|
- Sometimes, these nets can also break loose and continue ghost-fishing for decades.
- Bazen bu ağlar da kopabilir ve onlarca yıl boyunca hayalet avcılığa devam edebilir.
- If this were merely a ghost debate, it would not much matter.
- Eğer bu sadece bir hayalet tartışması olsaydı, çok da önemli olmazdı.
- There is a ghost missing from this feast, namely the Council, and the role of the Council presidency.
- Bu şölende eksik olan bir hayalet var, o da Konsey ve Konsey başkanlığının rolü.
- In fact, Ghent was a ghost town.
- Aslında Ghent hayalet bir kasabaydı.
- Sometimes, these nets can also break loose and continue ghost-fishing for decades.
- Bazen de bu ağlar gevşeyebilir ve on yıllar boyunca hayalet avcılığına devam edebilir.
- There's really a ghost in my house.
- Gerçekten evimde bir hayalet var.
- The ghost started showing up more often.
- Hayalet daha sık görünmeye başladı.
- The second appearance of the ghost was on Sunday night.
- Hayalet ikinci kez pazar gecesi göründü.
- I thought you were a ghost.
- Hayalet olduğunu düşündüm.
- She said that she photographed a ghost.
- O, bir hayaletin fotoğrafını çektiğini söyledi.
- There is no such thing, sir, as a ghost.
- Hayalet diye bir şey yoktur, efendim.
- Sami believed he was being stalked by a ghost.
- Sami bir hayalet tarafından takip edildiğine inanıyordu.
- I think there's a ghost in our attic.
- Sanırım tavan arasında bir hayalet var.
- Are you a ghost?
- Hayalet misin sen?
- A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.
- The ghost visits her in her dreams.
- Hayalet onu rüyalarında ziyaret eder.
- Sami believes in ghost dogs.
- Sami hayalet köpeklere inanır.
- The ghost went through the wall.
- Hayalet duvarın içinden geçti.
- The Ghost of Cock Lane is an English ghost story from the 18th century.
- Cock Lane'in Hayaleti 18. yüzyıldan kalma bir İngiliz hayalet hikayesidir.
- You're as pale as a ghost.
- Bir hayalet kadar solgunsun.
- I think there's a ghost in our attic.
- Sanırım tavan aramızda bir hayalet var.
- The ghost went through the wall.
- Hayalet duvardan geçti.
- Thomas jumped up, as if his friend were a ghost.
- Onun arkadaşı sanki bir hayaletmiş gibi Thomas ayağa fırladı.
- Thomas jumped up, as if his friend were a ghost.
- Thomas ayağa fırladı, sanki arkadaşı bir hayaletmiş gibi.
- I'm a ghost.
- Ben bir hayaletim.
- Sami lived with a ghost.
- Sami bir hayaletle yaşadı.
- There's really a ghost in my house.
- Evimde gerçekten bir hayalet var.
- A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Hayalet, içsel bir korkunun dışsal ve görünür bir işaretidir.
- It's a ghost town.
- Burası hayalet bir kasaba.
- John felt the presence of a ghost in the dark room.
- John karanlık odada bir hayaletin varlığını hissetti.
- She said that she photographed a ghost.
- Bir hayaletin fotoğrafını çektiğini söyledi.
- She was surprised when she saw the ghost.
- Hayaleti gördüğünde çok şaşırdı.
- You look pale as a ghost.
- Bir hayalet kadar solgun görünüyorsun.
- Tom's old car has finally given up the ghost.
- Tom'un eski arabası sonunda hayaletten vazgeçti.
- Are you sure it was a ghost?
- Hayalet olduğuna emin misin?
- You look as white as a ghost.
- Bir hayalet kadar beyaz görünüyorsun.
- It was a ghost town during the war.
- Savaş sırasında hayalet bir kasabaydı.
- The ghost visits her in her dreams.
- Hayalet onu rüyalarında ziyaret ediyor.
- Are you sure it was a ghost?
- Onun bir hayalet olduğuna emin misin?
- She was amazed at the sight of the ghost.
- Hayaleti görünce çok şaşırdı.
- Sami lived with a ghost.
- Sami bir hayaletle yaşıyordu.
- I think that there's a ghost in our attic.
- Sanırım tavan aramızda bir hayalet var.
- Are you a ghost?
- Sen bir hayalet misin?
- The ghost vanished suddenly.
- Hayalet aniden ortadan kayboldu.
- Only Tom could see the ghost.
- Hayaleti sadece Tom görebiliyordu.
- I think that there's a ghost in our attic.
- Sanırım tavan arasında bir hayalet var.
- The ghost vanished suddenly.
- Hayalet aniden kayboldu.
- I thought you were a ghost.
- Senin bir hayalet olduğunu sandım.
- Mary was the only one who could see the ghost.
- Mary hayaleti görebilen tek kişiydi.
- There is no such thing, sir, as a ghost.
- Hayalet diye bir şey yoktur efendim.
- You look white as a ghost.
- Bir hayalet kadar beyaz görünüyorsun.
- She was amazed at the sight of the ghost.
- O hayalet görünce şaşırmıştı.
- Sami believed he was being stalked by a ghost.
- Sami kendisinin bir hayalet tarafından takip edildiğine inanıyordu.
- The second appearance of the ghost was on Sunday night.
- Hayaletin ikinci ortaya çıkışı Pazar gecesi oldu.
- A ghost is looking at me.
- Bir hayalet bana bakıyor.
- The Ghost of Cock Lane is an English ghost story from the 18th century.
- Cock Lane'in Hayaleti, 18.yy'dan bir İngiliz hayalet hikayesidir.
Show More (53)
|
