facilities - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
facilities tesisler n.
  • This fee would help finance 90% of the cost of these facilities.
  • Bu ücret, bu tesislerin maliyetinin %90'ının finanse edilmesine yardımcı olacaktır.
  • The report contains references to prison facilities in the United Kingdom and indeed in other Member States.
  • Raporda Birleşik Krallık'taki ve diğer Üye Devletlerdeki cezaevi tesislerine atıfta bulunulmaktadır.
  • My fifth point is that we must also guarantee high-quality reception facilities.
  • Beşinci husus ise, kabul tesislerinin yüksek kalitede oluşunu garanti etmemiz gerektiğidir.
Show More (16)
facilities tesis n.
  • The lack of modern post facilities caused trouble for many shippers.
  • Modern posta tesislerinin eksikliği birçok nakliyatçı için sıkıntıya neden oldu.
  • Any member can make use of these facilities.
  • Herhangi bir üye bu tesislerden yararlanabilir.
  • This stadium's facilities leave much to be desired.
  • Bu stadyumun tesisleri arzulanan çok şey bırakıyor.
Show More (3)
facilities imkanlar n.
  • In this context, we should be offering facilities to help drug addicts kick their habit.
  • Bu bağlamda uyuşturucu bağımlılarının alışkanlıklarından kurtulmalarına yardımcı olacak imkanlar sunmalıyız.
  • In this context, we should be offering facilities to help drug addicts kick their habit.
  • Bu bağlamda, uyuşturucu bağımlılarının alışkanlıklarından kurtulmalarına yardımcı olacak imkanlar sunmalıyız.
  • It places too heavy a burden on the facilities of the European states.
  • Avrupa devletlerinin imkanları üzerine çok ağır bir yük bindirmektedir.
Show More (1)
facilities kolaylıklar n.
  • The European Commission should, I believe, provide facilities for such action.
  • Avrupa Komisyonunun bu tür faaliyetler için kolaylıklar sağlaması gerektiğine inanıyorum.
  • To sum up, I would also say that we must support the provisions laying down facilities governing grid access.
  • Özetle şebeke erişimine ilişkin kolaylıkları düzenleyen hükümleri desteklememiz gerektiğini de söylemek isterim.
  • The European Commission should, I believe, provide facilities for such action.
  • Avrupa Komisyonu'nun bu tür faaliyetler için kolaylıklar sağlaması gerektiğine inanıyorum.
Show More (0)
facilities olanaklar n.
  • So what particular facilities do our countries offer, and how can these be rooted out?
  • Peki ülkelerimiz hangi özel olanakları sunuyor ve bunlar nasıl ortadan kaldırılabilir?
  • My fifth point is that we must also guarantee high-quality reception facilities.
  • Beşinci olarak belirtmek istediğim husus, yüksek kalitede kabul olanaklarını da garanti altına almamız gerektiğidir.
  • New technologies have their own linguistic facilities which could be of valuable help in circulating European films.
  • Yeni teknolojiler, Avrupa filmlerinin dolaşımında değerli yardımları olabilecek kendi dilsel olanaklarına sahiptir.
Show More (0)
facilities imkan n.
  • There is more than enough room, even with the enlargement countries, to provide all the necessary facilities.
  • Genişleyen ülkelerle birlikte bile gerekli tüm imkânları sağlamak için fazlasıyla yer var.
  • There were no easy credit facilities or ubiquitous ATMs in 1980.
  • 1980'de kolay kredi imkanları veya her yerde bulunan ATM'ler yoktu.
Show More (-1)
facilities olanak n.
  • Our school facilities are inadequate for foreign students.
  • Okul olanaklarımız yabancı öğrenciler için yetersizdir.
  • Our university has excellent sports facilities.
  • Üniversitemiz mükemmel spor olanaklarına sahiptir.
Show More (-1)