis bulalım.
- It's so nice to be appreciated.
- Takdir edilmek çok güzel.
- Sami went to a nice resort in Egypt.
- Sami Mısır'da güzel bir tatil köyüne gitti.
- That couple spends quite a bit of money eating at nice restaurants.
- Bu çift güzel restoranlarda yemek için epey para harcıyor.
- Fadil bought Layla a nice car.
- Fadıl, Leyla'ya güzel bir araba aldı.
- It would've been nice if Tom had listened to what I said more carefully.
- Tom söylediklerimi daha dikkatli dinleseydi güzel olurdu.
- It would be nice to eat at a fancy restaurant for a change.
- Değişiklik olsun diye süslü bir restoranda yemek yemek güzel olurdu.
- That was a very nice lunch.
- Çok güzel bir öğle yemeğiydi.
- Tom gave me a very nice Christmas present.
- Tom bana çok güzel bir Noel hediyesi verdi.
- That flag is very nice.
- O bayrak çok güzel.
- He has a nice build.
- Güzel bir yapısı var.
- That's a nice shirt.
- Bu güzel bir gömlek.
- Nice of you to drop by.
- Uğraman güzel.
- Hey, this is nice.
- Hey, bu güzel.
- It's nice to be needed.
- İhtiyaç duyulmak güzel.
- He gave me a very nice birthday present.
- Bana çok güzel bir doğum günü hediyesi aldı.
- Put on a nice dress.
- Güzel bir elbise giy.
- Tom said Mary was a nice person.
- Tom Mary'nin güzel bir kişi olduğunu söyledi.
- It was a nice break.
- Güzel bir molaydı.
- Did you have a nice Christmas?
- Güzel bir Noel geçirdin mi?
- We chose her a nice birthday present.
- Ona güzel bir doğum günü hediyesi seçtik.
- It was a nice idea.
- Güzel bir fikirdi.
- It is nice and cool here.
- Burası güzel ve serin.
- It has been a very nice week.
- Çok güzel bir haftaydı.
- I gave Tom a nice pen.
- Tom'a güzel bir dolmakalem verdim.
- You have nice legs.
- Güzel bacakların var.
- The field is covered in nice green grass.
- Arazi güzel yeşil çimlerle kaplıdır.
- This is a nice surprise.
- Bu güzel bir sürpriz.
- She has a nice rack.
- Onun güzel göğüsleri vardır.
- The cup is nice.
- Fincan güzelmiş.
- The grass looks nice.
- Çim güzel görünüyor.
- She looks nice and healthy.
- Güzel ve sağlıklı görünüyor.
- That's a nice brooch.
- Bu güzel bir broş.
- We've had nice weather for a while now.
- Şimdi bir süredir güzel bir hava yaşıyoruz.
- Don't you think this color is nice?
- Bu rengin güzel olduğunu düşünmüyor musun?
- That's so nice.
- Bu çok güzel.
- It was nice chatting with you.
- Sizinle sohbet etmek güzeldi.
- Butterfly is a very nice word.
- Kelebek çok güzel bir kelime.
- It was nice while it lasted.
- Bu sürerken güzeldi.
- The picture is nice.
- Resim güzel.
- My sister has a nice piano.
- Ablamın güzel bir piyanosu var.
- It was very nice seeing you again.
- Seni tekrar görmek çok güzeldi.
- That's a nice shade of blue.
- Mavinin güzel bir tonu.
- There are plenty of nice girls out there.
- Orada bol miktarda güzel kız var.
- That's nice to know.
- Bunu bilmek güzel.
- Oh, my childhood was nice!
- Ah, çocukluğum güzeldi!
- That restaurant has a very nice atmosphere.
- O restoranın güzel bir atmosferi var.
- It's nice to see her so happy.
- Onu bu kadar mutlu görmek güzel.
- Balashikha is a nice city 20 kilometres east of Moscow.
- Balashikha, Moskova'nın 20 kilometre doğusunda güzel bir şehirdir.
- It's nice to see Tom so happy.
- Tom'u bu kadar mutlu görmek çok güzel.
- These jellies are nice.
- Bu jöleler güzel.
- I got several nice presents for my birthday.
- Doğum günüm için güzel hediyeler aldım.
- You look nice in that dress.
- O elbisenin içinde güzel görünüyorsun.
- I found a nice tie for you.
- Senin için güzel bir kravat buldum.
- Nice talking with you.
- Sizinle konuşmak güzeldi.
- All Tom wanted was a nice hot bath.
- Tom'un bütün istediği güzel sıcak bir banyo idi.
- It was very nice meeting you.
- Sizinle tanışmak çok güzeldi.
- Tom bought Mary a nice camera.
- Tom Mary'ye güzel bir fotoğraf makinesi aldı.
- A pair of gloves is a nice gift.
- Bir çift eldiven güzel bir hediyedir.
- How nice!
- Ne kadar güzel!
- The kitchen in that house is very nice.
- O evdeki mutfak çok güzel.
- Tom lived in a nice apartment.
- Tom güzel bir dairede yaşıyordu.
- Sami dressed very nice.
- Sami çok güzel giyinirdi.
- Layla had a very nice house.
- Layla'nın çok güzel bir evi vardı.
- She has a nice face.
- Güzel bir yüzü var.
- Tom was wearing a nice suit.
- Tom güzel bir takım elbise giyiyordu.
- Dan lived in a nice apartment.
- Dan güzel bir dairede yaşıyordu.
- It is a nice initiative.
- Bu güzel bir girişim.
- This is really nice!
- Bu gerçekten çok güzel!
- She's a nice and intelligent person.
- O güzel ve zeki bir insan.
- It would be nice to know who.
- Kim olduğunu bilmek güzel olurdu.
- It was nice last night.
- Dün gece güzeldi.
- Wouldn't it be nice if they did that for us?
- Bunu bizim için yapsalar güzel olmaz mıydı?
- Tom and Mary make a very nice couple.
- Tom ve Mary çok güzel bir çift olur.
- Tom has a nicer office than I do.
- Tom'un benden daha güzel bir ofisi var.
- Tom said Boston is a nice place to live.
- Tom, Boston'un yaşamak için güzel bir yer olduğunu söyledi.
- Nice place you have here.
- Güzel bir yeriniz var.
- Whenever my uncle comes, he brings some nice things for us.
- Amcam ne zaman gelse, bizim için güzel şeyler getirir.
- I had a very nice morning.
- Çok güzel bir sabah geçirdim.
- Even hell can be a nice place to live when you get used to it.
- Alıştığınızda cehennem bile yaşamak için güzel bir yer olabilir.
- It is a nice view from here.
- Buradan güzel bir manzara var.
- That would've been very nice.
- O çok güzel olurdu.
- You do look nice today!
- Bugün çok güzel görünüyorsunuz!
- I heard it was nice.
- Güzel olduğunu duydum.
- That's nice.
- Bu çok güzel.
- If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut.
- Söyleyecek güzel bir şeyiniz yoksa, çenenizi kapalı tutun.
- Tom always wears nice clothes.
- Tom her zaman güzel kıyafetler giyer.
- Tom sounds nice.
- Tom'un sesi güzel.
- Tom has a nice apartment.
- Tom'un güzel bir dairesi var.
- That would be nice, wouldn't it?
- Bu güzel olur, değil mi?
- At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
- Noel'de bana çok güzel bir model uçak almak için elinden geleni yaptı.
- It would be nice if that were so.
- O böyle olsa güzel olur.
- I hope you have a nice weekend.
- Umarım güzel bir hafta sonu geçirirsin.
- You seem nice.
- Güzel görünüyorsun.
- I had a really nice time tonight.
- Bu gece gerçekten güzel vakit geçirdim.
- Tom took me to a nice restaurant.
- Tom beni güzel bir restorana götürdü.
- They have a very nice apartment.
- Onların çok güzel bir dairesi var.
- Mary changed into a very nice dress.
- Mary üzerine güzel bir elbise giydi.
- That's a nice story.
- Bu güzel hikâye.
- They have a very nice veranda.
- Onların çok güzel bir sundurması var.
- We had a nice long talk.
- Güzel uzun bir konuşma yaptık.
- Tom always says nice things about you.
- Tom her zaman senin hakkında güzel şeyler söylüyor.
- It's nice to be back together.
- Tekrar birlikte olmak güzel.
- It's nice today.
- Bugün hava çok güzel.
- Omigod, Tom, this is so nice!
- Tanrım, Tom, bu çok güzel!
- Did you have a nice dinner with Tom?
- Tom'la güzel bir akşam yemeği yedin mi?
- Tom bought Mary a nice camera.
- Tom Mary'ye güzel bir kamera aldı.
- It was a nice place to visit, but I wouldn't want to live there.
- Ziyaret etmek için güzel bir yerdi ama orada yaşamak istemedim.
- We stayed at a nice hotel.
- Biz güzel bir otelde kaldık.
- What a nice animal!
- Ne güzel bir hayvan!
- It's nice to see them so happy.
- Onları bu kadar mutlu görmek güzel.
- It gave me a nice feeling.
- O bana güzel bir his verdi.
- It's nice to have choices.
- Seçeneklere sahip olmak güzel.
- A nice book would be better!
- Güzel bir kitap daha iyi olurdu!
- Dan bought Linda a nice little present.
- Dan, Linda'ya güzel küçük bir hediye satın aldı.
- Tom sometimes says nice things.
- Tom bazen güzel şeyler söyler.
- It'll be a nice day.
- Bu güzel bir gün olacak.
- It's nice to see you again.
- Sizi tekrar görmek güzel.
- I'd like everyone to wear nice clothes.
- Herkesin güzel kıyafetler giymesini istiyorum.
- I found a nice tie for Tom.
- Tom için güzel bir kravat buldum.
- Tom gave me a nice set of aluminum wheels, but he kept the tires.
- Tom bana güzel bir alüminyum jant seti verdi ama lastikleri sakladı.
- It is a nice day!
- Ne güzel bir gün!
- This is a nice place, but I don't want to live here.
- Burası güzel bir yer ama burada yaşamak istemiyorum.
- He found a nice apartment for Mary.
- Mary için güzel bir daire buldu.
- It's nice to be back together.
- Birlikte dönmek güzel.
- I'm in a very nice house.
- Çok güzel bir evdeyim.
- That's a very nice coat.
- Bu çok güzel bir palto.
- I know a very nice place to drink.
- İçmek için çok güzel bir yer biliyorum.
- Your place is nice.
- Evin güzel.
- Mustafa draws very nice pictures.
- Mustafa çok güzel resimler çiziyor.
- He told me that I had a nice smile.
- Bana güzel bir gülümsemem olduğunu söyledi.
- I'm looking forward to sleeping on a nice soft bed tonight.
- Bu gece güzel yumuşak bir yatakta uyumayı dört gözle bekliyorum.
- Do you think tomorrow will be a nice day?
- Sence yarın güzel bir gün olacak mı?
- He found me a nice tie.
- Bana güzel bir kravat buldu.
- Diplomacy is to do and say the nastiest thing in the nicest way.
- Diplomasi, en çirkin şeyi bile en güzel şekilde yapmak ve söylemektir.
- This place is really nice.
- Burası gerçekten çok güzel.
- If you look from afar, most things will look nice.
- Uzaktan bakarsanız, çoğu şey güzel görünür.
- It's nice to drive on a smooth road.
- Düz yolda araba kullanmak güzel.
- My friend, whose dream had always been to own a country home, has just bought a nice house in a small village.
- Hayali hep bir kır evi sahibi olmak olan arkadaşım, küçük bir köyde güzel bir ev satın aldı.
- It was such a nice day that we decided to have a picnic.
- O kadar güzel bir gündü ki, piknik yapmaya karar verdik.
- Tom has very nice handwriting.
- Tom'un el yazısı çok güzel.
- I'm going to cook you a nice dinner.
- Sana güzel bir yemek yapacağım.
- This white coat will look very nice on you.
- Bu beyaz ceket üzerinizde çok güzel görünecektir.
- Have a nice summer vacation.
- Güzel bir yaz tatili geçirmeni dilerim.
- Did you have a nice evening?
- Güzel bir akşam geçirdin mi?
- It's a nice day, isn't it?
- Güzel bir gün, değil mi?
- Tom recently bought a nice house in Boston.
- Tom kısa süre önce Boston'da güzel bir ev satın aldı.
- It was a nice idea.
- Bu güzel bir fikirdi.
- Hey, this is nice.
- Hey, bu çok güzel.
- The moon is nice tonight.
- Bu gece ay çok güzel.
- It was a really nice day, wasn't it?
- Gerçekten güzel bir gündü, değil mi?
- I thought it was a nice wedding.
- Güzel bir düğün olduğunu düşünmüştüm.
- We had a nice time.
- Güzel vakit geçirdik.
- We offered him a nice job.
- Ona güzel bir iş teklif ettik.
- It was really nice talking to you, Tom.
- Seninle konuşmak gerçekten güzeldi, Tom.
- The campus is nice.
- Kampüs güzel.
- Nice to see you again.
- Seni tekrar görmek güzel.
- Nice place, huh?
- Güzel yer, ha?
- We have a nice school library.
- Bizim güzel bir okul kütüphanemiz var.
- It's nice to feel needed.
- İhtiyaç duyulduğunu hissetmek güzel.
- Mary always looks nice.
- Mary her zaman güzel görünür.
- It's so nice to be appreciated.
- Beğenilmek çok güzel.
- That's a nice suit.
- O güzel bir takım.
- It's a nice victory, but it's not over yet.
- Güzel bir galibiyet ama daha bitmedi.
- Tom draws very nice pictures.
- Tom çok güzel resimler çizer.
- It's nice to feel needed.
- Gerekli hissetmek güzeldir.
- You have a nice complexion.
- Senin güzel bir cildin var.
- Tom has a nicer car than I do.
- Tom'un benimkinden daha güzel bir arabası var.
- It was nice to see you again.
- Seni tekrar görmek güzeldi.
- It was nice to meet you, and I look forward to hearing from you.
- Sizinle tanışmak güzeldi ve sizden haber almayı dört gözle bekliyorum.
- If the weather is nice tomorrow, we will have a picnic.
- Yarın hava güzel olursa piknik yaparız.
- It was very kind of you to give me a nice gift.
- Bana güzel bir hediye vermeniz çok nazik bir davranıştı.
- They have a nice house.
- Onların güzel bir evi var.
- There's a nice breeze here.
- Burada güzel bir esinti var.
- I had a nice meal.
- Güzel bir yemek yedim.
- You have nice skin.
- Güzel bir cildiniz var.
- Dorothy sent him a nice present.
- Dorothy ona güzel bir hediye gönderdi.
- I found a very nice place today.
- Bugün çok güzel bir yer buldum.
- He has a nice build.
- Onun güzel bir vücut yapısı var.
- It is hard to say which car is nicer.
- Hangi arabanın daha güzel olduğunu söylemek zor.
- It would be nice to spend some time with Tom.
- Tom'la biraz zaman geçirmek güzel olurdu.
- She has a nice body.
- Onun güzel bir vücudu var.
- It was so nice to meet you.
- Seninle tanışmak çok güzeldi.
- My friend, whose dream had always been to own a country home, has just bought a nice house in a small village.
- Hayali her zaman bir kır evi sahibi olmak olan arkadaşım, küçük bir köyde güzel bir ev satın aldı.
- It would be nice to go to Australia for the honeymoon.
- Balayı için Avustralya'ya gitmek güzel olurdu.
- It is fortunate that the weather is so nice.
- Havanın bu kadar güzel olması büyük şans.
- It's nice sitting alongside a hot fireplace.
- Sıcak bir şöminenin yanında oturmak güzel.
- We'll have a nice long talk.
- Güzel, uzun bir konuşma yapacağız.
- It would be nice to own one of those, wouldn't it?
- Bunlardan birine sahip olmak güzel olurdu, değil mi?
- That's a nice jacket.
- Bu güzel bir ceket.
- These look nice.
- Bunlar güzel görünüyor.
- You have a nice laugh.
- Güzel bir gülüşün var.
- Those are nice.
- Onlar güzel.
- It's nice to be remembered.
- Hatırlanmak güzel.
- Do you think it will be nice out tomorrow?
- Sence yarın hava güzel olacak mı?
- Tom wanted to do something really nice for Mary.
- Tom, Mary için gerçekten güzel bir şey yapmak istedi.
- I've cooked you a nice hot dinner.
- Sana güzel, sıcak bir akşam yemeği pişirdim.
- Sigh, this used to be a nice neighbourhood.
- Burası eskiden güzel bir mahalleydi.
- Tom found a nice apartment for Mary.
- Tom, Mary için güzel bir daire buldu.
- This place is quite nice.
- Burası oldukça güzel bir yer.
- Is Boston a nice place to live?
- Boston yaşamak için güzel bir yer mi?
- Tom gave Mary a very nice present.
- Tom, Mary'e çok güzel bir hediye verdi.
- He is one of the nicest people I have ever met.
- O şimdiye kadar tanıştığım en güzel insanlardan biridir.
- I think it's nice, too.
- Bence de güzel.
- Dan lived in a nice apartment.
- Dan güzel bir dairede yaşadı.
- I wanted to do something nice for you.
- Senin için güzel bir şey yapmak istedim.
- There were nice pictures on that wall.
- Şu duvarda güzel resimler vardı.
- It's nice out today, and will be tomorrow as well.
- Bugün dışarıda hava güzel ve yarın da güzel olacak.
- This carpet feels nice.
- Bu halı güzel bir his veriyor.
- He bought us nice books.
- O bize güzel kitaplar satın aldı.
- It looks as if it's going to be a nice day.
- Sanki güzel bir gün olacakmış gibi görünüyor.
- Isn't it nice?
- Güzel değil mi?
- If you can't say anything nice, don't say anything.
- Güzel bir şey söyleyemezsen hiçbir şey söyleme.
- She's a very nice girl.
- O çok güzel bir kız.
- I'll introduce you to a nice girl.
- Seni güzel bir kızla tanıştıracağım.
- You can wake me up with a nice kiss.
- Beni güzel bir öpücükle uyandırabilirsin.
- It was a nice race.
- O güzel bir yarıştı.
- Sami drives a very nice car.
- Sami çok güzel bir araba kullanıyor.
- He lives in a very nice neighborhood.
- Çok güzel bir mahallede yaşıyor.
- Tom had a nice smile.
- Tom'un güzel bir gülüşü vardı.
- It's nice to do it yourself.
- Kendin yapmak güzel.
- I just want to keep things nice and simple.
- Her şeyi güzel ve basit tutmak istiyorum.
- It was very nice of you to help me with my homework.
- Ödevime yardım etmen çok güzeldi.
- She bought him a nice birthday present.
- Ona güzel bir doğum günü hediyesi almış.
- Tom is the nicest kid I've ever met.
- Tom, şimdiye kadar tanıdığım en güzel çocuk.
- There's nothing better than taking a nice walk.
- Güzel bir yürüyüş yapmaktan daha iyi bir şey yoktur.
- You have nice skin.
- Güzel bir cildin var.
- I gave Tom a nice pen.
- Tom'a güzel bir tükenmez kalem verdim.
- We should pool all our money and buy Tom a nice gift.
- Bütün paramızı birleştirip Tom'a güzel bir hediye almalıyız.
- That's the nicest thing anybody's ever done for me.
- Bu herhangi birinin şimdiye kadar benim için yaptığı en güzel şey.
- Tom found a nice apartment for me.
- Tom benim için güzel bir daire buldu.
- Tom is wearing a nice blue shirt.
- Tom güzel bir mavi gömlek giyiyor.
- The water is nice and cool.
- Su güzel ve soğuk.
- That's real nice.
- Bu gerçekten güzel.
- That's a nice coat.
- O güzel bir ceket.
- One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmanın güzel yanlarından biri de saçının hiç kötü olmaması.
- We offered him a nice job.
- Biz ona güzel bir iş teklif ettik.
- It's quite nice.
- Oldukça güzel.
- She has nice legs.
- Onun güzel bacakları var.
- Yes, it's such a nice evening.
- Evet, çok güzel bir akşam.
- I'm your wife and I like to look nice to please you.
- Ben senin karınım ve seni memnun etmek için güzel görünmekten hoşlanıyorum.
- How long will this nice weather last?
- Bu güzel hava ne kadar sürecek?
- If the weather had been nice yesterday, we would have gone to the zoo.
- Dün hava güzel olsaydı, hayvanat bahçesine gidecektik.
- Today, the weather is very nice.
- Bugün hava çok güzel.
- It's nice out today, isn't it?
- Bugün dışarıda hava güzel, değil mi?
- He seems to be a nice fellow.
- O, güzel bir arkadaş gibi görünüyor.
- It would be nice if there were more money.
- Daha fazla para olsaydı güzel olurdu.
- It was nice of you to come.
- Gelmen çok güzeldi.
- It would be nice if you could get here a little early.
- Buraya biraz erken gelebilirsen güzel olur.
- Your house is nicer than mine.
- Senin evin benimkinden daha güzel.
- It's nice to see you so happy.
- Seni bu kadar mutlu görmek güzel.
- Tom has a very nice house on Park Street.
- Tom'un Park Caddesi'nde çok güzel bir evi var.
- For the most part the weather has been nice this summer.
- Hava bu yaz çoğunlukla güzeldi.
- It's been a long time since we've had such nice weather.
- Uzun zamandır böyle güzel bir hava görmemiştik.
- Blenders are nice for people who really like smoothies.
- Karıştırıcılar smoothie'leri gerçekten sevenler için güzeldir.
- Tom got us nice seats.
- Tom bize güzel koltuklar ayarladı.
- This is a nice neighborhood.
- Bu güzel bir mahalle.
- I'm taking you to somewhere nice.
- Seni güzel bir yere götürüyorum.
- Tom is a nice name, don't you think?
- Tom güzel bir isim, sence de öyle değil mi?
- It really is nice.
- Gerçekten güzel.
- It's nice out today, and will be tomorrow as well.
- Bugün hava güzel, yarın da öyle olacak.
- It would've been nice if Tom had been here.
- Tom burada olsaydı güzel olurdu.
- Does Tom buy you nice things?
- Tom sana güzel şeyler alır mı?
- That wasn't nice.
- O güzel değildi.
- It's not that nice.
- O kadar da güzel değil.
- It was nice knowing you.
- Seni tanımak güzeldi.
- It is very nice of you to help me with my homework.
- Ödevime yardım etmen çok güzel.
- In my opinion, the weather is nice.
- Bence hava güzel.
- I stayed at a nice hotel.
- Güzel bir otelde kaldım.
- That's a really nice name.
- Gerçekten güzel bir isim.
- Tom looks nice and healthy.
- Tom güzel ve sağlıklı görünüyor.
- I found a nice restaurant.
- Güzel bir restoran buldum.
- This tea is very nice.
- Bu çay çok güzel.
- It was nice to speak with Tom.
- Tom'la konuşmak güzeldi.
- Her car has a nice polish.
- Arabası çok güzel cilalanmış.
- I got several nice presents for my birthday.
- Doğum günüm için birkaç güzel hediye aldım.
- There were nice pictures on that wall.
- O duvarda güzel fotoğraflar vardı.
- That was a nice speech.
- O güzel bir konuşmaydı.
- The water is nice and cool.
- Su güzel ve serin.
- How nice to see you again.
- Seni tekrar görmek ne güzel.
- This place is quite nice.
- Burası oldukça güzel.
- It's going to be nice.
- Güzel olacak.
- I like to look nice.
- Güzel görünmek istiyorum.
- Something really nice happened to me today.
- Bugün başıma gerçekten güzel bir şey geldi.
- The fish caught in this river are all nice.
- Bu nehirde yakalanan balıkların hepsi güzeldir.
- It was a nice day so we went fishing.
- Güzel bir gündü, biz de balık tutmaya gittik.
- That's a nice tie you're wearing.
- Güzel bir kravat takmışsın.
- That was a nice hotel.
- Güzel bir oteldi.
- This is the nicest present I've ever had.
- Bu şimdiye kadar aldığım en güzel hediye.
- Tom found a nice tie for me.
- Tom benim için güzel bir kravat buldu.
- I want to eat something nice.
- Güzel bir şeyler yemek istiyorum.
- People said nice things.
- İnsanlar güzel şeyler söyledi.
- It was very nice.
- Çok güzeldi.
- He got us nice seats.
- O bize güzel koltuklar aldı.
- You look very nice.
- Çok güzel görünüyorsun.
- You have a nice laugh.
- Güzel bir kahkahan var.
- Even hell can be a nice place to live when you get used to it.
- Ona alıştığın zaman cehennem bile yaşanacak güzel bir yer olabilir.
- We've all said nice things about Tom.
- Biz hepimiz Tom hakkında güzel şeyler söyledik.
- This is nice, isn't it?
- Bu güzel, değil mi?
- Tom had a nice chat with Mary.
- Tom, Mary ile güzel bir sohbet yaptı.
- Tom and Mary had a nice time together.
- Tom ve Mary ile birlikte güzel bir zaman geçirdiler.
- Her girlfriend has nice curves.
- Onun kız arkadaşının güzel vücut hatları var.
- Behave yourself, and you'll get something nice.
- Terbiyeli olursan güzel bir şey alacaksın.
- It looks very nice.
- Çok güzel görünüyor.
- It would be nice if that were so.
- Öyle olsaydı güzel olurdu.
- That's a nice ring.
- O güzel bir yüzük.
- Did you have a nice weekend?
- Güzel bir hafta sonu geçirdin mi?
- It was very kind of you to give me a nice gift.
- Bana güzel bir hediye vermen çok nazik bir davranıştı.
- The bronze statue looks quite nice from a distance.
- Bronz heykel uzaktan oldukça güzel görünüyor.
- This is a nice place, don't you think?
- Burası güzel bir yer, sence de öyle değil mi?
- I've been looking for a nice satin scarf like that for aeons.
- Yıllardır böyle güzel bir saten eşarp arıyordum.
- We thought it was a nice plan.
- Güzel bir plan olduğunu düşündük.
- It was a nice party.
- O güzel bir partiydi.
- Tom has a nice camera.
- Tom'un güzel bir kamerası var.
- Mary is a very nice girl.
- Mary çok güzel bir kız.
- That was very nice.
- Çok güzeldi.
- It is nice to have a lot of friends.
- Bir sürü arkadaşın olması çok güzel.
- You have a nice complexion.
- Güzel bir tenin var.
- I have a very nice car.
- Çok güzel bir arabam var.
- Tom certainly has a nice voice.
- Tom'un kesinlikle güzel bir sesi var.
- My father gave a nice watch to me.
- Babam bana güzel bir saat verdi.
- You have a very nice room.
- Çok güzel bir odan var.
- We ate a nice meal and drank wine.
- Güzel bir yemek yedik ve şarap içtik.
- Tom has a nice face.
- Tom'un güzel bir yüzü var.
- That's nice to hear.
- Bunu duymak güzel.
- It's a nice area to live in.
- Yaşamak için güzel bir bölge.
- Those are nice.
- Bunlar güzel.
- We had a nice weekend.
- Güzel bir hafta sonu geçirdik.
- They have a very nice veranda.
- Çok güzel bir verandaları var.
- People here are really nice.
- Buradaki insanlar gerçekten güzel.
- Tom had a nice suit on.
- Tom güzel bir takım elbise giymişti.
- You have a nice smile.
- Güzel bir gülümsemen var.
- She is wearing a nice watch.
- Güzel bir saat takıyor.
- She gave me something very nice for my birthday.
- Doğum günüm için bana çok güzel bir şey verdi.
- This is a very nice fireplace.
- Bu çok güzel bir şömine.
- It's nice to be a role model for others.
- Başkaları için bir rol model olmak güzel.
- It's nice and cool.
- Bu güzel ve şirin.
- It's nice you found a girlfriend.
- Bir kız arkadaş bulman güzel.
- That's a nice space ship.
- Güzel bir uzay gemisi.
- My mother bought me a nice dress last Sunday.
- Geçen Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.
- We had a nice time last night.
- Dün gece güzel vakit geçirdik.
- It's been nice talking to you.
- Seninle konuşmak güzeldi.
- It's kind of nice here.
- Burası güzel sayılır.
- Isn't this nice?
- Bu güzel değil mi?
- It's nice to see you again.
- Seni tekrar görmek güzel.
- He stayed at a nice hotel.
- O güzel bir otelde kaldı.
- I hear Boston is nice this time of year.
- Boston'un yılın bu zamanı güzel olduğunu duydum.
- Tom told Mary she had a nice smile.
- Tom Mary'ye güzel bir gülümsemesi olduğunu söyledi.
- It's a nice country to visit, but I wouldn't live there.
- Ziyaret etmek için güzel bir ülke ama ben orada yaşamazdım.
- What a nice cable-car this is!
- Ne kadar güzel bir teleferik bu!
- I want to give Tom something nice for his birthday.
- Tom'a doğum günü için güzel bir şey vermek istiyorum.
- It's nice, isn't it?
- Güzel, değil mi?
- Tom gave me a nice pair of boots.
- Tom bana güzel bir çift bot verdi.
- Tom always says nice things about you.
- Tom senin hakkında hep güzel şeyler söylüyor.
- Tom said Boston is a nice place to visit.
- Tom Boston'un ziyaret etmek için güzel bir yer olduğunu söyledi.
- These are two nice pictures.
- Bunlar iki güzel resim.
- I think Tom is a really nice kid.
- Bence Tom gerçekten güzel bir çocuk.
- The view from the summit is very nice.
- Zirveden manzara çok güzel.
- This is the nicest present I've ever received.
- Bu şimdiye kadar aldığım en güzel hediye.
- Something really nice happened to me today.
- Bugün başıma çok güzel bir şey geldi.
- Our house is nice, but I still miss the old one.
- Evimiz güzel ama ben hala eski evimi özlüyorum.
- We've had nice weather for a while now.
- Bir süredir havalar güzel.
- That's a really nice story.
- Gerçekten güzel bir hikaye.
- The shirt that I've just bought is very nice.
- Yeni aldığım gömlek çok güzel.
- Tom wanted to buy Mary something nice for her birthday.
- Tom, Mary'ye doğum günü için güzel bir şey almak istedi.
- I found a nice tie for him.
- Onun için güzel bir kravat buldum.
- If you can't say anything nice, don't say anything.
- Güzel bir şey diyemiyorsan, hiçbir şey deme.
- Kim's smile is really nice.
- Kim'in gülümsemesi gerçekten güzel.
- It was very nice to hear that.
- Bunu duymak çok güzeldi.
- Tom is wearing a nice suit.
- Tom güzel bir takım elbise giyiyor.
- Ya look nice in your kennel.
- Sen kulübende güzel görünüyorsun.
- Nice costume.
- Güzel kostüm.
- I think it's nice, too.
- Bunun da güzel olduğunu düşünüyorum.
- It's nice to be back.
- Geri dönmek güzel.
- She stayed at a nice hotel.
- O güzel bir otelde kaldı.
- His parents bought him something nice.
- Ailesi ona güzel bir şey almış.
- Mary changed into a very nice dress.
- Mary çok güzel bir elbise giymiş.
- It'd be nice if you could sing.
- Şarkı söyleyebilseydin güzel olurdu.
- I think this will make a nice gift.
- Bunun güzel bir hediye olacağını düşünüyorum.
- Layla's car is really nice.
- Layla'nın arabası gerçekten güzel.
- Your house is very nice.
- Eviniz çok güzelmiş.
- Tom told Mary she had a nice smile.
- Tom, Mary'ye güzel bir gülümsemesi olduğunu söyledi.
- It's really a nice idea.
- Gerçekten güzel bir fikir.
- You have a nice voice.
- Güzel bir sesin var.
- It's nice to dream.
- Hayal kurmak güzel.
- It's nice to feel wanted.
- İstendiğini hissetmek güzel.
- It's nice to be back home.
- Eve dönmek güzel.
- Tom did a really nice job.
- Tom gerçekten güzel bir iş yaptı.
- There are a number of nice restaurants near here.
- Buraya yakın çok sayıda güzel restoran var.
- We took advantage of the day's nice weather to play tennis.
- Tenis oynamak için günün güzel havasından yararlandık.
- We should pool all our money and buy Tom a nice gift.
- Biz bütün paramızı havuzda toplayıp Tom'a güzel bir hediye satın almalıyız.
- A pair of gloves is a nice gift.
- Bir çift eldiven güzel bir hediye.
- You have a really nice voice.
- Gerçekten güzel bir sesin var.
- Nice work, Jim.
- Güzel iş, Jim.
- This is a really nice watch.
- Bu gerçekten güzel bir saat.
- It's nice if a child can have a room of his own.
- Bir çocuğun kendine ait bir odası olması güzel bir şey.
- Have you already seen as nice a movie as this one?
- Bunun kadar güzel bir film gördün mü?
- You have a very nice apartment.
- Çok güzel bir dairen var.
- Tom has a really nice place.
- Tom'un gerçekten güzel bir evi var.
- Don't worry, it will be nice.
- Merak etme, güzel olacak.
- Did you have a nice dinner with Tom?
- Tom'la güzel bir yemek yedin mi?
- During the day it's very nice, but the nights are chilly.
- Gündüzleri çok güzel oluyor ama akşamları serin oluyor.
- She found a nice tie for me.
- O, benim için güzel bir kravat buldu.
- Tom is wearing a nice hat.
- Tom güzel bir şapka takıyor.
- I wish you a nice day!
- Sana güzel bir gün dilerim!
- It's the ugliness of this puppy that makes it very nice.
- Bu yavrunun çirkinliği onu çok güzel yapıyor.
- Was the weather nice?
- Hava güzel miydi?
- This shampoo comes with a nice hair brush.
- Bu şampuan güzel bir saç fırçasıyla birlikte geliyor.
- That was a nice hotel.
- O güzel bir oteldi.
- This is a nice restaurant.
- Burası güzel bir restoran.
- If you don't have anything nice to say, don't say anything.
- Eğer söyleyecek güzel bir şeyin yoksa, hiçbir şey söyleme.
- That's a very nice coat.
- O, çok güzel bir paltodur.
- Let's buy something nice for Tom.
- Tom için güzel bir şey alalım.
- I want a nice backyard where I can have barbecue parties.
- Barbekü partileri verebileceğim güzel bir arka bahçe istiyorum.
- It was such a nice joke that everybody burst out laughing.
- Öyle güzel bir fıkraydı ki, herkes birden kahkahayı bastı.
- I took nice pictures.
- Güzel fotoğraflar çektim.
- The picture looks nicer from a distance.
- Resim uzaktan daha güzel görünüyor.
- Tony's voice is nice.
- Tony'nin sesi çok güzel.
- I hear it's nice.
- Güzel olduğunu duydum.
- It's been a long time since we've had such nice weather.
- Böyle güzel bir hava yaşadığımızdan beri uzun zaman oldu.
- Tom said that Mary was nice.
- Tom Mary'nin güzel olduğunu söyledi.
- I wonder if it will be nice.
- Güzel olacak mı merak ediyorum.
- She gave him a nice present.
- Ona güzel bir hediye verdi.
- Fadil bought Layla a nice car.
- Fadıl, Leyla'ya güzel bir araba satın aldı.
- That would be even nicer!
- O daha bile güzel olurdu!
- That would be nice, wouldn't it?
- Güzel olurdu, değil mi?
- Look, what a nice team!
- Bak, ne güzel bir takım!
- It's nice to be here.
- Burada olmak güzel.
- We're having a nice time in Boston.
- Biz Boston'da güzel vakit geçiriyoruz.
- I've been looking for a nice satin scarf like that for aeons.
- Uzun süredir böyle güzel bir saten fular arıyorum.
- Have a nice summer vacation.
- Güzel bir yaz tatili geçirin.
- We had a nice long talk.
- Güzel, uzun bir konuşma yaptık.
- Tom gave Mary a very nice present.
- Tom Mary'ye çok güzel bir hediye verdi.
- What a nice face she has!
- Ne güzel bir yüzü var!
- It's nice to be appreciated.
- Takdir edilmek güzel.
- It was a nice day yesterday.
- Dün güzel bir gündü.
- Tom gave Mary a nice present.
- Tom, Mary'ye güzel bir hediye verdi.
- This is a nice apartment.
- Bu güzel bir daire.
- It would be a very nice gift!
- Çok güzel bir hediye olurdu!
- I never expected to find such a nice hotel in a place like this.
- Böyle bir yerde böyle güzel bir otel bulmayı hiç beklemiyordum.
- Singapore looks very nice in this picture.
- Singapur bu resimde çok güzel görünüyor.
- Your house is very nice.
- Eviniz çok güzel.
- It was a very nice show.
- O çok güzel bir gösteriydi.
- He has a nice place in the country.
- Kırsalda güzel bir yere sahiptir.
- The field is covered in nice green grass.
- Tarla güzel yeşil çimenlerle kaplı.
- It was very kind of you to give me a nice gift.
- Bana güzel bir hediye vermeniz büyük nezaketti.
- That would be nice, don't you think?
- Bu güzel olur, değil mi?
- It has been a very nice week.
- Çok güzel bir hafta oldu.
- I hope you had a nice trip.
- Umarım güzel bir yolculuk geçirmişsinizdir.
- That is a nice shirt.
- Bu güzel bir gömlek.
- For the most part the weather has been nice this summer.
- Bu yaz havalar çoğunlukla güzel geçti.
- That house looks nice.
- O ev güzel görünüyor.
- This place is nice and quiet.
- Burası güzel ve sessiz.
- I think it's nice around here.
- Bence burası güzel.
- It was a nice place to visit, but I wouldn't want to live there.
- Ziyaret etmek için güzel bir yerdi ama orada yaşamak istemezdim.
- That's a nice suit.
- Güzel bir takım.
- If it's a nice day tomorrow, we'll go on a picnic.
- Eğer yarın güzel bir gün olursa, pikniğe gideceğiz.
- It was too nice a day to stay inside.
- İçeride kalmak için çok güzel bir gündü.
- That's a nice shirt.
- O güzel bir gömlek.
- Tom has a nicer house than I do.
- Tom'un benden daha güzel bir evi var.
- If I had enough money, I would buy that nice car.
- Yeterince param olsaydı, o güzel arabayı alırdım.
- That was nice.
- O güzeldi.
- Is it a nice place?
- Güzel bir yer mi?
- Tom has a very nice smile.
- Tom'un çok güzel bir tebessümü var.
- I got a very nice thank you note from Tom.
- Tom'dan çok güzel bir teşekkür notu aldım.
- Boston is a nice city.
- Boston güzel bir şehir.
- Tom has very nice handwriting.
- Tom'un çok güzel el yazısı var.
- That's a nice motorcycle, isn't it?
- Güzel bir motosiklet, değil mi?
- It's nice to be home.
- Evde olmak güzel.
- Philip is nicer than you.
- Philip senden daha güzel.
- Your mustache looks nice.
- Bıyığın güzel görünüyor.
- Nice to know you.
- Sizi tanımak güzel.
- Tom bought Mary a nice Christmas present.
- Tom, Mary'ye güzel bir Noel hediyesi aldı.
- You ought to find nice shoes here.
- Burada güzel ayakkabılar bulmalısın.
- You will find her very nice.
- Onu çok güzel bulacaksın.
- It's a nice country to visit, but I wouldn't live there.
- Ziyaret etmek için güzel bir ülke ama orada yaşamazdım.
- In our park, we have a nice slide for children to play on.
- Parkımızda çocukların oynaması için güzel bir kaydırağımız var.
- It was nice meeting you here.
- Seninle burada buluşmak güzeldi.
- He has a nice face.
- Güzel bir yüzü var.
- You look nice.
- Güzel görünüyorsun.
- That's a nice tie.
- Kravatın güzelmiş.
- It seemed like a nice idea at the time, but I wish I hadn't done it.
- O zaman güzel bir fikir gibi gelmişti ama keşke yapmasaydım.
- Tom had nice stuff.
- Tom'da güzel şeyler vardı.
- It'll be a nice day.
- Güzel bir gün olacak.
- Have a nice weekend.
- Güzel bir hafta sonu geçirin.
- Mary seems like a nice girl.
- Mary güzel bir kıza benziyor.
- I think this is a nice place.
- Ben bunun güzel bir yer olduğunu düşünüyorum.
- These are two pictures with a nice frame.
- Bunlar güzel çerçeveli iki resim.
- Tom has a nice voice.
- Tom'un güzel bir sesi var.
- Sami has got a nice car.
- Sami'nin güzel bir arabası var.
- Could you recommend a nice restaurant near here?
- Buraya yakın güzel bir restoran önerebilir misiniz?
- That was really nice to hear.
- Bunu duymak gerçekten güzeldi.
- It's nice to do that.
- Bunu yapmak güzel.
- He had the fortune to marry a nice girl.
- Güzel bir kızla evlenme şansına sahip oldu.
- It was really nice chatting with you.
- Seninle sohbet etmek gerçekten güzeldi.
- Could you recommend a nice restaurant near here?
- Buralarda güzel bir restoran tavsiye edebilir misiniz?
- Tom's new house is really nice.
- Tom'un yeni evi gerçekten çok güzel.
- It's a very nice feeling.
- Bu çok güzel bir duygu.
- That would've been nice.
- Bu güzel olurdu.
- I wish I had a tackle box as nice as yours.
- Keşke benim de seninki kadar güzel bir takım kutum olsaydı.
- Tom had a nice smile.
- Tom'un güzel bir gülümsemesi vardı.
- That's the nicest motor home that I've ever been in.
- Bu şimdiye kadar içinde bulunduğum en güzel karavan.
- Does Tom still buy you nice things?
- Tom hala sana güzel şeyler alıyor mu?
- It's very nice.
- Bu çok güzel.
- I think this is a nice place.
- Bence burası güzel bir yer.
- What a nice bike!
- Ne güzel bir bisiklet!
- This is the nicest thing anyone has done for me since I got here.
- Buraya geldiğimden beri birinin benim için yaptığı en güzel şey bu.
- It would be nice to see you again.
- Seni tekrar görmek güzel olurdu.
- The picture is nice, well done!
- Resim güzel, aferin!
- It's nice to feel wanted.
- Arandığını hissetmek güzel.
- I think it's real nice.
- Onun gerçekten güzel olduğunu düşünüyorum.
- Have a nice life.
- Güzel bir hayatın olsun.
- They're nice.
- Çok güzeller.
- It was nice of you to buy Tom such a nice gift.
- Tom'a böyle güzel bir hediye alman çok hoş.
- It was nice chatting with you.
- Seninle sohbet etmek güzeldi.
- The water's really nice.
- Su gerçekten çok güzel.
- It's nice to have someone to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşabileceğim birinin olması güzel.
- She lived in a nice home in a nice neighborhood.
- O güzel bir semtteki güzel bir evde yaşadı.
- That lamp looks nice.
- Şu lamba güzel görünüyor.
- It was a nice party.
- Güzel bir partiydi.
- It would be nice if my uncles were very rich.
- Amcalarım çok zengin olsaydı güzel olurdu.
- Does Tom still buy you nice things?
- Tom hâlâ sana güzel şeyler mi alıyor?
- It's such a nice change.
- Bu çok güzel bir değişiklik.
- This is a nice restaurant.
- Bu güzel bir restorandır.
- That's a nice coat.
- Bu güzel bir palto.
- It would be nice to see Tom again.
- Tom'u tekrar görmek güzel olurdu.
- It is nice to have a lot of friends.
- Birçok arkadaşa sahip olmak ne güzel.
- She bought him a nice birthday present.
- Karısı da ona güzel bir doğum günü hediyesi aldı.
- How would you like to sleep in a nice soft bed tonight?
- Bu gece güzel yumuşak bir yatakta nasıl uyumak istersiniz?
- I didn't expect such a nice present from you.
- Sizden böyle güzel bir hediye beklemiyordum.
- It was a very nice show.
- Çok güzel bir gösteriydi.
- My father made me a nice lunch.
- Babam bana güzel bir öğle yemeği yaptı.
- The roses have a nice fragrance.
- Güllerin güzel bir kokuları vardır.
- How about just a nice, big hug?
- Sadece güzel, kocaman bir sarılmaya ne dersin?
- That was a very nice lunch.
- O çok güzel bir öğle yemeğiydi.
- It would be nice to spend the summer in the mountains.
- Yazı dağlarda geçirmek güzel olurdu.
- Tom has a really nice voice.
- Tom'un gerçekten güzel bir sesi var.
- The new library is nicer than the old library.
- Yeni kütüphane eskisinden daha güzel.
- It is a nice day, isn't it?
- Güzel bir gün, değil mi?
- He gave her a nice present.
- Ona güzel bir hediye verdi.
- These jellies are nice.
- Bu jöleler çok güzel.
- Thank you for a nice day.
- Güzel bir gün için teşekkürler.
- I think Tom is a nice name.
- Bence Tom güzel bir isim.
- Nice place, huh?
- Güzel mekan, ha?
- He bought us nice books.
- Bize güzel kitaplar aldı.
- I have a nice camera.
- Benim güzel bir kameram var.
- Mother bought me a nice dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- Tom can't afford to buy Mary anything nice.
- Tom'un Mary'ye güzel bir şey alacak parası yok.
- The weather has been nice all week.
- Bütün hafta hava güzeldi.
- He had the fortune to marry a nice girl.
- Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
- Have you ever seen such a nice film?
- Hiç böyle güzel bir film gördün mü?
- We'll have a nice long talk.
- Güzel uzun bir konuşmamız olacak.
- It would be nice to get married.
- Evlenmek güzel olurdu.
- It was such a nice day.
- Çok güzel bir gündü.
- She is wearing a nice dress now.
- O, şu anda güzel bir elbise giyiyor.
- The melon smells sweet and tastes very nice.
- Kavun, tatlı kokuyor ve tadı çok güzel.
- Tom has a nice collection of modern paintings.
- Tom modern tablolardan oluşan güzel bir koleksiyona sahip.
- He found a nice apartment for Mary.
- O, Mary için güzel bir daire buldu.
- It's a small price to pay for such a nice painting.
- Böyle güzel bir tablo için ödenecek küçük bir bedel bu.
- You have very nice lips.
- Çok güzel dudaklarınız var.
- It's a nice seaside town.
- Bu güzel bir sahil kasabası.
- It's so nice to be back.
- Geri dönmek çok güzel.
- She's wearing a nice hat.
- O güzel bir şapka takıyor.
- Thank you for a nice day.
- Güzel bir gün için teşekkür ederim.
- It's nice to just chat with you like this.
- Seninle böyle sohbet etmek çok güzel.
- It's a nice thought.
- Bu güzel bir düşünce.
- She stayed at a nice hotel.
- O güzel bir otelde kalmış.
- Tony's voice is nice.
- Tony'nin sesi güzel.
- Tom gave me a nice present.
- Tom bana güzel bir hediye verdi.
- That's a nice story.
- Bu güzel bir hikaye.
- Have a nice evening with your Paris friends!
- Parisli arkadaşlarınla güzel bir akşam geçir!
- Being anxious to please her, I bought her a nice present.
- Onu memnun etmekten endişe ettiğim için, ona güzel bir hediye aldım.
- He gave me a very nice birthday present.
- Bana çok güzel bir doğum günü hediyesi verdi.
- It's a nice thought.
- Güzel bir düşünce.
- That would be even nicer!
- Bu daha da güzel olurdu!
- I found a nice tie for her.
- Onun için güzel bir kravat buldum.
- That's a nice dress.
- O güzel bir elbise.
- Wouldn't it be nice to live in a house like that?
- Böyle bir evde yaşamak güzel olmaz mıydı?
- Tom complimented Mary on how nice she looked.
- Tom Mary'ye ne kadar güzel göründüğü için iltifat etti.
- My car is nicer than Tom's car.
- Benim arabam Tom'unkinden daha güzel.
- Isn't that nice?
- Güzel değil mi?
- You have a really nice place.
- Gerçekten güzel bir yerin var.
- They looked so nice.
- Çok güzel görünüyorlardı.
- This is a nice change of pace.
- Bu güzel bir değişiklik.
- It's a nice feeling.
- Güzel bir duygu.
- It's kind of nice here.
- Burası biraz güzel.
- These are nice.
- Bunlar güzelmiş.
- Tom bought Mary a nice present.
- Tom Mary'ye güzel bir hediye aldı.
- That's a nice jacket.
- Güzel ceketmiş.
- The kitchen in that house is very nice.
- O evin mutfağı çok güzel.
- It was a nice day so we went fishing.
- Güzel bir gündü, bu nedenle balık tutmaya gittik.
- This is a nice apartment.
- Burası güzel bir daire.
- How nice to be in Hawaii again!
- Tekrar Hawaii'de olmak ne güzel!
- She has a nice face.
- Onun güzel bir yüzü var.
- It is nice to take a walk early in the morning.
- Sabah erken yürüyüş yapmak güzel oluyor.
- It's nice to see him so happy.
- Onu bu kadar mutlu görmek güzel.
- She found a nice tie for me.
- Benim için güzel bir kravat buldu.
- This coat is nice, but too expensive.
- Bu ceket güzel ama çok pahalı.
- Walking is nice.
- Yürümek güzeldir.
- Tom has a very nice singing voice.
- Tom'un çok güzel bir şarkı sesi var.
- Sami and Layla had a nice dinner together.
- Sami ve Leyla birlikte güzel bir akşam yemeği yediler.
- How nice this cup is!
- Bu fincan ne güzel!
- That's a nice brooch.
- Güzel broşmuş.
- Tom always wears nice clothes.
- Tom her zaman güzel giysiler giyer.
- It's really nice.
- Gerçekten güzel.
- I had a nice time.
- Güzel bir zaman geçirdim.
- I know a very nice little hotel quite close to here.
- Buraya oldukça yakın çok güzel küçük bir otel biliyorum.
- Tom did a nice job there.
- Tom orada güzel bir iş yaptı.
- We are going to a nice bar in the evening.
- Akşam güzel bir bara gidiyoruz.
- It's nice to have someone to talk to about my problems.
- Sorunlarım hakkında konuşacak birine sahip olmak güzel.
- It would be nice to do that.
- Bunu yapmak güzel olurdu.
- Nice of you to drop by.
- Uğraman ne güzel.
- It's nice to just sit here and talk with you.
- Burada oturup seninle konuşmak çok güzel.
- Everything looked nice.
- Her şey güzel görünüyordu.
- Our house is nice, but I still miss the old one.
- Evimiz güzel ama yine de eskisini özlüyorum.
- You look very nice tonight.
- Bu gece çok güzel görünüyorsun.
- Your hair is very nice.
- Saçların çok güzel.
- Can't you say anything nice?
- Güzel bir şey söylemeyecek misin?
- Tom and Mary have a nice home.
- Tom ve Mary'nin güzel bir evi var.
- That was a nice speech.
- Güzel bir konuşmaydı.
- It was really nice chatting with you.
- Seninle konuşmak güzeldi.
- She made me a nice dress.
- O, bana güzel bir elbise yaptı.
- We're lucky that the weather is so nice.
- Hava çok güzel olduğu için şanslıyız.
- It was a nice place.
- Güzel bir yerdi.
- Tom said Boston is a nice place.
- Tom, Boston'un güzel bir yer olduğunu söyledi.
- She will make us a nice dinner.
- Bize güzel bir akşam yemeği hazırlar.
- Tom made me a nice dinner.
- Tom bana güzel bir akşam yemeği yaptı.
- Tom and Mary had a nice time together.
- Tom ve Mary birlikte güzel vakit geçirdiler.
- I want to eat something nice.
- Güzel bir şey yemek istiyorum.
- I hope it will be nice.
- Umarım güzel olur.
- That's real nice.
- Bu gerçek güzel.
- She has a nice rack.
- Güzel göğüsleri var.
- It would be nice to go when is sunny.
- Güneşli bir havada gitmek güzel olurdu.
- Tom has a nice garden.
- Tom'un güzel bir bahçesi var.
- I never expected such a nice hotel in a place like this.
- Böyle bir yerde böyle güzel bir otel beklemiyordum.
- I was given a nice watch by my uncle.
- Amcam bana güzel bir saat hediye etti.
- Tom has a very nice voice.
- Tom'un çok güzel bir sesi var.
- That's a really nice name.
- O gerçekten güzel bir isim.
- It's so nice here.
- Burası çok güzel.
- This is a nice camera.
- Bu güzel bir kamera.
- You have a very nice smile.
- Çok güzel bir gülümsemen var.
- Have you already seen as nice a movie as this one?
- Daha önce bunun kadar güzel bir film gördün mü?
- This is a very nice house.
- Bu çok güzel bir ev.
- Your hair is very nice.
- Saçınız çok güzel.
- Tom is wearing a nice hat.
- Tom güzel bir şapka giyiyor.
- I found a nice cup.
- Güzel bir fincan buldum.
- I'll get you something nice.
- Sana güzel bir şey alacağım.
- That's a nice picture.
- Güzel bir resim.
- I bought myself a nice watch.
- Kendime güzel bir saat aldım.
- We stayed outside all afternoon, it was so nice.
- Biz tüm öğleden sonra dışarıda kaldık, çok güzeldi.
- They showed me a lot of nice pictures.
- Bana bir sürü güzel resim gösterdiler.
- Tom's car is really nice.
- Tom'un arabası gerçekten güzel.
- That's a nice sweater.
- O güzel bir kazak.
- It was nice talking to you.
- Sizinle konuşmak güzeldi.
- I have a nicer car than Tom does.
- Benim Tom'dan daha güzel bir arabam var.
- I like to look nice.
- Güzel görünmeyi severim.
- Let's go somewhere nice for our wedding anniversary.
- Evlilik yıl dönümümüz için güzel bir yere gidelim.
- It was nice to converse with her.
- Onunla sohbet etmek güzeldi.
- The weather wasn't so nice yesterday.
- Dün hava pek güzel değildi.
- It would be nice to eat at a fancy restaurant for a change.
- Değişiklik olsun diye şık bir lokantada yemek güzel olurdu.
- Thank you for this nice present.
- Bu güzel hediye için teşekkür ederim.
- If the weather is nice, I'll go swimming.
- Hava güzel olursa yüzmeye gideceğim.
- This looks like a nice place.
- Güzel bir yere benziyor.
- I met a lot of nice people.
- Bir sürü güzel insanla tanıştım.
- They went to the mountains, but the weather wasn't nice.
- Dağlara gittiler ama hava güzel değildi.
- I have a nice apartment.
- Güzel bir dairem var.
- That's a nice skirt.
- Güzel bir etek.
- He lives in a very nice neighborhood.
- O çok güzel bir mahallede yaşıyor.
- This is really nice!
- Bu gerçekten güzel!
- Mary is a nice girl, except that she talks too much.
- Mary çok fazla konuşmasının dışında güzel bir kızdır.
- It's very nice to see you again.
- Seni tekrar görmek çok güzel.
- What a nice friend you are!
- Ne güzel bir arkadaşsın sen!
- It was really nice.
- Gerçekten çok güzeldi.
- Your place is nice.
- Yerin güzel.
- Her car has a nice polish.
- Onun arabasının güzel bir cilası var.
- Who wants to be cooped up indoors on a nice day like this?
- Böyle güzel bir günde kim eve kapanmak ister ki?
- I want a nice backyard where I can have barbecue parties.
- Ben mangal partileri verebileceğim güzel bir arka bahçe istiyorum.
- Give me something nice to drink.
- Bana içecek güzel bir şey ver.
- I never imagined I would live in such a nice place.
- Böyle güzel bir yerde yaşayacağımı hiç hayal etmemiştim.
- That's a very nice suit.
- Bu çok güzel bir takım.
- It's very nice to meet you.
- Seninle tanışmak çok güzel.
- It's nice to have someone to talk to.
- Konuşacak birinin olması güzel.
- Rice is nice with a dish of fish.
- Pirinç pilavı bir balık yemeği ile güzeldir.
- I wish I could live in a house that nice.
- Keşke bu kadar güzel bir evde yaşayabilsem.
- Tom sent me a very nice thank you note.
- Tom bana çok güzel bir teşekkür notu gönderdi.
- If the weather had been nice yesterday, we would have gone to the zoo.
- Dün hava güzel olsaydı hayvanat bahçesine giderdik.
- Tom said Boston is a nice place to visit.
- Tom, Boston'un ziyaret etmek için güzel bir yer olduğunu söyledi.
- It would be nice of you to do that.
- Bunu yapman çok güzel olurdu.
- After we visit the Arc de Triomphe, we'll stop at a nice café.
- Arc de Triomphe'u ziyaret ettikten sonra, güzel bir kafede duracağız.
- It is nice to take a walk early in the morning.
- Sabahın erken saatlerinde yürüyüş yapmak güzeldir.
- It was such a nice day that we decided to have a picnic.
- Öyle güzel bir gündü ki, piknik yapmaya karar verdik.
- Why don't you fry up some of those nice sausages for our barbecue?
- Neden barbekümüz için şu güzel sosislerden biraz kızartmıyorsun?
- I think we're going to have a very nice time.
- Bence çok güzel vakit geçireceğiz.
- Tom found me a nice tie.
- Tom bana güzel bir kravat buldu.
- She bought me a nice coat.
- O, bana güzel bir ceket satın aldı.
- It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın bu kadar güzel olması büyük şans.
- The fish caught in this river are all nice.
- Bu nehirde yakalanan bütün balıklar güzel.
- Thank you for this nice present.
- Bu güzel hediye için sana teşekkür ederim.
- I wanted to buy you something nice.
- Sana güzel bir şey almak istedim.
- It was very nice to hear that.
- Bunu duymak çok güzel.
- We're going to have a nice party.
- Güzel bir parti vereceğiz.
- She will make us a nice dinner.
- Bize güzel bir akşam yemeği hazırlayacaktır.
- It's nice to see you after all these years.
- Bunca yıldan sonra seni görmek güzel.
- Yes, it is nice, but I do not like the red color very much.
- Evet, güzel ama kırmızı rengi pek sevmedim.
- It was too nice a day to stay inside.
- İçeride kalmak için fazla güzel bir gündü.
- Is this nice?
- Bu güzel mi?
- My father's car is very nice.
- Babamın arabası çok güzeldir.
- She is being as nice as she can.
- O elinden geldiği kadar güzel oluyor.
- We could buy a nice house with our winnings.
- Kazandıklarımızla güzel bir ev alabiliriz.
- Mary is really a nice girl.
- Mary gerçekten güzel bir kız.
- It's nice to be a role model for others.
- Başkalarına örnek olmak güzel bir şey.
- I think it will be a nice thing.
- Bence güzel bir şey olacak.
- I had a nice vacation.
- Güzel bir tatil geçirdim.
- Tom's house has a nice garden.
- Tom'un evinin güzel bir bahçesi var.
- What a nice cable-car this is!
- Bu ne güzel bir teleferik!
- The picture is nice, well done!
- Resim güzel, iyi yapılmış!
- What a nice couple they are!
- Ne güzel bir çift!
- Tom drives a nice car.
- Tom güzel bir araba kullanıyor.
- It's nice to be back home.
- Tekrar evde olmak güzel.
- It's nice and cool.
- Hava güzel ve serin.
- That was really nice.
- O gerçekten güzeldi.
- It was nice to talk to her.
- Onunla konuşmak güzeldi.
- It's been a nice trip.
- Güzel bir yolculuk oldu.
- Tom did a very nice job.
- Tom çok güzel bir iş çıkardı.
- This one's nice.
- Bu güzel.
- That's really nice to hear.
- Bunu duymak gerçekten güzel.
- My house is nice.
- Evim güzelmiş.
- It was nice of you to drive Tom to school.
- Tom'u okula götürmen güzeldi.
- We had a very nice Christmas with Tom and his family.
- Tom ve ailesiyle çok güzel bir Noel geçirdik.
- Tom gave me a nice Christmas present.
- Tom bana güzel bir Noel hediyesi verdi.
- It was a nice story.
- O güzel bir hikayeydi.
- The weather isn't so nice today.
- Bugün hava pek güzel değil.
- Tom had nice stuff.
- Tom'un güzel eşyaları vardı.
- That's the nicest thing anyone's ever said to me.
- Bu şimdiye kadar birinin bana söylediği en güzel şey.
- My mother bought me a nice dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar bana güzel bir elbise aldı.
- Those are nice pants.
- O güzel bir pantolon.
- It's a nice party.
- Güzel bir partiydi.
- The style is nice, but do you have it in a different color?
- Tarzı güzel, ama farklı bir rengi var mı?
- Tom did a nice job today.
- Tom bugün güzel bir iş yaptı.
- It was a nice surprise.
- Güzel bir sürpriz oldu.
- I want something nice to eat.
- Yiyecek güzel bir şeyler istiyorum.
- The weather's nice and it's my day off; I want to go somewhere.
- Hava güzel ve bugün izin günüm; bir yerlere gitmek istiyorum.
- How about a nice game of chess?
- Güzel bir satranç oyununa ne dersin?
- How could there be a storm on a day as nice as this?
- Böyle güzel bir günde nasıl fırtına olabilir?
- It would've been nice if you'd gotten here earlier.
- Buraya daha erken gelseydin güzel olurdu.
- It's so nice to finally meet you.
- Sonunda seninle tanışmak çok güzel.
- Boston is a nice place, isn't it?
- Boston güzel bir yer, değil mi?
- Tom has a very nice house.
- Tom'un çok güzel bir evi var.
- Your place is nice.
- Evin güzelmiş.
- It really is nice.
- O gerçekten güzel.
- The new library is nicer than the old library.
- Yeni kütüphane eski kütüphaneden daha güzel.
- Did you have a nice vacation?
- Güzel bir tatil geçirdin mi?
- He bought me a nice camera.
- Bana güzel bir fotoğraf makinesi aldı.
- Tom got us nice seats.
- Tom bize güzel koltuklar buldu.
- It would be nice if we could do that.
- Bunu yapabilseydik güzel olurdu.
- Mother bought me a nice dress last Sunday.
- Annem geçen Pazar günü bana güzel bir elbise aldı.
- If it's a nice day tomorrow, we'll go on a picnic.
- Eğer yarın güzel bir gün olursa pikniğe gideriz.
- The new sports complex is nice and big.
- Yeni spor kompleksi güzel ve büyük.
- That's a nice tie you're wearing.
- Taktığın güzel bir kravat.
- Mary is a really nice girl.
- Mary gerçekten güzel bir kız.
- The weather is getting nice again.
- Hava yine güzel oluyor.
- Tom worried about whether he had enough money to pay for such a nice meal.
- Tom böyle güzel bir yemeği ödeyecek kadar parası olup olmadığı konusunda endişeliydi.
- If the weather is nice tomorrow, we will have a picnic.
- Yarın hava güzel olursa, piknik yapacağız.
- We stayed at a nice hotel.
- Güzel bir otelde kaldık.
- It's nice to see you so happy.
- Seni böyle mutlu görmek çok güzel.
- Nice wheels.
- Güzel tekerlekler.
- You have a nice house.
- Güzel bir evin var.
- He gave me a nice Christmas present.
- Bana güzel bir Noel hediyesi verdi.
- She has a nice ass.
- Güzel bir kıçı var.
- Those are nice shoes.
- Onlar güzel ayakkabılar.
- These flowers have a really nice fragrance.
- Bu çiçeklerin gerçekten güzel bir kokusu var.
- It's been a nice change.
- Güzel bir değişiklik oldu.
- That was nice.
- Bu güzeldi.
- That's a nice T-shirt.
- O, güzel bir T-shirt.
- The shirt that I've just bought is very nice.
- Az önce aldığım gömlek çok güzel.
- Tom bought Mary a nice present.
- Tom, Mary'ye güzel bir hediye aldı.
- You've chosen a nice color paint for your room.
- Odan için güzel bir boya rengi seçmişsin.
- Tom and Mary live in a very nice house.
- Tom ve Mary çok güzel bir evde yaşıyor.
- Tom is a nice guy with a big heart.
- Tom büyük bir kalbi olan güzel bir adam.
- The table in that room is very nice.
- Şu odadaki masa çok güzel.
- Tom bought a nice house on Park Street.
- Tom Park Street'te güzel bir ev aldı.
- Sami drove nice cars.
- Sami güzel arabalar kullanırdı.
- Compared to tigers, bears are nice animals.
- Kaplanlarla karşılaştırıldığında, ayılar güzel hayvanlardır.
- He sometimes says nice things.
- O bazen güzel şeyler söyler.
- Tom has a nicer house than I do.
- Tom'un benim sahip olduğumdan daha güzel bir evi var.
- Let's buy something nice for Tom.
- Tom'a güzel bir şey alalım.
- Wouldn't it be nice if they did that?
- Bunu yapsalar güzel olmaz mıydı?
- There is a nice park in the center of the town.
- Kasabanın merkezinde güzel bir park var.
- Did you have a nice run?
- Güzel bir koşu yaptın mı?
- He sometimes says nice things.
- Bazen güzel şeyler söylüyor.
- Mary seems like a nice girl.
- Mary güzel bir kız gibi görünüyor.
- My father's car is very nice.
- Babamın arabası çok güzel.
- That's sort of nice.
- O biraz güzel.
- I met nice people.
- Ben güzel insanlarla tanıştım.
- Mary wants the nice picture of a penguin from Tom's profile.
- Mary, Tom'un profilindeki güzel penguen resmini istiyor.
- There are plenty of nice girls out there.
- Dışarıda bir sürü güzel kız var.
- You have nice legs.
- Senin güzel bacakların var.
- I could never afford a house as nice as that.
- Asla bu kadar güzel bir ev alamazdım.
- I want to get Tom something nice for his birthday.
- Tom'a doğum günü için güzel bir şey almak istiyorum.
- It was nice talking to you.
- Seninle konuşmak güzeldi.
- During the day it's very nice, but the nights are chilly.
- Gündüzleri çok güzel ama geceleri serin oluyor.
- It's a nice break.
- Güzel bir mola.
- It's so nice to see you again.
- Seni tekrar görmek çok güzel.
- That'd be nice.
- O, güzel olurdu.
- Mike has a nice racket.
- Mike'ın güzel bir raketi var.
- It would be nice if I could travel to Japan.
- Ben Japonya'ya seyahat edebilsem güzel olurdu.
- The water's really nice.
- Su gerçekten güzel.
- Susie has a nice smile.
- Susie'nin güzel bir gülümsemesi var.
- I think it's very nice.
- Bence çok güzel.
- We went to a nice restaurant.
- Güzel bir restorana gittik.
- It would be nice to have a party.
- Bir parti vermek güzel olurdu.
- How nice to see you again, Tom.
- Seni tekrar görmek ne güzel, Tom.
- The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.
- Have a nice life.
- Güzel bir yaşam dilerim.
- Tom's house was very nice.
- Tom'un evi çok güzeldi.
- That's a nice shade of blue.
- O, mavinin güzel bir tonu.
- That's the nicest thing anyone's ever done for me.
- Bu birinin şimdiye kadar benim için yaptığı en güzel şey.
- We have a nice house.
- Güzel bir evimiz var.
- I got something nice for you.
- Senin için güzel bir şeyim var.
- Thanks to the nice weather, we were able to harvest all of the crops in a day.
- Güzel hava sayesinde, tüm ürünleri bir gün içinde hasat edebildik.
- It would be nice to go when is sunny.
- Hava güneşli olduğunda gitmek güzel olurdu.
- She has a nice body.
- Güzel bir vücudu var.
- It's nice to have someone to talk to.
- Konuşacak birine sahip olmak güzel.
Show More (1065)
|
2 |
nice |
iyi |
adj. |
|
- It would be nice if the Commission's public statements gave more evidence of this very balance.
- Komisyon'un kamuoyuna yaptığı açıklamaların bu dengeye ilişkin daha fazla kanıt sunması iyi olurdu.
- It would be nice if this could happen more often.
- Bu daha sık gerçekleşebilseydi iyi olurdu.
- One major European newspaper has talked in terms of a terribly nice European family, and that is what Europe is like.
- Büyük bir Avrupa gazetesi son derece iyi bir Avrupalı aileden bahsetti ve Avrupa işte böyle bir yer.
- Mr Fatuzzo is not alone here, which is nice for him.
- Bay Fatuzzo burada yalnız değil, bu da onun için iyi bir şey.
- It would be nice if they were in more user-friendly form, for example, on CD-ROM, but there is progress.
- Daha kullanıcı dostu bir formda, örneğin CD-ROM'da olmaları iyi olurdu ancak ilerleme var.
- It would be nice if the Commission's public statements gave more evidence of this very balance.
- Komisyon'un kamuoyuna yaptığı açıklamaların bu dengeye dair daha fazla kanıt sunması iyi olurdu.
- It would be nice if we could reduce this percentage in future.
- Gelecekte bu oranı azaltabilirsek iyi olur.
- It would be nice if you were to back up the words in this report with actions in others.
- Bu rapordaki sözleri diğer raporlardaki eylemlerle desteklemeniz iyi olurdu.
- A warmer climate would be nice.
- Daha sıcak bir ortam iyi olurdu.
- Tom is a nice guy, except that he talks too much.
- Tom çok konuşması dışında iyi bir adam.
- They were just two nice people who had fallen temporarily under his spell.
- Onun büyüsüne geçici olarak kapılmış iki iyi insandılar sadece.
- He's not nice enough to want to be his wife.
- Karısı olmayı isteyecek kadar iyi biri değil.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi adam, arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- Look, man, you-you seem like a nice enough guy.
- Bak dostum, sen yeterince iyi birine benziyorsun.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki iyi bir komşu onu çöp kanalından aşağıya itmiştir.
- Although a temple would be nice.
- Yine de bir tapınak iyi olurdu.
- Physical materials are nice, but frozen; they're dead.
- Fiziksel materyaller iyi ancak donmuş durumdalar, ölmüşler.
- First, though, some coffee would be nice.
- Ama öncesinde biraz kahve iyi giderdi.
- Two nice folks don't must make a superb couple.
- İki iyi insan harika bir ikili de olmak zorunda değil.
- It would be nice not to want to kill you all the time.
- Sizi her zaman öldürmek istemeseler iyi olurdu.
- A warmer climate would be nice.
- Daha sıcak bir ortam olsa iyi olurdu.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrıldığınızda herkesin ne kadar iyi olduğunu görün.
- A beautiful, uncompromising, hard and nice nurse of men.
- Yakışıklı, inatçı, sert ve iyi kalpli bir erkek hemşire.
- And your dad seems like a nice guy.
- Ve baban iyi bir adama benziyor.
- Tom is a nice guy, except that he talks too much.
- Tom çok fazla konuşması dışında iyi bir adamdır.
- Look, man, you-you seem like a nice enough guy.
- Bak dostum, sen yeterince iyi bir adama benziyorsun.
- He's a nice guy with too many friends.
- Çok fazla arkadaşı olan iyi bir adam.
- You always seemed like a nice lady behind the crazy and the hate.
- Çılgınlığının ve nefretinin ardında hep iyi bir kadın gibi görünüyordun.
- That's all I think about, how nice you are to me.
- Tek düşündüğüm bu, bana karşı ne kadar iyi olduğun.
- Pretty nice for a guy you've blown off twice.
- İki kez yüzüstü bıraktığın bir adama göre oldukça iyi.
- Playing two games at the same time seems a nice idea.
- Aynı anda iki oyun oynamak iyi bir fikir gibi görünüyor.
- You'll regret if your mom dies, so be nice.
- Annen ölürse pişman olursun, o yüzden ona iyi davran.
- First, though, some coffee would be nice.
- Ama önce biraz kahve iyi olurdu.
- I'm just saying, a little appreciation would be nice.
- Sadece biraz takdir iyi olurdu diyorum.
- Pretty soon he'll have a nice family.
- Çok yakında iyi bir ailesi olacak.
- Lorraine was asking if you'd heard from that nice friend of yours.
- Lorraine o iyi arkadaşından haber alıp almadığını soruyordu.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrılınca herkesin ne kadar iyi olduğunu görüyorsun.
- Bob is always accusing me of being too too nice.
- Bob beni her zaman gereğinden fazla iyi olmakla suçluyor.
- And we probably weren't so nice either.
- Ve muhtemelen biz de o kadar iyi değildik.
- All of your friends show up and are having a nice time.
- Tüm arkadaşlarınız geliyor ve iyi vakit geçiriyorlar.
- Although a little lidocaine would be nice.
- Biraz lidokain de iyi olurdu.
- She's nice, a small-town kid, like me.
- O iyi biri, benim gibi küçük bir kasaba çocuğu.
- Not a nice way to get a shower.
- Duş almak için iyi bir yol değil.
- An update would've been nice.
- Bir güncelleme olsa iyi olurdu.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi kalpli adam arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- And, yes, relish would be nice.
- Ve evet, çeşni iyi olurdu.
- A little torture, and you'll see how nice they are.
- Biraz işkence edersen ne kadar iyi olduklarını görürsün.
- I mean, some response would be nice.
- Yani, biraz karşılık iyi olurdu.
- He's not nice enough to want to be his wife.
- Onun karısı olmak isteyecek kadar iyi biri değil.
- That would be nice, too.
- Bu da iyi olurdu.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bu iyi kalpli adama bunu söylemek büyük cesaret isterdi.
- A glass of water would be nice, just out of the faucet.
- Musluktan bir bardak su iyi olurdu.
- A glass of water would be nice, just out of the faucet.
- Musluktan akan bir bardak su iyi olurdu.
- That's all I think about, how nice you are to me.
- Tek düşündüğüm bu, bana ne kadar iyi davrandığın.
- It's really hard because I'm a nice person.
- Gerçekten zor oluyor çünkü ben iyi bir insanım.
- Although a little lidocaine would be nice.
- Gerçi biraz lidokain iyi olurdu.
- My job's to recover the sculpture, not play nice.
- Benim işim heykeli geri almak, millete iyi davranmak değil.
- I just saved your life, a thanks would be nice.
- Az önce hayatını kurtardım, bir teşekkür iyi olurdu.
- They offered a nice prize for a pair of young ones.
- Genç olanlardan bir çifti için iyi bir ödül teklif etmişlerdi.
- A little help would be nice.
- Biraz yardım iyi olurdu.
- Two nice folks don't must make a superb couple.
- İki harika insan iyi bir çift olmak zorunda değil.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babanız, adını unuttum şimdi neydi, gerçekten iyi adam.
- I swear I just saw a nice, scared mom.
- Yemin ederim az önce iyi ve korkmuş bir anne gördüm.
- You have a nice history of keeping stuff from me.
- Benden bir şeyler saklama konusunda iyi bir geçmişin var.
- I'm just saying, a little appreciation would be nice.
- Sadece şunu söylüyorum, biraz takdir iyi olurdu.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, adam gerçekten iyi biriydi.
- He's such a nice guy and I hope the best for him.
- O çok iyi bir adam ve umarım onun için en iyisi olur.
- They were just two nice people who had fallen temporarily under his spell.
- Onlar sadece geçici olarak onun büyüsüne kapılmış iki iyi insandı.
- I just saved your life, a thanks would be nice.
- Az önce hayatını kurtardım, bir teşekkür etsem iyi olurdu.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamen gereksizdi, gerçekten çok iyi biriydi.
- I come here three times a week and she's always nice.
- Buraya haftada üç kez gelirim ve o her zaman iyidir.
- A little reassurance might be nice, you know.
- Biraz güvence iyi olabilir, biliyorsun.
- Inside though, it was very obviously a nice cheap hotel.
- İçerisi ise açık bir şekilde iyi ve ucuz bir oteldi.
- I think Tom is a nice guy.
- Bence Tom iyi bir adam.
- I'm a nice guy.
- Ben iyi bir adamım.
- Tom is always so nice to me.
- Tom bana hep çok iyi davranır.
- I'll never forget how nice Tom was to me when I first moved to Boston.
- Boston'a ilk taşındığımda Tom'un bana ne kadar iyi davrandığını asla unutmayacağım.
- Tom was nice, but Mary wasn't.
- Tom iyiydi; ama Mary değildi.
- Recently he's become a really nice person.
- Son zamanlarda o gerçekten iyi bir kişi oldu.
- You're a nice person.
- İyi bir insansın.
- Tom isn't very nice to me.
- Tom bana karşı pek iyi değil.
- Tom certainly was a nice guy.
- Tom kesinlikle iyi bir adamdı.
- I met a nice young man.
- İyi bir genç adamla tanıştım.
- That dress looks really nice on you.
- O elbise sana iyi yakışıyor.
- Tom isn't very nice to Mary.
- Tom, Mary'ye pek iyi davranmıyor.
- He treats me very nice.
- Bana çok iyi davranır.
- It would've been nice if Tom had been here.
- Tom burada olsaydı iyi olurdu.
- He really is a nice guy.
- O gerçekten iyi bir adam.
- Tom was a nice boy.
- Tom iyi bir çocuktu.
- All our neighbors are very nice.
- Tüm komşularımız çok iyiler.
- It is easy to find a nice woman but difficult to keep her nice.
- İyi bir kadın bulmak kolaydır ama onu iyi tutmak zordur.
- Tom has a nice personality.
- Tom iyi bir kişiliğe sahip.
- We've met some nice people.
- Bazı iyi insanlarla tanıştık.
- Tom has done a nice job.
- Tom iyi iş çıkardı.
- Tom's very nice.
- Tom çok iyi biri.
- Tom seemed to be nice enough.
- Tom yeterince iyi birine benziyordu.
- Tom is such a nice person.
- Tom çok iyi bir insan.
- Why is he being so nice to me?
- Neden bana bu kadar iyi davranıyor?
- I thought Tom did a nice job.
- Tom'un iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum.
- The innkeeper is very nice.
- Hancı çok iyi biri.
- Sami was really nice.
- Sami gerçekten iyiydi.
- You do a nice job.
- İyi bir iş çıkarıyorsunuz.
- He is a very nice student.
- O çok iyi bir öğrenci.
- Have a nice day, Tom.
- İyi günler, Tom.
- Tom seemed pretty nice.
- Tom oldukça iyi görünüyordu.
- I can tell you're a nice guy.
- İyi bir adam olduğunu söyleyebilirim.
- You are very nice.
- Çok iyisin.
- You found yourself a nice guy.
- Kendine iyi bir adam bulmuşsun.
- Tom is very nice.
- Tom çok iyidir.
- Even if he's very nice, I don't really trust him.
- Çok iyi biri olsa da ona güvenmiyorum.
- My parents wanted me to marry a nice guy like Tom, but I was in love with John.
- Ailem Tom gibi iyi bir adamla evlenmemi istiyordu ama ben John'a aşıktım.
- Tom is doing a nice job.
- Tom iyi iş çıkarıyor.
- Stop being so nice to me.
- Bana bu kadar iyi davranmayı bırak.
- Tom isn't a nice guy.
- Tom iyi bir adam değil.
- It would be nice if we could get some new playground equipment.
- Yeni oyun parkı ekipmanları alabilseydik iyi olurdu.
- No matter what you say, I don't think Tom is a nice guy.
- Ne derseniz deyin, Tom'un iyi biri olduğunu sanmıyorum.
- He's not a very nice guy.
- O çok iyi biri değil.
- Tom was real nice to me.
- Tom bana karşı çok iyiydi.
- You do a nice job.
- İyi iş çıkarıyorsun.
- Tom has a nice income.
- Tom'un iyi bir geliri var.
- The guys in my department are too nice.
- Benim bölümümdeki çocuklar çok iyi.
- Tom has done a nice job.
- Tom iyi bir iş çıkardı.
- Tom is very nice to everybody.
- Tom herkese çok iyi davranıyor.
- You seem like a nice guy.
- Sen iyi bir adam gibi görünüyorsun.
- I thought Tom was a nice guy.
- Tom'un iyi bir adam olduğunu düşünmüştüm.
- Have a nice flight.
- İyi uçuşlar.
- Tom is nicer than Mary.
- Tom, Mary'den daha iyi biri.
- You seem like a nice girl.
- İyi bir kıza benziyorsun.
- He's been so nice to me.
- Bana çok iyi davranıyor.
- Curtains would be nice.
- Perdeler iyi olurdu.
- How did a nice guy like you get in a mess like this?
- Senin gibi iyi bir adam nasıl böyle bir belaya bulaştı?
- I'm a lot nicer than Tom.
- Ben Tom'dan çok daha iyiyim.
- You're the only one here who thinks Tom is a nice guy, aren't you?
- Burada Tom'un iyi bir adam olduğunu düşünen tek kişi sensin, değil mi?
- Tom is a nice boy.
- Tom iyi bir çocuk.
- Nice timing.
- İyi zamanlama.
- He is a nice man, except that he talks too much.
- Çok fazla konuşmasının dışında, iyi bir adam.
- Is Tom really a nice guy?
- Tom gerçekten iyi bir adam mı?
- You're a nice kid.
- Sen iyi bir çocuksun.
- Tom is very nice to everyone.
- Tom herkese çok iyi davranıyor.
- Tom is always nice.
- Tom her zaman iyidir.
- Did you have a nice weekend?
- İyi bir hafta sonu geçirdin mi?
- Mary seems like a nice girl.
- Mary iyi bir kıza benziyor.
- Tom seems very nice.
- Tom çok iyi birine benziyor.
- They're nice people.
- Onlar iyi insanlar.
- Tom said Mary was a nice person.
- Tom, Mary'nin iyi bir insan olduğunu söyledi.
- That old guy is really nice.
- Şu yaşlı adam gerçekten iyi biri.
- Have a nice swim.
- İyi yüzmeler.
- Tom seemed to be a nice guy.
- Tom iyi birine benziyordu.
- Tom seems to be a nice fellow.
- Tom iyi birine benziyor.
- Mary is really a nice girl.
- Mary gerçekten iyi bir kız.
- There's a nice Thai restaurant near here.
- Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
- Her boyfriend's a nice lad.
- Erkek arkadaşı iyi bir delikanlı.
- You seem like a nice guy.
- İyi birine benziyorsun.
- I thought I was being nice.
- İyi davrandığımı sanıyordum.
- That would be nice.
- Bu iyi olurdu.
- Tom has actually been really nice.
- Tom gerçekten çok iyi davrandı.
- The boy is nice.
- Çocuk iyi biri.
- Tom isn't very nice.
- Tom pek iyi biri değil.
- Tom's not a nice guy.
- Tom iyi bir adam değil.
- He will be very nice.
- Çok iyi olacak.
- I think Tom and Mary would make a nice couple.
- Bence Tom ve Mary iyi bir çift olurlar.
- My boss is very nice.
- Patronum çok iyidir.
- Tom isn't being very nice, is he?
- Tom çok iyi davranmıyor, değil mi?
- It would've been nice if Tom had listened to what I said more carefully.
- Tom söylediklerimi daha dikkatli dinleseydi iyi olurdu.
- A quiet place to sit and rest would be nice.
- Oturup dinlenmek için sessiz bir yer iyi olurdu.
- It would've been nice if Tom had told us he'd be late.
- Tom bize geç kalacağını söyleseydi iyi olurdu.
- He will be very nice.
- O çok iyi olacak.
- People here are really nice.
- Buradaki insanlar gerçekten çok iyi.
- He became a nice young man.
- İyi bir genç adam oldu.
- Tom is such a nice guy.
- Tom çok iyi bir adam.
- Tom seemed nice.
- Tom iyi görünüyordu.
- Tom is a very nice man.
- Tom çok iyi bir adam.
- Tom has been very nice to us.
- Tom bize çok iyi davrandı.
- Tom did a very nice job.
- Tom çok iyi bir iş çıkardı.
- Tom isn't nice.
- Tom iyi biri değildir.
- Why are you always so nice to everyone?
- Neden herkese karşı hep bu kadar iyisin?
- Tom isn't as nice as Mary.
- Tom, Mary kadar iyi değil.
- Tom seems so nice.
- Tom çok iyi görünüyor.
- Tom is a really nice kid.
- Tom gerçekten iyi bir çocuk.
- How come you're so nice to me?
- Nasıl oluyor da bana karşı bu kadar iyisin?
- Tom is nice.
- Tom iyi biri.
- All our neighbors are very nice.
- Bütün komşularımız çok iyi.
- Why are you always so nice to me?
- Neden bana karşı hep bu kadar iyisiniz?
- No matter what you say, I don't think Tom is a nice guy.
- Ne söylersen söyle, Tom'un iyi bir adam olduğunu sanmıyorum.
- Sami's wife was the nicest lady ever.
- Sami'nin karısı gelmiş geçmiş en iyi kadındı.
- I am not a nice man.
- Ben iyi bir adam değilim.
- Bob is a nice person.
- Bob iyi bir insan.
- People can't stop talking about how nice a couple Tom and Mary are.
- İnsanlar Tom ve Mary'nin ne kadar iyi bir çift olduğunu konuşmadan duramıyor.
- I am not a nice man.
- Ben iyi bir insan değilim.
- Tom was a nice man.
- Tom iyi bir adamdı.
- Everybody says he's a nice person.
- Herkes onun iyi bir insan olduğunu söylüyor.
- Most of my traveling companions were nice.
- Seyahat arkadaşlarımın çoğu iyiydi.
- Why are you being so nice to me?
- Neden bana bu kadar iyi davranıyorsun?
- They were so nice to Tom.
- Tom'a çok iyi davrandılar.
- Tom seemed like a very nice guy.
- Tom çok iyi bir adama benziyordu.
- Tom didn't seem very nice.
- Tom pek iyi görünmüyordu.
- In general, Susie is a nice student.
- Genel olarak Susie iyi bir öğrencidir.
- Tom seemed like a nice guy at first.
- Tom ilk başta iyi birine benziyordu.
- Tom is a genuinely nice guy.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- That feels very nice.
- Çok iyi hissettiriyor.
- Tom is much nicer than Mary, isn't he?
- Tom, Mary'den çok daha iyi, değil mi?
- I always knew you were a nice guy.
- İyi biri olduğunu hep biliyordum.
- It would be nice if you could help.
- Yardım edebilirsen iyi olur.
- Tom really did a nice job.
- Tom gerçekten iyi iş çıkardı.
- Tom landed himself a really nice job.
- Tom kendine gerçekten iyi bir iş buldu.
- You got yourself a nice guy.
- Kendine iyi bir adam buldun.
- Tom is one of the nicest guys I've ever met.
- Tom tanıdığım en iyi adamlardan biri.
- Tom is a nice person, isn't he?
- Tom iyi bir insan, değil mi?
- You're nice guys.
- İyi çocuklarsınız.
- He met a nice young man.
- İyi bir genç adamla tanıştı.
- Tom is a nice man.
- Tom iyi bir adam.
- It would've been nice if you'd gotten here earlier.
- Buraya daha erken gelseydin iyi olurdu.
- She sounds like a nice person.
- O iyi birine benziyor.
- It would be nice if there were more money.
- Daha fazla para olsaydı iyi olurdu.
- Winning is always nice.
- Kazanmak her zaman iyidir.
- Your friend Tom seems like a nice guy.
- Arkadaşın Tom iyi birine benziyor.
- He seems really nice.
- Gerçekten iyi birine benziyor.
- Your father seems very nice.
- Baban çok iyi birine benziyor.
- My father is very nice.
- Babam çok iyi biri.
- I think you are a really nice person.
- Bence sen gerçekten iyi bir insansın.
- Almost all of my neighbors are nice.
- Komşularımın neredeyse hepsi iyi insanlar.
- Bob is such a nice person that everybody likes him.
- Bob o kadar iyi bir insan ki herkes onu seviyor.
- I thought I was being nice.
- İyi davrandığımı sandım.
- Tom was nice.
- Tom iyiydi.
- I only met Tom once, but he seemed like a nice guy.
- Tom'la sadece bir kez tanıştım, ama iyi birine benziyordu.
- I wish my children were as nice as yours.
- Keşke benim çocuklarım da seninkiler kadar iyi olsaydı.
- If it were not for his idleness, he would be a nice fellow.
- Eğer tembelliği olmasaydı, iyi bir adam olurdu.
- Is he nice to her?
- Ona iyi davranıyor mu?
- They were nice.
- İyiydiler.
- Nice work, Jim.
- İyi iş, Jim.
- That dress looks really nice on you.
- Bu elbise sende çok iyi duruyor.
- Your father is a very nice person.
- Baban çok iyi bir insan.
- I met a lot of nice people.
- Bir sürü iyi insanla tanıştım.
- Tom wasn't a very nice man.
- Tom çok iyi bir adam değildi.
- She sounds like a nice person.
- İyi birine benziyor.
- Some people are nice, and some are mean.
- Bazı insanlar iyi, bazıları da kötüdür.
- They're nice kids.
- İyi çocuklar.
- You're a nice boy.
- Sen iyi bir çocuksun.
- Tom is basically a nice man.
- Tom aslında iyi bir adam.
- You make a nice couple.
- İyi bir çift oldunuz.
- Tom is actually a really nice guy.
- Tom aslında gerçekten iyi bir adam.
- I wonder why Tom has been so nice to me recently.
- Tom'un son zamanlarda bana neden bu kadar iyi davrandığını merak ediyorum.
- A little warning would've been nice.
- Küçük bir uyarı iyi olurdu.
- It would be nice if you could make me something to eat.
- Bana yiyecek bir şeyler hazırlarsan iyi olur.
- You're a really nice kid.
- Sen gerçekten iyi bir çocuksun.
- Have a nice time.
- İyi vakit geçirin.
- That'd be nice.
- Bu iyi olurdu.
- Our Japanese teacher is very nice to us.
- Japonca öğretmenimiz bize çok iyi davranıyor.
- People are very nice here.
- Burada insanlar çok iyi.
- Tom is always very nice to me.
- Tom bana karşı her zaman çok iyi davranır.
- Tom is very nice to everyone.
- Tom herkese çok iyi davranır.
- It would be nice if you helped me a little.
- Bana biraz yardım etsen iyi olur.
- Tommy is a nice man.
- Tommy, iyi bir adam.
- Another blanket would be nice.
- Bir battaniye daha, iyi olurdu.
- Tom sounds like a nice person.
- Tom iyi bir insana benziyor.
- Tom is nice, isn't he?
- Tom iyi biri, değil mi?
- My boss is very nice.
- Patronum çok iyi biri.
- He's always nice to everyone.
- O her zaman herkese iyi davranır.
- Tom has been so nice to me.
- Tom bana karşı çok iyiydi.
- Have a nice day.
- İyi günler dilerim.
- I'm having a nice time.
- İyi vakit geçiriyorum.
- Have a nice trip!
- İyi yolculuklar.
- Tom is very nice to everybody.
- Tom herkese çok iyi davranır.
- Tom isn't a very nice man.
- Tom çok iyi bir adam değil.
- The men I meet are all very nice.
- Tanıştığım erkeklerin hepsi çok iyi.
- They've been very nice to me.
- Bana çok iyi davrandılar.
- You're a nice guy.
- Sen iyi bir adamsın.
- Nice guys finish last.
- İyi adamlar en son bitirir.
- I wish I had a cushy office job with a nice salary.
- Keşke maaşı iyi, rahat bir masabaşı işim olsaydı.
- Tom is so nice.
- Tom çok iyi.
- I used to think you were a nice guy.
- Eskiden senin iyi biri olduğunu düşünürdüm.
- Tom did a nice job today.
- Tom bugün iyi iş çıkardı.
- Tom seemed like a real nice boy.
- Tom gerçekten iyi bir çocuğa benziyordu.
- Tom looks nice.
- Tom iyi görünüyor.
- It would be nice if you helped me a little.
- Bana biraz yardım edersen iyi olur.
- Tom isn't a nice person.
- Tom iyi bir insan değil.
- Compared to tigers, bears are nice animals.
- Kaplanlara kıyasla ayılar iyi hayvanlardır.
- Daddy told me where it would be nice to go.
- Babam bana nereye gitmemin iyi olacağını söyledi.
- Turkey is nice, as long as you keep your mouth shut.
- Çeneni kapalı tuttuğun sürece Türkiye iyidir.
- I want you to be real nice to Tom.
- Tom'a çok iyi davranmanı istiyorum.
- Another blanket would be nice.
- Bir battaniye daha iyi olurdu.
- He seems to be a nice guy.
- İyi bir adam gibi görünüyor.
- Some people are nicer than others.
- Bazı insanlar diğerlerinden daha iyidir.
- Tom turned out to be a really nice guy.
- Tom'un gerçekten iyi bir adam olduğu ortaya çıktı.
- She is a really nice person.
- O gerçekten iyi bir insan.
- Tom wasn't a nice person.
- Tom iyi bir insan değildi.
- People in Minnesota are nice.
- Minnesota'daki insanlar iyidir.
- He seems to be a nice fellow.
- İyi birine benziyor.
- It'd be nice if tomorrow never came.
- Yarın hiç gelmese iyi olurdu.
- I think Tom is a really nice kid.
- Bence Tom gerçekten iyi bir çocuk.
- Tom was a nice guy.
- Tom iyi bir adamdı.
- I met nice people.
- İyi insanlarla tanıştım.
- He has a nice income.
- O iyi bir gelire sahip.
- It would've been nice if you'd helped me a little.
- Bana biraz yardım etseydin iyi olurdu.
- You are all very nice people.
- Hepiniz çok iyi insanlarsınız.
- I'm actually a nice guy.
- Aslında iyi bir adamım.
- You got yourself a nice guy.
- Kendine iyi bir adam bulmuşsun.
- Tom is really awfully nice.
- Tom gerçekten çok iyi.
- Tom is very nice to me.
- Tom bana çok iyi davranıyor.
- He is a nice person.
- O iyi bir insan.
- Tom told us about how nice you were to Mary.
- Tom bize Mary'ye ne kadar iyi davrandığını anlattı.
- He's one of the nicest people I know.
- O tanıdığım en iyi insanlardan biri.
- He seemed like a nice guy at first.
- O önce iyi bir adam gibi görünüyordu.
- Tom was a nice kid.
- Tom iyi bir çocuktu.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz bu kadar iyi bir adamı neden terk ettiğini merak ettik.
- He seemed like a nice guy at first.
- Başta iyi birine benziyordu.
- I met some nice people in Boston.
- Boston'da iyi insanlarla tanıştım.
- Mary is a nice girl, except that she talks too much.
- Mary çok konuşması dışında iyi bir kız.
- Tom seems really nice.
- Tom gerçekten iyi birine benziyor.
- Tom seemed to be a really nice guy.
- Tom gerçekten iyi bir adama benziyordu.
- He got a nice job recently.
- Son zamanlarda iyi bir iş buldu.
- She is really a nice girl.
- O gerçekten iyi bir kız.
- It would be nice if you could make me something to eat.
- Bana yiyecek bir şey yapabilsen iyi olur.
- Do you think it will be nice out tomorrow?
- Yarın havanın iyi olacağını düşünüyor musun?
- Tom has done a very nice job.
- Tom çok iyi bir iş çıkardı.
- Tom did a nice job.
- Tom iyi iş çıkardı.
- He is a nice person, to be sure, but not very clever.
- Şüphesiz iyi biri ama çok zeki değil.
- Sami was the nicest man ever.
- Sami gelmiş geçmiş en iyi adamdı.
- I like both Tom and Mary, but I think Tom is nicer.
- Hem Tom'u hem de Mary'yi severim ama bence Tom daha iyi.
- Coffee would be nice.
- Kahve iyi olurdu.
- Have a nice vacation.
- İyi tatiller.
- A nice boy talked to Kate.
- İyi bir çocuk Kate ile konuştu.
- What a nice man!
- Ne iyi bir adam!
- Wouldn't it be nice if Tom did that?
- Tom bunu yapsa iyi olmaz mıydı?
- Tom sounds like a nice guy.
- Tom iyi birine benziyor.
- He has a nice income.
- İyi bir geliri var.
- You're the only one here who thinks Tom is a nice guy.
- Burada Tom'un iyi bir adam olduğunu düşünen tek kişi sensin.
- Paul is such a nice guy that everyone immediately likes him.
- Paul o kadar iyi bir adam ki herkes onu hemen seviyor.
- I wish I had a cushy office job with a nice salary.
- Keşke iyi maaşlı, rahat bir ofis işim olsaydı.
- You said your boss was a nice guy.
- Patronunun iyi biri olduğunu söylemiştin.
- I thought a swim might be nice.
- Yüzmenin iyi gelebileceğini düşündüm.
- Tom was surprisingly nice.
- Tom şaşırtıcı derecede iyiydi.
- Why are you so nice to me?
- Neden bana karşı bu kadar iyisin?
- I'm not that nice a guy.
- O kadar iyi bir adam değilim.
- They have been very nice to me.
- Bana çok iyi davrandılar.
- Tom is a really nice guy.
- Tom gerçekten iyi bir adamdır.
- Why are you only nice to me?
- Neden sadece bana iyi davranıyorsun?
- It appears that she had a nice time at the party.
- Görünüşe göre partide iyi vakit geçirmiş.
- I thought Tom did a nice job.
- Bence Tom iyi iş çıkardı.
- Tom is a very nice person.
- Tom çok iyi bir insandır.
- He's not a nice guy.
- Pek iyi bir adam değil.
- The picture looks nicer from a distance.
- Resim uzaktan daha iyi görünür.
- We all wondered why she had dumped such a nice man.
- Hepimiz onun böyle iyi bir adamı niye terk ettiğini merak ettik.
- It would be nice if you could get here a little early.
- Buraya biraz erken gelebilirseniz iyi olurdu.
- I'm not the only one here who thinks Tom isn't a nice guy.
- Tom'un iyi bir adam olmadığını düşünen tek kişi ben değilim.
- Tom wasn't a nice man.
- Tom iyi bir adam değildi.
- You seem like a nice guy.
- İyi biri gibi duruyorsun.
- She's a really nice girl.
- O gerçekten iyi bir kız.
- You're a nice girl.
- Sen iyi bir kızsın.
- Tom is ugly, but he's really nice.
- Tom çirkin ama gerçekten iyi biri.
- You used to be such a nice guy.
- Eskiden çok iyi bir adamdın.
- Tom seems to be a nice guy.
- Tom iyi birine benziyor.
- You've been so nice to me.
- Bana karşı çok iyiydin.
- You're a really nice guy.
- Sen gerçekten iyi bir çocuksun.
- Is Tom a nice guy?
- Tom iyi bir adam mı?
- My friends are all really nice.
- Arkadaşlarımın hepsi gerçekten çok iyi.
- Tom is having a nice time in Boston.
- Tom Boston'da iyi vakit geçiriyor.
- You're all very nice people.
- Hepiniz çok iyi insanlarsınız.
- Tom isn't a very nice guy.
- Tom pek iyi bir adam değil.
- He's not a nice guy.
- O iyi biri değil.
- It would be nice if Tom didn't keep making unnecessary remarks.
- Tom gereksiz yorumlar yapmayı sürdürmeseydi iyiydi.
- Tom isn't as nice as he used to be.
- Tom eskisi kadar iyi biri değil.
- Tom is such a nice boy.
- Tom çok iyi bir çocuk.
- Since Mary is a very nice girl, she's loved by everyone.
- Mary çok iyi bir kız olduğu için herkes tarafından seviliyor.
- It's rare to meet nice people like you.
- Senin gibi iyi insanlarla karşılaşmak nadirdir.
- Have a nice Thanksgiving!
- İyi Şükran Günleri!
- You seem like a nice guy.
- İyi bir adama benziyorsun.
- Why are you always so nice to everybody?
- Neden herkese karşı hep bu kadar iyisin?
- Tom seemed like a very nice guy.
- Tom gayet iyi bir adama benziyordu.
- Tom is one of nicest guys I know.
- Tom tanıdığım en iyi adamlardan biri.
- I'm not a nice person.
- Ben iyi bir insan değilim.
- He's not a very nice guy.
- Pek iyi bir adam değil.
- It was really nice of you to stop by.
- Ne iyi ettin de geçerken uğradın.
- Tom is a nice kid, isn't he?
- Tom iyi bir çocuk, değil mi?
- Thanks for being so nice to Tom.
- Tom'a bu kadar iyi davrandığın için teşekkürler.
- You're nice to everyone.
- Herkese iyi davranıyorsun.
- The guys in my department are very nice.
- Benim bölümümdekiler çok iyi.
- You're the only one here who thinks Tom is a nice guy.
- Burada Tom'un iyi bir adam olduğunu düşünen tek kişisin.
- Tom said Mary is a nice person.
- Tom, Mary'nin iyi bir insan olduğunu söyledi.
- Tom is a very nice guy.
- Tom çok iyi bir adam.
- You look nice.
- İyi görünüyorsun.
- You're not a very nice person.
- Pek iyi bir insan değilsin.
- Tom seemed like a real nice boy.
- Tom gerçekten iyi bir çocuk gibi görünüyordu.
- Tom seemed nice enough.
- Tom yeterince iyi görünüyordu.
- Have a nice trip.
- İyi yolculuklar.
- Tom has been nice to us.
- Tom bize karşı iyiydi.
- Tom has a nice personality.
- Tom'un iyi bir kişiliği vardır.
- My neighbor is nice.
- Komşum iyi biri.
- It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
- Tom seemed like a nice boy.
- Tom iyi bir çocuğa benziyordu.
- Tom's a nice boy.
- Tom iyi bir çocuk.
- He is a nice man, except that he talks too much.
- Çok konuşması dışında iyi bir adam.
- My neighbors are very nice people.
- Komşularım çok iyi insanlardır.
- You weren't very nice.
- Pek iyi biri değildin.
- Tom is nicer than you.
- Tom senden daha iyi.
- I'll be nice.
- İyi olacağım.
- What a nice guy!
- Ne iyi bir adam!
- What a nice friend you are!
- Sen ne iyi bir arkadaşsın!
- Tom did a nice job there.
- Tom orada iyi iş çıkardı.
- It'd be nice if we had curry for dinner tonight.
- Bu akşam yemekte köri yesek iyi olur.
- Recently he's become a really nice person.
- Son zamanlarda gerçekten iyi bir insan oldu.
- They're nice guys.
- Onlar iyi çocuklar.
- You're too nice.
- Çok iyisin.
- I met a lot of nice people in Boston.
- Boston'da bir sürü iyi insanla tanıştım.
- Tom is a really nice man.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- Have a nice holiday.
- İyi tatiller.
- Tom doesn't seem to be very nice.
- Tom pek iyi görünmüyor.
- Tom is a nice kid.
- Tom iyi bir çocuk.
- Tom is a nice guy, isn't he?
- Tom iyi bir adam, değil mi?
- Tom has been nice to everybody.
- Tom herkese karşı iyiydi.
- I am not nice, I am merciful.
- Ben iyi biri değilim, merhametliyim.
- Have a nice trip!
- İyi yolculuklar!
- I think you're a really nice guy.
- Bence sen gerçekten iyi birisin.
- In fact, he is a nice fellow.
- Aslında, o iyi bir dost.
- Have a nice day!
- İyi günler!
- Tom was very nice to me.
- Tom bana karşı çok iyiydi.
- Tom is really a nice guy.
- Tom gerçekten iyi bir adam.
- I'm not the only one here who thinks Tom isn't a nice guy.
- Burada Tom'un iyi bir adam olmadığını düşünen tek kişi ben değilim.
- You were the only person that was ever nice to me.
- Bana iyi davranan tek kişi sendin.
- Tom is one of the nicest guys I know.
- Tom tanıdığım en iyi adamlardan biri.
- Tom was a very nice man.
- Tom çok iyi bir adamdı.
- He is noisy, but otherwise a very nice boy.
- Gürültücü ama onun dışında çok iyi bir çocuk.
- That's the man whose kids are so nice.
- Çocukları çok iyi olan adam.
- I hope you have a nice weekend.
- Umarım iyi bir hafta sonu geçirirsin.
- My father is very nice.
- Babam çok iyidir.
- Tom seems to be nice.
- Tom iyi görünüyor.
- Noriko really is a nice person, isn't she?
- Noriko gerçekten iyi bir insan, değil mi?
- Tom was nice, but Mary wasn't.
- Tom iyiydi ama Mary değildi.
- Tom really is a nice guy!
- Tom gerçekten iyi bir adam!
- Why am I so nice to everyone?
- Neden herkese karşı bu kadar iyiyim?
- He's quite a nice fellow but I don't like him.
- Oldukça iyi bir adam ama ondan hoşlanmıyorum.
- I'm not as nice as you think I am.
- Düşündüğün kadar iyi biri değilim.
Show More (430)
|
3 |
nice |
hoş |
adj. |
|
- We had not been used to this for a while in Belgium, and it was a nice surprise when it did happen.
- Belçika'da bir süredir buna alışık değildik ve bunun gerçekleşmesi hoş bir sürpriz oldu.
- There is something nice and surreal about our debates.
- Tartışmalarımızda hoş ve gerçeküstü bir şeyler var.
- There is free wifi too, which was nice.
- Ücretsiz wifi bağlantısı da var ki bu da çok hoştu.
- It's that nice, young doctor's specialty.
- Bu çok hoş, genç bir doktorun uzmanlık alanı.
- Sharing a bed is a nice and sensible family tradition.
- Aynı yatağı paylaşmak hoş ve mantıklı bir aile geleneği.
- He had no idea how he was going to make his father seem nice.
- Babasının nasıl hoş görünmesini sağlayacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
- There's a nice treatment of the word "love".
- "Aşk" kelimesi hoş bir şekilde işlenmiş.
- I just want someone nice and warm like you guys.
- Tam da sizin gibi hoş ve samimi birini istiyorum.
- Today we had a nice surprise at the office.
- Bugün ofiste hoş bir sürprizle karşılaştık.
- He's a nice guy with too many friends.
- Çok fazla arkadaşı olan hoş bir adam.
- I thought a little background music would add a nice touch.
- Arka planda hafif bir müziğin hoş bir dokunuş olacağını düşündüm.
- She's nice, a small-town kid, like me.
- O da hoş bir kasaba çocuğu, benim gibi.
- People come here for a beautiful, nice, romantic time.
- İnsanlar buraya güzel, hoş ve romantik vakit geçirmek için geliyorlar.
- A lot of nice ladies are here tonight.
- Bu gece bir sürü hoş hanımefendi var burada.
- I swear I just saw a nice, scared mom.
- Yemin ederim az önce hoş ve ürkmüş bir anne gördüm.
- Reuben, you are a nice, safe, conventional guy.
- Reuben, sen hoş, güven veren ve geleneksel bir adamsın.
- I thought a little background music would add a nice touch.
- Biraz fon müziğinin hoş bir hava katacağını düşündüm.
- People come here for a beautiful, nice, romantic time.
- İnsanlar buraya güzel, hoş ve romantik vakit geçirmeye geliyor.
- It's a small price to pay for such a nice painting.
- Böyle hoş bir tabloya ödenecek küçük bir bedel.
- She's a nice, murdered little old lady.
- O hoş, öldürülmüş küçük yaşlı bir kadın.
- I come here three times a week and she's always nice.
- Haftada üç kez buraya geliyorum ve o her zaman hoş biri.
- Terry, I like the women nice, quiet and dull.
- Terry, ben kadının hoş, sessiz ve aptalını severim.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Çimenler üzerinden akan hoş, tertemiz bir nehirdi bu.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki hoş çocuk beni almaya geldi.
- She's a nice, murdered little old lady.
- O hoş, öldürülmüş küçük, yaşlı bir kadın.
- Plus, I wanted a nice layout that I could easily customize.
- Ayrıca kolayca özelleştirebileceğim hoş bir düzen istedim.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Onunla konuşmaktan keyif alıyorduk çünkü çok hoş bir kadındı.
- And your dad seems like a nice guy.
- Baban da hoş birine benziyor.
- She meets a nice man, and they become friends.
- Hoş bir adamla tanışır ve arkadaş olurlar.
- A little reassurance might be nice, you know.
- Biraz güvence versen hoş olabilirdi, ne bileyim.
- I think you're all being perfectly beastly to this nice young man.
- Bence hepiniz bu hoş genç adama son derece hayvani davranıyorsunuz.
- Not with the axe, of course, but in a nice way.
- Elbette baltayla değil ama hoş bir şekilde.
- Poeple are so nice, everything is new and modern.
- İnsanlar çok hoş, her şey yeni ve modern.
- He has his own nice little practice where he got the profits.
- Kâr elde ettiği kendine ait hoş küçük bir muayenehanesi var.
- See if these nice people would like something to drink.
- Bakalım bu hoş insanlar bir şeyler içmek isterler mi?
- You always seemed like a nice lady behind the crazy and the hate.
- Çılgınlığın ve nefretin ardında hep hoş bir kadın gibi görünürdün.
- All of us appreciate a nice, friendly tone of voice.
- Hepimiz hoş ve dost canlısı bir ses tonunu takdir ederiz.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bunu bu hoş adama söylemek benim için çok cesaret gerektirdi.
- Training should be done in a nice environment.
- Eğitim hoş bir ortamda yapılmalı.
- Flowers are always nice, but you shouldn't feel obligated.
- Çiçek her zaman hoştur, fakat buna mecbur hissetmeyin.
- She's also the nice lady that taught me how to kiss.
- Aynı zamanda bana öpüşmeyi öğreten hoş kadın da o.
- What a neat thing to happen to a nice guy like me.
- Benim gibi iyi bir adamın başına gelmesi ne hoş bir şey.
- With a little work, it looks fairly nice.
- Biraz çalışmayla oldukça hoş görünüyor.
- Training should be done in a nice environment.
- Eğitimin hoş bir ortamda yapılması lazım.
- They're a nice middle-aged couple, just like us.
- Tıpkı bizim gibi orta yaşlı hoş bir çiftler.
- So your mom should start looking for a nice girl.
- O halde annen hoş bir kız aramaya başlamalı.
- People come here for a beautiful, nice, romantic time.
- İnsanlar buraya güzel, hoş ve romantik vakit geçirmek için geliyor.
- That nice young man came to ask after you.
- O hoş genç adam seni sormaya geldi.
- Terry, I like the women nice, quiet and dull.
- Terry, ben hoş, sessiz ve ebleh kadınları severim.
- Not a nice way to get a shower.
- Duş almanın hoş bir yolu değil.
- The fourth goal just wasn't nice at all.
- Dördüncü gol hiç hoş değildi.
- All of us appreciate a nice, friendly tone of voice.
- Hepimiz hoş ve arkadaşça bir ses tonuna kıymet veririz.
- I thought a little background music would add a nice touch.
- Biraz fon müziğinin hoş bir dokunuş katacağını düşündüm.
- He has his own nice little practice where he got the profits.
- Kârını elde ettiği küçük, hoş bir muayenehanesi var.
- They've been best friends forever, so cordial and nice.
- Sonsuza kadar en iyi arkadaşlar oldular, çok samimi ve hoş bir şekilde.
- Let's go somewhere nice for our wedding anniversary.
- Evlilik yıldönümümüz için hoş bir yere gidelim.
- It was nice of you to stop by.
- Uğraman çok hoştu.
- Tom took me to a nice restaurant.
- Tom beni hoş bir restorana götürdü.
- You're a really nice kid.
- Sen gerçekten çok hoş bir çocuksun.
- That wasn't very nice of you.
- O yaptığın hiç hoş değildi.
- Behave yourself, and you'll get something nice.
- Uslu durursan hoş bir şey alırsın.
- I think it's going to be a nice day.
- Sanırım hoş bir gün olacak.
- It was nice to speak with her.
- Onunla konuşmak hoştu.
- It was nice of you to show up.
- Gelmen çok hoştu.
- It was really nice of you to stop by.
- Uğraman gerçekten çok hoştu.
- Tom seemed really nice.
- Tom gerçekten hoş görünüyordu.
- Thank you very much for sending me such a nice present.
- Bana böyle hoş bir hediye gönderdiğin için çok teşekkür ederim.
- It was nice of you to show up.
- Buraya kadar gelmeniz hoştu.
- It's a nice party.
- Hoş bir parti.
- It's nice of you to give me a lift.
- Beni bırakman çok hoş.
- Tom is a nice kid, isn't he?
- Tom hoş bir çocuk, değil mi?
- Tom is actually a really nice guy.
- Tom aslında gerçekten çok hoş bir adam.
- Tom seems so nice.
- Tom çok hoş görünüyor.
- I can tell you're a nice guy.
- Senin hoş bir adam olduğunu söyleyebilirim.
- Everyone's been really nice.
- Herkes gerçekten hoştu.
- When I was traveling from Boston to New York, I met a nice girl on the bus.
- Boston'dan New York'a seyahat ederken otobüste hoş bir kızla tanıştım.
- Tom is a really nice guy.
- Tom gerçekten hoş bir adam.
- It's not that nice.
- Bu o kadar hoş değil.
- Layla was nice and easy to talk to.
- Layla hoş ve konuşması kolay biriydi.
- Hanako turned out to be a surprisingly nice person.
- Hanako, şaşırtıcı derecede hoş bir insan çıktı.
- I had a nice vacation.
- Hoş bir tatil geçirdim.
- You're really nice.
- Gerçekten hoşsun.
- She gave me a nice pair of shoes.
- O, bana hoş bir çift ayakkabı verdi.
- You look really nice tonight.
- Bu gece çok hoş görünüyorsun.
- That was very nice.
- O gerçekten hoştu.
- Tom seems nice.
- Tom hoş görünüyor.
- You are both cute and nice.
- Hem sevimli hem de hoşsun.
- I think Tom is a nice name.
- Sanırım Tom hoş bir isim.
- Tom seems really nice.
- Tom gerçekten hoş görünüyor.
- It gave me a nice feeling.
- Bana hoş bir his verdi.
- Tom gave me a nice present.
- Tom bana hoş bir hediye verdi.
- It is nice to be among family.
- Aile arasında olmak hoş.
- Tom wasn't a nice man.
- Tom hoş bir adam değildi.
- Tom is a really nice man.
- Tom gerçekten hoş bir adam.
- Tom wasn't very nice.
- Tom pek hoş davranmadı.
- This is really nice.
- Bu gerçekten hoş.
- That's very nice of you to say.
- Böyle söylemen ne hoş.
- Tom has a really nice voice.
- Tom'un gerçekten hoş bir sesi var.
- I'm not a nice person.
- Ben hoş bir insan değilim.
- What's a nice girl like you doing in a place like this?
- Senin gibi hoş bir kızın böyle bir yerde ne işi var?
- What Tom did to you wasn't very nice.
- Tom'un sana yaptığı şey pek hoş değildi.
- Why don't you fry up some of those nice sausages for our barbecue?
- Neden barbekümüz için o hoş sosislerden birazını kızartmıyorsun?
- This is a nice change of pace.
- Bu hoş bir değişiklik.
- You're too nice.
- Çok hoşsun.
- In general, Susie is a nice student.
- Genelde, Susie hoş bir öğrencidir.
- Most of my traveling companions were nice.
- Seyahat arkadaşlarımın çoğu hoştu.
- It is nice of you to come and see me.
- Gelip beni görmeniz çok hoş.
- She will make us a nice dinner.
- O bize hoş bir akşam yemeği hazırlayacak.
- Tom didn't seem very nice.
- Tom pek hoş görünmüyordu.
- That's not very nice.
- Bu hiç hoş değil.
- That wasn't a very nice thing to do.
- Hiç hoş bir şey değildi.
- Tom told Mary that John was a nice guy.
- Tom, Mary'ye John'un hoş bir adam olduğunu söyledi.
- You're a nice boy.
- Sen hoş bir çocuksun.
- It's nice of him to bring such presents.
- Onun bu tür hediyeler getirmesi hoş.
- Tom turned out to be a really nice guy.
- Tom'un gerçekten çok hoş bir adam olduğu ortaya çıktı.
- The coffee has a nice aroma.
- Kahve hoş bir aromaya sahiptir.
- It was nice of you to say that.
- Bunu söylemen çok hoştu.
- That's not nice.
- Bu hoş değil.
- These wild flowers give off a nice smell.
- Bu kır çiçekleri hoş bir koku yayıyor.
- It was nice to speak with Tom.
- Tom'la konuşmak hoştu.
- That dress looks really nice on you.
- O elbise sende gerçekten hoş görünüyor.
- I met a nice woman.
- Hoş bir kadınla tanıştım.
- He gave me a nice present.
- Bana hoş bir armağan verdi.
- What Tom did to Mary wasn't very nice.
- Tom'un Mary'ye yaptığı şey pek hoş değildi.
- His parents bought him something nice.
- Ebeveynleri ona hoş bir şey aldılar.
- Nice seeing you!
- Seni görmek hoştu!
- You seem like such a nice girl.
- Çok hoş bir kız gibi duruyorsun.
- It's nice to see Tom so happy.
- Tom'u böyle mutlu görmek çok hoş.
- It was nice of you to offer.
- Teklif etmen çok hoştu.
- Tom seems to be a nice fellow.
- Tom hoş bir adam gibi görünüyor.
- I think you're a really nice guy.
- Sanırım gerçekten hoş bir adamsın.
- Tom certainly gets a nice sound out of that old bassoon.
- Tom kesinlikle o eski fagottan hoş bir ses çıkarır.
- It's nice, isn't it?
- Bu hoş, değil mi?
- Tom had a nice chat with Mary.
- Tom, Mary ile hoş bir muhabbet etti.
- The house that Tom built is really nice.
- Tom'un yaptığı ev gerçekten hoş.
- Tom seemed like a nice boy.
- Tom hoş bir çocuk gibi görünüyordu.
- How nice to see you again, Tom.
- Seni tekrar görmek ne hoş, Tom.
- It's nice of you to come.
- Gelmen çok hoş.
- You're a nice kid.
- Sen hoş bir çocuksun.
- Tom bought Mary a nice Christmas present.
- Tom, Mary'ye hoş bir Noel hediyesi aldı.
- Tom seemed to be nice enough.
- Tom yeterince hoş görünüyordu.
- Tom isn't nice.
- Tom hoş değil.
- The atmosphere in this restaurant is nice.
- Bu restorandaki atmosfer hoş.
- He has a nice personality.
- Hoş bir kişiliği var.
- It's nice meeting you.
- Seninle tanışmak hoştu.
- The boy is nice.
- Çocuk hoştur.
- It was nice to talk to her.
- Onunla konuşmak hoştu.
- What Tom did to you wasn't very nice.
- Tom'un sana yaptığı hiç hoş değildi.
- It was nice of you to help Tom do what needed to be done.
- Tom'a yapılması gerekeni yapmasında yardımcı olman çok hoştu.
- It's not nice to make fun of people with speech impediments.
- Konuşma engelli insanlarla eğlenmek hoş değil.
- It's a nice touch.
- Hoş bir dokunuş.
- What a nice couple they are!
- Ne hoş bir çift.
- It was nice and warm inside the house.
- Evin içi hoş ve ılıktı.
- Maurice Ravel had a nice bike.
- Maurice Ravel'in hoş bir bisikleti vardı.
- It's nice of him to bring such gifts.
- Böyle hediyeler getirmesi çok hoş.
- I met some nice people in Boston.
- Boston'da bazı hoş insanlarla tanıştım.
- It's not nice to make fun of others.
- Başkalarıyla dalga geçmek hoş değil.
- It's not nice to brag about your accomplishments.
- Başarılarınız hakkında övünmek hoş değil.
- It is nice of you to come and see me.
- Gelip beni görmen ne hoş.
- Paul is such a nice guy that everyone immediately likes him.
- Paul öyle hoş bir adam ki herkes ondan hemen hoşlanıyor.
- Layla's car is really nice.
- Leyla'nın arabası gerçekten hoştur.
- It's not nice to make fun of others.
- Başkalarıyla alay etmek hoş değil.
- That's not nice.
- Hiç hoş değil.
- This is a nice surprise.
- Bu hoş bir sürpriz.
- She is wearing a nice watch.
- O, hoş bir saat takıyor.
- A stay in hospital is not very nice.
- Hastanede kalmak pek hoş değildir.
- That's not very nice, is it?
- Bu hiç hoş değil, değil mi?
- It is a nice day!
- Hoş bir gün!
- It's nice of him to bring such presents.
- Böyle hediyeler getirmesi çok hoş.
- Tom bought a nice house on Park Street.
- Tom Park Caddesi'nde hoş bir ev aldı.
- That's really nice of you.
- Bu gerçekten çok hoş.
- It's been nice meeting you.
- Seninle tanışmak hoştu.
- Tom always thought that John and Mary were such a nice couple.
- Tom her zaman John ve Mary'nin çok hoş bir çift olduklarını düşündü.
- Tom has a nice smile.
- Tom'un hoş bir gülümsemesi var.
- I wanted to do something nice for you.
- Senin için hoş bir şey yapmak istedim.
- It's nice and quiet in here.
- Burası hoş ve sakin.
- It was nice of you to stop by.
- Uğraman hoştu.
- Tom really is a nice guy!
- Tom gerçekten hoş bir adam!
- She is a really nice lady.
- O gerçekten hoş bir hanım.
- Tom never was nice.
- Tom asla hoş değildi.
- I think it will be a nice thing.
- Bence hoş bir şey olacak.
- Tom wasn't a nice guy.
- Tom hoş bir adam değildi.
- It was nice of you to clean the office.
- Ofisi temizlemen çok hoştu.
- This sofa is not nice.
- Bu kanepe hiç hoş değil.
- Tom seemed nice.
- Tom hoş görünüyordu.
- Tom seemed to be a really nice guy.
- Tom gerçekten hoş bir adam gibi görünüyordu.
- This one's really nice.
- Bu gerçekten hoş.
- It was nice of you to drive Tom to school.
- Tom'u okula bırakman çok hoştu.
- We had nice weather yesterday.
- Dün hava hoştu.
- Isn't that nice?
- Hoş değil mi?
- That's a nice touch.
- O hoş bir dokunuş.
- Do you still find me nice?
- Beni hala hoş buluyor musun?
- It's so nice to see you.
- Seni görmek çok hoş.
- Tom seems to be nice.
- Tom hoş görünüyor.
- He found me a nice tie.
- O, bana hoş bir kravat buldu.
- It was nice meeting you here.
- Burada seninle tanışmak hoştu.
- I had a nice chat with Tom.
- Tom'la hoş bir sohbet ettim.
- In fact, he is a nice fellow.
- Aslında o hoş bir adam.
- Tom certainly was a nice guy.
- Tom kesinlikle hoş bir adamdı.
- You said your boss was a nice guy.
- Sen patronunun hoş bir adam olduğunu söyledin.
- Tom said Mary is a nice person.
- Tom, Mary'nin hoş bir insan olduğunu söyledi.
- You seem nice enough.
- Yeterince hoş görünüyorsun.
- That wasn't nice.
- Hoş değildi.
- He used to be a nice boy.
- O, hoş bir çocuktu.
- These are two pictures with a nice frame.
- Bunlar hoş çerçeveli iki resimdir.
- It's so nice to meet you.
- Seninle tanışmak çok hoş.
- Yes, it's such a nice evening.
- Evet, çok hoş bir akşam.
- I thought Tom and Mary made such a nice couple.
- Tom ve Mary'nin çok hoş bir çift olduğunu düşünmüştüm.
- It's nice of you to see me off.
- Beni uğurlaman çok hoş.
- Tom certainly drives a nice car.
- Tom kesinlikle hoş bir araba sürer.
- Yes, it is nice, but I do not like the red color very much.
- Evet, hoş ama kırmızı rengi pek fazla beğenmedim.
- It's nice that Tom finally has a hobby.
- Tom'un sonunda bir hobisi olması hoş.
- He made his sister a nice pen tray.
- O, kız kardeşine hoş bir kalemlik yaptı.
- I found a nice tie for her.
- Onun için hoş bir kravat buldum.
- He is a nice person.
- O hoş bir insan.
- Tom sounds like a nice guy.
- Tom hoş bir adam gibi görünüyor.
- That was a nice touch.
- Hoş bir dokunuştu.
- It's not nice to make fun of people with speech impediments.
- Konuşma bozukluğu olan insanlarla dalga geçmek hoş değildir.
- Tom is such a nice person.
- Tom çok hoş bir insan.
- That old guy is really nice.
- O yaşlı adam gerçekten hoş.
- Tom told us about how nice you were to Mary.
- Tom bize Mary'ye ne kadar hoş davrandığınızı söyledi.
Show More (218)
|
4 |
nice |
nazik |
adj. |
|
- That nice soldier told you not to touch the ordnance.
- O nazik asker sana mühimmata dokunmamanı söylemişti.
- Okay, just stay nice and calm like we talked about.
- Tamam, konuştuğumuz gibi nazik ve sakin kal.
- You'll regret if your mom dies, so be nice.
- Annen ölürse pişman olacaksın, bu yüzden nazik ol.
- You'll regret if your mom dies, so be nice.
- Anneniz ölürse pişman olursunuz, bu yüzden nazik olun.
- That's it, nice and easy with her.
- İşte bu, ona karşı nazik ve sakin ol.
- Sir, please be nice and step out of your car.
- Bayım, lütfen nazik olun ve arabanızdan inin.
- See how nice everyone is, once you leave the city.
- Şehirden ayrılınca herkes bak ne kadar nazik.
- A beautiful, uncompromising, hard and nice nurse of men.
- Hoş, ödün vermez, güçlü ve nazik bir erkek hemşire.
- That's it, nice and easy with her.
- İşte böyle, ona nazik ve sakin davran.
- You asked permission, treated me with respect, you were nice.
- İzin istedin, bana saygılı davrandın, naziktin.
- I come here three times a week and she's always nice.
- Buraya haftada üç defa geliyorum ve o her zaman nazik davranıyor.
- Now, be nice and answer the lady's question.
- Şimdi nazik ol ve hanımefendinin sorusuna cevap ver.
- See if these nice people would like something to drink.
- Bakalım bu nazik insanlar içecek bir şeyler istiyorlar mı.
- You always seemed like a nice lady behind the crazy and the hate.
- Deliliğin ve nefretinin arkasında hep nazik bir kadın var gibiydi.
- If not smart, you should at least be nice.
- Akıllı olmasan da en azından nazik olmalısın.
- That's all I think about, how nice you are to me.
- Tüm düşündüğüm bu, bana karşı nasıl nazik olduğunuz.
- Not with the axe, of course, but in a nice way.
- Baltayla değil elbette, nazik bir şekilde.
- The point is I treated you in a way that was not nice.
- Demek istediğim, sana hiç de nazik olmayan bir şekilde davrandım.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü arabası bozulduğunda o nazik adam onu kurtarmaya koşmuş.
- The point is I treated you in a way that was not nice.
- Mesele şu ki, sana hiç de nazik olmayan bir şekilde davrandım.
- Look, man, you-you seem like a nice enough guy.
- Bak dostum, sen nazik birine benziyorsun.
- It was completely unnecessary to kill that man, he was really nice.
- O adamı öldürmek tamamıyla gereksizdi, gerçekten nazik biriydi.
- Tom has been very nice to us.
- Tom bize karşı çok nazikti.
- Tom was a whole lot nicer than I had expected.
- Tom umduğumdan da nazikti.
- Be nice to the babysitter.
- Bakıcıya karşı nazik ol.
- I'm sure Tom was nice to Mary.
- Tom'un Mary'ye karşı nazik olduğundan eminim.
- I'll try to be nicer to Tom from now on.
- Bundan sonra Tom'a karşı daha nazik olmaya çalışacağım.
- Tom is usually a lot nicer than Mary.
- Tom genellikle Mary'den çok daha naziktir.
- That's very nice of you, Willie answered.
- Çok naziksin, diye cevapladı Willie.
- That's real nice of you.
- Çok naziksin.
- I want you to be nice to him.
- Ona karşı nazik olmanı istiyorum.
- People in Minnesota are nice.
- Minnesota'da insanlar naziktir.
- You've got a lot to learn about being nice.
- Nazik olmak konusunda öğrenmen gereken çok şey var.
- Do we have to be nice to her?
- Ona karşı nazik olmak zorunda mıyız?
- I want you to be nice to her.
- Ona karşı nazik olmanı istiyorum.
- Tom wanted Mary to be nicer to John.
- Tom, Mary'nin John'a karşı daha nazik olmasını istedi.
- Be nice to Ann.
- Ann'e karşı nazik olun.
- Tom was really nice on the phone.
- Tom telefonda çok nazikti.
- Be nice to them.
- Onlara karşı nazik olalım.
- Be nice to your kids.
- Çocuklarına karşı nazik ol.
- I always try to be nice to everyone.
- Her zaman herkese karşı nazik olmaya çalışırım.
- Be nice to others.
- Başkalarına karşı nazik ol.
- Tom is very nice to everyone.
- Tom herkese karşı çok naziktir.
- Tom was nice and polite.
- Tom kibar ve nazikti.
- Thanks for being so nice to Tom.
- Tom'a karşı bu kadar nazik olduğun için sağ ol.
- Be nice to her.
- Ona nazik davranın.
- I want you to be nicer to Tom.
- Tom'a karşı daha nazik olmanı istiyorum.
- You could be a little nicer to your brother.
- Kardeşine karşı biraz daha nazik olabilirsin.
- I always try to be nice to other people.
- Diğer insanlara karşı her zaman nazik olmaya çalışırım.
- He was nice to me.
- Bana karşı nazikti.
- You've been very nice to me.
- Bana karşı çok naziktin.
- Tom wanted Mary and John to be nicer to each other.
- Tom, Mary ve John'un birbirlerine karşı daha nazik olmalarını istiyordu.
- Tom has been very nice to me.
- Tom bana karşı çok nazikti.
- I've tried being nice.
- Nazik olmayı denedim.
- Be nice to others.
- Diğerlerine karşı nazik ol.
- Tom should've been nicer to Mary.
- Tom, Mary'ye karşı daha nazik olmalıydı.
- Sami is not very nice to people.
- Sami insanlara karşı pek nazik değildir.
- The nurses were very nice to me.
- Hemşireler bana karşı çok nazikti.
- Why is Tom being so nice to everyone?
- Tom neden herkese karşı nazik davranıyor.
- Be nice to them.
- Onlara karşı nazik ol.
- How nice of you!
- Ne kadar naziksiniz!
- Tom couldn't be nicer.
- Tom daha nazik olamazdı.
- I wish people were nicer to each other.
- Keşke insanlar birbirlerine karşı daha nazik olsalar.
- Do we have to be nice to them?
- Onlara karşı nazik olmak zorunda mıyız?
- Do we have to be nice to him?
- Ona karşı nazik olmak zorunda mıyız?
- She's usually a lot nicer than this.
- Genelde bundan çok daha naziktir.
- Be nice to me.
- Bana karşı nazik ol.
- You'll be nice to Tom, won't you?
- Tom'a karşı nazik olacaksın, değil mi?
- I want you to be nice to us.
- Bize karşı nazik olmanı istiyorum.
- Tom wasn't very nice.
- Tom pek nazik değildi.
- Tom wanted Mary to be nicer to him.
- Tom, Mary'nin kendisine karşı daha nazik olmasını istedi.
- Tom is always very nice to me.
- Tom bana karşı hep çok naziktir.
- That's very nice of you.
- Çok naziksiniz.
- Be nice to Ann.
- Ann'e karşı nazik ol.
- Be nicer to Tom.
- Tom'a karşı daha nazik ol.
- I was never very nice to you, was I?
- Sana karşı hiç nazik değildim, değil mi?
- Tom's very nice.
- Tom çok nazik.
- Sami was really nice.
- Sami gerçekten nazikti.
- I'll try to be nicer.
- Daha nazik olmaya çalışacağım.
- Tom has always been very nice to me.
- Tom bana karşı hep çok nazik olmuştur.
- Layla was nice and easy to talk to.
- Leyla nazik ve konuşulması kolaydı.
- That's real nice of you.
- Gerçekten naziksiniz.
- He is basically a nice man.
- O aslında nazik bir insandır.
- Tom told Mary that she should be nicer to John.
- Tom Mary'ye John'a karşı daha nazik olması gerektiğini söyledi.
- Tom is always nice to everyone.
- Tom her zaman herkese karşı nazik.
- Tom wanted Mary and John to be nicer to each other.
- Tom, Mary ve John'un birbirlerine daha nazik olmalarını istedi.
- Tom was very nice about it.
- Tom bu konuda çok nazikti.
- I try to always be nice to Tom, even though he's not nice to me.
- O bana karşı kibar olmamasına rağmen Tom'a karşı hep nazik olmaya çalışıyorum.
- Some people are nicer than others.
- Bazı insanlar diğerlerinden daha naziktir.
- Let's all remember to be nice.
- Hepimiz nazik olmayı hatırlayalım.
- Be nice to us.
- Bize karşı nazik ol.
- Tom wanted Mary to be nicer to John.
- Tom Mary'den John'a karşı daha nazik olmasını istedi.
- Everyone's been really nice.
- Herkes çok nazikti.
- Tom is one of the nicest guys I know.
- Tom tanıdığım en nazik erkeklerden biri.
- It's very nice of you.
- Çok naziksiniz.
- That's really nice of you.
- Gerçekten naziksiniz.
- I want you to be nice to me.
- Bana karşı nazik olmanı istiyorum.
- Tom is nice to everybody.
- Tom herkese karşı nazik.
- That is very nice of you.
- Çok naziksiniz.
Show More (96)
|
5 |
nice |
kibar |
adj. |
|
- One major European newspaper has talked in terms of a terribly nice European family, and that is what Europe is like.
- Önemli bir Avrupa gazetesi fazlasıyla kibar bir Avrupalı aileden söz etti ve Avrupa işte böyle bir yer.
- It's that nice, young doctor's specialty.
- Bu o kibar, genç doktorun uzmanlık alanıdır.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu onu çöp kanalına itmiştir.
- Okay, just stay nice and calm like we talked about.
- Tamam, konuştuğumuz gibi kibar ve sakin ol.
- She's also the nice lady that taught me how to kiss.
- Ayrıca bana öpüşmeyi öğreten kibar hanımefendi de o.
- Poeple are so nice, everything is new and modern.
- İnsanlar çok kibar, her şey yeni ve modern.
- See if these nice people would like something to drink.
- Bu kibar insanlara bir şeyler içmek istiyorlar mı diye sor bakalım.
- You asked permission, treated me with respect, you were nice.
- Benden izin istedin, bana saygılı ve kibar davrandın.
- So your mom should start looking for a nice girl.
- Yani annen kibar bir kız için bakınmaya başlamalı.
- It's really hard because I'm a nice person.
- Bu gerçekten zor çünkü ben kibar bir insanım.
- Maybe some nice neighbour shoved him down the garbage chute.
- Belki de kibar bir komşu, onu çöp kanalından aşağı itmiştir.
- You better treat me nice or I'll call the police.
- Bana kibar davransan iyi olur yoksa polisi çağırırım.
- Bob is always accusing me of being too too nice.
- Bob beni hep çok ama çok kibar olmakla suçluyor.
- You asked permission, treated me with respect, you were nice.
- İzin istedin, bana saygılı davrandın, kibar davrandın.
- You better treat me nice or I'll call the police.
- Bana kibar davransan iyi edersin yoksa polisi ararım.
- I think you're all being perfectly beastly to this nice young man.
- Bence bu kibar genç adama hepiniz tam bir canavar gibi davranıyorsunuz.
- Bob is always accusing me of being too too nice.
- Bob beni hep, çok fazla kibar davranmakla suçlar.
- They've been best friends forever, so cordial and nice.
- Uzun zamandır onlar birbirlerinin en yakın arkadaşı, çok samimi ve kibarlar.
- Everyone is so nice in this city.
- Bu şehirde herkes çok kibar.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki kibar çocuk beni almaya geldi.
- Now, be nice and answer the lady's question.
- Şimdi kibar ol ve hanımefendinin sorusuna cevap ver.
- I think you're all being perfectly beastly to this nice young man.
- Bence hepiniz bu kibar genç adama çok gaddarca davranıyorsunuz.
- If not smart, you should at least be nice.
- Akıllı değilsen, en azından kibar olmalısın.
- They've been best friends forever, so cordial and nice.
- Sonsuza kadar en yakın arkadaş olmuşlar, çok samimi ve kibarlar.
- Sir, please be nice and step out of your car.
- Bayım, lütfen kibar olun ve arabanızdan inin.
- She's also the nice lady that taught me how to kiss.
- Bana nasıl öpüşüleceğini öğreten de o kibar kadındı.
- If not smart, you should at least be nice.
- Zeki değilsen de en azından kibar olabilirsin.
- Sami is not very nice to people.
- Sami insanlara karşı pek kibar değildir.
- Tom was a very nice man.
- Tom çok kibar bir adamdı.
- Tom wanted Mary to be nicer to John.
- Tom Mary'nin John'a karşı daha kibar olmasını istedi.
- Tom was really nice on the phone.
- Tom telefonda gerçekten kibardı.
- Do we have to be nice to Tom?
- Tom'a karşı kibar olmak zorunda mıyız?
- Tom is one of nicest guys I know.
- Tom tanıdığım en kibar adamlardan biridir.
- The innkeeper is very nice.
- Hancı çok kibardır.
- Tom is much nicer than Mary, isn't he?
- Tom, Mary'den çok daha kibar, değil mi?
- For goodness' sake, please be nice to him.
- Gözünü seveyim, lütfen ona karşı kibar ol.
- Why can't you just be nice?
- Neden kibar olamıyorsun?
- Tom isn't being nice to me.
- Tom bana karşı kibar davranmıyor.
- I'm nice to Tom.
- Tom'a karşı kibarım.
- I've always been very nice to Tom.
- Ben Tom'a karşı hep kibarım.
- Tom told us about how nice you were to him.
- Tom bize ona karşı ne kadar kibar olduğunu söyledi.
- I like both Tom and Mary, but I think Tom is nicer.
- Hem Tom hem de Mary'yi beğeniyorum ama sanırım Tom daha kibar.
- Why are you always so nice to everyone?
- Neden herkese karşı çok kibarsın?
- I want you to be nice to Tom.
- Tom'a karşı kibar olmanı istiyorum.
- I'll try to be nicer.
- Daha kibar olmaya çalışacağım.
- Tom seemed nice enough.
- Tom yeterince kibar görünüyordu.
- Tom isn't very nice to me.
- Tom bana karşı çok kibar değil.
- Tom is much nicer than Mary.
- Tom, Mary'den çok daha kibar.
- He's been so nice to me.
- O bana karşı çok kibardı.
- Jamal is always so nice to me.
- Jamal her zaman bana karşı çok kibardır.
- Tom seemed very nice.
- Tom çok kibar görünüyordu.
- I was nice to Tom.
- Tom'a karşı kibardım.
- Tom has always been nice to me.
- Tom her zaman bana karşı kibardı.
- I can be nice.
- Ben kibar olabilirim.
- Tom was very nice to me.
- Tom bana karşı çok kibardı.
- He met a nice young man.
- O, kibar genç bir adamla tanıştı.
- She was nice to everyone.
- O herkese karşı kibardı.
- Stop trying to be nice.
- Kibar olmaya çalışmayı bırak.
- You used to be such a nice guy.
- Böyle kibar bir adamdın.
- Why can't you just be nice?
- Neden biraz kibar davranmıyorsun?
- Tom is a nice guy, isn't he?
- Tom kibar bir adam, değil mi?
- Fadil was nice to Sofia and Dania.
- Fadıl, Sofia ve Dania'ya karşı kibardı.
- Tom is a genuinely nice guy.
- Tom gerçekten kibar bir adamdır.
- Tom wasn't nice.
- Tom kibar değildi.
- Tom was nice to everyone.
- Tom herkese karşı kibardı.
- They were nice to each other.
- Onlar birbirlerine karşı kibardı.
- He seems really nice.
- O gerçekten kibar görünüyor.
- My boss is very nice.
- Patronum çok kibar.
- The president was nice, and replied to my letter.
- Başkan kibardı ve mektubuma cevap verdi.
- Be nice to the babysitter.
- Çocuk bakıcısına kibar ol.
- I always try to be nice to other people.
- Daima insanlara kibar olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to be nice.
- Kibar olmaya çalışıyorum.
- That wasn't very nice of you.
- Çok kibar değildiniz.
- Our Japanese teacher is very nice to us.
- Japonca öğretmenimiz bize karşı çok kibar.
- Now, be nice.
- Şimdi, kibar ol.
- Tom wanted Mary to be nicer to John.
- Tom Mary'nin John'a daha kibar olmasını istedi.
- I promise I'll be nice to you from now on.
- Şu andan itibaren sana karşı kibar olacağıma söz veriyorum.
- I'm trying to be nice.
- Ben kibar olmaya çalışıyorum.
- Even if he's very nice, I don't really trust him.
- Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum.
- They were so nice to Tom.
- Tom'a karşı çok kibardılar.
- Tom was nice enough to carry my suitcase for me.
- Tom benim için bavulumu taşıyacak kadar kibardı.
- Sami was always very nice.
- Sami her zaman çok kibardı.
- Be nice to your mother.
- Annene karşı kibar ol.
- The nurses were very nice to me.
- Hemşireler bana karşı çok kibardı.
- Tom seemed like a nice guy at first.
- Tom başlangıçta kibar bir adam gibi görünüyordu.
- Be nice, or Santa Claus won't bring you any presents.
- Kibar ol, yoksa Noel Baba sana hediye getirmeyecek.
- Tom was nice enough to carry my suitcase for me.
- Tom benim için valizimi taşıyacak kadar kibardı.
- I wish people were nicer to each other.
- Keşke insanlar birbirine daha kibar olsa.
- Is Tom really a nice guy?
- Tom gerçekten kibar bir adam mı?
- Tom has been nice to me.
- Tom bana karşı kibardı.
- Tom seemed pretty nice.
- Tom çok kibar görünüyordu.
- Tom is trying to be nice.
- Tom kibar olmaya çalışıyor.
Show More (90)
|
6 |
nice |
şirin |
adj. |
|
- I found a really nice pizza shop in the old town.
- Eski şehir merkezinde şirin bir pizzacı keşfettim.
- There are so many nice cafes around.
- Etrafta bir sürü şirin kafe var.
- There are so many nice cafes around.
- Etrafta çok şirin kafeler var.
- It is a nice, small, laid back place.
- Şirin, küçük, sakin bir yer.
- If you write nicely now, papa'll give you a nice horsey.
- Şimdi güzel yazarsan baban sana şirin bir at verecek.
- My friend knows this nice motel off the street.
- Arkadaşım caddenin dışında şirin bir motel biliyor.
- How nice they look settled in the snow.
- Kar altında ne şirin görünüyorlar.
- Just be gentle and-and take her a nice little gift.
- Sen nazik davran ve ona küçük, şirin bir hediye al.
- We'd get a nice, quiet little place in the country.
- Taşrada şirin, sakin, küçük bir mekan edinirdik.
- Just come in and see how nice it is.
- İçeri girin ve ne kadar şirin olduğuna bakın.
- Just be gentle and-and take her a nice little gift.
- Nezaket göster ve ona ufak, şirin bir hediye götür.
- I can have a nice little business.
- Küçük, şirin bir dükkânım olabilir.
- I have enough tools here for a nice little workshop.
- Burada şirin ufak bir atölye için yeterli aletim var.
- I have enough tools here for a nice little workshop.
- Küçük, şirin bir atölye için yeteri kadar aletim var.
- I found a really nice pizza shop in the old town.
- Şehrin tarihi kısmında gerçekten şirin bir pizza dükkanı buldum.
- If you write nicely now, papa'll give you a nice horsey.
- Şimdi güzelce yazarsan babacık sana şirin bir at verecek.
- People like you and me, we don't have nice little families.
- Senin ve benim gibi insanların küçük şirin aileleri yok.
- We'd get a nice, quiet little place in the country.
- Kırsalda şirin, sessiz, küçük bir yerimiz olurdu.
- We'll make a nice little cemetery.
- Küçük, şirin bir mezarlık yapalım.
- If you write nicely now, papa'll give you a nice horsey.
- Şimdi güzelce yazarsan, baban sana şirin bir at verecek.
- My friend knows this nice motel off the street.
- Sokağın ilerisinde arkadaşımın bildiği şirin bir motel var.
- My friend knows this nice motel off the street.
- Arkadaşım sokağın sonunda şirin bir motel biliyor.
- As nice a place as any to spend the spring.
- Sonbaharı geçirmek için diğerleri kadar şirin bir yer.
- It is a really nice place to store the sewing things I collect.
- Topladığım dikiş malzemelerini saklamak için gerçekten şirin bir yer.
- The gameplay is not so nice anymore.
- Oyun artık o kadar şirin gelmiyor.
- People like you and me, we don't have nice little families.
- Senin benim gibi insanlar, bizim küçük şirin ailelerimiz yoktur.
- I thought we lived in such a nice small town.
- Küçük şirin bir yerde yaşıyoruz sanıyordum.
- We'd get a nice, quiet little place in the country.
- Kırsalda şirin, sessiz, ufak bir yer bulurduk.
- It has a nice little museum inside.
- İçinde şirin küçük bir müze bulunuyor.
- It has a nice little museum inside.
- İçinde şirin küçük bir müze var.
- How nice they look settled in the snow.
- Karda ne kadar şirin görünüyorlar.
- I have enough tools here for a nice little workshop.
- Burada küçük, şirin bir atölye için yeterli aletim var.
Show More (29)
|
7 |
nice |
sevimli |
adj. |
|
- That nice young man came to ask after you.
- O genç sevimli adam gelip seni sordu.
- They're a nice middle-aged couple, just like us.
- Orta yaşlı sevimli bir çift, tıpkı bizim gibi.
- Father - forget his name now, really nice guy.
- Babası, şimdi adını unuttum, gerçekten sevimli bir adam.
- After the instructions given above are summarized, a nice crocodile must be obtained.
- Yukarıda verilen talimatlar özetlendikten sonra sevimli bir timsah elde edilmelidir.
- Lorraine was asking if you'd heard from that nice friend of yours.
- Lorraine senin o sevimli arkadaşından haber alıp almadığını soruyordu.
- After the instructions given above are summarized, a nice crocodile must be obtained.
- Yukarıda verilen talimatları uyguladıktan sonra sevimli bir timsah elde edilmelidir.
- If only my family was as nice and cozy as yours.
- Keşke benim ailem de seninki kadar sevimli ve rahat olsaydı.
- He's a nice guy with too many friends.
- Bir sürü arkadaşı olan sevimli bir adam.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için güzel bahar kıyafetleri seçin.
- I bought some nice clothes to meet all your lovely friends in.
- Tüm sevimli arkadaşlarınla buluşmak için şık giysiler aldım.
- Lorraine was asking if you'd heard from that nice friend of yours.
- Lorraine o sevimli arkadaşından haber aldın mı diye soruyordu.
- I cannot tell you how nice this vehicle looks to me.
- Bu araçların bana ne kadar sevimli göründüğünü anlatamam.
- And we probably weren't so nice either.
- Büyük ihtimalle biz de pek sevimli değildik.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için bahar kıyafetleri seçin.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için baharlık kıyafetler seç.
- That nice soldier told you not to touch the ordnance.
- O sevimli asker sana mühimmata dokunmamanı söyledi.
- If only my family was as nice and cozy as yours.
- Keşke benim ailem de sizinki gibi sevimli ve rahat olsaydı.
- I cannot tell you how nice this vehicle looks to me.
- Bu aracın bana ne kadar sevimli göründüğünü anlatamam.
- With a little work, it looks fairly nice.
- Biraz çalışmayla burası oldukça sevimli görünüyor.
- With a little work, it looks fairly nice.
- Biraz çalışmayla oldukça sevimli görünüyor.
- After the instructions given above are summarized, a nice crocodile must be obtained.
- Yukarıda verilen talimatlar özetlendikten sonra sevimli bir timsah elde edilir herhalde.
- He had no idea how he was going to make his father seem nice.
- Babasını nasıl sevimli göstereceği konusunda hiçbir fikri yoktu.
- That nice soldier told you not to touch the ordnance.
- O sevimli asker, sana silaha dokunmamanı söylemişti.
- How nice of you and this lovely lady to join us.
- Bu sevimli hanımla beraber bize katılmanız ne kadar güzel.
- Tom wasn't nice.
- Tom sevimli değildi.
- Tom isn't as nice as Mary.
- Tom Mary kadar sevimli değil.
Show More (23)
|
8 |
nice |
tatlı |
adj. |
|
- Today we had a nice surprise at the office.
- Bugün ofiste tatlı bir sürprizle karşılaştık.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Onunla konuşmaktan keyif alırdık çünkü çok tatlı bir kadındı.
- Okay, just stay nice and calm like we talked about.
- Pekala, konuştuğumuz gibi tatlı ve sakin ol.
- She's a nice, murdered little old lady.
- O tatlı yaşlı hanım öldürülmüş.
- Pretty soon he'll have a nice family.
- Çok yakında tatlı bir ailesi olacak.
- A nice afternoon snack does not hurt either.
- Öğleden sonra tatlı bir atıştırmalıktan zarar gelmez.
- I swear I just saw a nice, scared mom.
- Yemin ederim, ben sadece tatlı, korkmuş bir anne gördüm.
- It will create a nice rivalry in the city.
- Şehirde tatlı bir rekabet yaratacak.
- A nice afternoon snack does not hurt either.
- Tatlı bir öğleden sonra atıştırmasının da zararı olmaz.
- Well, he's a nice guy, like you.
- O tatlı bir adam, sizin gibi.
- A little torture, and you'll see how nice they are.
- Biraz işkenceyle ne kadar tatlı olduklarını görürsün.
- First, though, some coffee would be nice.
- Ama önce biraz kahve tatlı olurdu.
- A nice afternoon snack does not hurt either.
- Tatlı bir öğleden sonra atıştırmalığının da zararı olmaz.
- Well, he's a nice guy, like you.
- O da senin gibi tatlı bir adam.
- They were just two nice people who had fallen temporarily under his spell.
- Geçici olarak onun büyüsünün etkisi altına giren iki tatlı insandılar işte.
- We enjoyed talking with her because she was such a nice lady.
- Çok tatlı bir kadın olduğu için onunla konuşmaktan keyif aldık.
- She met many nice people, in her course and in the city.
- Kursunda ve şehirde birçok tatlı insanla tanışmış.
- It took me a lot of courage to say that to this nice man.
- Bunu o tatlı adama söylemek için tüm cesaretimi toplamam gerekti.
- Reuben, you are a nice, safe, conventional guy.
- Reuben, sen tatlı, güvenilir, geleneksel birisin.
- And the rabbit was very happy to make such a nice new friend.
- Ve tavşan, böyle tatlı bir arkadaş edindiği için çok sevinmişti.
- It will create a nice rivalry in the city.
- Şehirde tatlı bir rekabet ortamı yaratacak.
- He became a nice young man.
- O, tatlı genç bir adam oldu.
Show More (19)
|
9 |
nice |
güzelce |
adv. |
|
- I went to the seaside and got a nice tan.
- Deniz kenarına gittim ve güzelce bronzlaştım.
- Every day grandfather and grandmother gave the kitten plenty of milk, and soon the kitten grew nice and plump.
- Büyükbaba ve büyükanne her gün yavru kediye bol bol süt verdiler, kısa sürede yavru kedi güzelce büyüdü ve tombullaştı.
- We'll take this nice and easy.
- Bunu güzelce ve kolayca halledeceğiz.
Show More (0)
|
10 |
nice |
mükemmel |
adj. |
|
- Two nice folks don't must make a superb couple.
- İki iyi insan mükemmel de bir çift olacak diye bir şey yok.
Show More (-2)
|
11 |
nice |
efendi |
adj. |
|
- Be nice, or Santa Claus won't bring you any presents.
- Efendi ol, yoksa Noel Baba sana hiç hediye getirmez.
Show More (-2)
|
12 |
nice |
hoşça |
adv. |
|
- It appears that she had a nice time at the party.
- O, partide hoşça vakit geçirmiş gibi görünüyor.
Show More (-2)
|