| 1 |
house |
ev |
n. |
|
- If a house burns down, the owners should be insured.
- Eğer bir ev yanarsa, ev sahipleri sigortalanmalıdır.
- We shall not get far if we do not put our own house in order first.
- Önce kendi evimizi düzene sokmazsak fazla uzağa gidemeyiz.
- We will be a laughing stock if we do not reform and get our House in order.
- Eğer reform yapmaz ve evimizi düzene sokmazsak alay konusu olacağız.
- Now are putting our own House in order.
- Şimdi kendi evimizi düzene koyuyoruz.
- The first, which, relatively speaking, was the mildest, hit my own house.
- İlki, ki göreceli olarak en hafifiydi, kendi evimi vurdu.
- No one is unaware of the loathing felt in this house for the death penalty, wherever it may occur.
- Her nerede olursa olsun, bu evde ölüm cezasına karşı duyulan nefretin farkında olmayan kimse yoktur.
- A house cannot be built on half a plot of land.
- Yarım arsa üzerine bir ev inşa edilemez.
- We have not got our own house in order in terms of agriculture, fisheries, traffic, energy and the use of materials.
- Tarım, balıkçılık, trafik, enerji ve malzeme kullanımı açısından kendi evimizi düzene sokmuş değiliz.
- The façade of the new EU house has been built and decorated; now it is a case of putting the furniture in place.
- Yeni AB evinin dış cephesi inşa edildi ve dekore edildi; şimdi sıra mobilyaların yerleştirilmesinde.
- The first, which, relatively speaking, was the mildest, hit my own house.
- İlki, ki bu göreceli olarak en hafifiydi, benim kendi evimi vurmuştur.
- When we have put our own house in order, this is when the world will believe that we are credible.
- Kendi evimizi düzene koyduğumuzda, işte o zaman dünya bizim güvenilir olduğumuza inanacaktır.
- Whilst we oppose acts of barbarism perpetuated elsewhere, we must also ensure that our own house is in order.
- Başka yerlerde sürdürülen barbarlık eylemlerine karşı çıkarken, kendi evimizin de düzen içinde olmasını sağlamalıyız.
- But this does not detract from the fact that the European Parliament should also put its own house in order.
- Ancak bu durum Avrupa Parlamentosu'nun da kendi evini düzene sokması gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.
- If we admit new Member States then we need to put our own House in order first.
- Eğer yeni Üye Devletleri kabul edersek, o zaman önce kendi evimizi düzene sokmamız gerekir.
- Surely we should be setting our own house in order first.
- Elbette önce kendi evimizi düzene sokmalıyız.
- We want to extend our family circle, but we have not extended the house.
- Aile çevremizi genişletmek istiyoruz ama evimizi genişletmedik.
- The large groups have a responsibility for this entire House and we are trying to fulfil it.
- Büyük grupların tüm bu Ev için bir sorumluluğu var ve biz bunu yerine getirmeye çalışıyoruz.
- You are most welcome to this House, Sir David, and we would like to wish you a pleasant and fruitful stay.
- Bu eve hoş geldiniz Sir David, size keyifli ve verimli bir konaklama dileriz.
- Sometimes we must conduct our debates in this house in frank terms as well.
- Bazen bu evdeki tartışmalarımızı da açık sözlü bir şekilde yürütmeliyiz.
- What does it mean if each house were to be fitted with a solar panel or use low-energy light bulbs?
- Her eve bir güneş paneli takılması ya da düşük enerjili ampuller kullanılması ne anlama geliyor?
- I abstained because we need to put our own house in order.
- Çekimser kaldım çünkü kendi evimizi düzene sokmamız gerekiyor.
- We must get our own house in order.
- Kendi evimizi düzene sokmalıyız.
- The European House can and will be extended eastwards.
- Avrupa Evi doğu yönünde genişletilebilir ve genişletilecektir de.
- There are Member States that do not have their house in order at the moment.
- Şu anda kendi evini düzene sokmamış olan Üye Devletler var.
- The European House can and will be extended eastwards.
- Avrupa Evi doğuya doğru genişletilebilir ve genişletilecektir.
- Summer time is not the problem for our common European House.
- Ortak Avrupa Evimiz için sorun yaz saati değildir.
- Let us not start building the house from the roof.
- Evi inşa etmeye çatıdan başlamayalım.
- Digging the foundations for a house would hurt worms.
- Bir evin temellerini kazmak solucanlara zarar verir.
- All I need is a source of energy so that I can light my house and cook the next meal".
- Tek ihtiyacım olan bir enerji kaynağı, böylece evimi aydınlatabilir ve bir sonraki yemeği pişirebilirim".
- The whole territory of the house is fenced and safe for children.
- Evin bütün alanı çitle çevrilidir ve çocuklar için güvenlidir.
- There was nothing exceptional about the house or its history.
- Evle veya tarihçesiyle ilgili olağanüstü bir durum yoktu.
- Each night friends and relatives meet in a different house to break the fast.
- Her gece arkadaş ve akrabalar oruç açmak için başka bir evde toplanırlar.
- These two boys have come to check out the house.
- Bu iki genç eve bakmak için geldi.
- He came to check out the house.
- Eve bakmaya geldi.
- That summer, there was a typhoid epidemic and I turned the house into a hospital.
- O yaz tifo salgını vardı ve evi hastaneye çevirdim.
- Nothing ticked off my mom more than having people come into the house with dirty shoes.
- İnsanların eve kirli ayakkabılarla girmesi kadar annemi kızdıran başka bir şey yoktur.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Evinde telefona cevap veren o çocukla konuşmayı dene.
- I only need a few men to check out the house.
- Eve bakmak için sadece birkaç adama ihtiyacım var.
- I may well take a house for the season next year.
- Gelecek sene bu mevsim için bir ev tutabilirim.
- I may well take a house for the season next year.
- Gelecek yıl sezon için bir ev alabilirim.
- Try talking to that kid that's answering the phone at his house.
- Onun evinde telefonlara bakan şu çocukla konuşmayı deneyin.
- There was nothing exceptional about the house or its history.
- Evin ya da geçmişinin istisnai hiçbir yanı yoktu.
- Seven years ago tonight, we met at my parents' house.
- Yedi yıl önce bu gece ailemin evinde tanışmıştık.
- The whole territory of the house is fenced and safe for children.
- Evin tamamı çitlerle çevrilidir ve çocuklar için güvenlidir.
- The whole territory of the house is fenced and safe for children.
- Evin bütün alanı çitle çevrili ve çocuklar için güvenli.
- We checked out that house on the corner, but the price was too high considering all the work it needs.
- Köşedeki eve göz attık ama ihtiyacı olan onca işçiliği göz önünde bulundurursak fiyatı çok yüksekti.
- That summer, there was a typhoid epidemic and I turned the house into a hospital.
- O yaz bir tifo salgını vardı ve evi hastaneye çevirdim.
- I really want to check out the rest of this rude house.
- Bu kaba evin geri kalanına bakmak istiyorum gerçekten.
- I may well take a house for the season next year.
- Gelecek sene sezon için bir ev alabilirim.
- There was nothing exceptional about the house or its history.
- Evde ya da evin geçmişinde olağanüstü bir şey yoktu.
- That summer, there was a typhoid epidemic and I turned the house into a hospital.
- O yaz tifo salgını vardı ve evi hastaneye dönüştürdüm.
- I'll call at your house tomorrow.
- Yarın evine uğrayacağım.
- I wanted to tell Tom in person, so I drove over to his house.
- Tom'a şahsen söylemek istiyordum, bu yüzden onun evine gittim.
- Tom drove back to Mary's house.
- Tom, Mary'nin evine geri döndü.
- My older brother built his own house last month.
- Ağabeyim geçen ay kendi evini inşa etti.
- Tom had a look at Mary's house interior.
- Tom, Mary'nin evinin içine bir göz attı.
- Rudolf has built a large house.
- Rudolf büyük bir ev inşa etti.
- I wonder why Tom wants to buy that house.
- Tom neden o evi satın almak istiyor merak ediyorum.
- The house is nearly one kilometer from school.
- Ev okula nerdeyse bir kilometre uzaklıktadır.
- My house looks to the south.
- Evim güneye bakıyor.
- Tom has a very nice house on Park Street.
- Tom'un Park Caddesi'nde çok güzel bir evi var.
- I have spent a lot of money on my house.
- Evime çok para harcadım.
- Is your car next to her house?
- Araban onun evinin yanında mı?
- He lives far away from my house.
- O benim evimden uzakta yaşar.
- I don't want Tom in my house.
- Tom'un evime girmesini istemiyorum.
- Tom came over to my house for dinner yesterday.
- Tom dün akşam yemeği için evime geldi.
- My grandfather's house was on that street.
- Büyük babamın evi o sokakta idi.
- You must remove your shoes when you enter a Japanese house.
- Bir Japon evine girerken ayakkabılarını çıkarmalısın.
- This is the house where Tom grew up.
- Burası Tom'un büyüdüğü ev.
- My house, which I bought ten years ago, still looks new.
- On yıl önce satın aldığım evim hâlâ yeni görünüyor.
- His house was sold for ten thousand dollars.
- Onun evi on bin dolara satıldı.
- The house is pretty.
- Ev güzel.
- This is the house where Tom grew up.
- Bu, Tom'un büyüdüğü ev.
- Tom put his house up for sale.
- Tom evini satışa koydu.
- My house is up the road.
- Benim evim yolun tepesinde.
- This is your house now.
- Bu artık senin evin.
- The police caught Tom red-handed, breaking into a house in our neighborhood.
- Polis Tom'u mahallemizdeki bir eve girerken suçüstü yakaladı.
- You'll find our house at the end of the next street.
- Evimizi bir sonraki sokağın sonunda bulacaksın.
- Tom walked up to the house and knocked on the door.
- Tom evine kadar yürüdü ve kapıyı çaldı.
- I leave the house at eight fifteen, and arrive at school at eight forty‐five.
- Evden sekiz on beşte çıkıyorum ve okula sekiz kırk beşte varıyorum.
- How do you like your new house?
- Yeni evini beğendin mi?
- Sami lost his car and house.
- Sami arabasını ve evini kaybetti.
- Have you ever switched on all the lamps of your house?
- Hiç evinizdeki tüm lambaları açtınız mı?
- My house is in the middle of the town.
- Evim şehrin ortasında.
- I was at my friend's house for dinner to celebrate his daughter's birthday.
- Kızının doğum gününü kutlamak için arkadaşımın evine akşam yemeğe gitmiştim.
- Are you having a Valentine's Day party at your house again this year?
- Bu yıl da evinizde Sevgililer Günü partisi mi veriyorsunuz?
- Tom didn't want to leave the house.
- Tom evi terk etmek istemiyordu.
- The chimney caught on fire and the house burned down.
- Baca alev aldı ve ev yandı.
- He walked to and fro in front of her house.
- Evinin önünde bir ileri bir geri yürüdü.
- If you feel threatened, don't hesitate in coming to my house.
- Tehdit edildiğini düşünüyorsan, evime gelmekte tereddüt etme.
- The school is across the street from my house.
- Okul caddede evimin karşısında.
- Tom gave Mary a tour of his house.
- Tom, Mary'ye evini gezdirdi.
- Tom sold his house last week.
- Tom evini geçen hafta sattı.
- The house was ripped apart by the tornado.
- Ev kasırga yüzünden paramparça olmuş.
- It will be easy to find a tenant for this house.
- Bu ev için bir kiracı bulmak kolay olur.
- Layla took refuge at her parents' house.
- Leyla anne ve babasının evine sığındı.
- Was it hard for you to find my house?
- Evimi bulmak senin için zor oldu mu?
- I don't understand why I need to go to your house at midnight.
- Neden gece yarısı evine gitmem gerektiğini anlamıyorum.
- Jane begged to see my new house.
- Jane yeni evimi görmek için yalvardı.
- Is this Tom's house?
- Burası Tom'un evi mi?
- The house gets painted every five years.
- Ev her beş yılda bir boyanıyor.
- Our house is in a convenient location.
- Evimizin ulaşımı kolay.
- It seems to be a good house.
- İyi bir ev gibi görünüyor.
- There was no one inside the house.
- Evin içinde kimse yoktu.
- Fadil searched the house for two hours.
- Fadıl evi iki saat boyunca aradı.
- Tom's house is completely destroyed.
- Tom'un evi tamamen tahrip olmuş.
- I never leave my house unlocked.
- Kapıyı asla kilitlemeden evimden çıkmam.
- There was a big fire near my house last night.
- Dün gece evimin yakınında büyük bir yangın çıktı.
- His mother chased him as he ran naked around the house.
- Annesi onu evde çıplak vaziyette koşturduğu için kovaladı.
- She has the large house to herself.
- Büyük bir evi var.
- It seems to be a good house.
- O iyi bir ev gibi görünüyor.
- Tom sold his house in Boston a long time ago.
- Tom Boston'daki evini uzun zaman önce sattı.
- There is a large garden at the back of his house.
- Evinin arkasında büyük bir bahçe var.
- Layla didn't want to be in the same house as Sami.
- Layla Sami ile aynı evde olmak istemiyordu.
- He had to carry many loads from the house to station.
- O, evden istasyona çok fazla yük taşımak zorunda kaldı.
- I want a wife and children, and so I need a house.
- Bir eş ve çocuk istiyorum ve bu nedenle bana bir ev lazım.
- Tom set his neighbor's house on fire.
- Tom komşusunun evini ateşe verdi.
- The house remained closed ever since.
- Ev o zamandan beri kapalı kaldı.
- Leave my house.
- Evimi terk edin.
- Each floor of the house is made of wood.
- Evin her katı ahşaptan yapılmış.
- I assume you know how to get to Tom's house.
- Tom'un evine nasıl gideceğini bildiğini varsayıyorum.
- Sami asked Layla to go to his house to get her gift.
- Sami Layla'dan hediyesini almak için kendi evine gitmesini istedi.
- Our house is not insulated.
- Evimiz yalıtımlı değil.
- The house was silent.
- Ev sessizdi.
- Which house did you live in?
- Hangi evde yaşadın?
- Tom's house was almost completely destroyed.
- Tom'un evi neredeyse tamamen yıkılmıştı.
- Look at the house with the red roof.
- Kırmızı çatılı eve bak.
- Tom's house has a solar roof.
- Tom'un evinin güneş enerjili çatısı var.
- The garden is in front of the house.
- Bahçe, evin önündedir.
- This house has triple-pane windows.
- Bu evin üç camlı pencereleri var.
- The house I'm living in isn't very large.
- Yaşadığım ev çok büyük değil.
- He has a big house on the mountain.
- Dağda büyük bir evi var.
- That house is his.
- Bu ev onun.
- I've locked myself out of my house, so I'm going to break a window to get in.
- Kendimi evin dışında kilitledim, bu yüzden içeri girmek için camı kıracağım.
- Why do you need such a big house?
- Neden böyle büyük bir eve ihtiyacın var?
- Our house is the only one in this area that survived the earthquake.
- Bu bölgede depremden kurtulan tek ev bizimki.
- She lives in this house by herself.
- Bu evde tek başına yaşıyor.
- Tom needs to sell his other house.
- Tom'un diğer evini satması gerekiyor.
- The house was built several hundred years ago.
- Ev, birkaç yüz yıl önce inşa edildi.
- He estimates that the new house will cost roughly thirty million yen.
- Yeni evin yaklaşık otuz milyon yene mal olacağını tahmin ediyor.
- There is a broad street near my house.
- Evime yakın geniş bir cadde var.
- Tom is staying at a motel while his house is being painted.
- Tom evi boyanırken bir motelde kalıyor.
- There's a river near my house.
- Evimin yakınında bir nehir var.
- Will you tell me how to get to your house?
- Evinize nasıl gidildiğini bana söyler misin?
- Tom loves the new house.
- Tom yeni evi çok seviyor.
- He came to my house on the pretext of seeing me.
- O, beni görme bahanesiyle evime geldi.
- Sami rented the house for Layla.
- Sami evi Layla için kiraladı.
- Why don't you repaint your house?
- Neden evini yeniden boyamıyorsun?
- This side of the house catches the morning sun.
- Evin bu kısmı, sabah güneşini alır.
- I'm sorry that you had trouble finding our house.
- Evimizi bulmakta zorlandığın için üzgünüm.
- The whole house was shaking.
- Tüm ev sallanıyordu.
- He rescued the child from the burning house.
- Yanan evden çocuğu kurtardı.
- My house needs major repairs.
- Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
- There are many people living in this house.
- Bu evde yaşayan birçok insan var.
- Is there a park near your house?
- Evinin yanında bir park var mıdır?
- My house is old and ugly.
- Benim evim eski ve biçimsiz.
- They built a two and a half meter high fence around their house.
- Evlerinin etrafına iki buçuk metre yüksekliğinde bir çit yaptılar.
- They were very kind to me when I was at their house.
- Evlerine gittiğimde bana çok nazik davrandılar.
- Layla didn't want to be in the same house as Sami.
- Leyla, Sami ile aynı evde olmak istemedi.
- Compared to our house, his is virtually a palace.
- Bizim evimize kıyasla, onunki neredeyse bir saray.
- Fadil was looking for a cheap house in Cairo.
- Fadıl Kahire'de ucuz bir ev arıyordu.
- That old house has been neglected for years.
- O eski ev, yıllardır ihmal edildi.
- Fadil saw an unfamiliar car parked in front of his house.
- Fadıl evinin önünde park etmiş tanımadığı bir araba gördü.
- They painted their house bright yellow.
- Evlerini parlak sarıya boyamışlar.
- My house is built.
- Evim inşa edildi.
- Our house is up for sale.
- Evimiz satılık.
- The old oak was almost higher than the house.
- Yaşlı meşe ağacı neredeyse evden daha yüksekti.
- I gave my house away.
- Evimi hibe verdim.
- There used to be a big cherry tree behind my house.
- Eskiden evimin arkasında büyük bir kiraz ağacı vardı.
- Fadil attended a party at a neighbor's house.
- Fadıl bir komşunun evindeki bir partiye katıldı.
- I could never afford to buy the kind of house Tom lives in.
- Tom'un yaşadığı türden bir evi satın almaya hiç param yetmez.
- I've given up on the idea of buying a house.
- Bir ev satın alma fikrinden vazgeçtim.
- Tom has a house with two rooms.
- Tom'un iki odalı bir evi var.
- It'll be easy to find a renter for this house.
- Bu ev için bir kiracı bulmak kolay olacak.
- Our house's roof is on fire!
- Evimizin çatısı yanıyor!
- Is that your house?
- O senin evin mi?
- Her house was sold for ten thousand dollars.
- Onun evi on bin dolara satıldı.
- Tom is coming to my house tonight.
- Tom bu gece benim evime geliyor.
- His house is very far from the station.
- Onun evi istasyondan çok uzaktır.
- Did you know Tom had a house in Boston?
- Tom'un Boston'da bir evi olduğunu biliyor muydunuz?
- Maria came back into the house shivering, and sat in front of the heater.
- Maria titreyerek eve geri döndü ve ısıtıcının önüne oturdu.
- When was the last time you painted your house?
- Evinizi en son ne zaman boyadınız?
- I sold my house last month.
- Ben geçen ay evimi sattım.
- My house faces south.
- Evim güneye bakıyor.
- Tom got into Mary's house through an open window.
- Tom açık bir pencereden Mary'nin evine girdi.
- He looked about the house.
- Evin etrafına baktı.
- I'll do your shopping, clean up the house, and cook your dinner for you.
- Alışverişini yaparım, evi temizlerim ve akşam yemeğini pişiririm.
- There is a garden at the back of our house.
- Evimizin arka tarafında bir bahçe var.
- The police searched Tom's house.
- Polis Tom'un evini araştırdı.
- I'm at the house.
- Ben evdeyim.
- The house closest to here is two miles away.
- Buraya en yakın ev iki mil ötede.
- The foundation of this house is beginning to weaken.
- Bu evin temeli, zayıflamaya başlıyor.
- Tom parked the truck in front of Mary's house.
- Tom kamyonu Mary'nin evinin önüne park etti.
- My house is in the middle of the town.
- Benim evim şehrin ortasında.
- I'll tell you how to get to Tom's house.
- Tom'un evine nasıl gidileceğini sana söyleyeceğim.
- The house was so flooded that I had to swim to the kitchen.
- Evi o kadar çok su bastı ki mutfağa yüzmek zorunda kaldım.
- Tom snuck into Mary's house.
- Tom Mary'nin evine gizlice girdi.
- Tom shot John and got out of the house.
- Tom John'u vurdu ve evden dışarı çıktı.
- This house will not sell as it stands.
- Bu ev bu haliyle satılmaz.
- Tom wondered what Mary thought of his new house.
- Tom Mary'nin yeni evi hakkında ne düşündüğünü merak ediyordu.
- Tom and Mary were arguing last night when I passed their house.
- Dün gece evlerinin önünden geçerken Tom ve Mary tartışıyorlardı.
- Her house is just opposite the bus stop.
- Onun evi otobüs durağının tam karşısında.
- The station is 2 kilometers from my house.
- İstasyon evimden 2 kilometre uzaklıktadır.
- The dog kept me from approaching his house.
- Köpek, onun evine yaklaşmamı engelledi.
- The house is comfortable to live in.
- Ev, yaşamak için rahattır.
- Tom hasn't been out of his house in a long time.
- Tom epeydir evinden dışarı çıkmadı.
- Tom was just telling me about your new house.
- Tom bana az önce yeni evinizden bahsediyordu.
- We'll meet at my house.
- Benim evimde buluşacağız.
- Tom's house burned down in 2013.
- Tom'un evi 2013'te yandı.
- The wealthy family built another large house.
- Zengin aile başka bir büyük ev inşa etti.
- There was blood everywhere in Fadil's house.
- Fadıl'ın evinin her yerinde kan vardı.
- Your house is beautiful.
- Evin güzel.
- Who does the cooking at your house?
- Sizin evde kim yemek pişirir?
- We have two unused rooms in our house.
- Evimizde kullanmadığımız iki oda var.
- Tom got into the house through a window.
- Tom eve bir pencereden girdi.
- I really appreciate you letting me use your house.
- Evini kullanmama izin verdiğin için gerçekten sana minnettarım.
- Tom certainly wasn't making much noise last night when we passed his house.
- Tom dün gece evinin önünden geçerken kesinlikle fazla gürültü yapmıyordu.
- It happened near the house.
- Evin yakınında oldu.
- Jim stayed at my house.
- Jim benim evimde kaldı.
- The house is five hundred years old.
- Bu ev beş yüz yaşında.
- His house was out of the way.
- Onun evi sapaydı.
- Sami broke into Layla's house and raped her.
- Sami, Layla'nın evine girip ona tecavüz etmiş.
- The foundation of this house is beginning to weaken.
- Bu evin temeli zayıflamaya başladı.
- This is the house where I used to live when I was young.
- Burası gençken yaşadığım ev.
- Tom walked back into the house.
- Tom eve doğru yürüdü.
- The house is a mess.
- Ev dağınık.
- Tom lived with his parents in a small house.
- Tom ailesi ile birlikte küçük bir evde yaşıyordu.
- This is the house in which they lived when they were children.
- Bu, onların çocukken yaşadıkları evdir.
- His house is far from the station.
- Onun evi istasyondan uzak.
- After the hurricane, their house was a wreck.
- Kasırgadan sonra, evleri bir harabeydi.
- Buy me a house.
- Bana bir ev al.
- Tom might possibly have a house in Boston.
- Tom'un Boston'da bir evi olabilir.
- Police interviewed every single house owner in the neighborhood.
- Polis mahalledeki her bir ev sahibiyle görüşmüştür.
- Drop in at my house any time you want.
- İstediğin zaman evime uğra.
- I sold my house last Thursday.
- Ben geçen perşembe evimi sattım.
- I lost the door key, so I can't enter the house.
- Kapı anahtarını kaybettim, bu yüzden eve giremiyorum.
- Layla's house became an arena for a fight to the death.
- Leyla'nın evi ölümüne bir kavga için bir arena haline geldi.
- If you see his house, you'll know that he is poor.
- Evini bir görsen, yoksul olduğunu anlarsın.
- I see you going by my house every day.
- Seni her gün evimin önünden geçerken görüyorum.
- He left the house without so much as saying goodbye.
- Hoşça kal bile demeden evi terk etti.
- Do you know which road leads to my house?
- Hangi yolun evime götürdüğünü biliyor musun?
- Her house stands back from the road.
- Onun evi yoldan içeride duruyor.
- Tom almost never leaves the house.
- Tom neredeyse hiç evden çıkmaz.
- He's painting his house.
- Evini boyuyor.
- He estimates that the new house will cost roughly thirty million yen.
- O, yeni evin yaklaşık otuz milyon yene mal olacağını tahmin ediyor.
- This house will let easily.
- Bu ev kolayca kiralanabilir.
- Take a left, and it's the first house on your right.
- Sola dön, sağındaki ilk ev.
- I built this house; you destroyed it.
- Bu evi ben inşa ettim, sen yıktın.
- I had some trouble finding her house yesterday.
- Dün evini bulmakta biraz zorlandım.
- Yanni's house is full of trash and smells of mold.
- Yanni'nin evi çöp dolu ve küf kokuyor.
- Tom was kicked out of his house by his parents when he confessed to being an atheist.
- Tom ateist olduğunu itiraf edince ailesi tarafından evden kovuldu.
- That house is much better than his house.
- Bu ev onun evinden çok daha iyi.
- Tom threw his son out of the house.
- Tom oğlunu evden attı.
- We had some difficulty finding his house.
- Onun evini bulmakta biraz zorluk çektik.
- Sami was spending more and more time at Layla's house.
- Sami, Layla'nın evinde giderek daha fazla zaman geçiriyordu.
- The house is small but beautiful.
- Ev küçük ama güzel.
- She dropped in at my house yesterday.
- Dün evime uğradı.
- I spent the whole day cleaning my house.
- Bütün günü evimi temizleyerek geçirdim.
- Tom was at Mary's house on Monday afternoon.
- Tom pazartesi öğleden sonra Mary'nin evindeydi.
- I now live in a very small house.
- Şu anda çok küçük bir evde oturuyorum.
- He passed by the house.
- Evin önünden geçti.
- I don't want to lose my house.
- Evimi kaybetmek istemiyorum.
- Tom's house is easy to find.
- Tom'un evini bulmak çok kolay.
- Tom is renovating his house.
- Tom evini yeniliyor.
- This house is not new.
- Bu ev yeni değildir.
- Tom's house is just about three kilometers from here.
- Tom'un evi buradan hemen hemen üç kilometre uzakta.
- What did Tom's house look like?
- Tom'un evi neye benziyordu?
- This is the house in which the poet lived in his childhood.
- Burası şairin çocukluğunda yaşadığı ev.
- Sami's house burned down to the ground.
- Sami'nin evi yanıp kül oldu.
- Tom has accumulated a lot of junk since he's moved into this house.
- Tom bu eve taşındığından beri bir sürü ıvır zıvır biriktirdi.
- I think Tom bought the house he was looking at last week.
- Sanırım Tom geçen hafta baktığı evi almış.
- Will you sell your house to her?
- Evini ona satacak mısın?
- He lost his reason when he saw his house burn down.
- Evinin yandığını görünce aklını kaybetti.
- My house is near the post office.
- Benim evim postaneye yakın.
- I won't leave this house voluntarily.
- Ben bu evi gönüllü olarak terk etmeyeceğim.
- Tom had a copy made of his house key.
- Tom ev anahtarının bir kopyasını yaptırdı.
- I have a house.
- Bir evim var.
- Yes, that's my house.
- Evet, benim evim.
- When we married my parents gave me a house.
- Evlendiğimizde ailem bana bir ev verdi.
- Isn't that the same guy who wants to buy your house?
- Bu senin evini almak isteyen adamla aynı kişi değil mi?
- This is the house Tom plans to buy.
- Tom'un almayı planladığı ev budur.
- Tom dreams of owning a house in the center of Boston.
- Tom Boston'un merkezinde bir ev sahibi olmayı hayal ediyor.
- She threw her drinking husband out of the house.
- O, içki içen kocasını evden attı.
- As soon as he felt his house shake, he rushed out into the garden.
- Evin sallandığını hisseder hissetmez bahçeye koştu.
- Her house is at the foot of the mountain.
- Evi dağın eteğinde.
- The house is on fire.
- Ev yanıyor.
- This house belongs to my uncle.
- Bu ev amcama aittir.
- My house has a small yard.
- Evimin küçük bir avlusu var.
- Who actually owns this house?
- Bu evin gerçek sahibi kim?
- Tom doesn't have enough money to buy that house.
- Tom'un o evi almak için yeterli parası yok.
- Fadil hunted around the house to find the money.
- Fadıl parayı bulmak için evin her yerini aradı.
- Fadil was looking for a cheap house in Cairo.
- Fadıl, Kahire'de ucuz bir ev arıyordu.
- Tom sold his house in Boston.
- Tom Boston'daki evini sattı.
- Tom is not welcome in this house.
- Tom bu evde hoş karşılanmıyor.
- Tom's house is just about three kilometers from here.
- Tom'un evi buradan yaklaşık üç kilometre uzakta.
- He dropped in at my house.
- Evime uğradı.
- I also have a house in Boston.
- Ayrıca Boston'da bir evim var.
- Tom has put his house up for sale.
- Tom evini satılığa çıkardı.
- I must sell my house.
- Evimi satmak zorundayım.
- I'm looking for a house.
- Bir ev arıyorum.
- I got my house painted.
- Evime badana yaptırdım.
- Someone broke into Tom's house last night.
- Dün gece biri Tom'un evine girmiş.
- The house has been bought.
- Ev satın alındı.
- Her house needs repairs.
- Onun evinin tamire ihtiyacı var.
- This is the house in which I was born and brought up.
- İçinde doğduğum ve büyüdüğüm ev budur.
- He repaired the broken window of my house.
- O benim evin kırık penceresini tamir etti.
- Tom and Mary have a nice house.
- Tom ve Mary'nin güzel bir evi var.
- We've recently put a new roof on our house.
- Yakın zamanda evimize yeni bir çatı yaptırdık.
- Tom is looking for a bigger house to live in.
- Tom yaşamak için daha büyük bir ev arıyor.
- My house is by the ocean.
- Evim okyanusun yanında.
- We are looking for a nice house to live in.
- Yaşamak için güzel bir ev arıyoruz.
- Someone broke into Tom's house while he was asleep.
- Tom uyurken biri evine girmiş.
- Is it true that Tom wants to paint his house green?
- Tom'un evini yeşile boyamak istediği doğru mu?
- They have just bought a new house.
- Onlar daha yeni ev satın aldılar.
- I think I might buy that house on Park Street that's for sale.
- Sanırım Park Caddesi'ndeki satılık evi satın alabilirim.
- My house looks toward the sea.
- Evim deniz manzaralıdır.
- His house could be seen from the top of the hill.
- Evi tepenin üstünden görülebiliyordu.
- The evil spirit was driven away from the house.
- Kötü ruh evden uzaklaştırıldı.
- Our house is in a convenient location.
- Evimizin konum olarak ulaşımı rahat.
- Who bought you this house?
- Bu evi kim sana aldı?
- Cookie's house is under repair.
- Cookie'nin evi tamirde.
- As an extra precaution, Fadil installed surveillance cameras outside his house.
- Fazladan bir önlem olarak, Fadıl evinin dışına güvenlik kameraları yerleştirdi.
- Yesterday, a thief entered the house.
- Dün eve bir hırsız girdi.
- The fox sneaks around the house.
- Tilki eve gizlice yaklaşıyor.
- I haven't set foot outside the house today.
- Bugün evden dışarı adımımı atmadım.
- Sami's house erupted in flames.
- Sami'nin evi alevler içinde kaldı.
- Have you lost the key of your house?
- Evinin anahtarını mı kaybettin?
- My house isn't new.
- Evim yeni değil.
- I like their house.
- Evlerini sevdim.
- The house collapsed under the weight of the snow.
- Ev karın ağırlığı altında çöktü.
- Police searched the house from top to bottom but they found no trace of Fadil.
- Polis, evi baştan başa aradı ama Fadıl'dan hiçbir iz bulmadılar.
- Are you pleased with your new house?
- Yeni evinden memnun musun?
- There used to be a big cherry tree at the back of my house.
- Önceden evimin arkasında büyük bir kiraz ağacı vardı.
- The house we used to live in was torn down.
- Eskiden yaşadığımız ev yıkıldı.
- Due to the storm, we couldn't leave the house.
- Fırtına yüzünden evden çıkamadık.
- This house has three bathrooms.
- Bu evde üç banyo var.
- Fadil went to Layla's house to spend more time with her.
- Fadıl Leyla ile daha fazla vakit geçirmek için Leyla'nın evine gitti.
- Does Tom's house have a basement?
- Tom'un evinin bodrumu var mı?
- Tom said his house wasn't damaged.
- Tom evinde bir hasar olmadığını söyledi.
- My only complaint is that where I work isn't closer to my house.
- Benim tek şikayetim çalıştığım yerin evime yakın olmamasıdır.
- My house is very old.
- Evim çok eski.
- My house is close to the park.
- Evim parka yakın.
- I'll help you paint your house.
- Evini boyamana yardım edeceğim.
- This is the house where Tom was brought up.
- Bu Tom'un yetiştirildiği evdir.
- My house is in a village.
- Evim bir köyde.
- Dan picked up Linda from her house.
- Dan Linda'yı evinden aldı.
- Whose house is across from yours?
- Kimin evi sizinkinin karşısındadır?
- Who does the cooking at your house?
- Evinizde yemekleri kim yapıyor?
- I was just about to leave the house when the telephone rang.
- Telefon çaldığında tam evden çıkmak üzereydim.
- Who is the owner of this house?
- Bu evin sahibi kimdir?
- Why did you tell Tom I was at your house?
- Neden Tom'a senin evinde olduğumu söyledin?
- My house has blue roof.
- Benim evimin mavi çatısı var.
- He has bought a house which has six rooms.
- Altı odalı bir ev aldı.
- There is a bookstore in front of my house.
- Evimin önünde bir kitapçı var.
- How do you heat the house?
- Evi nasıl ısıtıyorsunuz?
- Tom's house is full of toys.
- Tom'un evi oyuncak dolu.
- Tom's house is near where he works.
- Tom'un evi onun çalıştığı yere yakın.
- The police searched Tom's house.
- Polis Tom'un evini aradı.
- Sami always recites Ayat Al-Kursi before leaving the house.
- Sami evden çıkmadan mutlaka Ayetelkürsi okur.
- He tore out of the house.
- O, evden dışarı fırladı.
- Can you come to my house tonight?
- Bu gece evime gelebilir misin?
- Tom was at Mary's house yesterday.
- Tom dün Mary'nin evinde idi.
- This house has a rainwater collection system.
- Bu evde yağmur suyu toplama sistemi var.
- Tom snuck out of the house.
- Tom evden gizlice çıktı.
- Even if my house catches fire it would soon be put out.
- Evimde yangın çıksa bile kısa sürede söndürülür.
- Tom crossed the river to get to Mary's house.
- Tom, Mary'nin evine gitmek için nehri geçti.
- I was about to leave my house when she called.
- Aradığında evden çıkmak üzereydim.
- We're thinking about putting our house up for sale.
- Evimizi satılığa çıkarmayı düşünüyoruz.
- You bought a new house.
- Yeni bir ev aldınız.
- After tying up loose ends on the house, the carpenter gave the painter approval to begin work.
- Evin yarım kalan işlerini tamamladıktan sonra marangoz, boyacıya işe başlaması için onay verdi.
- I let him in the house.
- Onun eve girmesine izin verdim.
- Tom's house is on the south side of the island.
- Tom'un evi adanın güney tarafında.
- Didn't you know that Tom had a house on Park Street?
- Tom'un Park Sokağı'nda evi olduğunu bilmiyor muydun?
- I'll come to visit you at your house tomorrow.
- Yarın seni evinde ziyaret etmek için geleceğim.
- Tom and Mary furnished their house with inexpensive furniture.
- Tom ve Mary evlerini ucuz mobilyalarla döşediler.
- You're no longer welcome in my house.
- Artık evime hoş gelmiyorsun.
- Ask Tom if he's sold his house yet.
- Tom'a evini satıp satmadığını sor.
- Fadil took Layla into an abandoned house.
- Fadıl, Leyla'yı terk edilmiş bir eve götürdü.
- What time do you usually leave your house in the morning?
- Sabahları evden genellikle kaçta çıkarsınız?
- I just came from my house.
- Evimden yeni geldim.
- My house is like yours.
- Benim evim de sizinki gibi.
- Tom advertised his house for sale.
- Tom satış için evinin reklamını yaptı.
- They lost their house.
- Evlerini kaybettiler.
- Do you really want to walk to Tom's house?
- Tom'un evine gerçekten yürümek istiyor musun?
- That house is much better than this.
- O ev bundan çok daha iyi.
- Tom and Mary are house hunting.
- Tom ve Mary ev arıyor.
- Please drop in at my house when you have a moment.
- Lütfen zamanın olduğunda evime uğra.
- My house seems small beside his.
- Benim evim onunkinin yanında küçük duruyor.
- I bought a house in the suburbs.
- Varoşlarda bir ev aldım.
- There is a small garden in front of my house.
- Evimin önünde ufak bir bahçe var.
- We spent a lot of money on furnishing our house.
- Evimizi döşemede çok para harcadık.
- I've discovered a good restaurant not too far from my house.
- Evimden çok uzak olmayan iyi bir restoran keşfettim.
- Jiro soon arrived at his house.
- Jiro, çok geçmeden evine vardı.
- What direction does your house face?
- Evin hangi yöne bakıyor?
- Tom bought a house with six rooms.
- Tom altı odalı bir ev satın aldı.
- Burning the trash so close to the house wasn't a good idea.
- Çöpü evin bu kadar yakınında yakmak iyi bir fikir değildi.
- The owners want you out of this house by next Monday.
- Ev sahipleri gelecek pazartesiye kadar bu evden çıkmanızı istiyor.
- We went over the house before deciding whether to buy it.
- Satın alıp almamaya karar vermeden önce evi inceledik.
- John's house is opposite the church.
- John'un evi kilisenin karşısında.
- In Japan people take off their shoes when they enter a house.
- Japonya'da insanlar bir eve girdiklerinde ayakkabılarını çıkarırlar.
- She has had this house since 2010.
- Bu ev 2010'dan beri onun.
- I'll come to visit you at your house tomorrow.
- Yarın seni evinde ziyarete geleceğim.
- I own a house.
- Benim bir evim var.
- He put up his house for sale.
- O evini satışa koydu.
- I had barely got into the house when the phone rang.
- Telefon çaldığında daha eve yeni girmiştim.
- I sold my house last month.
- Evimi geçen ay sattım.
- He called at my house.
- O, evime uğradı.
- Tom was gunned down on the sidewalk in front of his house.
- Tom evinin önünde kaldırımda vuruldu.
- Father put up the house for sale.
- Babam evi satılığa çıkardı.
- Tom and Mary bought a house in Boston last year.
- Tom ve Mary geçen yıl Boston'da bir ev satın aldılar.
- I didn't leave my house because I figured I was pretty safe there.
- Orada oldukça güvende olduğumu düşündüğüm için evimi terk etmedim.
- This house is full of spider webs.
- Bu ev örümcek ağlarıyla dolu.
- How far is it to your house?
- Evinize ne kadar uzakta?
- My house needs major repairs.
- Evimin büyük onarıma ihtiyacı var.
- What's your house like?
- Evin nasıl?
- Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
- My parents threw me out of the house when I was 16.
- Ailem beni 16 yaşımdayken evden attı.
- He sold his house for 50000 dollars.
- O evini 50000 dolara sattı.
- You shouldn't have sold the house.
- Evi satmamalıydın.
- I built this house with my own hands.
- Bu evi kendi ellerimle inşa ettim.
- The interior of the house was very attractive.
- Evin içerisi çok cazipti.
- Leave your house.
- Evini terket.
- This is the house where my uncle lives.
- Bu, amcamın yaşadığı evdir.
- Any house is better than none.
- Herhangi bir ev, hiç ev olmamasından iyidir.
- We are spending the night at my uncle's house.
- Geceyi amcamın evinde geçireceğiz.
- The house has been sold.
- Ev satıldı.
- My house is tiny.
- Evim çok küçük.
- Tom is still at his grandfather's house.
- Tom hâlâ büyükbabasının evinde.
- Next to my house is a main street.
- Evimin hemen yanından ana cadde geçiyor.
- I never left the house.
- Ben evden hiç çıkmadım.
- The house looks empty since they left.
- Onlar gittiğinden beri ev boş görünüyor.
- Your house is three times as big as mine.
- Senin evin benimkinden üç kat büyük.
- The house is not occupied now.
- Ev şu anda kullanılmıyor.
- My house is near where I work.
- Evim çalıştığım yere yakın.
- Since when do you care what happens to your grandfather's house?
- Ne zamandan beri büyükbabanın evine ne olduğunu önemsiyorsun?
- Tom told me how to get to his house.
- Tom bana evine nasıl gideceğimi söyledi.
- He's the man of the house.
- Evin erkeği odur.
- There is a garden behind my house.
- Evimin arkasında bir bahçe var.
- My house is big.
- Evim büyüktür.
- His house is just across from the post office.
- Evi postanenin tam karşısında.
- Can I use your house?
- Evini kullanabilir miyim.
- Tom just wanted to get out of the house.
- Tom sadece evden çıkmak istedi.
- My house is next door to Tom's house.
- Evim Tom'un evinin bitişiğindedir.
- He came to my house.
- O evime geldi.
- That's Tom's house.
- O Tom'un evi.
- It is not far from my house to the station.
- Evimden istasyona uzak değil.
- He could find her house easily.
- Evini kolayca bulabilirdi.
- Tom showed Mary some pictures of his house.
- Tom Mary'ye evinin bazı resimlerini gösterdi.
- Tom painted his house white.
- Tom evini beyaza boyadı.
- Somebody broke into Tom's house last night.
- Biri dün gece Tom'un evine girdi.
- Fadil wasn't inside the house.
- Fadıl evin içinde değildi.
- This is the house in which they lived when they were children.
- Burası çocukken yaşadıkları ev.
- Tom threw Mary out of the house.
- Tom, Mary'i evden kovdu.
- Tom chased the cats out of his house.
- Tom evindeki kedileri kovaladı.
- Please drop in at my house when you have a moment.
- Lütfen vaktiniz olduğunda evime uğrayın.
- This house doesn't have central heating.
- Bu evde merkezi ısıtma yok.
- Why don't we have a house?
- Neden bizim bir evimiz yok?
- I'm looking at the house.
- Eve bakıyorum.
- I wonder why Tom wants to buy that house.
- Acaba Tom neden o evi almak istiyor?
- Do you like your new house?
- Yeni evini beğeniyor musun?
- Her parents disowned her and kicked her out of the house.
- Ebeveynleri onu evlatlıktan reddetti ve onu evden kovdu.
- How much is the house?
- Ev ne kadar?
- Dan changed the locks of his house.
- Dan evinin kilitlerini değiştirdi.
- I want to drive to his house in my car.
- Onun evine kendi arabamla gitmek istiyorum.
- The high house was covered with a thatched roof.
- Yüksek ev, sazdan bir çatı ile kaplıydı.
- He couldn't find the house.
- O, evi bulamadı.
- This is a picture of the first house we lived in.
- Bu yaşadığımız ilk evin fotoğrafı.
- She scraped her shoes clean before she entered the house.
- O, eve girmeden önce ayakkabılarını kazıyarak temizledi.
- Who bought you this house?
- Bu evi sana kim aldı?
- It's Claudine's house.
- Bu, Claudine'in evi.
- The front of the house is painted white.
- Evin önü beyaza boyanmış.
- Which house did you live in before?
- Daha önce hangi evde yaşadın?
- Tom never let me into his house.
- Tom asla evine girmeme izin vermedi.
- We spent a lot of money on furnishing our house.
- Evimizi döşemek için çok para harcadık.
- Layla was anxious to see the inside of the house.
- Leyla evin içini görmek için hevesliydi.
- The house over there is Tom's.
- Oradaki ev Tom'un.
- Tom's house looked like it hadn't been cleaned for years.
- Tom'un evi yıllardır temizlenmemiş gibi görünüyordu.
- Stay away from Tom's house.
- Tom'un evinden uzak dur.
- Tom probably knows how to get to Mary's house.
- Tom muhtemelen Mary'nin evine nasıl gideceğini biliyor.
- His house was out of the way.
- Evi yolun dışındaydı.
- A pine stands in front of his house.
- Evinin önünde bir çam ağacı duruyor.
- The house was empty except for a cat.
- Bir kedi haricinde ev boştu.
- We are looking for a house with a garage.
- Garajı olan bir ev arıyoruz.
- Tom's house has a tower.
- Tom'un evinin bir kulesi var.
- I'm going into her house.
- Onun evine giriyorum.
- His house is surrounded by fields of sunflowers.
- Evi ayçiçeği tarlalarıyla çevrilidir.
- You must remove your shoes before entering a house.
- Bir eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmalısınız.
- This house is too small to live in.
- Bu ev içinde yaşanamayacak kadar küçük.
- This house is vacant.
- Bu ev boş.
- This house has two bathrooms.
- Bu ev iki banyoya sahiptir.
- Jørgen and Mette have a big house.
- Jørgen ve Mette'nin büyük bir evi var.
- Their house is organized according to Feng Shui.
- Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.
- This is a house and that is a mosque.
- Bu bir ev ve bu da bir cami.
- I almost never leave the house anymore.
- Artık neredeyse evden hiç çıkmıyorum.
- I found this behind your house.
- Bunu evinin arkasında buldum.
- He is master of this house.
- O bu evin efendisi.
- How long did it take you to get to Tom's house?
- Tom'un evine gitmeniz ne kadar sürdü?
- My house is very cold.
- Benim ev çok soğuk.
- His house is near the river.
- Evi nehre yakın.
- Sami never goes out of his house.
- Sami asla evinden dışarı çıkmaz.
- We aren't selling our house to Tom.
- Evimizi Tom'a satmayacağız.
- Tom wouldn't let anyone in the house.
- Tom kimsenin eve girmesine izin vermezdi.
- The house on the corner is ours.
- Köşedeki ev bizim.
- Get out of my house and never come back.
- Evimden çık ve asla geri gelme.
- This house is creepy.
- Bu ev ürkütücü.
- Do you want to see the house?
- Evi görmek istiyor musun?
- There is a cherry tree in front of my house.
- Evimin önünde bir kiraz ağacı var.
- The house is in the village.
- Ev köydedir.
- Every Saturday we clean the whole house.
- Her cumartesi bütün evi temizleriz.
- There is a small garden in front of my house.
- Evimin önünde küçük bir bahçe var.
- His daughter hastily hid behind the yellow house.
- Kızı aceleyle sarı evin arkasına saklandı.
- The house is being painted by a professional.
- Ev bir profesyonel tarafından boyanıyor.
- This is my father's house.
- Burası babamın evi.
- Near my house, there's a park.
- Evimin yakınında bir park var.
- Tom thought the house Mary wanted to buy was a little too small.
- Tom Mary'nin satın almak istediği evin biraz fazla küçük olduğunu düşündü.
- Tom moved to a smaller house.
- Tom daha küçük bir eve taşındı.
- I don't have a house anymore.
- Artık bir evim yok.
- Let's drop by his house.
- Evine uğrayalım.
- Tom walked out of the house.
- Tom evden dışarı çıktı.
- He lives at the yellow house.
- O, sarı evde yaşar.
- There is a hut at the back of our house.
- Evimizin arkasında bir kulübe var.
- Our house is a beautiful, blue balloon.
- Bizim evimiz güzel, mavi bir balon.
- Sami moved out and rented a small house in Cairo.
- Sami taşındı ve Kahire'de küçük bir ev kiraladı.
- The house caught fire.
- Ev yandı.
- My house is beyond that bridge.
- Evim o köprünün ilerisindedir.
- When I was about to leave my house, I got a telephone call from her.
- Evden çıkmak üzereyken ondan bir telefon aldım.
- Tom left his parents' house this spring and has been living alone since then.
- Tom bu bahar ailesinin evinden ayrıldı ve o zamandan beri yalnız yaşıyor.
- I have a small house.
- Benim küçük bir evim var.
- Tom asked me if I knew how to get to his house.
- Tom bana evine nasıl gideceğimi bilip bilmediğimi sordu.
- They searched the house.
- Evi aradılar.
- The Japanese take off their shoes when entering a house.
- Japonlar bir eve girerken ayakkabılarını çıkarırlar.
- Tom received a commendation for bravery for rescuing a woman from a burning house.
- Tom, yanan bir evden bir kadını kurtardığı için cesaretinden dolayı takdirname aldı.
- I left the house.
- Evi terk ettim.
- You can't see my house from here.
- Benim evimi buradan göremezsin.
- Yesterday a fire broke out near my house.
- Dün benim evin yakınında yangın çıktı.
- The house is on fire!
- Ev yanıyor!
- That is my house.
- O benim evim.
- His mother chased him as he ran naked around the house.
- Evin içinde çıplak koşarken annesi onu kovaladı.
- What's wrong with running around your house naked?
- Evinin etrafında çıplak koşmanın nesi var?
- Tom wouldn't let anyone into his house.
- Tom evine hiç kimsenin girmesine izin vermezdi.
- Sami was kicked out of his dream house.
- Sami hayalindeki evden kovuldu.
- They bought a house in Connemara last year.
- Geçen yıl Connemara'da bir ev aldılar.
- The car parked in front of your house is Tom's.
- Evinizin önüne park eden araba Tom'un.
- My maid waxes my house once a week.
- Benim hizmetçi haftada bir kez evimi mumlar.
- Tom found the wallet he thought he'd lost after searching the house from top to bottom.
- Tom, evi baştan aşağı aradıktan sonra kaybettiğini sandığı cüzdanı buldu.
- I met him at Tom's house.
- Onunla Tom'un evinde tanıştım.
- A young man broke into my house last night.
- Dün gece bir genç adam zorla evime girdi.
- Yesterday, a thief entered the house.
- Dün, eve bir hırsız girdi.
- I found Tom's house all by myself.
- Tom'un evini tek başıma buldum.
- My house looks toward the sea.
- Evim denize bakıyor.
- We could meet at my house for once.
- Bir kereliğine benim evimde buluşabiliriz.
- Can you help me paint my house?
- Evimi boyamama yardımcı olabilir misin?
- Fadil got into Layla's house.
- Fadıl Leyla'nın evine girdi.
- Tom's house has three bedrooms.
- Tom'un evinde üç yatak odası var.
- This house is fireproof.
- Bu ev yanmaz.
- Take a left, and it's the first house on your left.
- Sola dönün ve solunuzdaki ilk ev orasıdır.
- I talked him into selling his house.
- Onu evini satmaya ikna ettim.
- We moved into this house last month, but we still haven't settled down.
- Geçen ay bu eve taşındık ama henüz yerleşmedik.
- I lived in this house as a child.
- Çocukken bu evde yaşadım.
- Fadil knew Layla's house was empty.
- Fadıl Leyla'nın evinin boş olduğunu biliyordu.
- I will buy your house for ten thousand dollars.
- Evinizi on bin dolara satın alacağım.
- Tom swam in the pond behind his house.
- Tom evinin arkasındaki gölette yüzdü.
- Do you wear shoes inside your house?
- Evinizin içinde ayakkabı giyiyor musunuz?
- We talked with the owner of the house.
- Ev sahibi ile konuştuk.
- The house is surrounded by zombies.
- Evin etrafı zombilerle sarılı.
- They live in a house over there through the woods.
- Ormanın içinde bir evde yaşıyorlar.
- Who had this ugly house built?
- Bu çirkin evi kim yaptırdı?
- The house is small, but it's enough for us.
- Ev küçük fakat bizim için yeterli.
- How long does it take from here to your house on foot?
- Buradan senin evine yürüyerek gitmek ne kadar sürer?
- I saw Marcus's house.
- Marcus'un evini gördüm.
- This is the house in which he lives.
- Bu onun yaşadığı ev.
- Tom spent the night at a friend's house.
- Tom geceyi bir arkadaşının evinde geçirdi.
- My house is near her house.
- Benim evim onun evine yakındır.
- Our house is your house.
- Bizim evimiz senin evindir.
- May I see the inside of the house?
- Evin içini görebilir miyim?
- I stopped by Tom's house.
- Tom'un evine uğradım.
- The flood waters tumbled my house into the river.
- Sel suları evimi nehre sürükledi.
- Tom kicked his son out of the house.
- Tom oğlunu evden kovdu.
- That house is really better than this house.
- O ev gerçekten bu evden daha iyi.
- Why don't you come to my house one of these days?
- Bu günlerden birinde niçin evime gelmiyorsun?
- After being abandoned for years, the old house went to rack and ruin.
- Yıllarca terk edildikten sonra, eski ev harabeye döndü.
- If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, how long would it take you to get there?
- Evinizden 10 km uzaklıktaki bir mağazaya gitmek isterseniz ve saatte 50 km hızla giderseniz, oraya varmanız ne kadar sürer?
- I let Tom in the house.
- Tom'un eve girmesine izin verdim.
- Tom went back inside the house.
- Tom eve geri döndü.
- I haven't eaten at my grandmother's house since I was a kid.
- Çocukluğumdan beri büyükannemin evinde yemek yemedim.
- Tom tried to sell his house.
- Tom evini satmaya çalıştı.
- Tom's house isn't far from where he works.
- Tom'un evi çalıştığı yere uzak değil.
- My house is near the school.
- Evim okula yakındır.
- My house is on the outskirts of town.
- Benim evim şehrin dışında.
- Tom's house was repossessed by the bank.
- Tom'un evine banka tarafından el konuldu.
- Because his salary is low, he can't buy that house.
- Maaşı düşük olduğu için, o evi satın alamaz.
- Marco's house is very big.
- Marco'nun evi çok büyük.
- The house needs repairs.
- Evin onarıma ihtiyacı var.
- I can put up with a house being untidy, but I don't like it to be dirty.
- Bir evin dağınık olmasına katlanabilirim ama kirli olmasından hoşlanmam.
- Tom often invites me to his house for dinner.
- Tom beni sık sık akşam yemeği için evine davet eder.
- Is there a bank near your house?
- Evinizin yakınında bir banka var mı?
- Didn't Tom come to your house?
- Tom evinize gelmedi mi?
- A bike path goes right past my house.
- Bisiklet yolu evimin önünden geçiyor.
- They painted their house bright yellow.
- Evlerini parlak sarıya boyadılar.
- Everything was fine until Tom set the house on fire.
- Tom evi ateşe verene kadar her şey iyiydi.
- Were you and Tom kissing in front of the house last night?
- Dün gece Tom'la evin önünde öpüşüyor muydunuz?
- John's house is opposite the church.
- John'un evi kilisenin karşısındadır.
- I gave up on the idea of buying a house.
- Ev alma fikrinden vazgeçtim.
- This house is leaning to one side.
- Bu ev bir tarafa doğru eğiliyor.
- Do you still have a house in Boston?
- Boston'da hâlâ bir evin var mı?
- Tom is putting his house up for sale.
- Tom evini satılığa çıkarıyor.
- I own a house.
- Bir evim var.
- Your house is twice the size of mine.
- Senin evin benimkinin iki katı.
- My house needs considerable repairs.
- Evimin ciddi bir onarıma ihtiyacı var.
- You'll find our house at the end of the next street.
- Evimizi bir sonraki caddenin sonunda bulacaksın.
- I think that's Tom's house.
- Sanırım bu Tom'un evi.
- Tom and Mary are trying to sell their house.
- Tom ve Mary evlerini satmaya çalışıyorlar.
- He's got a large house and two cars.
- Büyük bir evi ve iki arabası var.
- You may stay at my house as long as you like.
- Evimde istediğin kadar kalabilirsin.
- They bought a house in Connemara last year.
- Onlar geçen yıl Connemara'da bir ev satın aldılar.
- The house burned down completely.
- Ev tamamen yandı.
- I left the cat outside the house.
- Ben kediyi evin dışında bıraktım.
- Mr Johnson's house is next to my house.
- Bay Johnson'ın evi benim evimin yanında.
- Some kids broke into Tom's house and ransacked it.
- Bazı çocuklar Tom'un evine girip evi yağmalamışlar.
- The house was destroyed by a tornado.
- Ev bir kasırga tarafından yıkıldı.
- I bought a house.
- Bir ev aldım.
- I don't like that house that he lives in.
- Onun yaşadığı şu evi sevmiyorum.
- I had no sooner left the house than it began to rain hard.
- Evden çıkar çıkmaz şiddetli bir yağmur başladı.
- His house is small and moreover it's old.
- Onun evi çok küçük ve üstelik çok eski.
- Tom promised not to tell anyone how much we bought our house for.
- Tom evimizi ne kadara aldığımızı kimseye söylemeyeceğine söz verdi.
- When Tom got to Mary's house, she was already sleeping.
- Tom, Mary'nin evine geldiğinde, o zaten uyuyordu.
- Don't have a house, have a neighbour.
- Ev alma, komşu al.
- Tom was the one who helped me paint my house.
- Tom evi boyamama yardım eden kişiydi.
- He has a big house and two cars.
- Büyük bir evi ve iki arabası var.
- I regret not having bought that house.
- O evi almadığım için pişmanım.
- Our house has a termite problem.
- Evimizde termit sorunu var.
- I was just about to leave the house when the telephone rang.
- Telefon çaldığında evi terk etmek üzereydim.
- They left their house quickly.
- Evlerini çabucak terk ettiler.
- Sami killed Layla and set her house on fire to cover it up.
- Sami, Layla'yı öldürdü ve bunu örtbas etmek için evini ateşe verdi.
- We hired a company to get rid of the insects under our house.
- Evimizin altındaki böceklerden kurtulmak için bir şirket kiraladık.
- He sold his house for a hundred fifty thousand euro.
- Evini yüz elli bin avroya sattı.
- I found a stack of old National Geographic magazines at my parents' house.
- Ailemin evinde bir yığın eski National Geographic dergisi buldum.
- All the doors of the house were closed.
- Evin bütün kapıları kapalıydı.
- If I were rich, I would buy a fine house.
- Zengin olsaydım, güzel bir ev alırdım.
- My house is small.
- Benim evim küçük.
- It looks like a house.
- Bir eve benziyor.
- Tom never really wanted to sell his house.
- Tom hiçbir zaman evini satmayı gerçekten istemedi.
- I heard a car stop in front of the house.
- Evin önünde bir arabanın durduğunu duydum.
- The house has a dining room, a bedroom and a study.
- Evin bir yemek odası, bir yatak odası ve bir çalışma odası var.
- He dropped in at my house.
- O, evime uğradı.
- Tom gave Mary the key to his house.
- Tom, Mary'e evinin anahtarı verdi.
- He had to part with his house.
- Evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- My old friend dropped in at my house.
- Eski arkadaşım evime uğradı.
- Has the house got a garage?
- Evin garajı var mı?
- I ran into the house because it started to rain.
- Yağmur yağmaya başladığı için eve doğru koştum.
- He looked around the house.
- O, evin etrafına bakındı.
- Father built me a new house.
- Babam bana yeni bir ev yaptı.
- Tom might possibly have a house in Australia.
- Tom'un Avustralya'da bir evi olabilir.
- Get out of my house!
- Defol evimden!
- Sami owned a very beautiful house in Egypt.
- Sami'nin Mısır'da çok güzel bir evi vardı.
- The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
- Kapı içeriden kilitli kaldığı için eve giremedi.
- Tom chased the cats out of his house.
- Tom kedileri evin dışına kovaladı.
- Tom is thinking of selling his house.
- Tom evini satmayı düşünüyor.
- Yanni bought a house in Algeria.
- Yanni Cezayir'de bir ev satın aldı.
- I often go shopping at the supermarket near my house.
- Sık sık evimin yanındaki süpermarkete alışverişe giderim.
- My house is five blocks away.
- Evim beş sokak ötede.
- This is the house where my uncle lives.
- Burası amcamın yaşadığı ev.
- Tom teaches history at the school near our house.
- Tom evimizin yakınındaki okulda tarih öğretmeni.
- It takes a lot of money to keep up such a big house.
- Bu kadar büyük bir evi ayakta tutmak için çok para gerekir.
- How long does it take to get from here to your house on foot?
- Buradan evinize yürüyerek gitmek ne kadar sürer?
- His house is on the other side of the bridge.
- Onun evi köprünün diğer tarafında.
- Tom is looking for a house to rent.
- Tom kiralık bir ev arıyor.
- Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
- Tom ara sıra Mary'yi ailesinin evinde ziyaret etti.
- A tree fell on Tom's house.
- Tom'un evine bir ağaç düştü.
- His house is surrounded by fields of sunflowers.
- Onun evi, ayçiçeği tarlalarıyla çevrilidir.
- Tom and I raced each other back to the house.
- Tom'la eve dönene kadar yarıştık.
- This house was the first thing my parents ever bought together.
- Bu ev anne ve babamın şimdiye kadar birlikte satın aldıkları ilk şeydi.
- Tom has a big house.
- Tom'un büyük bir evi var.
- I'd like a house like this.
- Böyle bir ev istiyorum.
- Doesn't Tom ever leave his house?
- Tom hiç evinden ayrılmaz mı?
- His house is near the river.
- Onun evi nehire yakındır.
- The house appears to be empty.
- Ev boş görünüyor.
- I can put up with a house being untidy, but I don't like it to be dirty.
- Bir evin düzensiz olmasına katlanabilirim ama kirli olmasından hoşlanmıyorum.
- She gave me a large room while I stayed at her house.
- Onun evinde kalırken bana büyük bir oda verdi.
- Tom managed to find Mary's house.
- Tom, Mary'nin evini bulmayı başardı.
- His house is for sale.
- Evi satılık.
- Unless you have good credit, buying a house is impossible.
- İyi bir kredin olmadıkça bir ev almak imkansızdır.
- Their house was burned down in the fire.
- Evleri yangında kül oldu.
- Last night my house was robbed while I was still awake.
- Dün gece, ben hâlâ uyanıkken, evim soyuldu.
- Tom left Mary's house looking dejected.
- Tom, Mary'nin evinden kederli bir şekilde ayrıldı.
- Layla fled from Fadil's house.
- Leyla Fadıl'ın evinden kaçtı.
- This is the house where he was born.
- Bu onun doğduğu evdir.
- This house has a green roof.
- Bu evin yeşil bir çatısı var.
- She owns a very big house.
- Çok büyük bir evi var.
- This house straddles the border between Canada and the United States.
- Bu ev Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki sınırda yer alıyor.
- He broke into a house.
- O bir eve zorla girdi.
- This is a small house, but it will do for us.
- Bu küçük bir ev ama işimizi görür.
- How long does it take from here to your house by bike?
- Buradan evinize bisikletle gitmek ne kadar sürer?
- This house and this land is mine!
- Bu ev ve bu arazi benimdir!
- Where exactly is your house?
- Evin tam olarak nerede?
- The bus stops right in front of my house.
- Otobüs tam evimin önünde durur.
- What sort of house do you have?
- Ne tür bir eviniz var?
- Can I use your house?
- Evinizi kullanabilir miyim?
- Tom entered the house.
- Tom eve girdi.
- We're definitely buying that house.
- Kesinlikle o evi satın alıyoruz.
- Whenever Tom comes to Boston, he stays at our house.
- Tom ne zaman Boston'a gelse, bizim evimizde kalır.
- My house is next door to Tom's house.
- Benim evim Tom'un evinin yanında.
- Take a left, and it's the last house on your right.
- Sola dön, sağındaki son ev.
- We have a garden in front of our house.
- Evimizin önünde bir bahçemiz var.
- Make a sketch of your house.
- Evinizin bir krokisini yapın.
- There is a fence around the house.
- Evin etrafında bir çit var.
- Sami was kicked out of his dream house.
- Sami hayalindeki evden atıldı.
- His wife kicked him out of the house.
- Karısı onu evden kovdu.
- His house is near the subway.
- Onun evi metroya yakındır.
- I have a comfortable house.
- Rahat bir evim var.
- Our house isn't insulated.
- Evimiz yalıtımlı değil.
- That old house has been neglected for years.
- O eski ev yıllardır bakımsız.
- The house seemed about to collapse at any moment.
- Ev her an yıkılacakmış gibi görünüyordu.
- Tom stole some old coins from Mary's house.
- Tom Mary'nin evinden bazı eski paraları çaldı.
- My house stands on a hill.
- Evim bir tepenin üzerinde.
- They have bought a house that faces south.
- Onlar güneye bakan bir ev satın aldılar.
- Tom mortgaged his house.
- Tom evini ipotek etti.
- He didn't want to part with his house.
- O, evinden ayrılmak istemedi.
- A technician will come to your house the day after tomorrow.
- Bir teknisyen öbür gün evinize gelecek.
- At first he had trouble getting used to his new house.
- O, başlangıçta yeni evine alışmakta sorun yaşadı.
- Thank you for decorating my house.
- Evimi dekore ettiğin için teşekkür ederim.
- It's close to my house.
- Evime yakın.
- A burglar broke into his house.
- Evine bir hırsız girdi.
- This is a big house.
- Burası büyük bir ev.
- Why don't you get yourself a decent house?
- Neden kendine iyi bir ev almıyorsun?
- This old house is made of wood.
- Bu eski ev ahşaptan yapılmış.
- He had a new house built last year.
- Geçen yıl yeni bir ev yaptırdı.
- Sami moved from a poor house to a penthouse overnight.
- Sami bir gecede fakir bir evden çatı katına taşındı.
- Tom said that he wished he hadn't parked his car in front of Mary's house.
- Tom, arabasını Mary'nin evinin önüne park etmemiş olmayı dilediğini söyledi.
- No sooner had I left the house than it started to rain.
- Evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.
- He built a new house for himself.
- Kendisi için yeni bir ev inşa etti.
- Tom left the house with his briefcase.
- Tom evden çantasıyla çıktı.
- Tom should've gone to Mary's house by himself.
- Tom Mary'nin evine tek başına gitmeliydi.
- Her father left her the house in his will.
- Babası vasiyetinde evi ona bıraktı.
- They have a nice house.
- Onların güzel bir evi var.
- He lives near my house.
- O, evime yakın yaşıyor.
- His family moved into a new house in the suburbs.
- Onun ailesi banliyölerde yeni bir eve taşındı.
- Didn't Tom come to your house?
- Tom senin evine gelmedi mi?
- I don't think anybody's lived in this house in a long time.
- Bu evde uzun zamandır kimsenin yaşadığını sanmıyorum.
- You will sell your house.
- Sen evini satacaksın.
- The hurricane destroyed Tom's house.
- Kasırga Tom'un evini yıktı.
- This is the house where he lived.
- Bu onun yaşadığı evdir.
- Tom put his house up for sale.
- Tom evini satılığa çıkardı.
- Tom could stay at our house if he wants to.
- Tom isterse bizim evde kalabilir.
- All storeys of the house are made of wood.
- Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.
- Look at that red-roofed house.
- Kırmızı çatılı eve bak.
- They have a large house.
- Onların büyük bir evi var.
- The sound is coming from inside the house.
- Ses evin içinden geliyor.
- The house with the damaged roof has been repaired.
- Çatısı hasarlı olan ev onarıldı.
- Layla's house was devoured by a ferocious fire.
- Layla'nın evi şiddetli bir yangın tarafından yutuldu.
- Tom didn't know that Mary's house was so close to John's.
- Tom, Mary'nin evinin John'un evine bu kadar yakın olduğunu bilmiyordu.
- This house isn't big enough for our family.
- Bu ev ailemiz için yeterince büyük değil.
- House is an easy word.
- Ev kolay bir kelimedir.
- That house is mine.
- O ev bana ait.
- He wanted to buy a small house in Romania.
- Romanya'da küçük bir ev almak istiyordu.
- My grandson's toys are spread all around the house.
- Erkek torunumun oyuncakları evin etrafında yayılır.
- The evil spirit was driven away from the house.
- Kötü ruh evden kovuldu.
- Tom was at my house, too.
- Tom da benim evimdeydi.
- Tom's great-grandfather's house is still standing.
- Tom'un büyük büyükbabasının evi hâlâ ayakta duruyor.
- Layla had a very nice house.
- Leyla'nın çok hoş bir evi vardı.
- Tom's house has a green roof.
- Tom'un evinin yeşil bir çatısı var.
- This is the house that Jack built.
- Bu, Jack'in inşa ettiği evdir.
- He disposed of his old house.
- O eski evini sattı.
- He built a new house.
- Yeni bir ev yaptırmış.
- They will take down the house in a day.
- Onlar evi bir gün içerisinde yıkacaklar.
- He said that he had been cleaning the house all day.
- Bütün gün ev temizliği yaptığını söyledi.
- Tom got into the house through a window.
- Tom pencereden eve girdi.
- How long does it take you to get here from your house by train?
- Evinden buraya trenle gelmen ne kadar zamanını alır?
- Fadil bought a new house in the country.
- Fadıl taşrada yeni bir ev satın aldı.
- There are a couple of parks not too far from my house.
- Evimden çok uzakta olmayan birkaç park var.
- Tom ransacked Mary's house.
- Tom, Mary'nin evini yağmaladı.
- Is the house ready?
- Ev hazır mı?
- Jiro soon arrived at his house.
- Jiro, kısa sürede evine vardı.
- I want to talk to the person who owns this house.
- Bu evin sahibi olan kişiyle konuşmak istiyorum.
- This house is very good.
- Bu ev çok iyi.
- If you feel threatened, don't hesitate in coming to my house.
- Kendini tehdit altında hissedersen, evime gelmekte tereddüt etme.
- You sent the books from your house.
- Kitapları evinden gönderdin.
- I want a house.
- Ben bir ev istiyorum.
- Do you know a doctor who makes house calls?
- Bildiğin, muayene için eve gelen bir doktor var mı?
- It took me three years finish building my house.
- Evimi inşa etmek üç yılımı aldı.
- Tom didn't know Mary had a house on Park Street.
- Tom Mary'nin Park Street'te bir evi olduğunu bilmiyordu.
- I told Tom that I thought his house needed to be painted.
- Tom'a onun evinin boyanması gerektiğini düşündüğümü söyledim.
- We've got the house surrounded.
- Evi kuşattık.
- He had no house to live in.
- Yaşayacak bir evi yok.
- My house is just across from the hospital.
- Benim evim hastanenin hemen karşısındadır.
- Tom's house has a tiny kitchen.
- Tom'un evinin küçük bir mutfağı var.
- The house that I live in is old.
- Yaşadığım ev eski.
- There are a few shops next to my house.
- Evimin yanında birkaç dükkan var.
- What did the police do when you informed them that your house was haunted?
- Evinizin perili olduğunu söylediğinizde polis ne yaptı?
- He is estimating how much money he'll need to finish the house.
- Evi bitirmek için ne kadar paraya gerek duyacağının hesabını yapıyor.
- Is that white car in front of my house Tom's or yours?
- Benim evimin önündeki şu beyaz araba Tom'un mu yoksa senin mi?
- Has the house got a garden?
- Evin bir bahçesi var mı?
- A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilir.
- Our house is quite satisfactory except that it is rather a long way to the bus stop.
- Otobüs durağına oldukça uzak olması dışında evimiz oldukça tatmin edici.
- Stay away from our house.
- Evimizden uzak durun.
- His house was burnt down.
- Evi yanıp kül olmuş.
- I don't like the colour of this house.
- Bu evin rengini beğenmedim.
- Mary's house was struck by lightning.
- Mary'nin evini yıldırım çarptı.
- I'm the one who helped Tom paint his house.
- Tom'un evini boyamasına yardım eden kişi benim.
- Tom has lost his job and his house.
- Tom işini ve evini kaybetti.
- Tom spent a lot of money on that house.
- Tom o eve çok para harcadı.
- I loved that house.
- O evi sevdim.
- A blast of cold air swept through the house.
- Evin içinde soğuk bir hava dalgası esti.
- Tom rents a large four-bedroom house near the sea.
- Tom denize yakın dört yatak odalı büyük bir ev kiralıyor.
- Will you sell me your house?
- Bana evini satar mısın?
- Her house is across the river.
- Evi nehrin karşısında.
- This is the house I lived in when I was young.
- Burası gençken yaşadığım ev.
- I had a strict curfew at my house.
- Evimde sıkı bir sokağa çıkma yasağı vardı.
- That's the house they were living in.
- Yaşadıkları ev bu.
- His house was built of logs.
- Onun evi kütüklerden yapılmıştır.
- Tom didn't even step out of the house yesterday.
- Tom dün evden dışarıya adım bile atmadı.
- Tom is moving to a new house today.
- Tom bugün yeni bir eve taşınıyor.
- Fadil took Layla into an abandoned house.
- Fadıl Leyla'yı metruk bir eve götürdü.
- The phone call was a trick to get him out of the house.
- Telefon görüşmesi onu evden çıkarmak için bir hileydi.
- Have you searched the entire house?
- Tüm evi aradın mı?
- How many bedrooms does your house have?
- Evinizde kaç tane yatak odası var?
- He's the man of the house.
- Evin erkeği o.
- They decided to demolish their old house in order to build an apartment complex.
- Bir apartman kompleksi inşa etmek için eski evlerini yıkmaya karar verdiler.
- Tom set his neighbor's house on fire.
- Tom komşusunun evini yaktı.
- My parent's house is comfortable.
- Ailemin evi rahat.
- The plane flew over Kate's house.
- Uçak Kate'in evinin üzerinden uçtu.
- Her house is easy to find.
- Evini bulmak çok kolay.
- Is her house anywhere near the station?
- Evi istasyona yakın bir yerde mi?
- Tom almost never leaves the house.
- Tom neredeyse evden hiç ayrılmaz.
- When did you leave your house?
- Evinden ne zaman ayrıldın?
- My house is a little way from the street.
- Evim sokaktan biraz uzakta.
- Fadil got into Layla's house.
- Fadıl, Leyla'nın evine girdi.
- Tom has never been in my house.
- Tom hiç evime gelmedi.
- I see that you haven't painted your house yet.
- Henüz evini boyamadığını görüyorum.
- My cousin's house is small.
- Kuzenimin evi küçük.
- Where's Laurie's house?
- Laurie'nin evi nerede?
- Tom has been staying at a hotel near my house.
- Tom evimin yanında bir otelde kalıyor.
- After Tom's father died, his mother couldn't cope with looking after the house, so she put it on the market.
- Tom'un babası öldükten sonra, annesi eve bakmakla başa çıkamadı, bu yüzden evi satılığa çıkardı.
- Tom wanted to see what was inside the house.
- Tom evin içinde ne olduğunu görmek istedi.
- How old is that house?
- O ev kaç yıllık?
- Tom's house isn't far from here.
- Tom'un evi buraya uzak değil.
- Tom is still looking for a house to rent.
- Tom hâlâ kiralamak için bir ev arıyor.
- I think we should buy a new house.
- Sanırım yeni bir ev almalıyız.
- Have you seen the new house that Marilyn lives in?
- Marilyn'in yaşadığı yeni evi gördün mü?
- His house was valued at $6 million.
- Onun evi 6.000.000 dolar değerindeydi.
- I was about to leave my house when she called.
- O aradığında evimden çıkmak üzereydim.
- Yesterday a fire broke out near my house.
- Dün evimin yakınında bir yangın çıktı.
- You destroyed the old house.
- Sen eski evi yıktın.
- Tom had some trouble finding Mary's house.
- Tom, Mary'nin evini bulmakta biraz zorlandı.
- The house could accommodate two families.
- Ev iki aileyi barındırabilirdi.
- The fireman rushed into the burning house.
- İtfaiyeci yanan eve koştu.
- This house is built from Brazilian lumber.
- Bu ev Brezilya kerestesinden yapılmış.
- I have a small house.
- Küçük bir evim var.
- His house is across from mine.
- Onun evi benimkinin karşısında.
- This is a picture of Tom's house.
- Bu Tom'un evinin bir fotoğrafı.
- The old house was burned to ashes.
- Eski ev, yanarak kül oldu.
- Police searched Fadil's house.
- Polis, Fadıl'ın evini aradı.
- This house has six rooms.
- Bu evin altı odası var.
- Why don't you come to my house one of these days?
- Neden bir gün evime gelmiyorsun?
- He's thinking of selling his house.
- O, evini satmayı düşünüyor.
- The children are playing outside the house.
- Çocuklar evin dışında oynuyorlar.
- There are many iguanas around the house.
- Evin etrafında bir sürü iguana var.
- It's about four blocks from my house.
- Evimden yaklaşık dört blok ötede.
- The house was so flooded that I had to swim to the kitchen.
- Evi o kadar su basmıştı ki mutfağa kadar yüzmek zorunda kaldım.
- My brother had a house built in Urawa last month.
- Erkek kardeşim geçen ay Urawa'da bir ev yaptırdı.
- Do you have a flat or a house?
- Bir daireniz mi yoksa eviniz mi var?
- They passed by her house yesterday.
- Onlar dün onun evinin yanından geçtiler.
- He got thrown out of the house.
- O, evden dışarı atıldı.
- Tom owns a very big house on Park Street.
- Tom Park caddesinde çok büyük bir eve sahiptir.
- If I didn't have money I wouldn't have a house.
- Eğer param olmasaydı, bir evim olmazdı.
- I can see my house from here.
- Evimi buradan görebiliyorum.
- There is a black BMW parked in front of your house.
- Evinin önüne park edilmiş siyah bir BMW var.
- If there's a big earthquake, the house could really collapse!
- Eğer büyük bir deprem olursa, ev gerçekten yıkılabilir!
- Tom drives by Mary's house on his way to work.
- Tom işe giderken Mary'nin evinin yanından geçer.
- This is your house.
- Bu senin evin.
- This is the house of Mary, her brother and their parents.
- Bu, Mary, erkek kardeşi ve ebeveynlerinin evi.
- There is a garden at the back of my house.
- Evimin arka tarafında bir bahçe var.
- She wants a large house and a big car.
- O büyük bir ev ve bir büyük bir araba istiyor.
- You may stay at my house as long as you like.
- İstediğin sürece evimde kalabilirsin.
- I had barely got in the house when the phone rang.
- Daha eve yeni girmiştim ki telefon çaldı.
- The mason builds the house.
- Duvarcı ustası evi inşa ediyor.
- The house where my father was born is just around the corner.
- Babamın doğduğu ev hemen köşeyi dönünce.
- Tom found his house vandalized.
- Tom evini tahrip edilmiş buldu.
- Tom wants to see the house Mary grew up in.
- Tom, Mary'nin büyüdüğü evi görmek istiyor.
- Sami sold his house and joined Layla in her smaller house.
- Sami evini sattı ve Layla'ya küçük evinde katıldı.
- The heat of the furnace warmed the whole house.
- Fırının sıcaklığı tüm evi ısıtıyordu.
- My house is on the outskirts of the city.
- Evim şehrin dışında.
- Sami has never seen anything like this house.
- Sami bu ev gibi bir şeyi hiç görmedi.
- This is a crazy house.
- Burası çılgın bir ev.
- Here's the house she used to live in.
- İşte eskiden yaşadığı ev.
- Tom said he sold his house last week.
- Tom evini geçen hafta sattığını söyledi.
- Dan moved his things out of Linda's house.
- Dan eşyalarını Linda'nın evinden taşıdı.
- That house is famous.
- O ev ünlüdür.
- Tom came to our house several times last summer.
- Tom geçen yaz birkaç kez evimize geldi.
- I want them out of my house.
- Evimden çıkmalarını istiyorum.
- Get out of my house.
- Evimden çık.
- The house fell down in an earthquake.
- Depremde ev yıkıldı.
- He persistently rang my house's doorbell.
- Israrla evimin zilini çaldı.
- Tom told me he bought a house in Boston.
- Tom bana Boston'da bir ev aldığını söyledi.
- How do you know that your house is haunted?
- Senin evinin perili olduğunu nasıl biliyorsun?
- Drop in at my house any time you want.
- İstediğiniz zaman evime uğrayabilirsiniz.
- How much would you charge to paint my house?
- Evimi boyamak için ne kadar ücret istiyorsunuz?
- This house and this land is mine!
- Bu ev ve bu arazi benim!
- Tom wants to build an ostentatious and smart house.
- Tom gösterişli ve şık bir ev inşa etmek istiyor.
- He owns his own house.
- Onun kendi evi var.
- Tom's house is very big.
- Tom'un evi çok büyük.
- Bill searched the entire house.
- Bill bütün evi araştırdı.
- Are you sure you want to sell your house?
- Evini satmak istediğine emin misin?
- Fadil stole some gold figurines and coins from Layla's house.
- Fadıl, Leyla'nın evinden altın figürinler ve sikkeler çaldı.
- Tom wouldn't let anyone into his house.
- Tom kimsenin evine girmesine izin vermezdi.
- He was looking into the possibility of buying a house.
- O bir ev satın alma olasılığına bakıyordu.
- The police tracked down Tom to his house.
- Polis Tom'u evine kadar takip etti.
- She has a big house and two cars.
- Büyük bir evi ve iki arabası var.
- Look, my house is not as dirty as yours.
- Bak, benim evim seninki kadar kirli değil.
- I can see my house from here.
- Buradan evimi görebiliyorum.
- That house is for sale.
- Şu ev satılıktır.
- Let's get in the house.
- Hadi eve girelim.
- Layla burned her own house.
- Leyla kendi evini yaktı.
- I built this dog house all by myself.
- Bu köpek evini tek başıma yaptım.
- Are you absolutely sure this is Tom's house?
- Buranın Tom'un evi olduğuna kesinlikle emin misin?
- Your house is on fire.
- Evin yanıyor.
- Tom has never been in my house.
- Tom benim evime hiç gelmedi.
- This is the house where I live.
- Bu, yaşadığım ev.
- This is our house.
- Burası bizim evimiz.
- We never left the house.
- Evi asla terk etmedik.
- Fabio's car is parked in front of Elena's house.
- Fabio'nun arabası Elena'nın evinin önüne park edilmiş.
- The little house was no longer there.
- Küçük ev artık orada değildi.
- When did you know that your house was haunted?
- Evinizin perili olduğunu ne zaman anladınız?
- A new building is being built in front of my house.
- Evimin önünde yeni bir bina inşa ediliyor.
- Where exactly is your house?
- Tam olarak evin nerede?
- Here's the house where he lived.
- İşte yaşadığı ev.
- Did you ever sell your house in Boston?
- Boston'daki evinizi hiç sattınız mı?
- This wouldn't be a good place to build a house.
- Burası ev yapmak için iyi bir yer değil.
- I didn't think the house would burn down so quickly.
- Evin bu kadar çabuk yanacağını düşünmemiştim.
- A white van pulled up outside the house.
- Evin dışında beyaz bir minibüs durdu.
- This house needs so many repairs, it would be easier to tear it down and build a new one.
- Bu evin çok fazla tamire ihtiyacı var, yıkıp yeni bir ev yapmak daha kolay olurdu.
- When did you know that your house was haunted?
- Senin evinin perili olduğunu ne zaman öğrendin?
- They broke down the old house.
- Onlar eski evi yıktılar.
- My friend lives in this house.
- Arkadaşım bu evde yaşıyor.
- This house is my mother's.
- Bu ev annemin.
- The roof of our house is leaking.
- Evimizin çatısı akıyor.
- For fuck's sake, where did I put my goddamn house keys?
- Tanrı aşkına, lanet olası ev anahtarlarımı nereye koydum?
- As an extra precaution, Fadil installed surveillance cameras outside his house.
- Fadıl ekstra bir önlem olarak evinin dışına güvenlik kameraları yerleştirdi.
- Tom probably knows how to get to Mary's house.
- Tom muhtemelen Mary'nin evine nasıl gidileceğini biliyordur.
- I see your house.
- Senin evini görüyorum.
- This is the house where he was brought up.
- Burası onun büyüdüğü ev.
- Jack was caught for setting fire to the house.
- Jack, evi yakmaktan yakalandı.
- I don't know where your house is.
- Evinin nerede olduğunu bilmiyorum.
- I called at his house yesterday.
- Dün evini aradım.
- Tom rushed into the house.
- Tom koşarak eve girdi.
- Don't just show up at my house.
- Evime öylece gelme.
- The horse is far from the house.
- At evden uzakta.
- The house was deserted.
- Ev terk edilmişti.
- My house is ten minutes' walk from the station.
- Evim istasyondan on dakikalık yürüyüş mesafesindedir.
- I visited my grandmother's house.
- Ben büyükannemin evini ziyaret ettim.
- Watch over the house while I am out.
- Ben dışarıdayken eve göz kulak ol.
- Tom doesn't like the house that he lives in.
- Tom yaşadığı evi sevmiyor.
- Sami saw the car sitting on the street, outside Layla's house.
- Sami arabayı Layla'nın evinin dışında, sokakta dururken gördü.
- I wanted to help Tom build his house.
- Tom'un evini inşa etmesine yardım etmek istedim.
- You have to take off your shoes before entering a traditional Japanese house.
- Geleneksel bir Japon evine girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.
- I want a house.
- Bir ev istiyorum.
- His house is in front of the mosque.
- Evi caminin önünde.
- I'm the owner of this house.
- Ben bu evin sahibiyim.
- I hate my house.
- Evimden nefret ediyorum.
- When Mike returned to Jane's house, she was sleeping.
- Mike Jane'in evine döndüğünde Jane uyuyordu.
- Sami followed Layla into her house.
- Sami, Layla'yı evine kadar takip etti.
- My house is only a mile from here.
- Evim buradan sadece bir mildir.
- I don't like this type of house.
- Bu tip evler hoşuma gitmiyor.
- That house needs repairs.
- O evin tamire ihtiyacı var.
- Compared to our house, yours is a mansion.
- Bizim evimize kıyasla, sizinki bir köşk.
- I built this house with my own hands.
- Bu evi kendi ellerimle yaptım.
- Why did you climb up on the roof of her house?
- Neden onun evinin çatısına çıktın?
- What you will find is nothing more than an old, empty house.
- Bulacağınız şey eski, boş bir evden başka bir şey değil.
- This isn't your house.
- Burası senin evin değil.
- My house is on the skirts of the town.
- Evim kentin eteklerinde.
- Our house has seven rooms including the dining room.
- Evimizin yemek odası dahil yedi odası var.
- I think this is Tom's house.
- Sanırım burası Tom'un evi.
- Compared to our house, his is a palace.
- Bizim evimize kıyasla, onunki bir saray.
- Tom wanted to build his own house, but gave up after realizing how much work it would be.
- Tom kendi evini inşa etmek istedi, ancak ne kadar iş olacağını fark ettikten sonra vazgeçti.
- He stayed at his aunt's house.
- Teyzesinin evinde kaldı.
- We're still looking for a house we can rent.
- Hâlâ kiralayabileceğimiz bir ev arıyoruz.
- Get your house in order.
- Evini düzene sok.
- I'm going to stay at your house until Sunday morning.
- Pazar sabahına kadar senin evinde kalacağım.
- The car pulled up in front of the house.
- Araba evin önüne yanaştı.
- Sami has just lost his house and wife.
- Sami evini ve karısını yeni kaybetti.
- The gloomy house was like a ghost.
- Kasvetli ev bir hayalet gibiydi.
- Tom went to Mary's house to help her.
- Tom Mary'ye yardım etmek için evine gitti.
- Tom hasn't been out of his house in a long time.
- Tom uzun zamandır evinden dışarı çıkmadı.
- The church is between my house and yours.
- Kilise benim evimle seninki arasındadır.
- Tom and Mary are house hunting.
- Tom ve Mary ev arıyorlar.
- My house burned down.
- Evim yandı.
- He left the house without even saying goodbye.
- Evi hoşça kal bile demeden terk etti.
- Tom wouldn't leave the house.
- Tom evi terk etmedi.
- They are saving their money for the purchase of a house.
- Bir ev satın almak için para biriktiriyorlar.
- The house is heated by solar energy.
- Ev güneş enerjisi ile ısıtılıyor.
- She's standing next to the yellow house.
- Sarı evin yanında duruyor.
- Tom sure spends a lot of time at Mary's house.
- Tom'un Mary'nin evinde çok zaman geçirdiği kesin.
- Look at that house.
- Şu eve bak.
- This is the house he was born in.
- Bu, onun doğduğu ev.
- After reading his books I feel I can construct a house.
- Onun kitaplarını okuduktan sonra bir ev inşa edebileceğimi hissediyorum.
- I'm going to Tom's house to study.
- Çalışmak için Tom'un evine gidiyorum.
- It's the best house in town.
- Şehirdeki en iyi ev.
- The house gets painted every five years.
- Ev, her beş yılda bir boyanır.
- She's painting her house.
- Evini boyuyor.
- Tom won't let anybody into his house.
- Tom kimsenin evine girmesine izin vermez.
- Tom's first stop was Mary's house.
- Tom'un ilk durağı Mary'nin eviydi.
- Could you tell me how to get to Tom's house?
- Tom'un evine nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- I'm waiting for you at my house.
- Seni evimde bekliyorum.
- I hope we don't have to sell our house.
- Umarım evimizi satmak zorunda kalmayız.
- Tom's house looks like a castle.
- Tom'un evi bir kaleye benziyor.
- We didn't see a single house for five miles there.
- Beş mil boyunca tek bir ev bile görmedik.
- I think that's Tom's house.
- Bence bu Tom'un evi.
- I met another potential buyer for our house.
- Evimiz için başka bir potansiyel alıcı ile görüştüm.
- Our house has a front garden.
- Evimizin ön bahçesi var.
- By the way, Mike, please tell me how to get to your house.
- Bu arada, Mike, lütfen bana evine nasıl gideceğimi söyle.
- Are you planning on buying a house?
- Bir ev almayı mı planlıyorsun?
- Tom has bought a house which has six rooms.
- Tom, altı odaya sahip bir ev satın aldı.
- Somebody broke into Tom's house last night.
- Birisi dün gece Tom'un evine girdi.
- My house is situated on a hill.
- Evim bir tepenin üzerinde.
- My house is near the post office.
- Evim postanenin yanında.
- Tom's house was struck by lightning and burned to the ground.
- Tom'un evine yıldırım düştü ve temeline kadar yandı.
- I'm getting a new house built.
- Yeni bir ev yaptırıyorum.
- How much longer do you plan to live in this house?
- Bu evde ne kadar daha yaşamayı düşünüyorsun?
- Not far from the house was a military hospital.
- Evden pek uzak olmayan bir askeri hastane vardı.
- This afternoon, we sang together at our house.
- Bu öğleden sonra evimizde birlikte şarkı söyledik.
- The house has two floors and a wood shingle roof.
- Ev iki katlı ve ahşap kiremit çatılı.
- She kicked her boyfriend out of the house.
- Erkek arkadaşını evden kovdu.
- Last night my house was robbed while I was still awake.
- Dün gece, ben uyanıkken evim soyuldu.
- Tom's house doesn't have running water.
- Tom'un evinde akan su yok.
- I rarely step out of the house.
- Evden nadiren dışarı çıkarım.
- How much would you charge to paint my house?
- Evimi boyamak için ne kadar istiyorsunuz?
- Welcome to my house, finally.
- Sonunda evime hoş geldin.
- Maybe someone here can help us find Tom's house.
- Belki buradan biri Tom'un evini bulmamıza yardım edebilir.
- Once a man came to the house to kill my father.
- Bir keresinde eve babamı öldürmek için bir adam gelmişti.
- My house is far away.
- Benim evim uzak.
- What kind of house do you live in?
- Ne tür bir evde yaşıyorsunuz?
- We're spending Christmas Eve at our grown daughter's house.
- Noel arifesini yetişkin kızımızın evinde geçireceğiz.
- He is master of this house.
- Bu evin efendisi odur.
- Didn't your brother live in this house?
- Kardeşin bu evde yaşamadı mı?
- You bought a new house.
- Sen yeni bir ev satın aldın.
- That's probably how Tom got into the house.
- Muhtemelen Tom evin içine böyle girerdi.
Show More (1033)
|
| 2 |
home |
ev |
n. |
|
- Prime Minister, work to ensure that people feel at home again in Europe.
- Başbakan, insanların Avrupa'da kendilerini yeniden evlerinde hissetmelerini sağlamak için çalışın.
- We must provide good guidance for refugees returning home.
- Evlerine dönen mülteciler için iyi bir rehberlik sağlamalıyız.
- We might just as well shut up shop and go home.
- Dükkanı kapatıp evimize de gidebiliriz.
- Even today we laid on some rain here to make you feel at home.
- Bugün bile sizi evinizde hissettirmek için burada biraz yağmur yağdırdık.
- Those who were less seriously injured have now been flown home to Scotland on a specially chartered plane.
- Daha az ciddi şekilde yaralananlar özel olarak kiralanan bir uçakla İskoçya'daki evlerine uçuruldu.
- The only problem was how to get them home through customs, so I did not buy them!
- Tek sorun bunları gümrükten geçirip eve nasıl götüreceğimdi, bu yüzden satın almadım!
- We wish you a safe journey home.
- Evinize güvenli bir yolculuk dileriz.
- It summoned him home for treatment.
- Tedavi için onu eve çağırdı.
- That is why they want to go home, to their Turkish mountains.
- Bu yüzden evlerine, Türk dağlarına dönmek istiyorlar.
- That is why they want to go home, to their Turkish mountains.
- Bu yüzden evlerine, Türk dağlarına gitmek istiyorlar.
- She has 10 children and her home was being used.
- Kadının 10 çocuğu vardı ve evi kullanılıyordu.
- I hope that you will always feel at home in this alliance.
- Umarım bu ittifakta kendinizi her zaman evinizde hissedersiniz.
- Their current home insurer is not allowed to provide that cover.
- Şu anki ev sigortacılarının bu teminatı vermesine izin verilmiyor.
- We do not feel at home with this method.
- Bu yöntemle kendimizi evimizde hissetmiyoruz.
- In due course these people must go home.
- Zamanı geldiğinde bu insanlar evlerine dönmelidir.
- These fishermen, for social reasons, do not sleep at home, owing to the enormous distance they have to travel.
- Bu balıkçılar, sosyal nedenlerden ötürü, kat etmek zorunda oldukları muazzam mesafe nedeniyle evlerinde uyumamaktadır.
- Their current home insurer is not allowed to provide that cover.
- Mevcut ev sigortacılarının bu teminatı sağlamasına izin verilmez.
- That is why they want to go home, to their Turkish mountains.
- Bu yüzden evlerine, yani Türk dağlarına gitmek istiyorlar.
- Closer to home, also in Europe, we operate more effectively than outside it.
- Evimize yakın yerlerde, Avrupa'da da, dışarıda olduğundan daha etkin bir şekilde faaliyet gösteriyoruz.
- You might say we can go home content tomorrow after the votes.
- Yarın oylamadan sonra evimize memnun dönebileceğimizi söyleyebilirsiniz.
- The Israeli Government must withdraw its military forces from the occupied territories and bring them home.
- İsrail Hükûmeti askeri güçlerini işgal altındaki topraklardan çekmeli ve evlerine getirmelidir.
- The time involved is greater, the distance is greater and we have less time at home than any of our counterparts.
- Söz konusu olan zaman daha büyük, mesafe daha uzak ve evimizde diğer meslektaşlarımızdan daha az zamanımız var.
- We do not want to see American conditions here at home.
- Amerikan koşullarını burada, evimizde görmek istemiyoruz.
- They need to own their own land, their home and their farm.
- Kendi topraklarına, evlerine ve çiftliklerine sahip olmaları gerekir.
- Ireland's home lies in Europe, both historically and politically.
- İrlanda'nın evi, hem tarihsel hem de siyasi olarak Avrupa'da yer almaktadır.
- It certainly affected my decision this summer when I was buying a fridge and a freezer for my home.
- Bu yaz evime buzdolabı ve derin dondurucu alırken kararımı kesinlikle etkiledi.
- Fourthly, and finally, the decision-making mechanisms cannot be explained back home.
- Dördüncü ve son olarak, karar alma mekanizmaları evde açıklanamaz.
- I hail from a country abounding in water and I also have my home in Amsterdam near water.
- Suyun bol olduğu bir ülkeden geliyorum ve Amsterdam'da suya yakın bir evim var.
- This is beside the fact that home production offers a number of other distinct advantages.
- Bunun yanı sıra, evde üretim bir dizi başka belirgin avantaj da sunmaktadır.
- They were expelled from their home, and lost a very great deal.
- Evlerinden kovuldular ve çok şey kaybettiler.
- Even the home of liberalism did not go for this option.
- Liberalizmin evi bile bu seçeneği tercih etmedi.
- Other holidaymakers own the home during other weeks of the year.
- Diğer tatilciler yılın diğer haftalarında evin sahibidir.
- The EU must now, at the eleventh hour, go home and prepare itself.
- AB şimdi, on birinci saatte, evine dönmeli ve kendini hazırlamalıdır.
- We must immediately make them feel at home and that they are welcome.
- Onlara hemen kendilerini evlerinde ve hoş karşılandıklarını hissettirmeliyiz.
- The debate has moved back into the home.
- Tartışma tekrar eve taşındı.
- There is at present a surfeit of cash looking for a home.
- Şu anda ev arayan bir nakit bolluğu var.
- A person who is hungry, who has no work and who has no home, is in no position to enjoy civil rights.
- Aç olan, işi olmayan ve evi olmayan bir kişi medeni haklardan yararlanacak durumda değildir.
- Besides, I told my parents I'd be home early tonight.
- Ayrıca aileme bu akşam eve erken döneceğimi söyledim.
- Besides, I told my parents I'd be home early tonight.
- Ayrıca anne ve babama bu akşam eve erken geleceğimi söyledim.
- Cristina ran away from home, and she is a drug addict, and has a 2-year-old girl who lives in an orphanage.
- Cristina evden kaçtı, ve bir uyuşturucu bağımlısı ve yetimhanede yaşayan 2 yaşında bir kızı var.
- It doesn't occupy too much space inside your home.
- Evinizin içinde çok fazla yer kaplamaz.
- And you can earn money from home with network marketing profession.
- Ağ pazarlama işini yaparak evden de para kazanabilirsiniz.
- I mean, he works really hard and then he comes home.
- Yani gerçekten çok çalışıyor ve ardından eve geliyor.
- He is only home tonight and leaves tomorrow.
- Sadece bu gece evde ve yarın gidiyor.
- The core business of the company is the development and worldwide marketing of decorative home lighting.
- Firmanın ana faaliyet alanı, dekoratif ev aydınlatmasının geliştirilmesi ve dünya çapında pazarlanmasıdır.
- I mean, he works really hard and then he comes home.
- Yani, gerçekten çok çalışıyor ve sonra eve geliyor.
- You keep thinking that this place is your home.
- Buranın senin evin olduğunu düşünmeye devam ediyorsun.
- On your way home from work, you will see a lush green spot in the garden.
- İşten eve dönerken bahçede yemyeşil bir alan göreceksiniz.
- The core business of the company is the development and worldwide marketing of decorative home lighting.
- Şirketin ana faaliyet alanı, dekoratif ev aydınlatmasının geliştirilmesi ve dünya çapında pazarlanmasıdır.
- It doesn't occupy too much space inside your home.
- Evinizin içinde fazla yer işgal etmez.
- A writer, who's an army veteran, goes back home with an unfinished novel.
- Ordu gazisi bir yazar, bitmemiş bir romanla evine dönüyor.
- It doesn't occupy too much space inside your home.
- Evinizin içerisinde fazla yer kaplamaz.
- You may receive interventional services such as analysis, vaccination, IV fluid support at home settings.
- Ev ortamında tahlil, aşı, IV sıvı desteği gibi girişimsel hizmetleri alabilirsiniz.
- But the tower showed us the old home in a new light.
- Kule, eski evimizi yepyeni bir ışıkla görmemizi sağlardı.
- You may receive interventional services such as analysis, vaccination, IV fluid support at home settings.
- Ev ortamında tahlil, aşılama, serum sıvı desteği gibi girişimsel hizmetler alabilirsiniz.
- A writer, who's an army veteran, goes back home with an unfinished novel.
- Eski bir asker olan yazar, elinde yarım kalmış bir romanla evine döner.
- Last time I pushed this long, I went home with a kid.
- En son bu kadar çok zorladığımda eve bir çocukla dönmüştüm.
- One and two-bedroom units offer all of the comforts of home.
- Bir ve iki yatak odalı üniteler bir evin tüm konforunu sunuyor.
- Must be a delightful surprise for first time visitors to his home.
- Evini ilk kez ziyaret edenler için hoş bir sürpriz olmalı.
- On your way home from work, you will see a lush green spot in the garden.
- İşten eve dönerken bahçede yemyeşil bir yer göreceksiniz.
- Must be a delightful surprise for first time visitors to his home.
- Evine ilk kez gelen ziyaretçiler için hoş bir sürpriz olsa gerek.
- And for those of you keeping score at home, that's Max one, Monk nothing.
- Ve evlerinde skor tutanlar için, Max bir, Monk sıfır.
- Cause we got a long walk home now, kid.
- Çünkü artık eve kadar uzun bir yol yürümemiz gerek, evlat.
- Then, check out the reviews and availability for that home.
- Ardından, o ev için incelemelere ve müsaitlik durumuna göz atın.
- I mean, he works really hard and then he comes home.
- Yani çok fazla çalışıyor ve sonra eve geliyor.
- Cause we got a long walk home now, kid.
- Çünkü, eve kadar uzun bir yürüyüş yapacağız evlat.
- The core business of the company is the development and worldwide marketing of decorative home lighting.
- Şirketin ana faaliyet alanı dekoratif ev aydınlatmasının geliştirilerek dünya çapında pazarlanmasıdır.
- You may receive interventional services such as analysis, vaccination, IV fluid support at home settings.
- Evinizin ortamında, ihtiyacınız olan tahlil, aşı, serum gibi girişimsel uygulama hizmetlerini alabilirsiniz.
- They are a really powerful team, especially at home.
- Özellikle kendi evlerinde gerçekten güçlü bir ekiptirler.
- Running a search engine marketing service can be a lucrative home business.
- Bir arama motoru pazarlamacılığı hizmeti yürütmek kazançlı bir ev işi olabilir.
- I picked up some bananas on the way home, so you can tick those off the list.
- Eve gelirken biraz muz aldım, bu yüzden onları listede işaretleyebilirsiniz.
- And you can earn money from home with network marketing profession.
- Ve çok katlı pazarlama mesleği ile evden para kazanabilirsiniz.
- I came home one day, and she was banging two guys at once.
- Bir gün eve geldiğimde aynı anda iki erkekle düzüşüyordu.
- When the war was over, the army returned home.
- Savaş sona erdiğinde, asker eve döndü.
- Come home at once!
- Hemen eve gelin!
- One and two-bedroom units offer all of the comforts of home.
- Bir ve iki yatak odalı daireler ev konforunun tamamını sunuyor.
- He is only home tonight and leaves tomorrow.
- O sadece bu gece evde ve yarın ayrılıyor.
- Running a search engine marketing service can be a lucrative home business.
- Bir arama motoru pazarlama hizmeti yürütmek kazançlı bir ev işi olabilir.
- If you really want to get home, you'll find a way.
- Gerçekten eve dönmek istiyorsan bir yolunu bulacaksın.
- Last time I pushed this long, I went home with a kid.
- En son bu kadar ısrar ettiğimde eve bir çocukla dönmüştüm.
- When the war was over, the army returned home.
- Savaş bittiğinde, askerler de evine döndü.
- Besides, I told my parents I'd be home early tonight.
- Ayrıca, aileme bu gece eve erken geleceğimi söyledim.
- She gave me a ride home.
- O beni eve bıraktı.
- May I visit your home one of these days?
- Bir gün evinizi ziyaret edebilir miyim?
- Tom probably got home before midnight.
- Tom muhtemelen gece yarısından önce eve varmıştır.
- Whoever gets home first starts cooking the supper.
- Eve ilk varan akşam yemeğini pişirmeye başlar.
- Tom begged Mary to come home.
- Tom, Mary'ye eve gelmesi için yalvardı.
- He went home at six.
- Eve altıda gitti.
- Tom thinks Mary won't be able to get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına eve gelemeyeceğini düşünüyor.
- Come home before six.
- Altıdan önce eve gel.
- I was just leaving home then.
- O zaman tam evden çıkıyordum.
- I arrived home just as my parents were leaving.
- Eve tam ailem çıkarken geldim.
- Dan took Linda and her daughter home.
- Dan, Linda ve kızını eve götürdü.
- She came home three hours later.
- Eve üç saat sonra geldi.
- He has just left home.
- Evden yeni ayrıldı.
- Tom came back home a while ago.
- Tom bir süre önce eve geri geldi.
- Tom says he won't let you come home.
- Tom eve gelmene izin vermeyeceğini söylüyor.
- Tom brought home a basket full of plums that he had picked himself.
- Tom eve kendi topladığı eriklerle dolu bir sepet getirdi.
- When Tom got home, Mary was already asleep.
- Tom eve geldiğinde Mary çoktan uyumuştu.
- Let's head back home.
- Eve geri gidelim.
- The dog followed me to my home.
- Köpek beni evime kadar izledi.
- What time does your office let you go home?
- Ofisiniz eve kaçta gitmenize izin veriyor?
- Are you home alone?
- Evde yalnız mısın?
- Tom has come home.
- Tom eve geldi.
- He's coming home again.
- O, eve tekrar geliyor.
- I want you home by midnight.
- Gece yarısına kadar evde olmanızı istiyorum.
- Dad isn't home.
- Baba evde değil.
- Mommy is not home at the moment.
- Annem şu anda evde değil.
- Why aren't you home?
- Neden evde değilsin?
- Go back home and call the police!
- Evine dön ve polisi ara!
- Tom gave me permission to go home early.
- Tom bana eve erken gitmem için izin verdi.
- When he came home, I was watching TV.
- O eve geldiğinde, ben televizyon izliyordum.
- I arrived back home earlier than usual.
- Eve normalden daha erken döndüm.
- How will you get home?
- Eve nasıl döneceksiniz?
- He returned home without telling us.
- Bize haber vermeden eve dönmüş.
- Tom looked completely at home.
- Tom tamamen evinde gibiydi.
- Come home right away.
- Hemen eve gel.
- I fell asleep before father came back home.
- Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.
- You have to go back home.
- Eve geri gitmek zorundasın.
- What are you doing home from school?
- Okuldan eve gelince ne yaparsın?
- I suggest you go back home and discuss this with your wife.
- Eve dönüp bunu eşinizle konuşmanızı öneririm.
- Tom said he isn't going to eat until Mary gets home.
- Tom, Mary eve gelene kadar yemek yemeyeceğini söyledi.
- What time will you be home this evening?
- Bu akşam saat kaçta evde olacaksın?
- Tom got home all by himself.
- Tom eve tek başına geldi.
- We just want to take Tom home.
- Biz sadece Tom'u eve götürmek istiyoruz.
- Bob will be home at six.
- Bob saat altıda evde olacak.
- Someone crashed into me on my way home yesterday.
- Dün eve dönerken biri bana çarptı.
- Tom returned home.
- Tom eve döndü.
- Let's talk about this when I get home.
- Eve vardığımda bunun hakkında konuşalım.
- I met Tom on my way home.
- Eve dönerken Tom'la karşılaştım.
- Tom is coming back home tonight.
- Tom bu gece eve dönüyor.
- Tom comes home almost every weekend.
- Tom eve neredeyse her hafta sonu gelir.
- I met him while I was coming home.
- Eve gelirken onunla karşılaştım.
- Tom said Mary is home every Monday.
- Tom Mary'nin her pazartesi evde olduğunu söyledi.
- I won't be home for dinner.
- Akşam yemeğine evde olmayacağım.
- Tom will be home any minute.
- Tom her an evde olabilir.
- The accident happened near his home.
- Kaza evinin yakınında oldu.
- I got home early.
- Eve erken gittim.
- That was our home.
- Orası bizim evimizdi.
- I headed back home.
- Eve geri döndüm.
- Nobody was home.
- Kimse evde değildi.
- The prodigal son returned home.
- Savurgan oğul eve döndü.
- Let me take you home.
- Sizi eve bırakayım.
- Tom was too scared to walk home by himself.
- Tom tek başına eve yürümekten çok korktu.
- Tom bought a couple of loaves of bread on his way home from work.
- Tom işten eve dönerken birkaç somun ekmek aldı.
- You need to be home before midnight.
- Gece yarısından önce evde olman gerekir.
- He was home alone at the time.
- O zaman evde yalnızdı.
- When did your father come home?
- Baban eve ne zaman geldi?
- I took an early flight home.
- Eve erken döndüm.
- Tom was exhausted when he got home.
- Tom eve vardığında çok yorgundu.
- I'll be starved when I get home.
- Eve döndüğümde açlıktan öleceğim.
- Tom left home ten years ago.
- Tom on yıl önce evden ayrıldı.
- Working from home via computer can be lonely.
- Evden bilgisayar aracılığıyla çalışmak yalnızlık yaratabilir.
- I don't think Tom was home on Monday.
- Tom'un pazartesi evde olduğunu sanmıyorum.
- You weren't home last night when I came to visit.
- Dün gece ziyarete geldiğimde evde değildin.
- I stay home alone while my parents are at work.
- Ailem işteyken ben evde yalnız kalıyorum.
- It started raining just as I was leaving home.
- Tam evden ayrılırken yağmur yağmaya başladı.
- Tom should be home by now.
- Tom şimdiye kadar evde olmalıydı.
- They're coming home.
- Eve geliyorlar.
- He phoned her as soon as he came home.
- O eve gelir gelmez onu aradı.
- I've just gotten home.
- Az önce eve geldim.
- Tom is on his way back home.
- Tom eve dönüş yolunda.
- My father usually leaves home while I am in bed.
- Babam genellikle ben yataktayken evden çıkar.
- Tatoeba Project is our virtual home.
- Tatoeba Projesi bizim sanal evimiz.
- Tom said he had to walk home.
- Tom evine yürümek zorunda kaldığını söyledi.
- She must come home by 9 at latest.
- O en geç 9'a kadar eve gelmeli.
- He had hardly left home when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında evden zor çıkmıştı.
- My friend should be home now.
- Arkadaşım şimdi evde olmalı.
- He had hardly left home when it began to rain.
- Evden ayrılır ayrılmaz yağmur yağmaya başladı.
- She asked me to stay till her mother came home.
- Benden, annesi eve dönene kadar kalmamı istedi.
- Is your school far from your home?
- Okulun evinden uzakta mı?
- Tom got home at seven.
- Tom eve yedide geldi.
- Tom won't be back home till late.
- Tom geç saatlere kadar eve dönmeyecek.
- He phoned her as soon as he came home.
- Eve gelir gelmez onu aradı.
- We had to walk home in the rain.
- Yağmurda eve yürümek zorunda kaldık.
- I went to bed before father could come home.
- Babam eve gelmeden yatmaya gittim.
- Tom has sprained his ankle and won't be able to walk home.
- Tom bileğini burktu ve eve kadar yürüyemeyecek.
- Are your parents home?
- Ebeveynlerin evde mi?
- I went to sleep as soon as I got home.
- Eve gider gitmez uyudum.
- I will see you home.
- Seni eve bırakayım.
- She comes home at about six as a rule.
- O bir kural olarak yaklaşık altıda eve gelir.
- Tom took home Mary's umbrella by mistake.
- Tom yanlışlıkla Mary'nin şemsiyesini eve götürdü.
- He'll be back home soon.
- Yakında eve dönecek.
- Why aren't you home?
- Neden evde değilsiniz?
- Tom is usually home by now.
- Tom genelde şimdiye kadar evde olurdu.
- Is your home quiet?
- Evin sessiz mi?
- She sat up late waiting for her son to come home.
- Geç saatlere kadar oturup oğlunun eve gelmesini bekledi.
- He returned home and bought a horse.
- O eve döndü ve bir at satın aldı.
- Tom saw Mary return home alone.
- Tom Mary'nin eve tek başına döndüğünü gördü.
- Jim hasn't been home yet.
- Jim henüz eve gelmedi.
- We'll bring him home.
- Onu eve getireceğiz.
- Will he come home by seven?
- O, yediye kadar eve gelecek mi?
- I've got to get back home by midnight.
- Gece yarısına kadar eve dönmeliyim.
- I like that university, but it's too near my home.
- O üniversiteyi seviyorum ama evime çok yakın.
- Let's go back home.
- Eve geri gidelim.
- Alice returned home early from work with a severe headache.
- Alice şiddetli bir baş ağrısıyla işten eve erken döndü.
- I'd better take you back home.
- Seni eve geri götürsem iyi olur.
- I just want to make it home in one piece.
- Eve tek parça halinde dönmek istiyorum.
- Tom is coming home, isn't he?
- Tom eve geliyor, değil mi?
- Jane came home at 6 o'clock.
- Jane eve saat altıda geldi.
- When is Tom coming home?
- Tom ne zaman eve geliyor?
- Tom came on Monday and went back home the next day.
- Tom pazartesi geldi ve ertesi gün eve döndü.
- Did you drive her home last night?
- Dün gece onu eve sen mi bıraktın?
- Tom left home a few minutes ago.
- Tom birkaç dakika önce evden ayrıldı.
- Tom and I always go home together.
- Tom ve ben eve hep birlikte gideriz.
- He came home just now.
- O az önce eve geldi.
- Tom made it home OK.
- Tom kazasız belasız eve döndü.
- I refused to eat until my parents came home.
- Ailem eve gelene kadar yemek yemeyi reddettim.
- We'll have dinner when Tom gets home.
- Tom eve geldiğinde akşam yemeği yiyeceğiz.
- Tom said he walked home yesterday.
- Tom dün eve yürüyerek gittiğini söyledi.
- Tom wasn't home Monday afternoon.
- Pazartesi öğleden sonra Tom evde değildi.
- Most accidents happen near home.
- Kazaların çoğu eve yakın yerlerde olur.
- I guess I should get home to the wife.
- Sanırım eve, karımın yanına gitmeliyim.
- Tom is seldom home.
- Tom nadiren eve gelir.
- I'll call you as soon as I get home.
- Eve döner dönmez seni ararım.
- How long does it take you to get here on foot from your home?
- Evinizden buraya yürüyerek gelmeniz ne kadar sürer?
- Welcome to my home.
- Evime hoş geldiniz.
- He went home on foot.
- Eve yürüyerek gitti.
- You should be at home with your family.
- Evinizde ailenizle olmalısınız.
- Mary picked up some take-out on her way home.
- Mary eve gelirken paket servis aldı.
- Tom says he hopes Mary can get home by herself.
- Tom, Mary'nin eve kendi başına gidebileceğini umduğunu söyledi.
- His brother came home soon after.
- Kardeşi kısa süre sonra eve geldi.
- Andrew Johnson had to flee his home to save his life.
- Andrew Johnson hayatını kurtarmak için evinden kaçmak zorunda kaldı.
- Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal.
- Eve vardığında hemen yemek hazırlamaya başladı.
- Tom met Mary by chance on his way home from school.
- Tom, Mary ile okuldan eve dönerken tesadüfen tanıştı.
- His running away from home is due to his father's severity.
- Evden kaçmasının nedeni babasının sert biri olması.
- I stopped for a hamburger on the way home.
- Eve dönerken hamburger yemek için durdum.
- I came back home late.
- Eve geç döndüm.
- Tom knew that I was home on Monday.
- Tom pazartesi günü evde olduğumu biliyordu.
- I'm taking her home with me.
- Onu benimle eve götürüyorum.
- I stopped by the supermarket on my way home.
- Eve dönerken süpermarkete uğradım.
- Tom thought it would be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine yürümesinin güvenli olacağını düşündü.
- Tom should be home soon.
- Tom yakında evde olmalı.
- We should head back home now.
- Artık eve dönmeliyiz.
- Home prices have continued to decline.
- Ev fiyatları düşmeye devam ediyor.
- Because I didn't take the bus, I'm not home yet.
- Otobüse binmediğimden dolayı,henüz evde değilim.
- I moved back home.
- Eve geri taşındım.
- Tom doesn't have a TV at home.
- Tom'un evinde televizyon yok.
- Tom wanted to get home before dark.
- Tom hava kararmadan eve varmak istiyordu.
- I will be home by five.
- Saat beşte evde olacağım.
- Soldiers came home and started families.
- Askerler eve geldiler ve aile kurdular.
- I want to return home, as I prefer to study and to succeed in life.
- Okumayı ve hayatta başarılı olmayı tercih ettiğim için eve geri dönmek istiyorum.
- Tom is hardly ever home on Mondays.
- Tom pazartesi günleri neredeyse hiç evde olmaz.
- Take it home.
- Onu eve götür.
- I'm almost never home.
- Neredeyse hiç evde olmuyorum.
- Tom gave Mary a lift home.
- Tom Mary'yi evine bıraktı.
- Yesterday I was on my way home from work when I ran smack into my old girlfriend.
- Dün işten eve dönerken eski kız arkadaşımla karşılaştım.
- Tom wasn't home Monday afternoon.
- Tom pazartesi öğleden sonra evde değildi.
- Won't you come home?
- Eve gelmeyecek misin?
- Tom is waiting to take you home.
- Tom seni eve götürmek için bekliyor.
- When did your dad come home?
- Baban ne zaman eve geldi?
- Do you want to eat lunch with me, or go home?
- Öğle yemeğini benimle mi yemek istersin, yoksa eve mi gitmek istersin?
- Tom told Mary not to wait up because he wouldn't be home until very late.
- Tom Mary'ye beklememesini, çünkü çok geç saatlere kadar evde olmayacağını söyledi.
- I have no home to live in.
- Yaşayacak evim yok.
- The Andromeda Galaxy is my home.
- Andromeda Galaksisi benim evim.
- And he let the two men sleep at his home.
- Ve iki adamın evinde uyumasına izin verdi.
- Something you should know about me is that I travel a lot and am seldom home.
- Benim hakkımda bilmeniz gereken bir şey, çok seyahat ettiğim ve nadiren evde olduğumdur.
- She rushed home with the good news.
- İyi haberle eve koştu.
- He stopped looking for the treasure and went back home.
- Hazineyi aramayı bıraktı ve eve döndü.
- Tell the children I'll be home as soon as possible.
- Çocuklara mümkün olduğunca çabuk evde olacağımı söyle.
- You only have six minutes to escape a modern home if it's on fire.
- Yangın varsa modern bir evden kaçmak için yalnızca altı dakikan var.
- You may go to the party, but you must be home by midnight.
- Partiye gidebilirsin ancak gece yarısına kadar eve olmalısın.
- I ran into Tom on my way home.
- Eve dönerken Tom'a rastladım.
- She came home disappointed.
- Hayal kırıklığına uğramış olarak eve geldi.
- Tom will probably be home soon.
- Tom muhtemelen yakında evde olacak.
- My father is not home yet.
- Babam henüz evde değil.
- I'm not sure what time Tom will get home.
- Tom'un eve ne zaman döneceğinden emin değilim.
- Tom said that Mary really did walk home by herself.
- Tom, Mary'nin gerçekten eve tek başına yürüdüğünü söyledi.
- Tom gave Mary a lift home.
- Tom Mary'yi eve bıraktı.
- I had hardly left home when it began raining.
- Evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.
- I just got home.
- Biraz önce eve geldim.
- These simple tips will help you declutter your home.
- Bu basit ipuçları evinizi düzenlemenize yardımcı olacaktır.
- Wait until your father gets home.
- Baban eve gelinceye kadar bekle.
- I had to get home by myself.
- Eve tek başıma dönmek zorunda kaldım.
- Tom has offered to walk me home.
- Tom benimle eve kadar yürümeyi teklif etti.
- Do you think that Tom is still home?
- Tom'un hâlâ evde olduğunu düşünüyor musun?
- Tom got home late.
- Tom eve geç gitti.
- I'm bringing home a pizza.
- Eve pizza getireceğim.
- Anybody home?
- Evde kimse yok mu?
- Tom asked Mary for a ride home.
- Tom Mary'yi eve bırakmak istedi.
- He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
- O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
- I have a home in the mountains.
- Dağlarda bir evim var.
- I'll take a cab home.
- Eve bir taksi ile gideceğim.
- I'm going to come home soon.
- Yakında eve geleceğim.
- The scent of flowers filled our home.
- Çiçeklerin kokusu evimizi doldurdu.
- Your parents are expecting you home tonight.
- Ebeveynlerin seni bu gece eve bekliyor.
- I am very tired when I get home at night.
- Geceleri eve geldiğimde çok yorgun olurum.
- Tom took me home.
- Tom beni eve götürdü.
- I won't get home until Monday.
- Pazartesiye kadar eve gelemeyeceğim.
- I want to buy a new home.
- Yeni bir ev satın almak istiyorum.
- He came home three hours later.
- Üç saat sonra eve geldi.
- I gave Tom a ride home.
- Tom'u arabayla eve götürdüm.
- I'll be home by midnight at the latest.
- En geç gece yarısı evde olacağım.
- Tom is usually home on Mondays.
- Tom genelde pazartesi günleri evde olur.
- Why didn't you come home last night?
- Dün gece neden eve gelmedin?
- She started kissing him as soon as he got home.
- Eve varır varmaz onu öpmeye başladı.
- You're not the only one here who wants to go home early.
- Burada eve erken gitmek isteyen tek kişi sen değilsin.
- What time will you be home this evening?
- Bu akşam kaçta evde olacaksın?
- I'm so glad you're home.
- Evde olduğun için çok mutluyum.
- On arriving home, I discovered the burglary.
- Eve vardığımda soygunu fark ettim.
- They're not home yet.
- Henüz eve gelmediler.
- I'm so glad you're home.
- Ben evde olduğuna çok sevindim.
- Can you give me a ride home?
- Beni eve bırakabilir misin?
- Tom brought Mary home.
- Tom, Mary'i eve getirdi.
- I came to pick Tom up and drive him home.
- Tom'u almaya ve eve bırakmaya geldim.
- Tom got home late last night.
- Tom dün gece eve geç geldi.
- I have a lot of baggage, so I can't walk home.
- Çok fazla valizim var, bu yüzden eve yürüyemiyorum.
- I saw Andrea leaving home.
- Andrea'yı evden ayrılırken gördüm.
- Wake me up when you get home if I'm asleep.
- Eve geldiğinde ben uyuyorsam beni uyandır.
- Mother insists that we should be home by seven in the evening.
- Anne akşam yedide evde olmamız gerektiğinde ısrar ediyor.
- Tom and Mary are home.
- Tom ve Mary evde.
- Was he home alone?
- O, evde yalnız mıydı?
- I know what time Tom got home.
- Tom'un eve ne zaman döndüğünü biliyorum.
- They are at my home.
- Onlar benim evimde.
- When I came home, I felt very hungry.
- Eve geldiğimde, kendimi çok aç hissettim.
- Is there a supermarket near your home?
- Evinizin yakınında bir süpermarket var mı?
- Tell them I'll be home soon.
- Onlara yakında evde olacağımı söyle.
- What time do you usually leave home?
- Evden genellikle kaçta çıkarsın?
- If you've been drinking, perhaps your spouse can drive you home.
- Eğer içki içiyorsanız, belki eşiniz sizi eve bırakabilir.
- Sami accompanied Layla over to Farid's home.
- Sami, Layla'ya Farid'in evine kadar eşlik etti.
- He came back home before eight.
- Eve sekizden önce döndü.
- Tom walks through a very classy neighborhood on his way home from school.
- Tom okuldan eve dönerken çok şık bir mahalleden geçiyordu.
- I'm not sure when I'll get home.
- Eve ne zaman döneceğimden emin değilim.
- Did you stay home alone?
- Evde yalnız mı kaldın?
- Take me home.
- Beni eve götür.
- What's your home phone number?
- Ev telefon numaranız nedir?
- Must I come home now?
- Şimdi eve gelmeli miyim?
- Everyone will be home at Christmas.
- Noel'de herkes evde olacak.
- We are on the way home.
- Eve dönüyoruz.
- I wasn't aware that Tom had already gone home.
- Tom'un eve çoktan gitmiş olduğunun farkında değildim.
- He usually gets home at six o'clock in the afternoon.
- Genellikle öğleden sonra saat altıda eve gelir.
- He should be home by now, but he's still at his office.
- Şimdiye evde olmalıydı ama hala ofisinde.
- Tom is home on Mondays.
- Tom pazartesi günleri evdedir.
- I must hurry back home before my mother misses me.
- Annem beni özlemeden eve dönmeliyim.
- Tom is home from the hospital.
- Tom hastaneden eve döndü.
- Tom went home to eat lunch.
- Tom eve öğle yemeği yemeye gitti.
- I'm not sure what time Tom will get home.
- Tom'un eve ne zaman geleceğinden emin değilim.
- Tom comes home every day for lunch.
- Tom her gün öğle yemeği için eve gelir.
- Dan and Linda returned home.
- Dan ve Linda eve döndüler.
- Are you sure you're ready to come back home?
- Eve geri dönmek için hazır olduğundan emin misin?
- He came home at six.
- Altıda eve geldi.
- Bring Tom home.
- Tom'u eve getir.
- Is your mother home at the moment?
- Annen şu anda evde mi?
- I gave them a ride home.
- Onları arabayla eve götürdüm.
- Tom was home on Monday.
- Tom pazartesi günü evdeydi.
- Yesterday Mary stayed home all day.
- Dün Mary bütün gün evdeydi.
- Jane came home at 6 o'clock.
- Jane saat 6'da eve geldi.
- I told Tom you went home sick.
- Tom'a eve hasta gittiğini söyledim.
- I was just leaving home then.
- Evden yeni çıkıyordum.
- You should come home before six.
- Altıdan önce eve gelmelisin.
- I'm back home.
- Evimdeyim.
- She left home ten minutes ago.
- On dakika önce evden çıktı.
- I thought you'd be home studying.
- Evde öğrenim yapacağını düşündüm.
- I want to take him home.
- Onu eve götürmek istiyorum.
- I got home and took my shoes off.
- Eve geldim ve ayakkabılarımı çıkardım.
- How do we get back home from here?
- Buradan eve nasıl geri döneriz?
- He came home later than usual.
- Eve her zaman olduğundan geç geldi.
- Sami will go home.
- Sami eve dönecek.
- He left home for Spain.
- O, İspanya'ya gitmek için evinden ayrıldı.
- We're always home with the kids.
- Çocuklarla hep evdeyiz.
- I didn't want to go back home.
- Eve geri gitmek istemiyorum.
- Tom took Mary back home.
- Tom Mary'yi eve geri götürdü.
- Since the sun had set, we all headed home.
- Güneş battığı için hepimiz eve döndük.
- Tom and I are on our way home.
- Tom ve ben eve dönüyoruz.
- The second generation of immigrants has only one home.
- İkinci nesil göçmenlerin sadece bir evi var.
- I tried to convince Tom to come home.
- Eve gelmesi için Tom'u ikna etmeye çalıştım.
- I'm on my way back home.
- Ben eve dönüyorum.
- Tom has been home about three hours.
- Tom yaklaşık üç saattir evde.
- We'll bring her home.
- Biz onu eve getireceğiz.
- When I came home, I felt very hungry.
- Eve geldiğimde kendimi çok aç hissediyordum.
- When we got home, Tom was already asleep.
- Eve vardığımızda Tom çoktan uyumuştu.
- It looks like no one's home.
- Evde kimse yok gibi görünüyor.
- The distance from my home to yours is two kilometers.
- Benim evimle sizinki arasındaki mesafe iki kilometre.
- Tom usually comes home after midnight.
- Tom genellikle gece yarısından sonra eve gelir.
- Let me walk you home.
- Seni eve bırakayım.
- We should be home soon.
- Yakında evde olmalıyız.
- Tom got home by himself.
- Tom eve tek başına geldi.
- I have a red home.
- Kırmızı bir evim var.
- Tom's not home right now.
- Tom şu anda evde değil.
- We left home early in the morning.
- Sabah erkenden evden ayrıldık.
- Do you want to come back home?
- Eve dönmek ister misin?
- Tom headed back home.
- Tom eve geri döndü.
- I found Tom waiting for me when I got home.
- Eve geldiğimde Tom'u beni beklerken buldum.
- Can we drive you home?
- Seni eve bırakabilir miyiz?
- Father came home.
- Babam eve geldi.
- You may as well leave home at once.
- Hemen evden ayrılsanız iyi edersiniz.
- They walked home together after school.
- Okuldan sonra eve birlikte yürüdüler.
- I'll tell you about it when I get home.
- Eve vardığımda sana ondan bahsedeceğim.
- He drove me home.
- Beni eve bıraktı.
- This food will just go to waste if you don't take it home with you.
- Onu yanında eve götürmezsen, bu yemek sadece boşa gidecek.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu onu görmek için gidip, onu evde bulamadım.
- She should have arrived home by now.
- Şimdiye kadar eve varmış olmalıydı.
- Tom biked home.
- Tom eve bisikletle gitti.
- Tom is on his way back home.
- Tom eve dönüyor.
- I'm pretty sure the first thing you'll want to do when you get to Boston is call home.
- Boston'a vardığında yapmak isteyeceğin ilk şeyin evi aramak olacağından eminim.
- It's your home.
- Burası senin evin.
- She left home at age thirteen.
- On üç yaşında evi terk etti.
- He'll be back home tomorrow.
- Yarın eve dönecek.
- Tom usually gets home at about six o'clock.
- Tom genellikle yaklaşık saat altıda eve varır.
- I didn't think you'd be awake when I got home.
- Eve döndüğümde uyanık olacağını düşünmemiştim.
- I took her home.
- Onu eve götürdüm.
- Layla was arrested at her home.
- Layla evinde tutuklandı.
- He hasn't gone anywhere - he's at home.
- Hiçbir yere gitmedi, evinde.
- I'll give you a call when I get home.
- Eve vardığımda seni arayacağım.
- I'd rather walk home by myself.
- Eve tek başıma yürümeyi tercih ederim.
- In an hour my son will come home from school.
- Bir saat içinde oğlum okuldan eve gelecek.
- Your parents are expecting you home tonight.
- Ailen bu gece seni eve bekliyor.
- I ran away from home.
- Evden kaçtım.
- I need to come home.
- Eve gelmem gerek.
- I'm pretty sure we have enough gas to get home.
- Eve varmaya yetecek kadar benzinimiz olduğuna eminim.
- Please come back home.
- Lütfen eve geri dönün.
- Tom was sick and stayed home from school.
- Tom hastaydı ve okuldan eve gelmedi.
- He will soon leave his parents' home.
- O yakında anne ve babasının evini terk edecek.
- It was Tom who drove us home last night.
- Dün gece bizi eve götüren Tom'du.
- I'll phone you as soon as I get home.
- Eve gider gitmez seni arayacağım.
- Do you think that Tom is still home?
- Sence Tom hâlâ evde midir?
- They came home.
- Onlar eve geldi.
- Tom will take you home.
- Tom seni eve götürecek.
- At what time did you arrive at your home?
- Evinize saat kaçta vardınız?
- Tom will get back home on Monday.
- Tom pazartesi günü eve dönecek.
- Tom resold his home.
- Tom evini yeniden sattı.
- Be home before dark.
- Hava kararmadan evde olun.
- Can we walk home a different way?
- Eve başka bir yoldan yürüyebilir miyiz?
- She came home after dark.
- O, hava karardıktan sonra eve geldi.
- I'm likely to get home late tonight.
- Muhtemelen bu gece eve geç geleceğim.
- After I graduated from college, I moved back home and lived with my parents for three years.
- Üniversiteden mezun olduktan sonra eve geri taşındım ve üç yıl boyunca ailemle yaşadım.
- Could you take me home, please?
- Beni eve götürebilir misin, lütfen?
- I was home last night.
- Dün gece evdeydim.
- I think we should take Tom home.
- Sanırım Tom'u eve götürmeliyiz.
- Can you buy some sugar on your way home?
- Eve gelirken şeker alabilir misin?
- She left home bag and baggage.
- O, pılısını pırtısını toplayıp evi terk etti.
- Sami's mother and brother came home.
- Sami'nin annesi ve erkek kardeşi eve geldiler.
- They've all gone back home.
- Hepsi eve döndü.
- I just got home from school.
- Okuldan eve yeni geldim.
- Tom came home pretty late last night.
- Tom dün gece eve çok geç geldi.
- I suspect Tom is home.
- Tom'un evde olduğundan şüpheleniyorum.
- What time did you get home last night?
- Dün gece eve kaçta geldin?
- We'll soon be home.
- Yakında evde olacağız.
- When will you go home?
- Eve ne zaman gideceksin?
- Tom stayed home all day yesterday.
- Tom dün bütün gün evde durdu.
- I was home alone.
- Evde yalnızdım.
- My father will come home at seven.
- Babam yedide eve gelecek.
- Tom bought some groceries on his way home.
- Tom eve gelirken biraz yiyecek aldı.
- I should drive you home.
- Seni eve bırakmalıyım.
- May I escort you home?
- Size evinize kadar eşlik edebilir miyim?
- Tom plans on walking home.
- Tom eve yürüyerek gitmeyi planlıyor.
- This is home now.
- Burası artık evimiz.
- Tom and Mary bought a home with a pool.
- Tom ve Mary havuzlu bir ev satın aldı.
- Tom came back home after dark.
- Tom hava karardıktan sonra eve geldi.
- Tom seemed glad to be home.
- Tom evde olduğu için memnun görünüyordu.
- I want you home now.
- Hemen eve dönmeni istiyorum.
- Tom will be coming home soon.
- Tom yakında eve geliyor olacak.
- Tom will be driving Mary home in her car.
- Tom, Mary'yi arabasıyla eve bırakacak.
- Tom hasn't said anything since he got home.
- Tom eve geldiğinden beri hiçbir şey söylemedi.
- Tom drove me home.
- Tom beni eve götürdü.
- I gave Tom a ride home.
- Tom'u eve bıraktım.
- Mary hasn't said anything since she got home.
- Mary eve geldiğinden beri bir şey demedi.
- When Tom got home, the children had already gone to bed.
- Tom eve geldiğinde, çocuklar zaten yatmıştı.
- Tom says he's on his way back home.
- Tom eve geri döndüğünü söylüyor.
- I don't know if Tom will be home this afternoon.
- Tom'un öğleden sonra evde olup olmayacağını bilmiyorum.
- They've taken Tom home.
- Tom'u eve götürdüler.
- Tom's home was destroyed by the hurricane.
- Tom'un evi, kasırga tarafından yok edildi.
- Fadil left home a year later.
- Fadıl bir yıl sonra evden ayrıldı.
- Tom is on his way back home, isn't he?
- Tom eve dönüyor, değil mi?
- Tom said he hopes Mary won't go home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına gitmeyeceğini umduğunu söyledi.
- You can reduce your home's heating and cooling costs through proper insulation and air sealing techniques.
- Doğru yalıtım ve hava sızdırmazlık teknikleri ile evinizin ısıtma ve soğutma maliyetlerini azaltabilirsiniz.
- Tom is coming home.
- Tom eve geliyor.
- Do you have any idea what time Tom will come home?
- Tom'un eve ne zaman geleceği hakkında bir fikrin var mı?
- Sami got home late.
- Sami eve geç gitti.
- Tom hasn't been home since October.
- Tom ekim ayından beri evde değil.
- Tom didn't need to go back home.
- Tom'un eve dönmesine gerek yoktu.
- Kim arrived back home safely.
- Kim eve sağ salim döndü.
- We'll be home all day today.
- Bugün bütün gün evde olacağız.
- Why aren't you home yet?
- Neden hala evde değilsin?
- I finally found a home.
- Nihayet bir ev buldum.
- Tom never leaves home without his phone.
- Tom telefonu olmadan asla evden çıkmaz.
- I'll phone them tomorrow when I come home.
- Yarın eve geldiğimde onları arayacağım.
- She came home just now.
- O az önce eve geldi.
- My father usually comes home at six.
- Babam genellikle altıda eve gelir.
- He was granted permission to go home early.
- Eve erken gitmesi için ona izin verildi.
- Don't walk home alone.
- Eve tek başına gitme.
- When she was thirteen, she ran away from home.
- On üç yaşındayken, evden kaçtı.
- You must come home.
- Eve gelmen gerekiyor.
- We'll have dinner when you get home.
- Eve döndüğünde yemek yiyeceğiz.
- My brother has just come home from Kobe.
- Erkek kardeşim az önce Kobe'den eve geldi.
- I don't have a home yet.
- Benim henüz bir evim yok.
- Tom is driving home from work.
- Tom işten eve dönüyor.
- It was well after midnight when Tom got home.
- Tom eve döndüğünde saat gece yarısını çoktan geçmişti.
- I hope we'll be home for Christmas.
- Umarım Noel için evde olacağız.
- Call me when Tom gets home.
- Tom eve geldiğinde beni ara.
- Tom wanted to get back home before the kids realized he had left.
- Tom çocuklar onun terk ettiğini fark etmeden önce eve geri gitmeyi istedi.
- I'll ring them tomorrow when I come home.
- Eve geldiğimde yarın onlara telefon edeceğim.
- I'm driving you home.
- Seni eve bırakacağım.
- The other day I stopped at a secondhand bookstore on my way home from school and happened to find a book I had been looking for for a long time.
- Geçen gün okuldan eve dönerken bir sahafta durdum ve uzun zamandır aradığım bir kitaba rastladım.
- I'm not home right now.
- Şu anda evde değilim.
- I got home after midnight.
- Gece yarısından sonra eve vardım.
- Tom didn't think Mary could get home by herself.
- Tom, Mary'nin tek başına evine gelemeyeceğini düşünüyordu.
- Tom stayed home from work because he was sick.
- Tom hasta olduğu için işten eve gelmedi.
- I need to go home a little early today.
- Bugün eve biraz erken gitmem gerekiyor.
- He is often home.
- O genellikle evdedir.
- Tom and Mary were sleeping when I got home.
- Eve geldiğimde Tom ve Mary uyuyorlardı.
- Fadil brought Layla home.
- Fadıl, Leyla'yı eve getirdi.
- Tom usually puts things in the refrigerator as soon as he gets home from the supermarket.
- Tom genellikle süpermarketten eve gelir gelmez buzdolabına bir şeyler koyar.
- You should take this home with you.
- Bunu eve götürmelisin.
- We'll soon be home.
- Birazdan evde oluruz.
- Mary begged Tom to take her home.
- Mary, Tom'a onu eve götürmesi için yalvardı.
- Last night my daughter didn't come home until half past one.
- Dün gece kızım saat bir buçuğa kadar eve gelmedi.
- Tom is home from college.
- Tom üniversiteden eve döndü.
- Home isn't home without you, Tom.
- Sensiz ev, ev değildir Tom.
- Tom took a taxi home.
- Tom eve bir taksi ile gitti.
- Tom was mugged on his way home from work.
- Tom işten eve dönerken soyuldu.
- Tom wanted to go home early.
- Tom eve erken gitmek istedi.
- Mary hasn't said anything since she got home.
- Mary eve geldiğinden beri hiçbir şey söylemedi.
- When will Tom come home?
- Tom eve ne zaman gelecek?
- The lights were on, but nobody was home.
- Işıklar yanıyordu ama kimse evde değildi.
- Tom and Mary walked me home.
- Tom ve Mary beni eve bıraktı.
- The Andromeda Galaxy is my home.
- Andromeda Galaksisi benim evimdir.
- He came home in despair.
- O, umutsuzluk içinde eve geldi.
- Tom's parents were asleep when he got home.
- O, eve vardığında Tom'un ebeveynleri uyuyordu.
- I'd go back home soon if I were you.
- Senin yerinde olsaydım hemen eve dönerdim.
- I'm taking you home.
- Seni eve götürüyorum.
- Tom came home fairly late last night.
- Tom dün gece eve oldukça geç geldi.
- She arrived home two and a half days later.
- O, iki buçuk gün sonra eve geldi.
- How many times a month do you write home?
- Eve ayda kaç defa mektup yazıyorsun?
- Thanks for sticking around until my father got home.
- Babam eve gelene kadar burada kaldığınız için teşekkürler.
- I'm glad you got home safely.
- Eve sağ salim varmanıza sevindim.
- How will we get home?
- Eve nasıl gideceğiz?
- Tom seemed glad to be home.
- Tom evde olduğu için mutlu görünüyordu.
- How did you get home?
- Eve nasıl gittin?
- I can at least take him home.
- En azından onu eve götürebilirim.
- Take him home.
- Onu eve götür.
- Until when will you be home?
- Ne zamana kadar evde olacaksın?
- Take me home.
- Beni eve götürün.
- Inshallah, soon we'll be home.
- İnşallah, yakında evde olacağız.
- Tom could think of no reason why he needed to go home early.
- Tom eve erken gitmesi gerektiğine dair hiçbir neden düşünemiyordu.
- He came home exactly at ten.
- Eve tam onda geldi.
- I want to go back home.
- Ben eve dönmek istiyorum.
- Tom walks home with Mary almost every day.
- Tom neredeyse her gün Mary ile eve yürür.
- I'll get her home safely.
- Ben onu sağ salim eve götüreceğim.
- What are you doing home?
- Evde ne işin var?
- Tom gave Mary a ride home.
- Tom, Mary'i eve bıraktı.
- Do you think Tom will go home early?
- Sence Tom eve erken gidecek mi?
- Tom raced home from school.
- Tom okuldan eve koşarak geldi.
- I'm going back home to Boston.
- Evime, Boston'a dönüyorum.
- We'll probably have to go home early.
- Muhtemelen eve erken dönmek zorunda kalırız.
- On my way home from school yesterday, I was caught in a shower.
- Dün okuldan eve gelirken bir sağanağa yakalandım.
- Tom said Mary could've gotten home by herself.
- Tom, Mary'nin eve kendi başına gidebileceğini söyledi.
- Tom doesn't want Mary to go home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına gitmesini istemiyor.
- The exile yearned for his home.
- Sürgündeki adam evini özlüyordu.
- You don't have to go back home.
- Eve dönmene gerek yok.
- Tom went back home to get his guitar.
- Tom gitarını almak için eve geri gitti.
- Tom is usually home on Monday.
- Tom pazartesi genellikle evde.
- Tom is home on Mondays.
- Tom pazartesi günleri evde.
- Tom wasn't home at the time.
- Tom o zaman evde değildi.
- Sami took Layla's home.
- Sami, Layla'nın evini aldı.
- Tom will eat when he gets home.
- Tom eve geldiğinde yiyecek.
- Tom will probably get home before dark.
- Tom muhtemelen hava kararmadan eve varır.
- It is time my son came home from school.
- Oğlumun okuldan eve gelme zamanı.
- Why can't you come home?
- Neden eve gelemiyorsun?
- We'll gladly take you home.
- Sizi memnuniyetle eve bırakırız.
- Tom was late coming home.
- Tom eve geç geliyordu.
- Tom is already home.
- Tom zaten evde.
- We can go back home if you two want to be alone.
- İkiniz yalnız kalmak istiyorsanız biz eve dönebiliriz.
- Dad rarely gets back home before midnight.
- Babam nadiren gece yarısından önce eve döner.
- I was dirty when I got home.
- Eve döndüğümde kirliydim.
- I was unable to leave home last Saturday, with my mother being ill.
- Annem hasta olduğu için geçen Cumartesi evden çıkamadım.
- Tom moved back home.
- Tom eve geri taşındı.
- Is your mother home?
- Annen evde mi?
- Has Father come home yet?
- Babam eve geldi mi?
- Can I take you home?
- Seni eve götürebilir miyim?
- Tom went home by taxi.
- Tom eve taksiyle gitti.
- Tom mailed a letter home.
- Tom eve bir mektup gönderdi.
- Today I'm working from home.
- Bugün evden çalışıyorum.
- This is a beautiful home.
- Bu güzel bir ev.
- It was already dark when Tom got home.
- Tom eve vardığında, zaten hava kararmıştı.
- Sami's home feels kind of nostalgic.
- Sami'nin evi nostaljikmiş gibi bir hava veriyor.
- Children need a happy home environment.
- Çocukların mutlu bir ev ortamına ihtiyacı var.
- Tom left home in a hurry.
- Tom evden aceleyle çıktı.
- Sami installed a home alarm system in his house.
- Sami, evine bir ev alarm sistemi kurdu.
- Wherever you may go, you will not find a better place than your home.
- Nereye gidersen git, evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
- I will be home by five.
- Beşte evde olacağım.
- She left home at age thirteen.
- O on üç yaşında evi terk etti.
- Sami never left his home that night.
- Sami o gece evinden hiç çıkmadı.
- When I got home, I realized I had lost my wallet.
- Eve vardığımda cüzdanımı kaybettiğimi fark ettim.
- My mother does her usual shopping on her way home from work.
- Annem işten eve gelirken günlük alışverişini yapar.
- Everybody will be home on Christmas.
- Herkes Noel'de evde olacak.
- Tom and Mary were already eating dinner when I got home.
- Ben eve geldiğimde Tom ve Mary akşam yemeği yiyorlardı.
- Tom got home just after midnight.
- Tom gece yarısından hemen sonra eve geldi.
- Sami got home just before it started to rain.
- Sami yağmur başlamadan hemen önce eve geldi.
- Layla moved home to be with her mother.
- Layla annesiyle birlikte olmak için eve taşındı.
- Can you take me home?
- Beni eve götürebilir misin?
- Dan's store was within walking distance from Linda's home.
- Dan'in dükkanı Linda'nın evine yürüme mesafesindeydi.
- Tom gave Mary a ride home yesterday.
- Tom dün Mary'yi eve götürdü.
- He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
- 1941'de savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
- I have no home to return to.
- Geri dönecek bir evim yok.
- Tom asked me to stay with him until his father got home.
- Tom, babası eve gelene kadar onunla kalmamı rica etti.
- Every now and then he drops in at this bookstore on his way home from the office.
- Arada bir, ofisten eve dönerken bu kitapçıya uğrar.
- Our former home was in Sweden.
- Daha önceki evimiz İsveç'teydi.
- If only she had been home when I called yesterday.
- O dün aradığımda keşke evde olsaydı.
- When was the last time you walked home?
- En son ne zaman eve yürüdün?
- He comes home from his trip to Europe tomorrow.
- O yarın Avrupa yolculuğundan eve gelir.
- Tom's home was swallowed by a sinkhole.
- Tom'un evi bir obruk tarafından yutuldu.
- Tom usually walks home from school.
- Tom genellikle okuldan eve yürür.
- Where do you live if you have no home?
- Eviniz yoksa nerede yaşıyorsunuz?
- I think we'd better get you home.
- Sanırım seni eve götürsek iyi olacak.
- Are you going home?
- Eve mi gidiyorsunuz?
- I don't know how to get home from here.
- Buradan eve nasıl gideceğimi bilmiyorum.
- We had to walk home in the rain.
- Yağmurda eve yürümek zorunda kaldım.
- They were in a hurry to get home.
- Eve dönmek için acele ediyorlardı.
- Are your parents coming home?
- Annen ve baban eve geliyor mu?
- Yesterday Tom stayed home all day.
- Dün Tom bütün gün evdeydi.
- I have to be home by dinner.
- Akşam yemeğine kadar evde olmalıyım.
- What happened when you got home last night?
- Dün gece eve geldiğinde ne oldu?
- Flexibility is one of the many advantages of working from home.
- Esneklik, evden çalışmanın birçok avantajından biridir.
- It's strange that she came home so late at night.
- Onun gece eve çok geç gelmesi tuhaf.
- He's not home yet.
- Henüz evde değil.
- I can take you home.
- Seni eve götürebilirim.
- We'll eat lunch after we get home.
- Eve döndükten sonra yemek yiyeceğiz.
- When I got home, I was very hungry.
- Eve vardığımda çok acıkmıştım.
- Please come into my home.
- Lütfen evime girin.
- Tom said Mary was asleep when he got home.
- Tom eve geldiğinde Mary uyuyordu dedi.
- This is now our home.
- Burası artık bizim evimiz.
- Tom usually gets home at about six o'clock.
- Tom genellikle saat altı gibi eve gelir.
- Emily's home.
- Emily evde.
- I didn't feel tired when I got home.
- Eve geldiğimde ben yorgun hissetmedim.
- The next day, Isabela came back home.
- Ertesi gün, Isabela eve geri geldi.
- Because I didn't take the bus, I'm not home yet.
- Otobüse binmediğim için henüz evde değilim.
- I missed the last bus and had to walk home in the rain.
- Son otobüsü kaçırdım ve yağmurda eve yürümek zorunda kaldım.
- Tom is almost never home.
- Tom neredeyse hiç eve gelmiyor.
- The school is five kilometers from my home.
- Okul evimden beş kilometre uzakta.
- Tom is coming home from work.
- Tom işten eve geliyor.
- I've just gotten home.
- Eve yeni geldim.
- He visited a children's home in Texas.
- Teksas'ta bir çocuk evini ziyaret etti.
- Tom staggered home from the bar.
- Tom bardan eve sendeleyerek geldi.
- Don't walk home alone.
- Eve yalnız gitme.
- I think he is not home.
- Onun evde olmadığını düşünüyorum.
- When I got home, I noticed that my wallet was missing.
- Eve geldiğimde, cüzdanımın kayıp olduğunu fark ettim.
- I came to give you a ride home.
- Seni arabayla eve götürmek için geldim.
- Could you take me home?
- Beni eve götürebilir misin?
- Tom and I always go home together.
- Tom ve ben eve her zaman beraber gideriz.
- Tom got back home before midnight.
- Tom gece yarısından önce eve döndü.
- Tom wanted to get back home before the kids realized that he had left.
- Tom çocuklar onun gittiğini fark etmeden eve dönmek istiyordu.
- Father scolded Junko for coming home so late.
- Baba eve çok geç geldiği için Junko'yu azarladı.
- He broke into my home.
- Evime izinsiz girdi.
- I'll bring Tom home.
- Tom'u eve getireceğim.
- I won't be home for a week.
- Bir hafta boyunca evde olmayacağım.
- Can I take him home?
- Onu eve götürebilir miyim?
- We're home free.
- Evimizdeyiz.
- Tom looked very tired when he got home.
- Tom eve geldiğinde çok yorgun görünüyordu.
- Tom came on Monday and went back home the next day.
- Tom pazartesi günü geldi ve ertesi gün eve geri gitti.
- We've come home.
- Eve geldik.
- I'm sure Tom won't be home.
- Tom'un evde olmayacağına eminim.
- I wanted to run home.
- Eve koşmak istedim.
- We set out for home.
- Eve doğru yola çıktık.
- Go back home!
- Eve geri dön!
- Tom is coming back home tomorrow.
- Tom yarın eve dönüyor.
- Tom got home a couple of hours ago.
- Tom birkaç saat önce eve vardı.
- He borrowed money from the bank to finance his home.
- Evini finanse etmek için bankadan borç para aldı.
- Tom called Mary to ask her whether she wanted him to buy some bread on his way home from work.
- Tom Mary'yi işten eve dönerken ekmek almasını isteyip istemediğini sormak için aradı.
- This is now our home.
- Evimiz şu anda burası.
- I doubt that Tom will ever come back home.
- Tom'un bir daha eve geri döneceğinden şüpheliyim.
- If you have returned home from abroad, spend the first 14 days in your home.
- Yurtdışından eve döndüyseniz, ilk 14 günü evinizde geçirin.
- Tom went back home to put on some dry clothes.
- Tom kuru giysiler giymek için eve döndü.
- She felt uneasy when the children did not come home.
- Çocuklar eve gelmeyince kendini huzursuz hissetti.
- My home is far away.
- Evim çok uzakta.
- I come home at two thirty.
- İki buçukta eve gelirim.
- When you return home from abroad, spend the first 14 days in your home.
- Yurt dışından dönüşte ilk 14 günü evde geçirin.
- Can I drive you home?
- Seni eve götürebilir miyim?
- Tom will drive Mary home.
- Tom, Mary'yi eve bırakacak.
- I can take her home.
- Onu eve götürebilirim.
- After a stressful day at work, he went home in a bad mood.
- İşteki stresli bir günün ardından, eve kötü bir ruh hali içinde gitti.
- My home is in the country.
- Benim evim taşrada.
- I'll take them home.
- Onları eve götüreceğim.
- I think nobody's home.
- Sanırım evde kimse yok.
- I left home early because I didn't want to miss the train.
- Treni kaçırmak istemediğim için evden erken çıktım.
- Tom will need to walk home today.
- Tom'un bugün eve yürümesi gerekecek.
- She was watching TV when I came home.
- Eve geldiğimde televizyon izliyordu.
- I got back home today.
- Bugün eve döndüm.
- If I were you, I would go home and take a good rest.
- Yerinizde olsam, eve gider ve iyice dinlenirdim.
- Please come home right after school.
- Lütfen okuldan hemen sonra eve gelin.
- Tom got Mary to drive John and Alice home.
- Tom, John ve Alice'i eve götürmesi için Mary'yi tuttu.
- Tom was watching TV when I came home.
- Ben eve geldiğimde Tom TV izliyordu.
- If you had left home a little earlier you would have been in time.
- Evden biraz daha erken çıkmış olsaydınız, zamanında yetişmiş olurdunuz.
- I'm sure Tom will be home before dark.
- Tom'un hava kararmadan önce evde olacağından eminim.
- He comes home at ten.
- Eve saat 10'da gelir.
- Bring our boys home.
- Çocuklarımızı eve getirin.
- Tom wasn't sleeping when I got home.
- Eve geldiğimde Tom uyumuyordu.
- The whole world is my home.
- Bütün dünya benim evim.
- Stop what you're doing and come home.
- Ne yapıyorsan bırak ve eve gel.
- You weren't home yesterday, were you?
- Dün evde değildin, değil mi?
- He broke into my home.
- Evime girdi.
- Thanks for driving me home.
- Beni eve götürdüğün için teşekkürler.
- What time do you leave home in the morning?
- Sabah saat kaçta evden ayrılırsınız?
- We always go home together.
- Eve hep birlikte gideriz.
- The couple wants to purchase a home.
- Çift bir ev satın almak istiyor.
- Tom looked tired when he got home.
- Tom eve geldiğinde yorgun görünüyordu.
- I'm not coming home yet.
- Henüz eve gelmiyorum.
- As soon as I got home, I went to bed.
- Eve gider gitmez yattım.
- How did Tom get home?
- Tom eve nasıl gitti?
- Come home before dark.
- Karanlık olmadan eve gel.
- I can't take it home.
- Onu eve götüremem.
- I felt safe as soon as I got home.
- Eve gelir gelmez kendimi güvende hissettim.
- The people upstairs come home late at night.
- Üst kattaki insanlar gece geç saatlerde eve gelirler.
- We're going back home.
- Eve dönüyoruz.
- Tom missed the last train and had to take a taxi home.
- Tom son treni kaçırdı ve eve taksiyle dönmek zorunda kaldı.
- Please write down your home address.
- Lütfen ev adresinizi yazın.
- Here is just like home, except for the heat.
- Burası tıpkı evim gibi, sıcak hariç.
- He got home at six.
- Eve altıda geldi.
- Are you going to cry till the cows come home?
- İnekler eve gelene kadar ağlayacak mısın?
- How come you didn't bring it home?
- Niçin onu eve getirmedin?
- I'm sure Tom will be hungry when he gets home.
- Eminim Tom eve döndüğünde aç olacaktır.
- Let's have one more drink, and then I'll take you back home.
- Bir kadeh daha içelim, sonra seni eve bırakırım.
- I'm always home on Sunday.
- Pazar günleri hep evdeyim.
- Tom is seldom home.
- Tom nadiren evdedir.
- Tom came home very drunk last night.
- Tom dün gece eve çok sarhoş geldi.
- Tom always leaves home before seven.
- Tom her zaman evden yediden önce ayrılır.
- Many go out for wool and come home shorn.
- Birçok kişi yün için dışarı çıkar ve eve kırkılmış olarak döner.
- I'll be home after football practice.
- Futbol antrenmanından sonra evde olacağım.
- I arrived home last Friday.
- Geçen cuma eve geldim.
- Tom said Mary wasn't home every Monday.
- Tom, Mary'nin her pazartesi eve gelmediğini söyledi.
- She got a flat tire on her way home.
- Eve dönerken lastiği patladı.
- I'm about to take Tom home.
- Tom'u eve götürmek üzereyim.
- Shall I walk you home?
- Eve kadar sana eşlik edeyim mi?
- Tom wanted to come home.
- Tom eve gelmek istedi.
- I think that Tom is still home.
- Sanırım Tom hala evde.
- My father isn't home yet.
- Babam henüz evde değil.
- Would you please take me home?
- Lütfen beni eve götürür müsün?
- I came back home late.
- Ben eve geç döndüm.
- I leave home before eight o'clock every morning.
- Her sabah saat sekizden önce evden çıkarım.
- You have a lovely home.
- Güzel bir evin var.
- Sami was home alone.
- Sami evde yalnızdı.
- Tom will be going home soon.
- Tom yakında eve dönecek.
- I don't think Tom is home on Mondays.
- Tom'un pazartesi günleri evde olduğunu sanmıyorum.
- Tom said he thought there was a good chance that Mary would want to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümek isteme ihtimalinin yüksek olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Can I take them home?
- Onları eve götürebilir miyim?
- Would you give me a lift home?
- Beni arabanla eve bırakır mısın?
- Tom has just come home.
- Tom eve yeni geldi.
- Your parents must've been worried when you didn't come home last night.
- Dün gece eve gelmediğinde ailen endişelenmiş olmalı.
- I'll be home as soon as I can.
- Olabildiğince çabuk evde olacağım.
- Can you give Tom a ride home?
- Tom'u eve bırakabilir misin?
- Why was Tom at your home?
- Tom neden senin evindeydi?
- I was wondering if I could go home early today.
- Bugün eve erken gidip gidemeyeceğimi merak ediyorum.
- I was leaving home when Tom telephoned me.
- Tom bana telefon ettiğinde evden ayrılıyordum.
- Tom came home soaking wet and exhausted.
- Tom eve sırılsıklam ve yorgun geldi.
- Tom still hasn't come home.
- Tom hala eve gelmedi.
- When will Mother come home?
- Annem eve ne zaman gelecek?
- I'm sure Tom will be home on Monday.
- Tom'un pazartesi günü evde olacağından eminim.
- I returned to my home this spring.
- Ben bu bahar benim evime döndüm.
- Why are you getting home so late?
- Neden eve bu kadar geç geliyorsun?
- When Tom got home, the children had already gone to bed.
- Tom eve döndüğünde çocuklar çoktan yatmıştı.
- When are your parents coming home?
- Ailen ne zaman eve gelecek?
- Was your home expensive to build?
- Evinizin inşaatı pahalı mıydı?
- Mary works long hours and comes home exhausted.
- Mary uzun saatler çalışır ve eve bitkin gelir.
- Tomorrow I'm going back home.
- Yarın eve geri dönüyorum.
- Did you bring this home?
- Bunu eve sen mi getirdin?
- When did you get home?
- Eve ne zaman vardın?
- Maybe I shouldn't drive home.
- Belki de eve arabayla gitmemeliyim.
- Tom drove Mary home in his sports car.
- Tom, Mary'yi spor arabasıyla eve bıraktı.
- I'll make sure Tom gets home safely.
- Tom'un güvenli şekilde eve vardığından emin olacağım.
- It wasn't until I got home that I missed my umbrella.
- Eve gelene kadar şemsiyemi kaybettiğimi anlamadım.
- Last week I was at the beach, but today I'm home.
- Geçen hafta sahildeydim ama bugün evdeyim.
- I don't think Tom will be home on Monday.
- Tom'un pazartesi evde olacağını sanmıyorum.
- Home isn't home without you, Tom.
- Sen olmayınca evin tadı tuzu olmuyor Tom.
- I fell asleep before Tom got home.
- Tom eve gelmeden uyuyakalmışım.
- When will Tom get back home?
- Tom eve ne zaman geri dönecek?
- As soon as Jim got home, he made a beeline for the rest room.
- Jim eve varır varmaz doğruca tuvalete gitti.
- Does your father get home early?
- Baban eve erken mi geliyor?
- It's time for you to come home.
- Senin için eve gelme zamanı.
- It was still dark when Tom left home for school.
- Tom okula gitmek için evden çıktığında hava hâlâ karanlıktı.
- You could drive home by yourself.
- Eve tek başına gidebilirsin.
- Let's ask her when she comes back home.
- Eve ne zaman döneceğini ona soralım.
- I suggest we go home by cab.
- Eve taksiyle gitmemizi öneriyorum.
- I'll be home in a little while.
- Birazdan evde olacağım.
- I just got back home.
- Ben az önce eve geri döndüm.
- I came home by bus.
- Eve otobüsle geldim.
- How did you go home?
- Eve nasıl gittin?
- Tom finally came home.
- Tom nihayet eve geldi.
- He came home at six.
- O, altıda eve geldi.
- We spent a lot of money remodeling our home.
- Evimizi yenilemek için çok para harcadık.
- Upon returning home, he found a letter in the mailbox.
- Eve döndüğünde posta kutusunda bir mektup buldu.
- Were you home at ten?
- Saat 10'da evde miydin?
- I didn't think you'd be awake when I got home.
- Eve geldiğimde uyanık olacağını düşünmemiştim.
- You may as well leave home at once.
- Bir an önce evi terk etsen iyi olur.
- I'm fixing the radio I found on my way home.
- Eve dönerken bulduğum radyoyu tamir ediyorum.
- The home where Atatürk was born is in Thessaloniki.
- Atatürk'ün doğduğu ev Selanik'tedir.
- She sat up late waiting for her son to come home.
- Oğlunun eve gelmesini beklerken geç saatlere kadar yatmadı.
- My daughter is coming home.
- Kızım eve geliyor.
- The restaurant owner allowed her to take table scraps home to feed all of her dogs.
- Restoran sahibi, tüm köpeklerini beslemek için masa artıklarını eve götürmesine izin verdi.
- Sami will never see his home again.
- Sami evini bir daha asla göremeyecek.
- He was exhausted when he got home.
- O, eve vardığında bitkindi.
- Tom will want to know what time you're planning on coming home.
- Tom saat kaçta eve gelmeyi planladığını bilmek isteyecek.
- I know that Tom is home.
- Tom'un evde olduğunu biliyorum.
- The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home.
- Kutu o kadar ağırdı ki Tom, Mary'nin onu eve taşımasına yardım etmek zorunda kaldı.
- Tom won't be home for lunch.
- Tom öğle yemeği için evde olmayacak.
- Tom will get back home on Monday.
- Tom pazartesi eve dönecek.
- When will Tom get home?
- Tom ne zaman eve dönecek?
- Tom brought Mary home.
- Tom Mary'yi eve getirdi.
- I'd recommend cleaning your room before your mother gets home.
- Annen eve gelmeden odanı temizlemeni tavsiye ederim.
- I fell asleep before my father came home.
- Babam eve gelmeden önce uykuya daldım.
- Tom hasn't come home yet.
- Tom henüz eve gelmedi.
- Her father always comes home late.
- Babası eve hep geç gelir.
- Tom hasn't been home in a week.
- Tom bir haftadır evde değildi.
- Tom got back home today.
- Tom bugün eve döndü.
- I wish Tom would come back home.
- Keşke Tom eve dönse.
- Tom never reached home.
- Tom eve hiç ulaşamadı.
- Please come home.
- Lütfen eve gel.
- I suggested to her that we go to the movies after he came home.
- Ona eve geldikten sonra sinemaya gitmemizi önerdim.
- Would you mind if I went home early?
- Eve erken gitmemin bir sakıncası var mı?
- Tom is home every Monday.
- Tom her pazartesi evde.
- I think he is not home.
- Sanırım evde değil.
- She came home after dark.
- Hava karardıktan sonra eve geldi.
- Please come home sometimes.
- Lütfen bazen eve gel.
- All the visitors went back home one after another.
- Tüm ziyaretçiler birbiri ardına evlerine döndüler.
- Tom isn't home yet.
- Tom henüz evde değil.
- Welcome to our humble home.
- Bizim mütevazı evimize hoş geldiniz.
- Tell her I'll be home soon.
- Ona çok geçmeden evde olacağımı söyle.
- She followed him home to find out where he lived.
- Nerede yaşadığını öğrenmek için onu evine kadar takip etmiş.
- Is there a home remedy for headache?
- Baş ağrısı için evde uygulanabilecek bir çare var mı?
- Tom wanted to know when Mary was going to come home.
- Tom Mary'nin eve ne zaman geleceğini bilmek istiyordu.
- Tom finally came home.
- Tom sonunda eve geldi.
- I want to be home early.
- Evde erken olmak istiyorum.
- I never made it home last night.
- Dün gece eve yetişemedim.
- Home prices are plummeting.
- Ev fiyatları hızla düşüyor.
- Tom was home all night.
- Tom bütün gece evdeydi.
- The lights were on, but nobody was home.
- Işıklar açıktı ama evde kimse yoktu.
- Dan and Linda were walking home.
- Dan ve Linda eve doğru yürüyorlardı.
- My father got home late last night.
- Babam dün gece eve geç geldi.
- I need to get back home.
- Eve geri dönmem gerekiyor.
- Tom usually comes home after midnight.
- Tom genellikle eve gece yarısından sonra gelir.
- Tom was here when I got home.
- Eve vardığımda Tom buradaydı.
- She came home three hours later.
- O, eve üç saat sonra geldi.
- Take it home.
- Eve götürün.
- Wait until your father gets home.
- Baban eve gelene kadar bekle.
- She rushed home with the good news.
- İyi haberlerle eve koştu.
- I should get back home.
- Benim eve geri dönmem gerek.
- Tom will take Mary home.
- Tom, Mary'yi eve götürecek.
- I wish we could go back home.
- Keşke eve geri gidebilsek.
- Tom dropped by Mary's home every day for lunch.
- Tom öğle yemeği için her gün Mary'nin evine uğradı.
- How did you persuade Tom to come back home?
- Eve geri gelmesi için Tom'u nasıl ikna ettin?
- Fadil left home a year later.
- Fadıl bir yıl sonra evi terk etti.
- Tom thought it would be safe for Mary to walk home by herself.
- Tom, Mary'nin eve tek başına yürümesinin güvenli olacağını düşündü.
- I think Tom will be hungry when he gets home.
- Bence Tom eve döndüğünde aç olacak.
- I wish Tom would come back home.
- Keşke Tom eve geri gelse.
- I'll talk to Tom when he gets home.
- Eve döndüğünde Tom'la konuşacağım.
- Tom wants to come home.
- Tom eve gelmek istiyor.
- Tom wanted to go back home.
- Tom eve geri gitmek istedi.
- There was no one home.
- Evde kimse yoktu.
- Tom didn't drive Mary home.
- Tom Mary'yi eve bırakmadı.
- I wanted to make Tom feel at home.
- Tom'u evinde hissettirmek istedim.
- They welcomed me warmly, so I felt at home.
- Beni sıcak karşıladılar, bu yüzden evimde gibi hissettim.
- I bought some bread on the way home from work.
- İşten eve dönerken biraz ekmek aldım.
- He went to bed the moment he arrived home.
- Eve varır varmaz yattı.
- We hope you come back home soon.
- Umarız yakında eve dönersiniz.
- I think Tom will be hungry when he gets home.
- Sanırım Tom eve döndüğünde acıkacak.
- I was pretty tired when I got home from work.
- İşten eve geldiğimde oldukça yorgundum.
- Tom came home this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra eve geldi.
- Do you know when Tom will be home?
- Tom'un ne zaman evde olacağını biliyor musun?
- Tom wants to take you home.
- Tom seni eve götürmek istiyor.
- Tom always leaves home before seven.
- Tom her zaman yediden önce evden çıkar.
- Did you know that Tom had left home?
- Tom'un evden ayrıldığını biliyor muydun?
- Tom came home.
- Tom eve geldi.
- The first thing Tom does every day when he gets home is turn on the TV.
- Eve vardığında Tom'un her gün yaptığı ilk şey TV'yi açmaktır.
- I didn't realize that my wallet was missing until I got home.
- Eve varıncaya kadar cüzdanımın kayıp olduğunu fark etmedim.
- I had to drive home because Tom was drunk.
- Tom sarhoş olduğu için eve arabayla gitmek zorunda kaldım.
- Are you going home now?
- Şimdi eve mi gidiyorsun?
- I'll phone you as soon as I get home.
- Eve döner dönmez sana telefon edeceğim.
- He'll be home a bit before five.
- O, beşten biraz önce evde olacak.
- Are you still home?
- Hala evde misin?
- I found this on my way home.
- Bunu eve gelirken yolda buldum.
- I'm not home on Sundays.
- Pazar günleri evde değilim.
- I'm heading back home.
- Ben eve dönüyorum.
- I wanted to go to sleep, but I knew I needed to stay up until Tom got home.
- Uyumak istedim ama Tom eve gelene kadar uyuanık kalmam gerektiğini biliyordum.
- He returned to his home in Tennessee.
- Tennessee'deki evine döndü.
- Please make sure you get back home before it gets dark.
- Lütfen hava kararmadan eve döndüğünüzden emin olun.
- Tom went home alone.
- Tom eve yalnız gitti.
- Did you notice that he left home?
- Evden ayrıldığını fark ettiniz mi?
- He returned home a moment ago.
- Biraz önce eve döndü.
- Most home buyers have very little imagination.
- Çoğu ev alıcısının hayal gücü çok azdır.
- Tom got home just as we were about to leave.
- Biz tam gitmek üzereyken Tom eve geldi.
- Dan came back home tired.
- Dan eve yorgun geldi.
- Tom is already at home, isn't he?
- Tom çoktan eve geldi, değil mi?
- Tom wasn't home at the time.
- Tom o sırada evde değildi.
- Why did you come home so late?
- Niçin eve çok geç geldin?
- Dan left his home in London to visit a friend in Southampton.
- Dan, Southampton'daki bir arkadaşını ziyaret etmek için Londra'daki evinden ayrıldı.
- Tom met Mary on his way home from school.
- Tom okuldan eve dönerken Mary ile karşılaştı.
- My home is being robbed right now.
- Evim şu anda soyuluyor.
- This is your home, Tom.
- Burası senin evin, Tom.
- Tom just came home.
- Tom az önce eve geldi.
- I can't get home by myself.
- Eve tek başıma gidemem.
- I'll get them home safely.
- Onları sağ salim eve götüreceğim.
- What time do you go home?
- Eve kaçta gidiyorsun?
- Tom and Mary walked home together.
- Tom ve Mary eve birlikte yürürlerdi.
- Layla came home some ten to fifteen minutes later.
- Layla on-on beş dakika kadar sonra eve geldi.
- Now I'm home.
- Şimdi evdeyim.
- I gave him a ride home.
- Onu eve bıraktım.
- We passed by the pharmacy before coming home.
- Eve gelmeden önce eczanenin önünden geçtik.
- You have to go back home.
- Eve dönmek zorundasın.
- I came back home.
- Eve geri geldim.
- Where's your home?
- Evin nerede?
- Tom was covered in mud when he came home.
- Tom eve geldiğinde çamurla kaplıydı.
- The Earth is our home.
- Dünya bizim evimiz.
- Just go back home.
- Sadece eve dön.
- When I got home, I was very tired.
- Eve vardığımda, çok yorgundum.
- Sami sent money home.
- Sami eve para gönderdi.
- Just stay in the kitchen until Tom goes home.
- Tom eve gelinceye kadar sadece mutfakta kal.
- She left home after three days.
- Üç gün sonra evden ayrıldı.
- We made ourselves at home.
- Kendi evimizdeymiş gibi davrandık.
- I'm sure Tom will be home soon.
- Tom'un yakında evde olacağına eminim.
- Bring it home.
- Onu eve getir.
- Tom should go back home now.
- Tom artık eve dönmeli.
- Sami had a new home in Cairo.
- Sami'nin Kahire'de yeni bir evi vardı.
- Tom shouldn't have walked home by himself.
- Tom eve tek başına yürümemeliydi.
- Is your home near here?
- Evin buraya yakın mı?
Show More (914)
|
| 3 |
place |
ev |
n. |
|
- We’re meeting at my place for drinks.
- Bir şeyler içmek için benim evimde buluşacağız.
- Then I took her back to her place for another date.
- Daha sonra onu başka bir randevu için evine götürdüm.
- Then I took her back to her place for another date.
- Sonra onu başka bir randevu için evine götürdüm.
- Tom's place is easy to get to.
- Tom'un evine gitmek kolay.
- Sami loves his new place.
- Sami yeni evini seviyor.
- Stay at your place until six o'clock.
- Saat altıya kadar evinde kal.
- I think Tom doesn't know how to get to Mary's place.
- Bence Tom, Mary'nin evine nasıl gideceğini bilmiyor.
- Is it far from your place?
- Evinizden uzakta mı?
- We're eating dinner at our friends' place.
- Arkadaşlarımızın evinde yemek yiyoruz.
- How much snow is there at your place?
- Evinizde ne kadar kar var?
- The police spent hours searching Tom's place, but they couldn't find the murder weapon.
- Polis Tom'un evini aramak için saatler harcadı ama cinayet silahını bulamadı.
- I still live at my dad's place.
- Hâlâ babamın evinde yaşıyorum.
- He said that I could spend the night at his place.
- Geceyi onun evinde geçirebileceğimi söyledi.
- Tom invited me to stay at his place in Boston for spring break.
- Tom bahar tatilinde Boston'daki evinde kalmam için beni davet etti.
- We're not that far from my place.
- Evimden o kadar uzakta değiliz.
- I'll spend a few days at your place.
- Senin evinde birkaç gün geçireceğim.
- Tom can stay at our place.
- Tom bizim evde kalabilir.
- How do you like your new place?
- Yeni evini nasıl buldun?
- My place is easy to get to.
- Benim evime gitmesi kolaydır.
- Tom's place was surrounded by police.
- Tom'un evi polis tarafından kuşatıldı.
- I think Tom doesn't know how to get to Mary's place.
- Sanırım Tom Mary'nin evine nasıl gideceğini bilmiyor.
- I don't have a TV at my place.
- Evimde televizyon yok.
- I'll stay at my sister's place.
- Kız kardeşimin evinde kalacağım.
- I think that you should come and stay at my place.
- Bence gelip benim evimde kalmalısın.
- I ended up at Tom's place after walking around all day.
- Bütün gün dolaştıktan sonra kendimi Tom'un evinde buldum.
- Either you or I must go in his place.
- Ya sen ya da ben onun evine gitmeliyiz.
- How long did you stay at Tom's place?
- Tom'un evinde ne kadar kaldın?
- She moved to his place.
- O, evine taşındı.
- I stayed at his place yesterday.
- Dün onun evinde kaldım.
- Tom slept at our place last night.
- Tom dün gece bizim evimizde uyudu.
- Tom said there was a party at your place tonight.
- Tom bu gece senin evinde bir parti olduğunu söyledi.
- Sami was moving into his new place.
- Sami yeni evine taşınıyordu.
Show More (29)
|
| 4 |
household |
ev |
n. |
|
- Similarly, we very often deal with water in our jobs and households.
- Benzer şekilde, işlerimizde ve evlerimizde sıklıkla su ile uğraşıyoruz.
- Enough solar panels have been installed to provide electricity to thousands of households.
- Binlerce eve elektrik sağlamaya yetecek kadar güneş paneli kuruldu.
- She was busy with household work.
- Ev işleri ile meşguldü.
- There are 5 members of my household.
- Evimin 5 üyesi var.
- In ten years, all households will have Internet connection.
- On yıl içinde tüm evler internet bağlantısına sahip olacak.
- Your robot will prepare meals, clean, wash dishes, and perform other household tasks.
- Robotunuz yemek hazırlayacak, temizlik yapacak, bulaşık yıkayacak ve diğer ev işlerini yapacak.
- In this household, the women and men share equal responsibilities.
- Bu evde, kadınlar ve erkekler eşit sorumlulukları paylaşırlar.
Show More (4)
|
| 5 |
domestic |
ev |
adj. |
|
- She owns a store that sells domestic appliances.
- Kendisinin ev aletleri satan bir mağazası var.
- Surely it is not just a matter of cheap domestic help?
- Mesele sadece ucuz ev işlerine yardım meselesi değildir.
- The majority of illegal immigrants are domestic employees working in our homes.
- Yasadışı göçmenlerin çoğunluğu evlerimizde çalışan ev işçileridir.
- My father had two domestic obligations, and being a systematic man, he liked to dispense them both at once.
- Babamın evde iki görevi vardı, ve sistemli bir adam olarak, ikisini bir arada halletmeyi seviyordu.
Show More (1)
|
| 6 |
door |
ev |
n. |
|
- They are the people who live next door.
- Onlar yan evde yaşayan insanlar.
- He lives next door to us.
- Yanımızdaki evde oturuyor.
Show More (-1)
|
| 7 |
dwelling |
ev |
n. |
|
- The women endured hard labor in smoky dwellings and suicide was not uncommon.
- Kadınlar dumanaltı evlerde ağır işlere katlanıyorlardı ve intihar nadir bir durum değildi.
Show More (-2)
|
| 8 |
residence |
ev |
n. |
|
- Is this Tom's residence?
- Burası Tom'un evi mi?
Show More (-2)
|
